İçeriğe geç

Deniz Kitap Alıntıları – John Banville

John Banville kitaplarından Deniz kitap alıntıları sizlerle…

Deniz Kitap Alıntıları

şimdi ellerimde aynı kokunun, onun kokusunun izi var
İnsanın gözleri daima bir başkasına, içindeki pusu kurmuş kaçık ve çaresiz cüceye aittir.
Geçmiş içimde ikinci bir kalp gibi atıyor.
Aklın en meşgul olduğu anlarda bile zihin nasıl başıboş gezintilere çıkıyor.
Çocuklukta mutluluk başkaydı. O zamanlar mutluluk neredeyse sadece bir birikim meselesiydi; yeni tecrübeleri, yeni duyguları, işte o türlü şeyleri, benliğin bir gün bittiğinde harikulade bir köşk haline gelecek iskeletine eklenecek sayısız sırlı çini misali alıp yerine koyma meselesiydi.
Ben her daim sıra dışı bir hiç-kimse olduğum halde, en şiddetli arzum sıradan bir kimse olmaktı.
Felsefeciler , diğer insanlar yoluyla varlığımızı oluşturduğumuzuve tanımladığımızı söylüyorlar..Anna ile Yaptığımız anlaşma, herkesin olduğumuzu söylediği insanlar olmanın yükünden birbirimizi kurtarmaktı
bir gül karanlıkta kırmızı mıdır? duyabilecek hiçbir kulağın olmadığı uzak bir gezegendeki bir ormanın içinde düşen bir ağaç gürültü çıkarır mı?
Hayallerimde olan şey aslında çoktan geride kaldığı için, geleceğin yolunu gözlemekten çok ona özlem duyduğum söylenebilir. Bu durum şimdi bir bakıma bana önemliymiş gibi geliyor. Sabırsızca gerçekten geleceği mi bekliyordum, yoksa geleceğin ötesinde bir şeyi mi?
Çoğu insan, kısmetine düşenden hayal kırıklığına uğramıyor, çaresizliğine prangalanmış olarak sessiz sedasız çürümüyor mu?
her anımızda hayatımız değişmiyor mu zaten?
En olmadık zamanlarda bile zihin nasıl da başka düşüncelere dalıyor.
Geçmiş içimde ikinci bir kalp gibi atıyor.
Geçmiş içimde, ikinci bir kalp gibi atıyor
“ bir insan için dünyasının,eski dünyasının ucuzluğu ve sahteliğiyle yüzleşmek ne büyük felaket.”
Bir bıçak gibi içime sağlandığı halde onu unutmaya başlıyorum. Aklımdaki imgesi şimdiden kenarlardan eprimeye, resmin rengi kırıntılar halinde, altın yaldızı yaprak yaprak dökülmeye başladı. Tuval bir gün tamamen silinir mi? Onu çok az tanıdığımı, daha doğrusu, ne kadar sığ, ne kadar eksik tanıdığımı yeni yeni anlamaya başlıyorum
Orada durup elimi kaldırmam ve insanlara ölenin Anna olduğunu ve benim yalnızca seyircilik ya da figüranlık yaptığımı, o yüzden de saygılarını haketmediğimi söylemem gerektiğini hissediyordum.
Lafını etmeye değecek kadar maziyi hatırlatan bir hava da yoktu. Geçip giden yaşayanlar, onlar silmişler ölülere ait tüm izleri.
Geçmiş içimde ikinci kalp gibi atıyor.
Bir bıçak gibi içime sağlandığı halde onu unutmaya başlıyorum. Aklımdaki imgesi şimdiden kenarlardan eprimeye, resmin rengi kırıntılar halinde, altın yaldızı yaprak yaprak dökülmeye başladı. Tuval bir gün tamamen silinir mi? Onu çok az tanıdığımı, daha doğrusu, ne kadar sığ, ne kadar eksik tanıdığımı yeni yeni anlamaya başlıyorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir