Miguel de Cervantes kitaplarından Don Quijote 2 kitap alıntıları sizlerle…
Don Quijote 2 Kitap Alıntıları
Şimdi lütfen söyleyin bakalım, elinde olmadan deli olan mı,yoksa bilerek delirenler mi daha akıllıdır?
Hemen akıl vermeye kalkar,verecek aklı olmayan.
Elinde olmadan deli olanlar mı, yoksa bilerek delirenler mi daha akıllıdır?
__Gerçekten bir felakettir bu. Dostumuz elindekini, avucundakini bu kitaplara verip kendini kül ediyor.
Şu kaim gövdede, böyle ince bir ruh taşıman ne tuhaf şey!
Çünkü dilimizi bağlasalar bile kalemimizin yazmasına engel olamıyorlardı.
Kralın keçi çobanından daha çok verecek hesabı vardır. Çünkü birinin güttüğü hayvan, diğerininki insandır.
Şu kaim gövdede, böyle ince bir ruh taşıman ne tuhaf şey!
Karanlık bütün günahların üstünü örten kirli bir yorgandır!
Kötü gibi gördüğümüz olayların arkasında öyle güzel neticeler saklıdır ki bunu ancak kalp gözü açık olanlar görür.
– İspanya Krallığı da dahil pek çok devlet genelevler açıp isteyen kadınlara iş buluyor; karşılığında da vergi alıyorlar. Ha devletin aldığı vergi, ha şu kibar ihtiyarın aldığı komisyon Aralarında ne fark var, söyler misiniz?
– Sen sandığımdan da akıllı çıktın! Zincire vurulmayı fazlasıyla hak etmişsin!
– Sen sandığımdan da akıllı çıktın! Zincire vurulmayı fazlasıyla hak etmişsin!
.. iltifatın aşırısı dalkavukluktur.
Oğlum, aynı gayeye hizmet ettikleri müddetçe kitap kılıca kuvvet vermiştir. Eğer kılıç kullanan kişi, kitapsızın biri ise yaptığına savaş değil çapulculuk denir.
Bu maceramızda gördük ki şerefli bir kişi düştüğü zaman ona ilk darbeyi sefil ayak takımı indiriyor.
Yüce Tanrı, ne havadaki sineği, ne yeraltındaki kurdu ne de sular altındaki kurbağa yavrusunu lütuflarından mahrum bırakmaz.
Bu dünyada bir insanın yapabileceği en büyük delilik, kimse öldürmediği halde, sırf keder yüzünden kendini ölüme terk etmektir.
yazık sana, talihsiz kız, hasırdan bir kalbe, meşe ağacından bir kalbe gönül verdin. Yemin ederim, bana gönül vermiş olsan, sonun böyle olmazdı!
İşi olan genç kızlar, sevdalarını değil, işlerini bitirmeyi düşünürler.
Hanımefendi, şunu bilin ki, bu kızın bütün derdi, aylâklık; bunun da çaresi, sürekli ve namuslu bir meşguliyettir.
Size çok söyledim hanımefendi, aşk hayallerinizi bana yöneltmiş olmanıza çok üzülüyorum; çünkü ben onlara cevap veremem
insan mağlûp oldu mu iyiler kötü, kötüler daha kötü olur.
Uykuyu icat eden bin yaşasın: Uyku, insanın bütün dertlerini örten yorgandır, açlığı gideren besindir, susuzluğu gideren sudur, soğuğu ısıtan ateştir, harareti serinleten soğuktur, her şeyi satın alabilen genelgeçer paradır
cesur bir yüreğe, iyi günde sevinmek kadar kötü günde acılara katlanmak yakışır
Kader aklına eseni yapan, ayyaş bir kadınmış, en önemlisi de körmüş; o yüzden yaptığını görmez, kimi çökerttiğini, kimi yükselttiğini bilmezmiş.
aşk çok güçlü olunca fazla serbestiyet olmaz.
bu dünyada seçkin zihinler, takdire şayan işler ödüllendirilmez.
akıllı bir günahkâr, aptal bir günahkârdan daha kolay düzelebilir.
Ben aslında merhametli, iyi niyetli bir insanimdir; ama dediğim gibi, bana yapılan bir kötülüğün intikamını alma isteği, bütün iyi niyetlerimi bastırıyor; vicdanımın sesine kulak vermiyor, bu hayatı sürdürüyorum. Her uçurum bir yenisini, her günah bir yenisini çağırdığı için de, intikamlar birbirine zincirleniyor
Yün aramaya gidenin bazen kendi
yünü kırkılır.
yünü kırkılır.
iki tür güzellik vardır: ruh güzelliği ve vücut güzelliği. Ruh güzelliği akılla, namusla, dürüstlükle, cömertlik ve terbiyeyle kendini gösterir; bütün bu meziyetler de çirkin bir adamda toplanmış olabilir. İnsan dikkatini vücut güzelliğine değil, bu güzelliğe yönelttiği zaman da, şiddetli, derin bir aşk doğar. Ben yakışıklı olmadığımı açıkça görüyorum Sancho; ama çarpık olmadığımı da biliyorum; dürüst, şerefli bir erkeğin, eğer saydığım ruh güzelliklerine sahipse, sevilmesi için bir hilkat garibesi olmaması yeterlidir.
İnsanı âşık eden şeylerin en önemlisi, en birincisi güzelliktir dendiği için de, zat-ı âlinizde hiçbir güzellik olmayınca, zavallı kız neye âşık oldu bilemiyorum.
Bir kalbi tamamen ele geçirdiğinde ilk yaptığı şey, korku ve utancı o kalpten silmektir
Kişiye bahşedilen lütuflara karşılık verme mecburiyeti, hür bir ruhu engelleyen bağlardır. Tanrı’nın bir parça ekmek verdiği, bunun için Tanrı’dan başka kimseye minnet duymak zorunda olmayan kişiye ne mutlu!
Hürriyet, tanrıların insanoğluna bahşettiği en değerli lütuflardan biridir Sancho. Dünya yüzündeki, denizlerin altındaki bütün hâzinelerden daha değerlidir. İnsan, tıpkı şerefi için olduğu gibi hürriyeti için de canını feda edebilir, etmelidir de; bunun tersi, esaret ise, insanın başına gelebilecek en büyük felâkettir.
Aşk görünmezdir, istediği yere girip çıkar, kimse yaptıklarının hesabını soramaz.
Karnım doyduktan sonra, ister hayvan yemiyle doysun, ister keklikle, ben aldırmam.
Ey felâket, tek başına geldiysen hoş geldin.
ne demişler, namusla kazanılan servet batar, namussuzlukla kazanılan servet hem batar, hem sahibini batırır.
biz bir kere kara dedik mi, ak da olsa, kimseyi dinlemez, kara diye direniriz.
insan hayatı, bitimine doğru zamandan daha hızlı koşar
Bu hayata ilişkin şeylerin hep aynı durumda kalacaklarını düşünmek yersizdir; aksine her şey sanki devirler halinde dönüp durur
biliyorsun ani sevinçler de büyük acılar gibi insanı öldürür derler.
Ne kadar iyi kalpli, sade, alçakgönüllü bir hanım! Beni işte böyle hanımlarla bir araya gömsünler, bizim köydeki asilzadelerle değil
doğrudan kadınların güzelliğine ve gururuna yapılan saldırılar, kadınlarda korkunç bir öfke uyandırır ve intikam arzusunu alevlendirir.
Öyle güzel bir resmi var ki
ruhumun bomboş tuvalinde,
ruhumun bomboş tuvalinde,
sevdanın başlangıcında, gerçekle hemen yüzleşmek, etkili bir çaredir genellikle.
ben sensiz, güçsüz, zayıf ve şaşkın oluyorum.
Ben sadece için ipek ve kadife, diğer bütün hanımlar için çakmaktaşıyım; sadece onun için bal, sizler için ödağacıyım. Benim gözümde sadece güzel, akıllı, namuslu, alımlı ve soylu, diğerleri çirkin, aptal, hafifmeşrep ve soysuzdur.
Ben ne talihsiz bir gezginim ki, beni gören her genç kız mutlaka âşık oluyor!
Neron gibi seyretme
beni yakan bu yangını,
beni yakan bu yangını,
Ah, senin kollarında
kafanı kaşıyabilsem,
yatağının yanında durup,
kepeklerini ayıklayabilsem.
kafanı kaşıyabilsem,
yatağının yanında durup,
kepeklerini ayıklayabilsem.
yüz kızartısı, yürek yarasından iyidir.
zenginin zırvası vecize sayılır
çalışkanlık iyi talih doğurur; onun tersi tembellikle ise, bugüne dek bir tek hayırlı iş başarıyla tamamlanmamıştır.
İçkiyi ölçülü iç; unutma ki şarabın fazlası ne sır, ne söz tutturur.
özensiz kıyafet, gevşek bir kişiliğin göstergesidir
sana vereceğim ilk nasihat, temiz olmaktır; tırnaklarını kes; cehaletleri yüzünden uzun tırnağın eli güzelleştirdiğini zanneden, kesmedikleri o fazlalıkları, kertenkeleyle beslenen kerkenez cırnağına daha çok benzediği halde, tırnak zanneden bazı insanlar gibi tırnak uzatma; çok pis ve çirkin bir alışkanlıktır.
Güzel bir kadın adaletine başvurursa, gözünü onun gözyaşlarından ayır, inlemelerine kulak verme; istediği şeyi enine boyuna tart ki mantığın onun gözyaşlarında, namusun onun hıçkırıklarında boğulmasın.
Kendini tanırsan, öküze özenen kurbağa gibi şişinmezsin
gözlerini kendine çevirip kendi kendini tanımaya çalış; varılması en zor olan bilgi budur.
Şeytan alsın böyle büyü çözmeyi! Benim kabaetlerimin büyüyle ne âlâkası var?
adamın çuluna bakılmaz, ne kadar içtiğine bakılır.
bizi kazmalı, kürekli adamdan başka şeyin ayırması mümkün değil.
Şeytan’ın kendisi gelse, o kadar güzel konuşamaz
portresi taslak halinde bile çizilse, dünyanın en güzel kadınlarını kıskandıracak güzellikte olur.
Kalbimi yerinden çıkartıp zat-ı âlinizin gözlerinin önüne, bir tepsi içinde şu masanın üzerine koyabilseydim, hayali mümkün olmayan şeyi söyleme zahmetinden dilimi kurtarırdim.
aşağılanamayacak kişi aşağılayamaz da.
bu gidişle öbür dünyada ancak biter bu hikâye.