İçeriğe geç

Dreyfus Davası Kitap Alıntıları – Sami Selçuk

Sami Selçuk kitaplarından Dreyfus Davası kitap alıntıları sizlerle…

Dreyfus Davası Kitap Alıntıları

DREYFUS DAVASINDA ADALET KAZANMIŞTIR. BUNDA ZOLA’NIN PAYI ELBETTE ÇOK BÜYÜKTÜR. ÖZETLE; SON ÇÖZÜMLEMEDE ZOLA’NIN DEDİĞİ OLMUŞTUR. FRANSA DA ONA OLAN BORCUNU MEZARINI PANTHEON’A TAŞIYARAK ÖDEMİŞTİR.
Hukuk tarihinde öfkeyle kalkanların yargılama yanılgılarıyla oturdukları çok sık yaşanmış bir olgudur.
Cezaevinden kaçma hakkım yok. Soluk aldığım sürece umutla savaşmayı sürdüreceğim. Işığın doğması için savaşacağım.
Dreyfus
Hukuk insanın iç dünyası ile kural olarak ilgilenmez.
Sıradan insandan üst konumdaki siyasetçilere dek herkesin yargıç kesildiği bir toplumda hukuk bilimci yoktur; o toplum hukuk toplumu da değildir.
Yargılama Ve Hüküm
Bundan başka iki açıdan hukuka da aykırıdır. Birincisi, hukuk insanın iç dünyasıyla kural olarak ilgilenmez. Yalnızca eğer yasalar ayrıksı kimi durumlarda bir düzenleme yapmış ise yargıç insanın iç dünyasını sorgulayabilir.
Adalet için bütün halk ayağa kalmışken bir insanı af ile evine yollamak ahlaka aykırıdır.
Alev alev yanan karşı çıkışım, uyarım, sadece ruhumun çığlığıdır. Yürekleri varsa beni cinayet mahkemesi önüne çıkarsınlar ve gün işi ginda yargılasınlar! Bekliyorum.
Her şey bana karşı görünüyor. Her iki yasama meclisi, sivil iktidar, askeri iktidar, çok satan gazeteler, onların zehirledikleri kamuoyu. Benim tek bir düşüncem var. Gerçek ve adalet ülküsü. Ben çok sakinim, çünkü yeneceğim.
É.Zola
Yargılama Ve Hüküm
bilinçsiz bir siyasetçi , kargaşanın örgütleyicisidir .
Clemenceau, adalet tarihine geçen ve uç görüşü yansıtan ünlü sözünü, Dreyfus Davası nedeniyle söylemiştir:
Askeri müzik ne kadar müzikse, askeri adalet de o kadar adalettir.
Gerçek yürümektedir. (La vérité en marche.)
Bu mektubunda General, kimi şerefsizlerce aldatıldığını, bu yüzden astlarının güvenini yitirdiğinden astlarına buyuracak ve komuta edemeyecek duruma düşürüldüğünü; bu sahtecilikte payı olan üstlerine karşı da kendisinin güvenini yitirdiğini; bu koşullar altında emekli olmak istediğini belirterek ordudan ayrılmıştır.
Sıradan insandan üst konumdaki siyasetçilere dek herkesin yargıç kesildiği bir toplumda hukuk bilinci yoktur; o toplum hukuk toplumu da değildir.
Bundan sonra başıma gelecek olanlar artık hiç umurumda değil. Bu adaletsizliğe meydan okuyacak kadar güçlüyüm,
“ Suçladığım insanlara gelince, onları hiç tanımıyorum, hiç görmedim, onlara karşı ne hınç besliyorum ne de kin( ) ve burada yaptığım iş, gerçeğin ve adaletin ortaya çıkması için sadece devrimci bir yoldur. Tek bir tutkum var. Onca acı çeken ve mutluluğu hak eden insanlık adına ışığın parlamasından başka bir şey değildir, bu.”
Tek bir düşüncem var
GERÇEK ve ADALET ÜLKÜSÜ
Ben çok sakinim
Çünkü YENECEĞİM
Nitekim döneminde gerçek bir devlet adamı olarak sivrilen İşçi Partisinin Önderi Jules Guesde, Zola’nın mektubunu yüzyılın en devrimci eylemi, diye nitelendirecektir.
“Ve her şey bitti. Fransa, yanağında böylesine bir leke taşıyor. Tarih sizin başkanlık döneminizde böylesine toplumsal bir şuçun işlenebildiğini yazacak. Değil mi ki onlar her şeyi göze aldılar, ben de göze alacağım. Gerçeği, sadece bunu dile getireceğim. Eğer davaya kurallara uygun biçimde el koyan adalet, bu gerçeği eksiksiz gediksiz ortaya çıkarma görevini yerine getirmez ise, onu duyuracağıma ilişkin söz verdim. Benim ödevim, konuşmaktır. Çünkü suça ortak olmak istemiyorum. Tersi durumda işlemediği bir suç yüzünden işkencelerin en korkunç biçimiyle uzaklarda cezasını çekmekte olan suçsuz bir insanın hayaleti, gecelerimi kasıp kavuracak. Ve ben bu gerçeği size, Sayın Başkan, başkaldıran namuslu bir insanın bütün gücüyle haykıracağım. Şerefli bir insan olduğunuz için, bu gerçeği bilmediğinize olan inancım tamdır. Dahası kötünün kötüsü asıl suçlular kalabalığını, ülkenin en büyük yargıcı olan size değil de kime duyuracaktım ki?”
Emile Zola
Alev alev yanan karşı çıkışım, uyarım, sadece ruhumun çığlığıdır. Yürekleri varsa beni cinayet mahkemesi önüne çıkarsınlar ve gün işi ginda yargılasınlar! Bekliyorum.
Hukuk tarihinde öfkeyle kalkanların yargılama
yanılgılarıyla oturdukları çok sık yaşanmış bir olgudur.
Hukuk tarihinde öfkeyle kalkanların yargılama
yanılgılarıyla oturdukları çok sık yaşanmış bir olgudur.
Nitekim döneminde gerçek bir devlet adamı olarak sivrilen İşçi Partisinin Önderi Jules Guesde, Zola’nın mektubunu yüzyılın en devrimci eylemi, diye nitelendirecektir.
* Nitekim 1899’dan sonra kamuoyunda Dreyfus’ün suçsuzlupu ve aklanması kanısı güçlenmiş, Yüzbaşı sağduyulu çoğunluğun vicdanında aklanmıştır.
* Her zaman ivecen davranan basın ise, on iki yıl boyunca çok kötü bir sınav vermiştir. Yandaş ve karşıt yazarlar, Davayı basından öğrendiklerine göre ve yetersiz bilgilerle değerlendirmiş, kamuoyunu yönlendirmişlerdir.
* Parlamenter sistem kendi yetkilerine yeniden kavuşma amacına öncelik vermiştir.
* Yargı erki, yürütme erkine bağımlı gibi bir görüntü sergileyerek kötü bir sınav vermiş; yargıçların ve savcıların hükümetçe atanmaları ve yer değiştirmeleri, kamuoyunda yargıya güveni azaltmıştır.
* Dava sırasında laiklikle ilgili, devlet ve Kilise ayrılığını öngören ünlü 1905 Yasası çıkmıştır.
Ülkemin yalan ve adaletsizlik batağında kalmasını istemedim. Burada beni cezaya çarptırabilirsiniz. Ama bir gün, şerefini kurtarmaya çalıştığım için Fransa bana teşekkür edecektir.
Sıradan insandan üst konumdaki siyasetçilere dek herkesin yargıç kesildiği bir toplumda hukuk bilimci yoktur; o toplum hukuk toplumu da değildir.
Önyargılarla koşullanmış kamuoyu her şeye inanmaya hazırdır.
Sıradan insandan üst konumdaki siyasetçilere dek herkesin yargıç kesildiği bir toplumda hukuk bilinci yoktur ;o toplum hukuk toplumu da değildir.
Askeri müzik ne kadar müzikse, askeri adalet de o kadar adalettir.
Her şey bana karşı görünüyor. Her iki yasama meclisi, sivil iktidar, askeri iktidar, çok satan gazeteler, onların zehirledikleri kamuoyu. Benim tek bir düşüncem var. Gerçek ve adalet ülküsü. Ben çok sakinim, çünkü yeneceğim.
Sıradan insanlardan üst konumdaki siyasetçilere dek herkesin yargıç kesildiği bir toplumda hukuk bilimci yoktur; o toplum hukuk toplumu da değildir.
Eğer bir soruşturma önyargılarla başlarsa tek olasılık gözetilerek sürdürülürse çoğu kez çarpık sonuçlara ulaşılması kaçınılmazdır.
Sıradan insandan üst konumdaki siyasetçilere dek herkesin yargıç kesildiği bir toplumda hukuk bilimci yoktur; o toplum hukuk toplumu değildir.
Tek bir düşüncem var
GERÇEK ve ADALET ÜLKÜSÜ
Ben çok sakinim
Çünkü YENECEĞİM
Benim ödevim, konuşmaktır. Çünkü suça ortak olmak istemiyorum. Tersi durumda işlemediği bir suç yüzünden işkencelerin en korkunç biçimiyle uzaklarda cezasını çekmekte olan suçsuz bir insanın hayaleti, gecelerimi kasıp kavuracak.
Benim tek bir düşüncem var. Gerçek ve adalet ülküsü. Ben çok sakinim, çünkü yeneceğim.
Zola, aslında daha önceleri de yazmıştır benzer yazıları.Özellikle, 1880-1881 yıllarında bu tür yazılar yazmış, ahlak ile politikanın karıştırılmamasını önermiş, rejimi eleştirmiştir.
Benim ödevim, konuşmaktır. Çünkü suça ortak olmak istemiyorum.
Üzücü bir bunalımdan kaçınmak için adaletin tam zamanıdır.
söz konusu gazete kamuoyunu bilgilendirme ödevini aşmış, yargıçların yerine geçerek düpedüz hüküm kurmuş; kesin hüküm verilinceye dek herkes suçsuzdur biçiminde dile getirilen suçsuzluk karinesi ilkesi ni çiğnemiş; yargısız infaz girişiminde bulunmuştur.
Eğer bir soruşturma, önyargılarla başlarsa, tek olasılık gözetilerek sürdürülürse, çoğu kez çarpık sonuçlara ulaşılması kaçınılmazdır.
Bundan başka iki açıdan hukuka da aykırıdır. Birincisi, hukuk insanın iç dünyasıyla kural olarak ilgilenmez. Yalnızca eğer yasalar ayrıksı kimi durumlarda bir düzenleme yapmış ise yargıç insanın iç dünyasını sorgulayabilir.
Hukuk tarihinde öfkeyle kalkanların yargılama yanılgılarıyla oturdukları çok sık yaşanmış bir olgudur.
Hukuk insanın iç dünyası ile kural olarak ilgilenmez.
Sıradan insandan konumdaki siyasetçilere dek herkesin yargıç kesildiği bir toplumda hukuk bilimci yoktur; o toplum hukuk toplumu da değildir.
Hukuk tarihinde öfkeyle kalkanların yargılama yanılgılarıyla oturdukları çok sık yaşanmış bir olgudur.
Önyargılarla koşullanmış olan kamuoyu her şeye inanmaya hazırdır.
Sıradan insandan üst konumdaki siyasetçilere dek herkesin yargıç kesildiği bir toplumda hukuk bilinci yoktur; o toplum hukuk toplumu da değildir.
“Ve her şey bitti. Fransa, yanağında böylesine bir leke taşıyor. Tarih sizin başkanlık döneminizde böylesine toplumsal bir şuçun işlenebildiğini yazacak. Değil mi ki onlar her şeyi göze aldılar, ben de göze alacağım. Gerçeği, sadece bunu dile getireceğim. Eğer davaya kurallara uygun biçimde el koyan adalet, bu gerçeği eksiksiz gediksiz ortaya çıkarma görevini yerine getirmez ise, onu duyuracağıma ilişkin söz verdim. Benim ödevim, konuşmaktır. Çünkü suça ortak olmak istemiyorum. Tersi durumda işlemediği bir suç yüzünden işkencelerin en korkunç biçimiyle uzaklarda cezasını çekmekte olan suçsuz bir insanın hayaleti, gecelerimi kasıp kavuracak. Ve ben bu gerçeği size, Sayın Başkan, başkaldıran namuslu bir insanın bütün gücüyle haykıracağım. Şerefli bir insan olduğunuz için, bu gerçeği bilmediğinize olan inancım tamdır. Dahası kötünün kötüsü asıl suçlular kalabalığını, ülkenin en büyük yargıcı olan size değil de kime duyuracaktım ki?”
Emile Zola
Bundan sonra başıma gelecek olanlar artık hiç umurumda değil. Bu adaletsizliğe meydan okuyacak kadar güçlüyüm,
Hukuk tarihinde öfkeyle kalkanların yargılama
yanılgılarıyla oturdukları çok sık yaşanmış bir olgudur.
Sıradan insandan üst konumdaki siyasetçilere dek herkesin yargıç kesildiği bir toplumda hukuk bilinci yoktur; o toplum hukuk toplumu da değildir.
Clemenceau, adalet tarihine geçen ve uç görüşü yansıtan ünlü sözünü, Dreyfus Davası nedeniyle söylemiştir:
Askeri müzik ne kadar müzikse, askeri adalet de o kadar adalettir.
Nitekim döneminde gerçek bir devlet adamı olarak sivrilen İşçi Partisinin Önderi Jules Guesde, Zola’nın mektubunu yüzyılın en devrimci eylemi, diye nitelendirecektir.
Kendi düşmanlarını kamuoyuna duyurur: Askeri diktatörlük ve dinsel gericilik.
Hukuk tarihinde öfkeyle kalkanların yargılama yanılgılarıyla oturdukları çok sık yaşanmış bir olgudur.
Dreyfus Davası hiç kuşkusuz bu öfkeli yaklaşımın en ünlü örneklerinden biridir.
Sıradan insandan üst konumdaki siyasetçilere dek herkesin yargıç kesildiği bir toplumda hukuk bilinci yoktur; o toplum hukuk toplumu da değildir.
Böyle bir ortamda sağlıklı yargılama yapılamaz. Nitekim yapılamıyor da.
Hukuk tarihinde öfkeyle kalkanların yargılama yanılgılarıyla oturdukları çok sık yaşanmış bir olgudur.
Sıradan insandan üst konumdaki siyasetçilere dek herkesin yargıç kesildiği bir toplumda hukuk bilimci yoktur; o toplum hukuk toplumu da değildir.
Her şeye karşın ”Gerçek yürümektedir. ”
Hukuk tarihinde öfkeyle kalkanların yargılama yanılgılarıyla oturdukları çok sık yaşanmış bir olgudur.
Eğer bir soruşturma, önyargılarla başlarsa, tek olasılık gözetilerek sürdürülürse, çoğu kez çarpık sonuçlara ulaşılması kaçınılmazdır.
Hukuk tarihinde öfkeyle kalkanların yargılama yanılgılarıyla oturdukları çok sık yaşanmış bir olgudur.
Sıradan insandan üst konumdaki siyasetçilere dek herkesin yargıç kesildiği bir toplumda hukuk bilimci yoktur;
o toplum hukuk toplumu da değildir.
çağımız hukuk düşüncesini algılamak olanaksızdır.
* Nitekim 1899’dan sonra kamuoyunda Dreyfus’ün suçsuzlupu ve aklanması kanısı güçlenmiş, Yüzbaşı sağduyulu çoğunluğun vicdanında aklanmıştır.
* Her zaman ivecen davranan basın ise, on iki yıl boyunca çok kötü bir sınav vermiştir. Yandaş ve karşıt yazarlar, Davayı basından öğrendiklerine göre ve yetersiz bilgilerle değerlendirmiş, kamuoyunu yönlendirmişlerdir.
* Parlamenter sistem kendi yetkilerine yeniden kavuşma amacına öncelik vermiştir.
* Yargı erki, yürütme erkine bağımlı gibi bir görüntü sergileyerek kötü bir sınav vermiş; yargıçların ve savcıların hükümetçe atanmaları ve yer değiştirmeleri, kamuoyunda yargıya güveni azaltmıştır.
* Dava sırasında laiklikle ilgili, devlet ve Kilise ayrılığını öngören ünlü 1905 Yasası çıkmıştır.
Adalet için bütün halk ayağa kalmışken bir insanı af ile evine yollamak ahlaka aykırıdır.
Her şey bana karşı görünüyor. Her iki yasama meclisi, sivil iktidar, askeri iktidar, çok satan gazeteler, onların zehirledikleri kamuoyu. Benim tek bir düşüncem var. Gerçek ve adalet ülküsü. Ben çok sakinim, çünkü yeneceğim.
É.Zola
Aklanma savaş demektir.
Artık macun tüpten çıkmıştır. Geri sokulamaz.
Onun girişimi, insan vicdanının büyük ânını simgeledi.
Anatole France
Suçladığım insanlara gelince, onları hiç tanımıyorum, hiç görmedim, onlara karşı ne hınç besliyorum ne de kin ( ) Ve burada yaptığım iş, gerçeğin ve adaletin ortaya çıkması için sadece devrimci bir yoldur. Tek bir tutkum var. Onca acı çeken ve mutluluğu hak eden insanlık adına ışığın parlamasından başka bir şey değildir, bu.
É.Zola
gerçek yürüyecek, hedefine ulaşacaktır.
Benim ödevim, konuşmaktır. Çünkü suça ortak olmak istemiyorum. Tersi durumda işlemediği bir suç yüzünden işkencelerin en korkunç biçimiyle uzaklarda cezasını çekmekte olan suçsuz bir insanın hayaleti, gecelerimi kasıp kavuracak.
É.Zola

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir