İçeriğe geç

Çocukluk, İlkgençlik, Gençlik Kitap Alıntıları – Lev Tolstoy

Lev Tolstoy kitaplarından Çocukluk, İlkgençlik, Gençlik kitap alıntıları sizlerle…

Çocukluk, İlkgençlik, Gençlik Kitap Alıntıları

Benim güzel sevgi dediğim işte bu duygunun kendinde ve onun anlatımındaki güzelliğe karşı duyulan sevgidir. Sevilen şeyler bu tür sevenlerin duygularım karşılayabildikleri oranda sevilirler.
Güzel sevgiyle sevenler, sevgilerinin karşılık görüp görmediğiyle pek ilgilenmezler Sevgilerine karşılık görmemek onların duygularını etkilemez. Sık sık sevdikleri şeyi de değiştirirler.
Çünkü onların asıl amaçları sevdiklerine kavuşmak değil, bu duygularını sürekli olarak devam ettirebilmektir. Büyük zevk aldıkları bu duyguyu yaşatabilmek için herkese, hatta bu sevgiyle uzaktan yakından ilişkisi olmayan kişilere bile durmadan, en ince en güzel sözcükler kullanarak anlatırlar bu sevgiyi.
Yaşa-mim boyunca mutsuz oldum, bu tür bir sevginin gerçekliğini kanıtlayacak tek bir kıvılcım görmedim. Yalnızca yalanlar vardı.
Gördüğüm tüm kadın erkek ilişkilerinde ya duygusallık, ya evlilik ilişkileri, ya para, ya birbirlerine bağlanmak, ya da birbirlerinden kopmak gibi karışıklıklar içinden aşkı seçip ayırmak olanaksızdı. Ben bir insana karşı olan sevgiden söz ediyorum. Bunun azlığı ya da çokluğu, bir kişiye, ya da çok kişiye doğru yönelmesi kişinin kendi yeteneğine bağlı olan insan sevgisidir bu.
Çekingenlik hissedenler bilirler, bu duygu zamanla orantılı olarak artar, kararlılık ise tam tersine o derece azalır yani bu durum devam ettiği sürece çekingenliğin aşılması zorlaşır, kararlılığın gücü ise iyice düşer.
Çocuklukta sahip olduğun o tazeliğe, kaygısızlığa, sevgi ihtiyacına ve o inanç gücüne bir daha dönmek mümkün müdür? Hangi zaman, masum bir neşe ve o sevgiye sonsuz susamışlık gibi iki yüce erdemin yaşamın yegane yol göstericisi olduğu o zamandan daha iyi olabilir? Nerede o içten dualar? Nerede o en iyi İhsan olan tertemiz duygu dolu gözyaşları? O avutucu melek uçar gelir ve bir gülümsemesiyle gözyaşlarını siler, o saf, çocuk dünyasına tatlı hayaller ekerdi. Yoksa yaşam yüreğimde çok ağır izler bıraktı da o gözyaşları ve heyecanlar sonsuza kadar uzaklaştı mı benden? Yalnızca anıları mı kaldı bende?
Bana göre yüz güzelliği denen şey yalnızca gülümsemede kendini bulur, eğer gülümseme yüzü güzelleştiriyorsa o yüz güzeldir, değiştirmiyorsa sıradan bir yüz, yok eğer bozuyorsa çirkin bir yüzdür.
Şuna inanıyorum ki, bir iyi niyet eğer başkalarına açılacak olursa, bu niyetin gerçekleşmesi güçleşir, hatta olanaksızlaşır. Ama gençliğin bencillikle karışık bu temiz soylu duygularını açıklamaktan da geri durmamak gerekir.
Sonradan üç tür insanın gözlerine bakmanın bana güç geldiğini saptadım: Birincisi benden çok daha kötü olanlar, ikincisi benden çok daha iyi durumda olanlar, üçüncüsü ise ikimizin de bildiği şeyleri birbirimize söylemekten çekindiğimiz kişilerdi.
Bence her insan bencildir,ve bütün yaptiklari da bu yüzdendir.
-Bencillik,insanin kendisini en iyi ve en akilli olduğuna inanmiş olmasidir..
Annemi ne zaman bugünlerdeki durumuyla hatırlama-ya çalışsam, gözümün önüne bir tek onun iyilik ve sevgi dolu kahverengi gözleri, boynunda, kısacık saçlarının kıvrıldığı ye-rin hemen altındaki beni, işlemeli, küçük, beyaz yakalığı ve be-ni sık sık okşayan, benim de sık sık öptüğüm sevecen, zayıf el-leri canlanır; anneme ilişkin öteki özellikler kayar gider gözü-mün önünden, yakalayamam.
Herkes bunun ona hiç yakışmadığını, kendisini çirkinleştirdiğini söylerdi, bense onu öyle bile sevimli buluyordum ki, bir süre sonra, elimde olmadan aynı hareketleri kendimin de yapmaya başladığımı ayrımsadım.
..daha çok Volodya’yla oynar, onunla konuşurdu; ama bu beni üzmüyordu, çünkü ondan hiçbir şey beklemiyor, hiçbir şey istemiyordum; tam tersine ona her şeyimi verebilirdim.
Nasıl olduğunu bilmiyorum ama onun beni alıp götürdüğünü hissediyordum. Onu yalnızca görebilmek bile alabildiğine mutlu olmam için yetip de artıyordu, hele bir aralar onu görmeden geçecek üç dört gün demek, benim üzüntüden gözümden yaşların boşanması demekti. Gece ya da gündüz, aklım fikrim hep ondaydı. Yatağa yattım mı düşümde onu görmek isterdim ve gözlerimi kapar kapamaz onu görürdüm: Bana hazların en büyüğünü veren bu halin gözümün önünden yitmemesi için onun üzerine titrerdim. Ve ona öylesine değer verirdim ki, bu duygumu dünyada kimselere açamazdım.
Benim gibi kocaman burunlu, etli, iri dudaklı ve küçücük, gri gözlü biri için dünyada mutluluk diye bir şeyin bulunmadığını düşünür, Tanrı’dan beni güzelleştirmesi için mucize gerçekleştirmesini dilerdim; bu uğurda, şimdi sahip olduğum ve gelecekte sahip olacağım her şeyi vermeye hazırdım: Yeter ki yüzüm güzelleşsindi
Yoksa hayat bu gözyaşlarını, bu sevinçleri sonsuzcasına benden uzaklaştıracak kadar ağır izler mi bıraktı ruhumda? Ve kala kala bir tek hatıralar mı kaldı?
Çocukluğun o tazeliği, tasasızlığı, güçlü inançları, sevme ihtiyacı geri gelebilir mi? İnsana yaşama isteği veren biricik erdem, masum bir sevinç ve sınırsız sevme ihtiyacı olduğuna göre insanın çocukluk çağından daha güzel bir çağ olabilir mi?
İnsanlara istediğin kadar iyilik yap, istediğin kadar bağlı ol, karşılığında iyilik göremiyorsun, Nikolay, dedi.
Doğru aradığı yerde yalanlar bulur. Etrafındaki insanlar alemi kendisine bir gerçeklik dayatır ama kendisi yavaş yavaş başka bir gerçeklik daha olduğunu öğrenir. Bu iki gerçeklik arasında bir şey öğrendiği sırada kendisini de tanır
Pek çok gerçeği benimsemiş ve reddetmiştir ama bir tanesini hiç terk etmemiştir: O da, keşfedilebilecek tek bir gerçek olduğuna dair duyduğu derin ve sarsılmaz inançtır.
24 Eylül, Yasnaya, Polyana (1857)
Not: Tolstoy Çocukluk, Delikanlılık, Gençlik’in devamını da yazmak istiyordu. Ama yazamadı.
Yaşam sofrasında, talihsiz konuk!
Yaşamak güzel midir?
Yaşamak güzeldir!
Gençler bilse, yaşlılar yapabilse
Para aşağılık bir şey. Bütün ilişkileri bozuyor.
İnsanı bir yaşam boyu bekletiyorlar.
sevdiğiniz bir kimsenin yüzünü anımsamaya çalıştığımız zaman bu yüz , gözyaşları arasından görülüyormuşçasına ; onunla birlikte içinizi dolduran anılar arasında belirginliğini yitirir . Bu anılar düşgücünüzün gözyaşlarıdır .
İnsan mantığının yok olduğu bir anda uçurumun kıyısında durup kendimi atıversem acaba ne olur? diye düşünür. Ya da tüfeğini doldururken onu alnına dayayıp tetiği çekiversem der kendi kendine. Ya da herkesin saygısını kazanmış olan önemli bir kişiye bakar şimdi bu adama doğru gitsem, onu şöyle burnundan yakalayıp çeksem, ve haydi bakalım ahbap, şöyle geliver bakalım. desem diye aklından geçirir.
Yazık, çok yazık! Biz kalabalığız . Oyun oynayabilir , kendimizi eğlendirebiliriz. Oysa o yapayalnız. Yetim olmak çok güç demekte hakkı var.
Bir sevgiden kurtulup yeni bir sevgi duymak, eskisine göre iki kat daha derinden sevmek demektir.
Anımsa yakınlarda
Anımsa uzaklarda
Anımsa benim
Daha bugünden
Sonsuza dek
Nasıl bir bağlılıkla
Sevebildiğimi
tehlikeli bir hastalığa yakalanmış hastasının yanında oturan bir doktor gibi sessizce yanımda oturması beni incitiyor ve tiksindiriyordu.
tuhaf bir sis içerisindeydim ve beni neyin beklediği hakkında net bir fikrim yoktu.
‘İnsanların sıkıldığımı anlamaları için surat asmama gerek yok’
sevdiğimiz kişiyi olduğu gibi, erdemleri ve kusurlarıyla görürüz ve bizi yalnızca bu kusurlar, umulmayanın abartılmış kuvvetiyle çarpar; yeni olanın çekiciliği ve başka birinin mükemmel olmasının imkansız olmadığı ümidi daha önce hayranlık duyduğumuz kişiden soğumamıza sebep olmakla kalmaz neredeyse ondan nefret etmemize yol açar ve onu acımadan silkip atar ve yeni mükemmellikler peşinde koşmaya başlarız.
Görüyorsunuz, kim olduğunuza zerre kadar aldırmıyorum benim için hepiniz aynısınız
‘Hayat şöleninde talihsiz misafir.’
Cesaretle söyleyebilirim ki, gerçekte kendimi benzetmeye çalıştığım acayip yaratıktan çok daha iyi bir insandım.
daha önce birbirimize verdiğimiz silahları birbirimize karşı kullanarak derin yaralar açmıştık.
Tek kurtuluşum işi umursamazlığa vurmaktı.
Hayatta, sevdiğim kişinin tutkumu öğrenmesinden, hatta benim varlığımı bilmesinden daha çok korktuğum bir şey yoktu. Sanki duygularımdan en ufak bir kuşku duysa bu ona bir hakaret olurdu ve beni asla affetmezdi.
İncir çekirdeğini doldurmayacak bir şey için manant(kaba saba adam)’lar gibi bağrışıp kavga mı edecektik?
gece boyunca yüklerini boşaltan bulut parçaları gökyüzünde hızla yürüyor ve güneşin parlak diski bunların arasından zayıf bir ışıkla parlıyordu.
Gözlerimizde benekler uçuşmaya başlardı
kafamdaki karmakarışık düşüncelere rağmen genç, saf, özgür ve bu yüzden neredeyse mutluydum.
kim olursa olsun iyilik neden takdir edilmesin ki?
Uyuyalım artık
Evet. Ama tek bir şeyi söyle.
Ne?
Yaşamak güzel mi?
Yaşamak güzel
Sanatı doğayla karıştırmaya öyle alışığızdır ki, resimlerde hiç görmediğimiz doğal olaylar sanki doğa tabii değilmiş gibi bize yapay gelir; ya da tam tersi:
Tek bir düşünce ya da duyguyu çağrıştıran olaylar doğada karşılaştığımız zaman bize yapay gelirken, resimlerde sık sık tekrar edilen olaylar bize pek basmakalıp gelir.
Bir düşünce ancak belirli yollardan geçerek inanç halini alabilir.
insana, başını bütün hızıyla duvara vurmak,
çoktan beri kanayıp ağrıyan yaraya hafifçe dokunmaktan daha kolay gelir.
Yaşlılar doğru söylüyorlar: gençler bilse, yaşlılar yapabilse
İyiler tamamen iyi, kötüler tamamen kötüydü,
ilk gençliğimde insanların böyle olduğunu zannederdim.
Ya insanlar, gerçekten iyi olmaktan çok, kötüdürler; ya da iyilikten çok, kötülüğe eğilimlidirler.
Nasıl da doğru söylemişler, Kimse kendi yurdunda peygamber olamaz, diye
Sevilen kadın ya da erkeğe olan bağlılığını bütün dünyaya kanıtlamak için katlanmayacağı hiçbir şey yoktur.
Çoğu zaman ruhça hasta gibidirler..
Dostlarımızın dostları bizim de dostlarımızdır
gezin, okuyun, dinlenin ya da daha eğlenceli buluyorsanız, uyuyun!
Her yaprak, her ot kendi kendine mutlu bir yaşam sürüyordu.
Niçin evlenmeyeyim? Her aklı başında insan gibi benim de amacım, elimden geldiğince iyi ve mutlu yaşamaktır;
yaşamamı kimseye bağlı olmayarak kendim sağladığım zaman, o isterse kendisiyle evlenir ve
dünyanın en güzel kadınının bana vereceği mutluluktan daha çok mutlu olurum.
güzelliği de yok. Ama bence güzelliği sevmek budalalıktır; böyle anlamsız bir şeyi anlayamıyorum
çirkin dişlerini göstererek gülmeye başladılar.
Eminim ki, iyi bir niyet başkalarına açılırsa çoğu zaman yerine getirilmesi güçleşir; dahası olanaksızlaşır; ama, gençliğin bencillikle karışan bu temiz duygularını açıklamadan nasıl durmalı?
Bu iğrenç paralar bütün ilişkileri bozuyor, biliyor musunuz?
kendimi insan değil de değersiz bir kanepe ya da bir pencere sandım. İnsan konumundaysam, belki de bu eşyalardan hiç ayrımı olmayan bir insandım.
hey gidi çocukluğun mutlu günleri! bir daha yaşanmayacak olan güzel günler! sizi sevmemek, sizi hatırlamamak elde mi? ruhumu yücelten, içimde bitmez tükenmez hazlara kaynaklık eden hep sizsiniz.
— Ne kadar akılsızım. Öyle günler oluyor ki, insan hiçbir neden yokken ağlıyor
Ama, özgür bırakıldığı için pek de iyi değil; siz gençleri özgür bırakmamalı; sıkı tutmalı. Her şeyi olduğu gibi söylediğim için yaşlı teyzenize darılmayın.
içimde her zaman aynı duyguyla yaşattığım, herhangi bir yerde karşıma çıkmasını beklediğim kadına olan aşkım.
Öyle bir an geldi ki, gözlerimi duman bürüdü

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir