İçeriğe geç

Dayak Birincisi Kitap Alıntıları – Muzaffer İzgü

Muzaffer İzgü kitaplarından Dayak Birincisi kitap alıntıları sizlerle…

Dayak Birincisi Kitap Alıntıları

Deliye hergün bayram.
Oğlumun İngilizce mektuplaştığı kızı yurdumuza çağırdık. Daha doğrusu oğlan çağırdı. Bana sorduğunda:

— Yaz ama, dil ucuyla yaz, demiştim. Ne bilirim, meğer İngilizcenin dil ucuylası yokmuş. Birgün bir baktık, bu Gül Meryem’den, yâni Rozmeri’den bir mektup: Haftaya perşembeye oradayım

Beni paranoyak ettiler, dilerim kendileri şizofreni olsunlar.
İnsan böylelerine dayak atmaktan âdeta zevk duyuyor. İnsan efendi efendi dayağını yiyip gitmeli. Şu adamdaki efendiliğe bak, tıraşı, sakalı, gömleği Lütfen ayağınızı biraz daha uzatır mısınız, sopa tam denk gelmiyor da
– Oğlum eline bak çiçek tutuyor.
– Tutmuyor, çiçeklerin boğazına sarılmış boğuyooor!
— BİZ EŞEK OLDUKTAN SONRA, BİZE SEMER VURAN ÇOK OLUR. ONUN İÇİN ÖNCE EŞEKLİKTEN KURTULALIM!
Eskiciler eskii alırım diye bağırmıyorlar ki, (eskalarım) diye bağırıyorlar, domatesçi (kayaggibdomat) diye bağırıyor, sütçü (üüüü) diye bağırıyor, yumurtacı (tazurtaa) diye bağırıyor.
Deliler çok yaşamaz derler
— Kahveyi şöyle mutlu mutlu yudumlamak var mı, ha, var mı?
Geri kalmış uluslarda kadınlar daima aşağılanmıştır. Aşağılandıkları için küfür denir denmez, hemen kadınlar akla gelmektedir. Niçin küfreden biri, Senin babanı dedeni şöyle şöyle yaparım, demez de, ananı avradını, der? Bu nokta üzerinde durmanızı rica ederim. Kadın sövülerek de sömürülmektedir geri kalmış ülkelerde.
Biz istiyoruz ki çocuğumuz üniversiteye girerken öldürülmesin, tüm mesele burada.
Şöyle direksiyona saldırır gibi yapışanlar[…] bunlar ya korkaktırlar, ya da ehliyetlerini yeni almışlardır.
Hız, sürat felakettir
Dayak yerken insan zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmıyor.
Ekmek elden su gölden, on dönüm bostan, yan gel yat Osman.
Beni paranoyak ettiler, dilerim kendileri şizofreni olsunlar.
Beni paranoyak ettiler, dilerim kendileri şizofreni olsunlar.
Dost kara günde belli olur
Düşene kim gülmez ki Herkes güler.
Kim küfretmiyor ki birşeye kızınca?
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Polisin her suç için önceden konmuş belirli bir dayak kontenjanı vardı. Şu iş için şu denli dayak, bu iş için bu denli dayak
Ah..Diktatörün yüzüne işeyebilseler keşke.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Bu ülkede Anayasa yok mu?
Beni paranoyak ettiler, dilerim kendileri şizofreni olsunlar.
Beni paranoyak ettiler, dilerim kendileri şizofreni olsunlar.
-İnsan haklarına gereken titizliği gösteriyormusunuz?

+Altında imzamız var beyefendi.

— Hazırlıyorsunuz hazırlıyorsunuz, dedi Nuri beyamca, çocuğa mezar hazırlıyorsunuz Bu çocuk, ne bu yoldan, ne de bu yoldan üniversiteye girebilir. Ancak şuradan arka tarafa geçer
— Olmaz efendim olmaz? diye bağırdı emekli yarbay Hayri bey. Olmaz, siz bu plânla bu çocuğu feda edersiniz. Biz bunun içinden yetiştik, bu ne biçim taktik, bu ne biçim savaş düzeni. Biz, harb tarihi okumuş adamız, biz taktik, savunma okumuş ve dahi saldın okumuş adamız. Sizin bu plana göre çocuk üniversiteye girerse, heder edersiniz zavallı çocuğu
Bu mapustan da kendi kendimi tahliye ettirmiştim,
Beni paranoyak ettiler, dilerim kendileri şizofreni olsunlar. Gerçi kendilerini şöyle sıkı bir muayeneden geçirsek birçoğu şizofreninin de ötesinde hastadırlar ya? Olan bana oldu.
Gülme özgürlüğümüz çenemizde, çene kaslarımızda, dudaklarımızın ucunda, çenemiz koparılmamış daha, dudaklarımız kesilmemiş daha.
İşte dün, dünü de unuttum Unutmak güzel şey ama, ya derim, ya hücrelerim, unutuyorlar mı bu işkenceleri?
Bilmem
— Yavrum bak insana benziyor, insan.
— İnsansa, yüzü niye öyle karanlık?
— En fenası bu İşlemediğin suç için atılacak dayağın ölçüsü yoktur. Bazen yarım gün döverler, bazen bir gün, bazen de bir hafta.
geri kalmış uluslarda kadınlar daima aşağılanmıştır. Aşağılandıkları için küfür denir denmez, hemen kadınlar akla gelmektedir.
Beni paranoyak ettiler, dilerim kendileri şizofreni olsunlar.
Unuttum
İşte  dün, dünü de unuttum Unutmak güzel şey ama, ya derim, ya hücrelerim, unutuyorlar mı bu  işkenceleri? Bilmem
Önemli değil mister, dedi, düşen mala, kalas
olabilirdi. Keser düşebilirdi, ustanın kendisi düşebilirdi.
Düzene akıl erdiremeyen işi şansa bağlar. Şansın
aslında düzen olduğunun farkında değildir. Şansa söverken
bilinçsiz olarak düzene söver.
Beyefendi ekibe gerek kalmadı, çünkü bombayı bir
adam yedi.
İşte, dedi, dayak yiyecek adam bunun gibi olmalı. İnsan
böylelerine dayak atmaktan âdeta zevk duyuyor. İnsan efendi
efendi dayağını yiyip gitmeli. Şu adamdaki efendiliğe bak,
tıraşı, sakalı, gömleği Lütfen ayağınızı biraz daha uzatırmısınız, sopa tam denk gelmiyor da
Dayak yiye yiye bir hal olduk
Eh ulan, haklı mıymış şimdi yani bağırmakta, vatandaşın ölüsüyle bunca uğraşacağınıza, dirisi ile bir parçacık uğraşsanız olmuyor mu diye? Olmazmış. O zaman düzen değişirmiş.
Bizde sövgü bazen övgüdür de
Beni paranoyak ettiler, dilerim kendileri şizofreni olsunlar.
Halk bir kez kahkaha atmaya başlasın, kim susturabilir ki onu? Halk o günden sonra gülmüş, hep gülmüş
Korku yokmuş artık, çünkü eşeğin görkemi yitmiş bir kez, iç yüzü çıkmış ortaya.
Sonra hükümdar bazı eşekoğlu eşeklerle birlikte ülkeyi terketmiş, kaçıp gitmiş..
Olan bana oldu. Beni paranoyak ettiler ama dilerim kendileri de şizofreni olsunlar!
Bizde bu “titre kendine dön” varken, “maneviyat” varken, “Büyük Türkiye” varken; niyeymiş şimdi düzen değişikliği?
Düzene akıl erdiremeyen işi şansa bağlar. Şansın aslında düzen olduğunun farkında değildir. Şansa söverken bilinçsiz olarak düzene söver.
Beni paranoyak ettiler, dilerim kendileri şizofreni olsunlar. Gerçi kendilerini şöyle sıkı bir muayeneden geçirsek birçoğu şizofreninin de ötesinde hastadırlar ya! Olan bana oldu.
Geri kalmış uluslarda kadınlar daima aşağılanmıştır. Aşağılandıkları için küfür denir denmez,hemen kadınlar akla gelmektedir. Niçin küfreden biri Senin babanı dedeni şöyle şöyle yaparım , demez de, ananı avradını, der? Bu nokta üzerinde durmanızı rica ederim. Kadın sövülerek de sömürülmektedir geri kalmış ülkelerde.
-Oğlum eline bak çiçek tutuyor.
-Tutmuyor, çiçeklerin boğazına sarılmış boğuyooor!
İşlemediğin suç için atılacak dayağın ölçüsü yoktur.
Orasını burasını kaşıyordu. Bilirim, gereksizdir bu kaşınmalar. İnsanoğlu, var mıyım diye kendini yoklar.
Efendim, dedi, geri kalmış uluslarda kadınlar daima aşağılanmıştır. Aşağılandıkları için küfür denir denmez, hemen kadınlar akla gelmektedir. Niçin küfreden biri, Senin babanı dedeni şöyle şöyle yaparım, demez de, ananı avradını, der? Bu nokta üzerinde durmanızı rica ederim. Kadın sövülerek de sömürülmektedir geri kalmış ülkelerde. Hattâ ben bir kezinde gözlerimle gördüm, gözlerimle tanık oldum. Birisi birine karısının yanında sövüyordu, hem de kadının gözlerinin içine baka baka, Senin karını şöyle şöyle yaparım diyordu. Adam çok sinirlendi, öte-kinin yakasını tuttu: Ben de senin avra-dını şöyle şöyle yaparım dedi. Efendim, bir otobüs durağında tüm halkın gözlerinin önünde oluyordu bu olay. Bu kez öteki adam, bir daha kadının gözlerinin içine bakarak, adama, Senin avradını şöyle şöyle yaparım , dedi. Kadının kocası da, Ben de senin avradını diyerek adamın yakasına yapıştı. Burada noldu biliyor musunuz, kadın araya girdi, kocasına. Sen deli misin, bana ne yapabilir o? diye bağırdı. Ama kadının kocası, öyle bir bağırış bağırdı ki, O sana birşey yapa-maz, ama, ben onun karısını şaparım de-di. Kadının kendi namusu ortaya atıldığı halde kocasını kurtarmak için hiç kızmamış göründü. Ayrıca, kendi kocası başka kadınla ilgi kuracağı için de hiç kıskanmadı. Ve böylece kadın, bir durak insanın önünde aşağılanmış oldu. Ama öteki ka-dınlar kadına, Bravo, bir cinayeti önledin dediler. Oysa ki oradaki kadınlar da aşağılanmışlardı, bunun farkında değildiler.
Efendim, dedi, geri kalmış uluslarda kadınlar daima aşağılanmıştır. Aşağılandıkları için küfür denir denmez, hemen kadınlar akla gelmektedir. Niçin küfreden biri, Senin babanı dedeni şöyle şöyle yaparım, demez de, ananı avradını, der? Bu nokta üzerinde durmanızı rica ederim. Kadın sövülerek de sömürülmektedir geri kalmış ülkelerde. Hattâ ben bir kezinde gözlerimle gördüm, gözlerimle tanık oldum. Birisi birine karısının yanında sövüyordu, hem de kadının gözlerinin içine baka baka, Senin karını şöyle şöyle yaparım diyordu. Adam çok sinirlendi, öte-kinin yakasını tuttu: Ben de senin avra-dını şöyle şöyle yaparım dedi. Efendim, bir otobüs durağında tüm halkın gözlerinin önünde oluyordu bu olay. Bu kez öteki adam, bir daha kadının gözlerinin içine bakarak, adama, Senin avradını şöyle şöyle yaparım , dedi. Kadının kocası da, Ben de senin avradını diyerek adamın yakasına yapıştı. Burada noldu biliyor musunuz, kadın araya girdi, kocasına. Sen deli misin, bana ne yapabilir o? diye bağırdı. Ama kadının kocası, öyle bir bağırış bağırdı ki, O sana birşey yapa-maz, ama, ben onun karısını şaparım de-di. Kadının kendi namusu ortaya atıldığı halde kocasını kurtarmak için hiç kızmamış göründü. Ayrıca, kendi kocası başka kadınla ilgi kuracağı için de hiç kıskanmadı. Ve böylece kadın, bir durak insanın önünde aşağılanmış oldu. Ama öteki ka-dınlar kadına, Bravo, bir cinayeti önledin dediler. Oysa ki oradaki kadınlar da aşağılanmışlardı, bunun farkında değildiler.
Sesler duyuldu:
— Haklı!
— Haksız!
— Lan bana haksız diyenin tâ anasını avradını
— Ona haklı diyenin bacısını teyzesini
On beş dakika bu çok kibar insanlar birbirlerine sövüp saydılar. Ondan sonra rahatlayıp birer sigara yaktılar. En son olarak benim fikrimi sordular:
— Beyfendi siz ne dersiniz?
Ne diyeyim:
— Ulan hepinizin anasını avradını dedim. Burda lâftan başka bir şey ürettiğiniz yok!
Şunu söylemek isterim ki, bir ülkede şayet tüm şeyler şansa kalmışsa, o ülkede rahat rahat şu küfrü duyabilirsiniz. Ben böyle şansın anasını avradını Düzene akıl erdiremeyen işi şansa bağlar. Şansın aslında düzen olduğunun farkında değildir. Şansa söverken bilinçsiz olarak düzene söver.
İpek kıravatlı biri:
— Efendim, dedi, geri kalmış uluslarda kadınlar daima aşağılanmıştır. Aşağılandıkları için küfür denir denmez, hemen kadınlar akla gelmektedir. Niçin küfreden biri, Senin babanı dedeni şöyle şöyle yaparım! demez de,
ananı avradını! der? Bu nokta üzerinde durmanızı rica ederim. Kadın sövülerek de sömürülmektedir geri kalmış ülkelerde. Hattâ ben bir kezinde gözlerimle gördüm, gözlerimle tanık oldum. Birisi birine karısının yanında sövüyordu, hem de kadının gözlerinin içine baka baka, Senin karını şöyle şöyle yaparım diyordu. Adam çok sinirlendi, ötekinin yakasını tuttu: Ben de senin avradını şöyle şöyle yaparım dedi. Efendim, bir otobüs durağında tüm halkın gözlerinin önünde oluyordu bu olay. Bu kez öteki adam, bir daha kadının gözlerinin içine bakarak, adama, Senin avradını şöyle şöyle yaparım dedi. Kadının kocası da, Ben de senin avradını diyerek adamın yakasına yapıştı. Burada noldu biliyor musunuz, kadın araya girdi, kocasına: Sen deli misin, bana ne yapabilir o? diye bağırdı. Ama kadının kocası, öyle bir bağırış bağırdı ki, O sana birşey yapamaz, ama, ben onun karısını şaparım! dedi. Kadının kendi namusu ortaya atıldığı halde kocasını kurtarmak için hiç kızmamış göründü. Ayrıca, kendi kocası başka kadınla ilgi kuracağı için de hiç kıskanmadı. Ve böylece kadın, bir durak insanın önünde aşağılanmış oldu. Ama öteki kadınlar kadına, Bravo, bir cinayeti önledin dediler. Oysa ki oradaki kadınlar da aşağılanmışlardı, bunun farkında değildiler.
Hani hastanelerde, hastaların başucunda ne işe yarar ki? dersin. Büyük hastane bakıcı veya hemşire koşa koşa gelir. Gelir mi? Böyle düşünüyorsan hiç yatma hastaneye, sonra zile basar basar, kimsenin gelmediğini görünce, Vay ulan, bu da ne işe yarar ki? dersin. Büyük hastaneleri bilmem ama, ufak kent hastanelerinin tümü böyledir. Hele gece oldu mu, hele saat yirmi dördü vurdu mu, zili çalmak değil, koğuşun ortasında bomba patlatsan, kimse gelmez.
Bilirim, gereksizdir bu kaşınmalar. İnsanoğlu, var mıyım diye kendini yoklar.
Hücredeydim. Yüksekte, duvarın içine gömülmüş sarı bir ampulden ışık sızıyordu. Hep birbirine benzer hücreler; sarıdır duvarları, ışıkları, tavanı. Demir kapı herzaman pas kokar, küf kokar. Gıcırtılı açılır, gıcırtılı kapanır. Gıcırtı korkudur bazan Bazan da müjde
Her dakika ölmeye hazır. İki günden beri lokma ekmek girmemiş ağzına. Dönmüş durmuş koca kentin orasında burasında. Lokanta vitrinlerine bakmış, fırınların kapısında dinelmiş, pastacılara, börekçilere bakmış, ama onuruna bir türlü yedirememiş dilenmeyi. Çalmayı düşünmüş bir ara, ama bilmiş o dakika yakalanacağını. Bir su içmiş belediye kesesinden, ama nasıl bir su, beş litrelik midesinin dört litresini suyla doldurmuş. Ondan sonra uzanmış bir ağacın altına. Bakmış güneşe, bakmış güneşe, sövmüş saymış kendi kendine. İşsizliğe, açlığa, zamlara ve de kendini aç bırakanlara. Gelip geçenler şaşkın şaşkın bakmışlar, bu kendi kendine konuşan adama. Kimi sıcaklardan, demiş, kimi kafayı bozmuş, demiş; kimi de ya esrar içmiş, ya da ispirto demiş. Ama kimsenin de aklına, adamın açlıktan sövdüğü gelmemiş. Ah bir ölseymiş, o zaman o denli ilgilenen olurmuş ki kendisiyle, birkez başında kalabalık birikirmiş, sonra kendi için telefon kabinine girilir, telefon edilirmiş. Can kurtaran gelirmiş, hastanenin morguna kaldırılırmış, doktorlar inermiş aşağıya, kendi için bıçaklar gelirmiş, otopsiler yapılırmış, raporlar yazılırmış, polisler, savcılar gelirmiş, ilk görenlerin ifadeleri alınırmış, izin verilirmiş gömülmesine, kocaman ak kâğıtlar üzerinde. Mezar kazılırmış özel, cenaze arabası gelirmiş özel, isteksiz de olsa imam tarafından namazı kılınırmış gömülürken. Ve gömermiş iki işçi, ha babam kürek, de babam kürek. Kefeni bile olurmuş belediye kesesinden Eh ulan, haklı mıymış şimdi yani bağırmakta, vatandaşın ölüsüyle bunca uğraşacağınıza, dirisiyle bir parçacık uğraşsanız olmuyor mu diye? Olmazmış. O zaman düzen değişirmiş. Titre kendine dön varken, maneviyyat varken, Böyyük Türkiye varken, niyeymiş düzen değişikliği, vatandaş ölmekte hürmüş, o ölür onlar kaldırırmış
Nerede, hangi tarihte, hangi ülkede; bir yakışıklı, bir yüzü güzel, suratından insanlık akan, gözleri sevgiyle bakan, duruşuyla insanda güven sağlayan diktatör görülmüştür ki?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir