İçeriğe geç

Don Juan Kitap Alıntıları – Lord Byron

Lord Byron kitaplarından Don Juan kitap alıntıları sizlerle…

Don Juan Kitap Alıntıları

Gülünç yanlarımız tutulur oldu arka planda-
Yeterince gülünç, üstelik bönce bir şey bu,
Meslekler meslek olmaktan çıktı sonra
Boşuna bir şey budalaları seçip atmak şimdi
Çünkü sizin budalalarınız çok olsa da
Değmezler böyle bir çabaya hani.
Can sıkıcılar ve canı sıkılanlar olmak üzere
İki güçlü boydan oluşan cilalı bir oymak oldu şimdi yüksek tabaka.
Toplum öyle aşırı biçimde inceldi ki
Görgü giysiden ayırt edilmez oldu.
Nasıl, nasıl anlatacağım onlara;
Taze bir cennetten atılan ve ardından
Sabanla, kazmayla alın teri dökmeye
Ekip biçmeye, örüp dikmeye, öğütmeye ve tüm
Sanatları, özellikle savaş ve vergilendirme
Sanatlarını öğrenmeye koşulmuş olan
Bu gencecik insanlara; bu kalıntılar karşısında
Yeni bir müze örnekleri olduklarını gördüklerinin!
Her an karşımızdakini övmeye ya da eleştirmeye hazır oluruz.
Çünkü tutkularımız uyuşmuştur aldırmazlığımızla
Bak nasıl da sırıtır ve küçümser seni
Neydin de ne olduğunu.
Ağzı varmaz kulaklarına.
Etkinden sıyrılmış çıplaktır artık ağzı.
Eskilerin kulakları duymaz olduysa da
Sırıtır ölüm yine de.
Ve önünde sonunda insanı
Soyacaktır cisim bulmuş derisinden, hani o
Terzilerin yaptığından da sevgili beyaz, siyah ya da bakır Rengi giysisinden – ve sırıtacaktır ölü kemikler.
İşte yığınları bir işe yönelten de
Bir tek kafanın ürettiği güçtür,
O da suları akıtan yele
Ya da sürüyü koruyan boğaya benzer,
Gözü açılmamış yavruya kılavuzluk eden anaya
Ya da sürüyü otlağa yönelten koç gibidir,
Boynundaki çıngırakla;
Böyledir büyük insanların küçükler üstündeki etkisi de.
Ancak sözcükler nesnelerdir ve bir düşüncenin üstüne Kırağı gibi düşen ufak bir mürekkep damlası
Düşündürtür binlerce milyonlarca kişiyi belki de
Garip şey insanın konuşma yerine kullandığı
Harflerin ulaşması çağlar ötesine
Ne darboğazlara sokuyor zaman işte kağıda geçmiş kişiyi Ve böyle değersiz biri kurtuluyor ölmekten
Kendisine, mezar taşına, her şeyine karşın.
Ve o gece sağanak yağmurlar yağdı
Ağızlarını açtılar yağmura
Kurak bir yaz toprağındaki çatlaklar gibi,
İnsan bilmez iyi suyun değerini, acıyla öğrenmeden önce,
Türkiye’de ya da İspanya’da bulunduysanız belki
Ya da doğduysanız aç tayfalar arasında,
Deve çanlarıyla büyüdüyseniz çöllerde,
Olmayı isterdiniz, Gerçek nerdeyse orda – bir kuyuda.
İşte böyle – dünya kendi ekseninde dönedurur,
Ve insanlar da döner onunla birlikte, ya yazı ya turayla,
Ve yaşar ve ölür, sevişir ve vergi öderler,
Ve yön değiştiren rüzgar çevirir yelkenimizi de,
Krallar yönetir bizi, doktorlar aldatır,
Ve öğüt verir rahipler, son soluğunu verir yaşamımız böylece,
Azıcık soluk, aşk, şarap, yükselme tutkusu, ün,
Kavga, kendini adama, toz – belki bir isim.
Onlar ve tam bir liberal olan Lafitte’dir Avrupa’nın gerçek sahipleri
Faiz karşılığında verdikleri borç para yalnızca
Vurguna yönelik bir yatırım değildir ki
Bir ulusu söz sahibi yapar, bir tahtı sallar ya da,
Cumhuriyetlere de bulaşır: Kolombiya’nın hisse senetleri
Hep tanıdıklar ın elindedir borsada,
Senin gümüş yatakların bile, Peru ey!
Yahudilerin fiyat kırmalarına bağlıdır.
Derim ki görüntülerin en görkemlisidir güneşinkisi
Kaç kez izledim yükselişini, dahası geçenlerde
Oturdum bütün gece bekledim güneşi
Doktorlar bunun ömrü kısalttığını söyler ya
Siz ey kesesi ve sağlığı yerinde olanlar, haydi
Başlayın bugünden tan ağartısıyla uyanmaya
Ve sekseninizde içine konduğunuz tabutun üzerine
Kazıtın uyandığınızı hep sabah saat dörtte.
Sessiz ve düşünceli, aylak, huzursuz ve yavaşça,
Terk etti evini kimsesiz ormanları seçti,
Bilemediği bir yarayla işkence altında,
Bütün derin acılar gibi onunkisi de yalnızlığa gömüldü:
Ben kendim de severim yalnızlığı ya
Ancak isterim ki iyi anlaşılsın bu,
Yalnızlık dediğim haremindeki sultanınkidir,
Mağarasındaki bir münzevinin değil.
Yaprak yaprak yolundu tüketildi bilgi ağacı
Biliniyor her şey ve yeni bir şey getirmiyor yaşam. Ölümsüzlük veren bu günaha yaraşır gibi
Bundandır masallarda hep öyle gösterilişi, bizim için Cennetten aldığı o bağışlanmaz ateş gibi Prometheus’un.
lnanasın Milton’a, Dryden’a ve Pope’a.
Yüceltmeyesin Wordsworth, Coleridge ve Southey’i,
Çünkü bunların ilki bir deli biçare,
İkincisi sarhoş, garip ve hoş bir gevezedir üçüncüsü, Crabbe’le baş etmek zor olabilirse de,
Kuraktır ve kıttır Campbell’in Hippocrene’i,
Samuel Rogers’tan çalmayasın sakın,
Moore’un Esin Perisi’yle kırıştırmayasın.
Antonius ellisinde kıydı canına, kırkındaki bir kraliçe uğruna,
Dilerdim oysa uzun yıllar yaşamalarını,
Varsıllık, krallıklar, dünyalar bir çeşit uğraştır olsa olsa ,
Tahtlar, dünyalar, benzeri şeyler, hepsi de
Sıradan isteklerle öyle sık devrilirler ki,
Tutku bir şeyi devirip attığında
Unuturuz, ya da en azından bağışlarız gerisini
Kendi gücünün büyüklüğüyle şımaran kişiye
Başka şeyleri de öğretir doğa
Ben kendim de severim yalnızlığı,
Ancak isterim ki iyi anlaşılsın bu,
Yalnızlık dediğim haremindeki sultanınkidir
Mağarasındaki bir münzevinin değil..
Bir gözyaşı döktüren sesler vardır ya
Nedenini bilmeden etkisi altına alır bizi
Bir ezgi bir tahttan aşağı iniyormuş gibi.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Tutku ne kadar gizlenirse gizlensin
Çok karanlık bir göğün
Korkunç fırtınaları haber verişi gibi,
Gizli köşeleriyle kendini ele verir.
Toplum öyle aşırı biçimde inceldi ki
Görgü giysiden ayırt edilmez oldu.
İnsanı daha az seviyorum diyemem
Ama doğayı daha fazla
Sevmem kötü söz söylemeyi şakacıktan da olsa.
Ve gözlerimiz olduğu için
Sanıyoruz her şeyi gördüğümüzü.
Birbirimizi anladıysak eğer karşılaşırız yine.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Dar kafalılık bu bence,
Göllerinizi değiştirmelisiniz okyanuslarla.
Köledir insanların çoğu, en çok da ünlü kişiler hele
Kendi tutkularının, isteklerinin ve daha nelerin kölesi değiller ki?
Toplumun kendisi bile insanları incelteceği yerde,
Yıkmaz mı içimizdeki o ufacık iyiliği:
Kendini kimsenin yerine koymayan kalpsizler yaratmaktır
Dünyadaki tuzu kuruların uyguladığı bu toplumsal sanat.
Ve gülersem şimdi ölümlü bir şeye
Ağlayamadığım içindir bu ve ağlarsam,
İnsanın kendini büsbütün koyvermesinin olanaksızlığı nedeniyle
Oysa kuruyan düş gücüm düşüyor sararmış yaprağa şimdi,
İmge gücümün kanatlarıysa sarkıyor yere,
Ve yazı masamın üstünde havada durmaya çalışan üzücü gerçek işte
Dönüştürüyor bir zamanlar romantik olan şeyi şimdi komediye.
Günahkarlığı yüzünden cennetten atılan
Şeytan gibi, bizim de azılı günahlarımız aynıdır onunla:
Zihnin çok yükseklerden uçmasına neden olan gururudur o günah da,
Kendi sınırımızı bilene dek güçsüzlüğümüz bize.
Hiçbir şey daha zor değil başlangıçtan,
Belki de bitirmekten, şiirde
Ah! Hiçbir şey ölmezken bir şeyler yas tutuyor, kesinlikle!
İşte böyle -dünya kendi ekseninde dönedurur,
Ve insanlar da döner onunla birlikte, ya yazı ya turayla,
Ve yaşar ve ölür, sevişir ve vergi öderler,
Ve yön değiştiren rüzgar çevirir yelkenlerimizi de,
Krallar yönetir bizi, doktorlar aldatır,
Ve öğüt verir rahipler, son soluğunu verir yaşamımız böylece,
Azıcık soluk, aşk, şarap, yükselme tutkusu, ün,
Kavga, kendini adama, toz -belki bir isim.
Umutları nelerdir insanın? Eski Mısır’ın
Firavunu Keops diktirdi
Anısını diri tutsun, mumyasını gizlesin
Diye en büyük ve ilk piramidi,
Ne ki birisi kırdı kapağını tabutun,
Çalmak için altüst etti içini,
Ne sana ne de bana umut vermesin bir anıt işte,
Keops’tan bir çimdik toz bile kalmadı geriye.
Ve karısıyla arkadaşı birlikte kaçar
Kendi aptallığına değil, onların kötülüğüne şaşar.
Herkesin deneyerek anladığı ya da
Anlayabileceği ve çok iyi bildiği şey şudur ki
Kimse rahatsız edilmek istemez yemek ve sevişmek sırasında.
Kendinden geçiş ve Birbirine dolanma iyi,
Biliyoruz da, dahası diyeceğim yok onlara.
İlk ayrılıklar güç bir derstir öğrenmesi,
Uluslar bile duyar bunu savaşa gittiklerinde,
Bir beklenmedik kaygı vardır hani,
Bir çeşit şaşkınlık ki altüst eder kalbi öyle,
En hoş olmayan kişileri ve yerleri bile terk ederken
Gözünü can kulesinden ayırmaz insan.
ve sesinde de müzik.
İnsanı daha az seviyorum diyemem
ama doğayı daha fazla
Kadın gibi arkadaş bulunmaz erkek için dünyada
Birbirlerine aşık olmamış ve olmamak koşuluyla!
İsterdim yanlışlarını düzeltmeyi insanoğlunun ve suçu önlemeyi seçerdim cezalandırmak yerine!
Hiçbir şey üzmez beni gerçekte
İnsan sığırının geviş getirdiği
O kötücül dedikodu denli..
Yaşam acınası bir oyuncudur.
Oynayın öyleyse, acınası oyuncular oyununuzu!
Düşünce cehenneminde uzun süre yüzmek, yorar kişiyi.
Ve gözlerimiz olduğu için,
sanıyoruz her şeyi gördüğümüzü!
Ey görkemli Defne! Senin düşlerde
Yaşayan utku ağacının tek yaprağı için
Nasıl da akıtılmakta gözyaşı ve kan!
Sevenler, ya da sevmiş olanlar bilirler ki
Aşk gibisi yoktur yaşamda.
Dünyaya geldiğinden beri çevresinde
Geçerli tek kural Dinle ve Boyun Eğ sözüydü!
Daha nice gökkuşaklarıyla dolu senin gökyüzün;
Oysa benimkinde her şey bitti..
Bir evlilikte-nedir ki geriye kalan?
Değer bilmez bir koca vefasız bir sevgili, Sonra dikiş nakış, bakıcılık ve dua ederken Biter her şey sonunda.
Ve savaşacağım en azından kullanarak sözcükleri
(Ve şansım ordan açılırsa eyleme de başvurarak)
Düşünceye karşı savaş açanlarla ve düşünce düşmanları
Arasında en azılıları olan gelmiş geçmiş ve şimdiki zorbalar
Ve dalkavuklarıyla; bilemem kimin kazanacağını.
Önceden bilebilseydim bile bu yürekten ve doğru savaşım,
Her ulustan her türlü zorbalığa
Karşı çıkışım değişmezdi hiçbir biçimde.
Olmak ya da olmamak mı? Buna karar vermeden önce
Olmak nedir, onu bilmek isterdim doğrusu.
Enine boyuna düşünüyoruz bu işi ya
Ve gözlerimiz olduğu için sanıyoruz her şeyi gördüğümüzü.
Kendi payıma katılmam her iki topluluğa da
Görene dek onların birbirleriyle anlaştıklarını.
Bence yaşamla ölüm birdir
Ve yaşam yalnızca soluk alıp vermek değildir.
Ölüm! Aylık toplu faturaların var senin!
Veba, kıtlık ve hekimler yardımıyla ki
Bir ölüm saati gibi tik tak diye ilerlersin
İçimizden birini almak için
Yine de savaş en büyük yardımcındır senin.
Ey Aşk! Ey Görkem! Hep uçuşursunuz çevremizde, ne ki
Çok az konarsınız kimilerimizin başına;
Böylesine üstün ve kısa ömürlü
Başka bir yıldız yoktur gökyüzünde.
Soğuk yeryüzüne tutsak, donmuş varlıklarımız ki
Uzatır bakışlarını sizler için yükseklere,
Binlerce renge bürünürsünüz ikiniz de
Ve sonra yalnız bırakırsınız bizleri yine.
Severim kadınları ve kimi zaman
Tüm insanlığın bir boynu olsaydı da
Kesseydim tek vuruşta! diyen zorbanın
İsteğini değiştirerek söylemeyi isterim ya
Geniş kapsamlı olmakla birlikte öyle kötü niyetli değil benim dileğim,
İçten ve yumuşak; ilgisi yok korkutmayla:
Tüm kadınlar gülden bir ağız olsaydı da
Öpseydim onu güneyden kuzeye bir anda.
Tanrıların sevdikleri genç ölür , demiş biri eskiden
Birçok ölümden de kurtulur ya kişi böylece:
Dostların ölümünden başka insanı öldüren
Arkadaşlığın, aşkın, gençliğin ölümüdür kendi soluğundan başka;
Ve o ıssız kıyı, sonunda o yaşlı okçunun
Oklarından çoktandır kurtulanları da
Bekler nasılsa, insanın üstüne kapanıp ağladığı
İlk mezar kurtuluşu olacaktı onun belki.
Ne ki zaman kendine getirir herkesi
Ve zorluklar öğretir kişiye sonunda
– Hep umduğumuz gibi şeytana da belki –
Zekasının sonsuz olmadığını da:
Damarlarımızda gürülderken gençlik hevesleri
Çok çabuk akar kan – varmayız bunun farkına
Ancak akıntı okyanusa doğru yaklaştıkça
Derinine tartarız her eski duyguyu zihnimizde.
Dağların doruklarında doğan gün
Ondan daha görkemli ve ak olmamıştı,
Bir seraptı sanki o, yanılıyor olabilirim,
Ancak Shakespeare de söylüyor aynı şeyleri:
Altını yaldızlamanın, nilüferi boyamanın şapşalca olduğunu.
Siz de göreceksiniz ki, akıl hazinelerini göz önüne serse de bilgin
Zevk’ten daha sıkı bir ahlakçı yoktur.
Zordur ya, sık sık rastlanır yine de,
Görürüz çocuklarımızın yerinde duramayışlarını,
Geçmişteki en parlak günlerimizi görürüz biz onlarda,
Ve benzerimizdir onlar, ancak daha ince yapılı,
Yaşlılık emekleyerek ilerlerken yavaşça
Ve bulutlar kaplarken yaşamımızın günbatımını
Kibarca bırakırlar bizi, bütünüyle tek başımıza değilse de
Ya damla hastalığı ya da böbrek taşı gibi bir arkadaşla.
Ölülerin hepsi dönebilseydi yaşama şimdi
(Tanrı yasaklar bunu ya!) içlerinden kimisi, birçoğu ya da
Örneğin bir koca ya da karısı –
(Evlilikle ilgili örnekler yeter de, artar da)
Ne olursa olsun daha önceki havaları,
Daha yağmurlu olacaktır şimdiki havaları –
Dökülen gözyaşları ölünün mezarı başında
Yinelenecektir onun dirilişi karşısında.
Trajedilerin hepsi bir ölümle;
Komedilerin hepsi bir evlilikle sona erer.
İkisinin de sonları bırakılır yazgıya boyun eğmeye,
Çünkü tanımlamakla küçük düşürmekten korkar yazarlar
İkisinden doğan dünyaları, başarısız olmaktan ya da;
Bu dünya da öteki dünya da onları cezalandırır,
Bırakırlar böylece rahiplerini de dua kitaplarını da.
Söz açmazlar artık Ölüm’den de Hanım’dan da.
Dur! deyince durdum – ancak dönelim başa:
İnsanoğlunun vefasızlık dediği,
Doğa’nın zengin eli açıklığının genç bir güzellikle
Kapladığı sevgili bir nesneye karşı
Duyulan hayranlıktan başka bir şey değildir ve nerdeyse
Taptığımız sevgili bir heykel (örneğindeki) gibi
Böylesi bir tapınma
İdeal güzelliğin yüceltilmesidir olsa olsa.
Nefret ederim vefasızlıktan, iğrenirim, tiksinirim
Kalbinde sürekli bir temel atılamayan ve cıva
Gibi bir balçıktan yapılma o ölümlüden,
Aşağılarım, lanetlerim, reddederim onu sonra,
Aşk, değişmez aşk, değişmez konuğum oldu benim,
Ancak dün akşam maskeli baloda
O sevimli yaratığı gördüm, yeni gelmişti Milano’dan;
Uyandırdığı duygularla ayıramadım kendimi Kötü Adam dan
Derim ki görüntülerin en görkemlisidir güneşinkisi
Kaç kez izledim yükselişini, dahası geçenlerde
Oturdum bütün gece bekledim güneşi
Doktorlar bunun ömrü kısalttığını söyler ya
Siz ey kesesi ve sağlığı yerinde olanlar, haydi
Başlayın bugünlerden tan ağartısıyla uyanmaya
Ve sekseninizde içine konduğunuz tabutun üzerine
Kazıtın uyandığınızı hep sabah saat dörtte.
İşte böyle – dünya kendi ekseninde dönedurur,
Ve insanlar da döner onunla birlikte, ya yazı ya turayla,
Ve yaşar ve ölür, sevişir ve vergi öderler,
Ve yön değiştiren rüzgar çevirir yelkenimizi de,
Krallar yönetir bizi, doktorlar aldatır,
Ve öğüt verir rahipler, son soluğunu verir yaşamımız böylece,
Azıcık soluk, aşk, şarap, yükselme tutkusu, ün,
Kavga, kendini adama, toz – belki bir isim.
Açık bir çağdayız yeni buluşlara,
İnsanları öldüren ya da kurtaran,
Hepsi de iyi niyetlerle başlayan:
Sir Humphrey Davy’nin lambasıyla
Daha güvenli çıkarılıyor kömür madenden,
Timbuktu gezileri, yolculuklar Kutuplara
İnsanlığın yararına şeyler belki de
Onları kurşunlamak kadar Waterloo’da.
Garip bir hayvandır insan ve garipçe yararlanır kendi
Doğasından ve çeşitli sanatlardan.
Ve özellikle deneyler yapmak ister yeni
İçini dışını göstermek için,
Gariplikler çağındayız herkesin başını alıp gittiği
Ve pazar bulduğu çeşitli yeteneklerin
En iyisi doğrulukla başlamak işe, işini yitirdiğinde
Nasılsa meydan açık hileciliğe.
Eski dostlarımızın susup sabretmeleri
Kuşkusuz ki görmezlikten gelmedir, dünya bizi kötülerken,
Dahası hoşnut eder yüce gönüllü sayılmak kişiyi,
Sonumuz yaklaştıkça daha da artar hoşnutluğu onların,
Ve avukatların suça azmettirme dedikleri
Böylesine bir davranış anlaşılmaz: Kişilerin
Birbirinden öç alması ahlaka sığmaz ki
Ne de Başkası seni incitirse suç bende değil demesi.
Bob Southey! Bir ozansın sen, ozanlar ozanısın,
Tüm ulusuna örneksin
Son zamanlarda bir tutucu oldun çıktın
Yaptığı gibi herkesin.
Benim destansı döneğim şimdi orda burda
Ne işler peşindesin öteki gölcülerle birlikte?
Uyumlu kişiler yuvasıdır onlar benim gözümde
Tıpkı Tünen yirmidört karaçulluk gibi bir turtaya ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir