İçeriğe geç

Dil Risalesi Kitap Alıntıları – Seyyid Muhammed Ruhi

Seyyid Muhammed Ruhi kitaplarından Dil Risalesi kitap alıntıları sizlerle…

Dil Risalesi Kitap Alıntıları

Söz dilde saklı bir vuslattır.
Diline sahip çıkan vuslatına sahip çıkar.
Sahibi vuslattır Hz. Allah.
Bir an olur seni bu hikmetin içinde saklar.
Vesselam.
Konuşmaya da vaktimiz yoktur. Kendi gönlümüze döneceğiz.
Halbuki insan bir yürüyüştedir. Bir tavaftadır.
Daima kendi gönlünün kıblesinin tavafındadır.
Bilmez avam olan, her dilin birde hali var. Bir dil var bir de hal dili var.
Bir kişi hafızasında binlerce kitap taşısa, hala nefsin mertebelerini aşmamış ise, talebe ise bilirim diyemez.
Her bilirim denilerek söylenen söz insan aklından yedi hakikati siler.
Dil afet olur tartışmaya girerse.
Dil susarsa gönül konuşmaya başlar.
Her günahın işlenmesi ile ruhtan çıkan bir koku vardır. Bu koku Allah rızası için olursa güzel kokular saçarsınız.
Kürsüler alimlerin ağlama merkezleri değildir.
Bir kişi hafızasında binlerce kitap taşısa, hala nefsin mertebelerini aşmamış ise, talebe ise bilirim diyemez.
Her bilirim denilerek söylenen söz insan aklından yedi hakikati siler.
İnsan dedikodu yapmaya başladığı zaman ağzı sulanır. İnsan hakikati konuşmaya, Cenabı Hakk’ın zikrini çekmeye başladığı zaman da ağzında kuruluk olur. Sebep şudur;ağızda sadece tükürük salgılanmaz. Ağızda, dilin altında bir tükürük merkezi vardır. Bu merkez, tükürüğü hem salgılar hem de vakum gibi çeker. O çeken kısmı ise tıp daha görmemiştir.
İnsan Kelimei Tevhid’i çektiği zaman tükürük merkezinden salgılanan tükürük salgısı içeriye doğru çekilir. Beyinden gelen emirle tükürük salgısı kana karışır. Dilde söylenen Kelimei Tevhid’in enerjisi kana aktarılır.
Dil damağa vururken, o vuruşla beyne hükmetmektedir. Dil beyne emir vermektedir. Damak noktasına vurulsa ki mesela korkanların ani bir korku yaşayanların damaklarını çektirirler.
Damağın üzerinde beyin ile direk iletişim noktası vardır. Arada hiçbir engel yoktur. Direk hattır. Oraya bastığın anda beyne uyarı gitmektedir. Dil de bütün gün aynı şeyi yapmaktadır.
Kelimei Tevhid’in enerjisi veya hangi zikri çekiyorsan, ondan hasıl olan sırrı vücutta yavaş yavaş bina etmeye başlamaktadır.
Kemalete erdiği zaman tükürük bezlerinin içerisinde nuraniyetin sırrı saklıdır.
Dilin sırrının sırrı bu yüzden tükürüktedir.
İnsan, ne çekerse bu dilinden çeker.
Hikmet ve ilimden uzak kişilerin bir kahvehane tartışması yapar gibi dini ilimler tartışması ise yasaklanmıştır.
Sevgi yok ise saygı yoktur.
Sen bismillah daha yeni büyümekte olan üç yaşında çocuğa karşına alıp Sende bireysin. Bende bireyim. dediğin zaman çocuğuna iyilik etmiş olmazsın. Ona acınası bir hali öğretiyor ve diyorsun ki Hepimiz aynıyız. Hiçbirimizin birbirimizden farkı yok. İstediğine istediğini söyleyebilirsin.
Bugün akrabalık ilişkilerinde muhabbeti bozan en temel hususlardan biri sözde eşitliktir. Anne, baba ve çocuk arasındaki iletişimde Biz eşitiz. diye başlayan ve insanları çirkin sözlere, fenalığa doğru sürükleyen iletişim metoduna geçilmiş olmasıdır.
Hakikat şu ki küfür söyleyen kadar bunu dinleyende bundan alacağı negatif enerjiyi alır.
İlimde bir konuyu zor ezberliyorsak, hafızlıkta bir şeyi zor ezberliyorsak bilelim ki boş konuşmamız çoktur.
Ruhtan doğmuş olan sözler, ancak ruha aksedebilir.
Dünyada insan motivasyonunda beyni en çok etkileyen enerjilerden en büyüğü İnşallah sözüdür.
Sinirleri en fazla geren frekans negatif sözlerle dolu insan sesidir.
Bir konuşma dilinin içerisinde karşı tarafı ne kadar çok korkutursanız karşı tarafın algı düzeyi o kadar çok kapanır.
Evrim teorisyenlerinin insanın atasının maymun olmasının ispatını işaret edebilmek için kullanmış oldukları eski teoremlerden biride dil teoremidir.

Dik teoreminin oturabilmesi için de bu harflerin önce ses sonra kelime ve en sonda da edebi bir lisana kavuşarak insanların birbirleri ile lisanları geliştirdikleri beyan edilmeye gayret edilmiştir.
Gerçek şu ki;bu mekanizma dairesinde anlatılmış olan unsurların hiçbir tanesi gerçekliğini korumamaktadır. Böyle bir gerçekliğin olması durumunda dünyadaki dil çeşitliliğinin bu kadar fazla olması beklenemez.

Dil, kalbin sesidir.
İman, bir gönül hakikatidir. Dil bu hakikatın beyanatıdır.
İnsan vücudunda sonradan geliştirilemeyen başından beri aynı olan, insan büyüdükçe insanla beraber büyüse dahi tekamül itibariyle o anki ihtiyaca binaen yaratılmış olan iki kas dokusundan biri kalp, biri de dildir.
Dilin beyan edemediğini akıl kaldırmaz. Gönül işidir.
Zikrin azaldığı yerde kaybedilmiş olanlar tekrar zikir ile kazanılır.
Diller kısa olan yolları uzatıvermekte.
İnsan kendi ruhuna öyle bir ihram giyecek ki hikmet babında ihramlı iken ne ihramın rükünlerini bozuyorsa ondan kendini alıkoyacak.
İnsan biliyorum dediği anda Cenab-ı Hakk’a gizli bir iftirada bulunur. Gizli şirk gibi hikmet babında gizli iftiradır. Sen bilmiyorsun ki Allahu Zülcelâl bildirdi. O gizli iftira neticesinde Allahu Zülcelâl en çok Biliyorum. dediğin yerden seni vurur.
İnsan hafızasını en çok mahveden, insan beynini en çok hasta eden unsurlardan biri; biliyorum, yaparım, ederim gibi fiiliyatı kendinden gören sözcüklerin içerisinde saklıdır.
Bildiklerini bilsen dahi sana onları bilmeyi nasip eden Cenabı Hak’tır. Bir emanettir bilgi. Sahip olduğunu sanırsan dilin, afetin olur.
Sanki tartışmak hayatın esasıymış gibi ezberlettiler. Hayır. Bizim esasımız muhabbettir.
Dil susarsa gönül konuşmaya başlar.
bilinen yazarların pek çoğu yazdıkları insan tipolojisiyle vahşi bir millet arzusundadır.
Bir millete gıybeti öğret, o milletle savaşmana gerek yoktur. Bir millete gıybeti öğret, yaşadıkları yere atom bombası atmana gerek yoktur. Gıybet; milleti, cemaati, memleketi, vatan toprağını paramparça etmeye yeter de artar bile.
Bir millete gıybeti öğret, o milletle savaşmana gerek yoktur. Bir millete gıybeti öğret, yaşadıkları yere atom bombası atmana gerek yoktur. Gıybet milleti cemaati memleketi vatan toprağını paramparça etmeye yeter de artar bile.
Bedendeki her uzvun ayrı bir sual ve sorgusu vardır.
Derdin aynı zamanda derman olması hikmetten bir cüzdür.
Ya Rabbel Âlemin ben dilden şikâyetçiyim.
Bu dilin sebebiyle ben hasta oldum.
Bu gıybet etti, bâtında bana çiğ et yedirdi, bãtın zahire iştiyak eyledi. Yediğimin neticesinde ben hasta oldum, ben bozuldum, kanser oldum, büyük bir sıkıntı, elem çektim. der.
Bütün haramlar insanı utanma hissi ve edep ile affa yöneltmez ise insanın her günahı yeni bir günahın habercisidir.
Her parçamız Allahu Zülcelal’in bir emanetidir.
Hikmet ve ilimden uzak kişilerin bir kahvehane tartışması yapar gibi dini ilimler tartışması yasaklanmıştır.
Sözü söyleyen, sözün ehli olmazsa kişiye zarar verir.
Güzel söz söylemek, hakiki ve hakikatli bir sünnettir.
İşin esası, kelimenin kendisinde saklı olan bir güzelliktir. Muhatap makamın ehli ise söylenen güzel sözler ehline söylendiği için makamın gereğine tabi olunmuş bir söz ile konu nihayet bulabilir. Nihayet, bizleri hoş ve tatlı güzel bir noktaya götürebilir.
Öyle zamanlar, öyle hakikatler olmuş ki; bir padişahın karşısına çıkar bir söz söylersin. Söz, doğru dahi olsa başını keserler. Sert söylemişsindir. Zamanında söylememişsindir. Makama uygun cümle kurmamışsındır. Ona hoş gelecek tatlı letaif bir cümle kurmamışsındır. Halini anlatmaktan çok, sana yapılmasını istediğini emir telakki ettirecek bir yol, bir uyanıklık ile ifade etmeye gayret etmemişsindir.
Benim sana söylediğim sözün sende bir karşılığı varsa sözüm bir kelime ile dahi sende karşılığını bulur. Eğer bu karşılık sende yoksa sabaha kadar konuşsam nafiledir, kitaplar yazılsa, okunsa nafiledir. O yüzden ariflerin dili kısadır. O kısanın içerisinde bir sürü hakikat var.
Dili kıtlaştıran unsurun insanların okumamasından kaynaklanmadığını, insanların hakkaniyetle ve hakka riayet ederek konuşmanın peşinde olmadıklarından dolayı olduğunu ifade edebiliriz.
Cenabı Hakk’a vuslat etmenin yolu nefse cefadır.
Nefsine cefa ettiren ruhunda sefayı bulur.
Nefsinden koşturup gelen, şeytanın izleriyle kuşanmış sesini yükseltirsen ahmaklaşırsın.
Sözün incisinden ayrı kalan edepten yoksun kalır.
Hak’tan gayrı hak arayan durmadan konuşur.
Hakkı bilen, sadece Hak için söyler.
Hikmet ve ilimden uzak kişilerin bir kahvehane tartışması yapar gibi dinî ilimler tartışması ise yasaklanmıştır.
Karşı tarafın söylemiş olduğu samimi olan söz eğer sizin nefsiniz büyük, ruhunuz küçük ise bunu tamamen yanlış anlayabilirsiniz.
İlimde, hakikatte kemal olmamışken, dilimiz hâlâ nefis ve şeytandan konuşurken sanki kemalata ulaşmışız gibi konuşmak. Hiç durmadan konuşmak
İnsanların birbirini sevmesinin temeli ise Allah’ı sevmeleridir.
Madde ve mana birbirini tamamlamak üzerine yaratılmıştır.
Yeni yüzyılın hastalıklarının sebepleri temel anlamıyla bir şeyden kurtulabilmek için söylenen yalanlar ve bu yalanlarla kurgulanmış hayat biçimindendir.
İnsanın parmak uçlarındaki sinir uçlarında bulunan reseptörler sinir sistemiyle beyne ne yediğini iletir. Bu iletim ile beraber dile nasıl bir ürünün elde tutulduğunu belirtir. Dil buna uygun olarak midenin asit salgılamasını emrettirir.
Zannedersem , galiba , sanırsam , belki de , görmüştüm , duymuştum , öyle sandım : Nihayet, bu kelimelerin tamamı nefisten geliyor.
Dil her damağa vurduğunda beyne giden bir emir vardır.
İnsan ya nursuzdur ya da üzerinde nur vardır.
İnsanın üzerinde koruyucu olabilecek en küçük nur ise son ayrıldığı mekânda üzerinde kalandır. Yüzü nur, gönlü nur olan bir yerden veya birinin yanından ayrılmış ise nurludur.
İki insan bir araya gelse selâmsız olarak otursalar, Hz. Allah’ın lafzına ait hiçbir şey geçmese, bir hadisten, bir Evliyaullah’ın hayatından bir örnek geçmese, bu iki adam evine gidene kadar mutlaka bir hastalığı üzerine alır ve gider.
Dertlerin asıl anlatılması gereken kapı Cenabı Hakk’ın kapısıdır. O’nun kapısında O’na duadır. O’nun kapısında O’na secde etmektir.
sözcükler insana soru sorduran ifadelerle kuşanmış ise bu dinleyicinin en çabuk öğrendiği konuşma tarzıdır.
İman, bir gönül hakikatidir. Dil bu hakikatin beyanatıdır.
İnsan, söylemiş olduğu sözün özünü Cenabı Hak’tan gelen güzellikler dairesinde Cenabı Hakk’ın rızasından olup olmadığına bakarak ve bu hususa önem vererek yaşamak zorundadır.
Her musibet beraberinde şifasını taşımaktadır. Musibetin ilk rızkı şifasıdır.
Hz. Allah tarafından verilmiş olan şu dil, hakikatten uzak bir hayat yaşayıp yaşamadığımız ile yakinen ilişkili bir nimettir.
Haktan gayrı hak arayan durmadan konuşur.
Hakkı bilen, sadece hakk için hakkı söyler.
Hakkın bildiği sözü hakka havale ederek susar gider.
Zannedildiği ve iddia edildiği gibi konuşan değil, tarih boyunca hakkı söyleyenler ve ardından susanlar kazanmıştır.
İlahi adalet masumlardan yanadır.
Masumiyet hakkı, sadece hak için, hak ile söylemektir.
Susmak, hakka tevdi edilmiş bir haktır.
Hakkımızı Rabbimize teslim eder, hakkı ondan bekleriz.
Birşeyi öğrenmenin yolu biatten geçer.
Öğrenci öğretmenine biat edip Sen ne dersen doğrudur, nasıl istersen odur. demez ise, bu söz ve ehemmiyet içerisinde halini fiiliyata dökmez ise beynin istikrara tabi, konuya ilişkin ve yatkın olan lobu açılmaz.
Her ikisini de eşit görüp, demokrasi mantığında, hayatın her alanında, her an demokrasi istersen o demokrasi sana ahmaklık getirir.
Beyin öğrenmek için ezilmeye muhtaçtır ..
İnsanın hafızası konuşurken değil susarken gelişebilen bir yapıdır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir