İçeriğe geç

Devrimlerin Efendisi Kitap Alıntıları – Osman Pamukoğlu

Osman Pamukoğlu kitaplarından Devrimlerin Efendisi kitap alıntıları sizlerle…

Devrimlerin Efendisi Kitap Alıntıları

Atatürk, Türk milletinin bağımsızlığına özel bir değer vermiş, esir yaşamaktansa mahvolmanın daha iyi olacağını bilinen parolası ile bütün dünyaya ilan etmiştir .
Umutsuzluğun en koyu döneminde Türk ulusu için tek ışık, geniş ve şerefli tarihinden aldığı bağımsız yaşama şuuru ve azmi idi . Parola Ya İstiklâl Ya Ölüm !
Aydınlanma, insanın kendi huyu yüzünden içine düştüğü aklının, gelişmiş olmayışından kurtulmasıdır.
Immanuel Kant
Ulusal kurtuluş hareketi, ulusça bir kalkınma hareketidir. Milletin bizzat iktidarı ele almasıdır.
Türk bağımsızlık mücadele tarihinde, ulusal egemenlik ilkesi, milletin dayanağı olmuş, birliğin sağlanmasına esas teşkil etmiştir.
Bir adamın kim olduğunu sözleri değil, hayatı gösterir.
Şirazlı Sadi
Siyasi egemenliğini emsalsiz kahramanlıklarla kazanmış olan Türk ulusu yazısının Arap fonetiğine esir kalmasına tahammül edemezdi.
Kurtuluştan sonra çok önemli vatan ve ulus vazifemiz vardır. Şartlara uygun olarak ülke içinde milletçe faal olduğumuzu isbatlamalıyız. Bunda başarılı olmak için siyasi mesaiden ziyade toplumsal mesaiye ihtiyaç vardır .
Atatürk
13 Eylül’de Sivasta, Anadolu ihtilalinin ilk yayın organı olan “İradei Milliye gazetesi yayınlandı.
“Eğer Mondros Mütarekesi’ni takip eden aylarda, bir tayyareden Anadolu’ya bakarsanız, yer yer yanan ateşler görülecektir. Bunlar ışıldayan çoban ateşleridir. Bu ateşleri birleştirecek bir alev lazımdı. İşte onu Mustafa Kemâl’in meşalesi temin etti.”
Mareşal Fevzi ÇAKMAK
Ne kadar zengin ve refah içerisinde olursa olsun bağımsızlıktan mahrum bir ulus, milletlerarası ölçülerde uşak olmaktan daha yüksek mevkiye çıkamaz .
Bir yurtseverin tüylerini diken diken edecek olan bu belge için, (Mondros Maddeleri) İstanbul’daki hükümet yanlısı mütareke basını şöyle yazdı;
“Dahili ve askeri vaziyet savaşa devama imkan bırakmamış olduğundan mütareke memlekette iyi karşılanarak hükümet için başarı olarak kabul edildi.”
23 Ekim’de, Alman amirali Souchon’un komutasındaki Türk donanmasının Rusya’nın Odessa ve Sivastopol limanlarını bombardıman etmesi, Türkiye’nin savaşa girmesini kaçınılmaza soktu .
Bütün ilerlemeler, insan fikrinin eseridir. Fikri harekete geçirmek birinci işimiz olmalıdır. Bir kere millet benliğine hakim olsun ve düşünebilsin, yeter!
Mustafa Kemâl Atatürk
Mustafa Kemal Sofya’da iken, Verlaine’den Serenat adlı şiirin Fransızcadan çevirisini yapmış ve arkadaşı Salih Bozok’a göndermiştir:

1- Hayat kısadır
Biraz hayal
Biraz aşk
Ve sonra allahaısmarladık

2- Hayat boştur
Biraz kin
Biraz ümit
Ve sonra allahaısmarladık

Mustafa Kemal

“Hayatıma fazla değer vermiyorum, çünkü onu siperlerde fazlasıyla tehlikeye attım. Tüm sıkıntılara rahatça katlanmamı sağlayan tek şey vatanıma hizmet etmektir…”
Atatürkçülük demek, insana kişilik olarak önem ve değer vermektir.
Atatürkçülük demek, hürriyet demek, hür düşünce ve duygu demektir.
Atatürkçülük demek, Atatürk ilkelerine bağlı kalarak Türk milletini çağdaş hedeflere yöneltmek ve insanlık ailesi içerisinde onu en şerefli yere ulaştırmak demektir.
Demokratik rejim, Atatürk yönetiminin amacı olmuştur. Atatürk ömrünün sonuna kadar demokratik rejimi kurmak için uğraşmış ve çok büyük güçlükleri yenmiş, tamamlanmasını milletin diğer bazı ihtiyaçları gibi yeni nesillere bırakmıştır.
“Demokrasi şaşkın insanların rejimi değildir. Demokrasi, kararlı, kültürlü ve disiplinli insanların rejimidir.”

Chomfort

“Atatürk yalnız bu asrın en büyük adamlarından biri değildir. Biz Pakistan’da O’nu, gelmiş geçmiş bütün çağların en büyük adamlarından biri olarak görüyoruz. O, yalnız Türklerin sevgili lideri değildi. Dünyadaki bütün Müslümanlar gözlerini sevgi ve hayranlık hisleriyle ona çevirmişlerdi. O, Müslüman dünyasından yeniden uyanış istikametinde ileriye doğru cesur bir adım atan insandı.”
“Almanya, Atatürk’ün eserine ve mücadelesine hayrandır. Onda, tarihi eseri, hürriyeti seven bütün milletler için bir sembol olarak kalacak kudretli bir şahsiyet görmektedir.”
“Mustafa Kemal, bir millet, bütün vasıtalarından mahrum edilse dahi, kendini kurtarabilecek vasıtaları yaratabileceğini ispat eden adamdır.”
1935’te İstanbul’da toplanan ulusal kadın kongresinde Mısır kadınlarını temsil eden Hüda Şârâvi, Atatürk’le olan konuşmasında:
“Türkler, Sizi, Atatürk, yani Türklerin babası diye adlandırıyorlar. Ben ise Ataşark, yani Şarkın babası diye adlandırıyorum” demiştir.
Hüda Şârâvi’nin konuşması sebepsiz değildi. Çünkü O, Atatürk’te bütün doğunun kurtuluşunu görüyordu.
“Hayat hareketten ibarettir. Hayatın içeriği harekettir ve özü de harekettir.”

Aristoteles

“Sahi nerede, Mustafa Kemal zamanında yağan tertemiz karlar şimdi?”

Metin Demirtaş

“Osmanlı İmparatorluğu devrinde yüzyıllarca bir mukavele yapılmasından tutun da, bir kimsenin dişinin doldurulmasına, fes veya şapka giymesine, mendil kullanmasına, kadının yüzünü veya kolunu açabilmesine, lavanta kolonya kullanmasına kadar bütün fiil ve hareketler hep birer din işi gibi ele alınmış ve o görüşle hal edilmek istenmiştir.”
“Mucizeler insana korku verir.”

Jorge Luis Borges

“Osmanlı Türk modernleşmesine karakterini veren, onu sınırlayan, onu aciz bırakan, kısır bir taklitçilik seviyesinde duraklatan iki büyük faktör vardır. Bunlardan birincisi Osmanlıcılık, ikincisi hilafettir.”
“Evet, yeryüzünde bir gezginim yalnızca, bir yolcu!
Sizler bunun ötesinde misiniz?”

Goethe

“Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, bağımsızlıktan mahrum bir ulus, dünya ülkeleri arasında uşak olmak mevkiinden daha yüksek bir muameleye tabi tutulamaz
Türkiye halkı, asırlardan beri hür ve bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı hayati kabul etmiş bir kavmin kahraman evlatlarıdır. Bu millet istiklâlsiz yaşamamıştır. Yaşayamaz ve yaşamayacaktır.
Türkiye Devleti’nin bağımsızlığı mukaddestir. O ebediyen sonsuza dek korunmalıdır.”
Umutsuzluğun en koyu döneminde Türk ulusu için tek ışık, geniş ve şerefli tarihinden aldığı bağımsız yaşama şuuru ve azmi idi.
Karar, hür ve bağımsız yaşamaktı, parola ise:
“Ya istiklâl ya ölüm” idi.
Atatürk, ulusal egemenliği şöyle anlatır:

“Hâkimiyet-i Milliye öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler, taçlar ve tahtlar yanar, mahvolur, milletinin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkûmdur.”

“Hâkimiyet kayıtsız şartsız millete aittir.” sözünde Atatürk; “hâkimiyet” denilen gücün, hiçbir sınır, hiçbir bölünme, hiçbir tenkit ve hiçbir kayıt kabul etmeyecek şekilde millete ait olduğunu açıklamaktadır.
Gerçeği, herkesin yüzüne söyleyin.
“Bir adamın kim olduğunu sözleri değil, hayatı gösterir.”

Şirazlı Sadi

Türkiye Büyük Millet Meclisi, soyadı kanununu kabul ettikten sonra, Büyük Devrimci ve Kurtarıcı Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya, milletin sevgisini en iyi ifade edecek olan “Atatürk” soyadını verdi…
“Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması milli hissin gelişmesindeki en büyük faktördür. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil, şuurla işlensin.
Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır.”
Hayatıma fazla değer vermiyorum çünkü onu siperlerde fazlasıyla tehlikeye attım tüm sıkıntılara rahatça katlanmamı sağlayan tek şey Vatanım hizmet etmektir.
Bir millet mevcudiyeti ve hukuki için bütün gücüyle kuvvetli bir fikir ve imkanları ile ilgilenmezse bir millet kendi kuvvetine dayanarak kimliğini ve bağımsızlığını temin edemezse şunun bunun oyuncu olmaktan kurtulamaz.
Biz ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz
Türklüğün yabancı mandasına ve kontrole tahammülü yoktur
YA İSTİKLAL YA ÖLÜM
Aydınlanma, insanın kendi huyu yüzünden içine düştüğü aklının, gelişmiş olmayışından kurtulmasıdır
Arap harflerinin Türkler tarafından kullanılması İslâmiyetin kabulünden sonra başlamış, fakat bu harfler hiçbir zaman Türk diline uymamıştır. Çünkü, Türkçede sedalı harflerin çok olmasına karşılık, Arapçada sedalı harfler azdı. Bu nedenle, Türkçe, Arap harfleriyle kolay kolay yazılıp okunamıyordu. Konuşulduğu halde yazılamayan bir dil ile, yazıldığı gibi okunamayan bir yazı vardı. Okur yazar oranı çok düşüktü.
Hakimiyeti Milliye öyle bir nurdur ki onun karşısında zincirler taşlar ve tahtlar yanar mahvolur milletinin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdur.
Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
Efendiler ve ey Millet, biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.
Hakimiyet kayıtsız şartsız millete aittir.
Efendiler ve ey Millet, biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, devrişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz. En doğusu, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.
Şapka bir başlık taklidi değil, hür fikir ve düşüncenin sembolu olarak kabul edilmiştir
Biz her noktai nazardan medeni insan olmalıyız. Fikrimiz, zihniyetimiz, tepeden tırnağa kadar medeni olacaktır. Medeni ve beynelmilel kıyafet milletimiz için layık bir kıyafettir.
Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır O satıh bütün vatandır Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.
Emperyalizm: Bir devletin hiçbir sınır tanımadan gücünü yaygınlaştırmasıdır. Bir yağ lekesi gibi yayılır ve bir sarmaşık gibi ilerler..
Şapka bir başlık taklidi değil, hür fikir ve düşüncenin sembolü olarak kabul edilmişti…
“Mustafa Kemal bir tatlı su Türk’ü değil, hür fikirli bir Türk devrimcisiydi. Fes ve şapka demek medeniyet demek olmadığını pek iyi bildiğine şüphe yoktu. Fakat başlık değiştirmenin din ve iman değiştirmek olduğu gibi batıl inanışlara saplanan ve mıhlanan bir kafaya, hiçbir ileri aydınlık ışığın vurmayacağını da bilirdi. Asıl mesele kafanın içindeki batıl inanışları söküp atmaktı. Bu başlık değil, baş davasıydı.”
Milli egemenliğe dayalı, kayıtsız ve şartsız bağımsız bir Türk devleti tesis etmektir. Parola isi Ya İstiklal, Ya Ölümdür!
“Lozan Konferansı, Türkiye için büyük bir diplomatik zaferi temsil etmektedir. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının neden dört yıl süre ile savaşmış olmalarının sebebi bu belge ile teyit edilmiş oldu.”
Sevr ve Lozan mukayese edildiğinde net ve kesin durum şudur:
“Sevr ölüm, Lozan yeni hayattır…”
Türkiye Büyük Millet Meclisi 19 Eylül 1921’de kabul edilen bir kararla, Türk Milletinin bir şükranı olarak Mustafa Kemal Paşa’ya, Müşirlik (mareşallik) rütbesi ile Gazilik unvanını verdi.
Sakarya Muharebeleri, Kurtuluş Savaşı’nın düğümüdür, kilididir, hayatiyeti ve her şeyidir…
(…)
Sakarya zaferinden sonra herkes, artık, kurtuluşa inanmıştır…
12 Ağustos 1921’de, Polatlı’daki Cephe karargâhına giderek ordunun başına geçti. Birlikleri denetlerken attan düşerek birkaç kaburga kemiği kırıldı. Savaşı cephede, göğsü sarılı bir şekilde sevk ve idare etti.
“Emperyalizm: Bir devletin hiçbir sınır tanımadan gücünü yaygınlaştırmasıdır. Bir yağ lekesi gibi yayılır ve bir sarmaşık gibi ilerler…”
30 Ekim 1918 de imzalanan Mondros Mütekeresi, Osmanlı İmparatorlugu’ nu filen sona erdirmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk demek:
Tam manasıyla egemen
Tam manasıyla bağımsız
Tam manasıyla sosyal
Tam manasıyla lâik
Tam manasıyla, hukuk devleti demektir.
20 Mart 1920’de Fransız birliklerine karşı büyük bir kahramanlık sergileyen, “Şahin” takma adı kullanan, Teğmen Sait Bey’in şehit düşmesi, Antep’in Fransızlara karşı ayaklanma nedenidir. 1 Nisan 1920’de bütün şehir kükremiş halde, 10 ay 9 gün düşmana karşı savaşmıştır. Antep Türk tarihine “Gazi” unvanını alarak kahramanlık diyarı olarak geçmiştir.
Padişah-halife ve onun Damat Ferit hükümeti, düşmanla işbirliği yaparak Yunanlılara karşı vatanlarını savunan Kuvayı Milliye Cephesinin gerisinde cehalet ve taassubu, milliyetçiler aleyhine harekete geçirmişlerdir.

Halifenin ve Şeyhülislam Dürrizade’nin imzalarını taşıyan, ajanlar ve düşman uçaklarıyla Anadolu’daki halkın üzerine yağdırılan fetvalar iç ayaklanmaları tutuşturmuştur.

Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları İstanbul’daki “Birinci Sıkıyönetim Divanı Harbi”nin verdiği 4 Mayıs 1920 tarihli bir kararla, “resmi rütbe ve nişanlarının alınmasına ve idam cezasına çarptırılmasına” mahkum edilmişlerdir.
“Dünya tarihi, özgürlük bilincinin gelişmesinden başka bir şey değildir.”

Georg Hegel

Bazı tarihçilere göre de; “Yeni Türkiye Devleti” o gün kurulmuş, hiçbir makamın veya kişinin onayına ihtiyaç duymaksızın, kanunlar yapıp icra etmekle, Cumhuriyet idaresi o gün başlamıştır…
Şeyh’ül İslam Dürrüzade Abdullah’ın fetvalarına göre Mustafa Kemal bir asi idi. Asi Mustafa Kemal, dayandığı Ankara Millet Meclisi’ne rağmen bir ihtilalci idi.
Görevinden ayrılan ve askerlikten de istifa eden Mustafa Kemal Paşa’ya ilk ve en yakın komutan, 9. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir’dir.
“Ben ve Kolordum, hepimiz emrinizdeyiz Paşam” diyerek en büyük manevi desteği sağlayan olmuştur.
O an hem Mustafa Kemal’in, hem Milli Mücadelenin tarihinde, kader tayin edici bir andır.
“Alp Dağları’nın çimenliklerinde bir yerde yetişen kırmızı bir çiçek, onu hiç kimse görmese bile yine de kırmızıdır.”

John Locke

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir