Lev Tolstoy kitaplarından Çocukluğum kitap alıntıları sizlerle…
Çocukluğum Kitap Alıntıları
.
İnsanın aklından geçen sayısız düşünce ve düşten hiç bir iz bırakmayanlar olduğu gibi, ruhumuzda derin izler bırakanlar da vardır ; öyle ki, bu düşünce ya da düşün ne olduğunu unutur gideriz, ama bir zamanlar kafamızdan güzel birşeylerin geçtiğini hatırlar, uzaktan uzağa bu derin izleri hisseder ve onları kafamızda yeniden canlandırmaya çalışırız.
.
Bir gün Lyuboçka’yla aralarında geçen bir tartışmayı hatırlıyorum. Lyuboçka kendisine ‘aptal’ deyince, herkesin akıllı olması gerekmediğini, kimilerinin de aptal olması gerektiğini söylemişti.
Ama, insanın bir gün değişmesi gerekebileceği cevabı beni doyurmamıştı, bu bakımdan konuyu sürdürdüm :
Neden gereksin ki böyle bir şey ?
.
İnsan hep aynı kalmaz ki Bir gün gelir değişmesi gerekir.
Bu onun alışkanlığı idi: Söyleyecek söz bulamadı mı, her şeyi yazgısal bir zorunluluğun sonucu olarak açıklardı.
Bir daha geri gelmeyecek mutlu çocukluk dönemi! Çocukluk anılarını nasıl sevmez, nasıl üstüne titremez insan? Bu anılar ruhumu canlandırır, yüceltir ve benim için en güzel zevklerin kaynağıdır.
Ancak çok güçlü sevebilen insanlar, çok güçlü üzüntüler de yaşayabilirler; fakat bu sevme ihtiyacı üzüntüye karşı koymalarını sağlar ve onları iyileştirir. Bu yüzden insanın ruhsal yapısı fiziksel yapısından daha canlıdır. Üzüntü hiçbir zaman insanı öldürmez.
Kabahatlerin en korkuncu yazdınız mı?
En korkuncu nankörlüktür
Annemin zaten güzel olan yüzü gülümsediği zaman kıyaslanmayacak derecede güzelleşir, çevresindeki her şey sanki neşe dolardı. Yaşamımın en zor anlarında bu gülümsemeyi bir anlığına olsun görebilseydim üzüntü nedir bilmezdim.
“Sadece derin sevgisi olanlar, derin acıları hissedebilirler.”
“Sadece derin sevgisi olanlar, derin acıları hissedebilirler.”
Ruhum, size olan sevgim olmadan var olamaz: Onun sonsuza dek var olacağını biliyorum, çünkü benim size olan sevgim gibi bir duygu, eğer bir gün sona erecek olsaydı hiç doğmazdı.
Tanrı bağışlar Zaman öyle değil.
Unutma, ben olmayacağım ama sevgim seni hiçbir zaman, hiçbir yerde bırakmayacak.
Yaşamaksa artık sadece bir alışkanlıktı onun için.
Şu para denilen iğrenç şey yok mu,bütün insansal ilişkileri rezilleştiriyor.
Güzellik denen şeyin gülümsemede saklı olduğuna inanıyorum.
Gerçek olan nesneler değil benim onlarla ilişkilerimdir.
Duyguların en acımasız olanı nankörlüktür.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Mutlu olmam için onu görmem yeterliydi.
.
Böyleydi o sıralar bu işler bizde.
Duygusal her davranış çocukluk, böyle bir davranıştan kendini alamayan kişi de ‘çocuk’ demekti.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Annemin zaten güzel olan yüzü gülümsediği zaman kiyaslanamayacak derecede güzelleşir, çevresindeki her şey sanki neşe dolardı. Yaşamımın en zor anlarında bu gülümsemeyi bir anlığına olsun gorebilseydim üzüntü nedir bilmezdim. Bence yüz güzelliği denilen şey yalnızca gülümsemedir.
Büyükleri, ilişkilerinde dikkatli ve soğuk davranmaya götüren acı deneylerden henüz geçemeyen bizler, büyüklere öykünmek gibi tuhaf bir istek yüzünden tatlı çocukluk sevgilerinin tertemiz hazlarından yoksun bırakırdık kendimizi.
.
Benim zavallı aklım, akıl almaz sorunları kavrayamadıkça, bir inançtan ötekine koşturuyor, kendi mutluluğum adına yanlarına yaklaşma cesaretini bile göstermemem gereken düşünceler arasında seğirtip duruyordu.
.
Onca mutsuz olduktan, onca acı çektikten sonra sağ kalacağım ve gün gelip olanı biteni böyle rahat, dingin hatırlayabileceğim hiç aklıma gelir miydi ?
.
Her zaman şimdiki gibi olabilseydim, yalnız kendimin değil, başkalarının da hoşuna giderdim diye düşündüm.
.
Bu sevgi de, bu yiğit görünme arzusu da imrenilecek şeyler değildi !
Benim çocukluk anılarımın sayfalarındaki tek kara lekeyi bunlar oluşturmuştur.
.
Bir düşünce ancak belirli yollardan geçerek inanç halini alabilir.
Bununla birlikte, hiç beklenmedik ve çok değişik yollardan geçerek de aynı inanca varabilir.
.
Sadece güçlü bir şekilde sevebilen insanlar da büyük üzüntü çekebilir, ancak bu aynı sevme gerekliliği onların acısını gidermeye ve onları iyileştirmeye hizmet eder.
Üstelik aynı anda birini sevmekten vazgeçmek ve bir başkasına aşık olmak, eskisinden iki kat güçlü sevmek demektir.
.
Eh, ma bonne amire, dedi, bakıyorum da hiç akıllanmamışsınız.
Yine kendi uydurduğunuz, düş dünyanızda yarattığınız bir dert için ağlıyor, gözyaşı döküyorsunuz.
Nasıl da acımasızsınız yargılarınızda !..
“Sadece derin sevgisi olanlar, derin acıları hissedebilirler.”
.
Sevdiğin bir varlığın hatlarını hayalinde canlandırmaya çalıştığında geçmişten o kadar çok anı belirir ki, bu anıları, gözyaşları arasındaymış gibi bulanık görürsün.
Bunlar hayal gücünün gözyaşlarıdır.
.
Kendimi gitgide daha yalnız hissediyordum; bu yalnızlık içinde başlıca zevkim, kendi kendime düşünmek ve gözlemler yapmaktı.
Neler üzerine düşündüğümü sonraki bölümde anlatacağım.
.
Hey gidi çocukluğun mutlu günleri !
Bir daha yaşanmayacak olan güzel günler!
Sizi sevmemek, sizi hatırlamamak elde mi?
Ruhumu yücelten, içimde bitmez tükenmez hazlara kaynaklık eden hep sizsiniz.
Kimi zaman bu kara parmaklıkların önünde durur, düşünürüm. Ruhumda saklı duran anılar birdenbire canlanır ve içimden acı ama gerçek olan şu sözleri tekrarlarım: Tanrı, arkalarından sonsuza kadar onların yokluğunun yasını tutayım ve acılarını çekeyim diye mi bu iki sevgili varlıkta beni birleştirdi, bütünleştirdi?
Ancak içten sevme yeteneği olan kimseler derinden acı duyabilirler. Ama sevmek ihtiyacı acılarına bir panzehir gibi gelir, şifa olur. Bu panzehir onları iyileştirir. Bunun içindir ki insanın ruhu bedeninden daha dayanıklıdır. Acı hiçbir zaman öldürmez.
Oysa Natalya Savişna’nın acısı varlığını öyle sarmıştı ki onda artık bir tek istek bile görülemezdi. Yaşadığımız felaket onu o kadar sarsmıştı ki içinde hiçbir istek kalmamıştı. Yaşamaksa artık sadece bir alışkanlıktı onun için.
Böyle olağanüstü birinin ilgisini çekebileceğimi ümit etmemin budalalık olduğunu düşündüm. Duygularımın karşılık göreceğini beklemiyor, bunu hayal bile edemiyordum. Ama bu umut olmadan da içim sevinçle dolup taşıyordu. Bu duygu sonsuza kadar sürecek gibiydi. Yüreğim bir güvercin gibi çırpınıyor, içimden ağlamak geliyordu.
Utangaç insanların sıkıntıları, başkalarının onlara ilişkin düşüncelerini bilmemekten kaynaklanmaktadır. Başkalarının onlarla ilgili olumlu ya da olumsuz düşünceleri açıklanınca sıkıntıları da son bulur.
Bence yüz güzelliği denilen şey yalnızca gülümsemedir..
Sadece derin sevgisi olanlar, derin acıları hissebilirler. Fakat bu insanların sevme ihtiyacı acıya bir tepki olarak gelişip acıyı dindirir. İnsanın ruhunun bedeninden daha uzun ömürlü olmasının nedeni de budur. Acı asla öldürmez.
Çocukluğum, Lev Tolstoy
Üzüntü hiçbir zaman insanı öldürmez.
Evde ve yaşam tarzımızda hiç bir şey değişmemişti; bir tek o yoktu…
Herkesin son derece sakinken bizi görür görmez ağlamaya başlaması hiç hoşuma gitmemişti.
Demek her şey bitti?
Ölüme her zaman daha iyi bir yaşama geçiş olarak bakmışımdır.
Benim olan her şey senin de değil mi zaten?
Aynı anda birimi sevmekten vazgeçmek ve bir başkasına aşık olmak, eskisinden iki kat güçlü sevmek demektir.
Hayatımda ilk kez sevgime ihanet etmişim ve bu duygunun tadını ilk kez alıyordum.
Çok eğlendik değil mi?
Utangaç insanların ızdırabı, haklarında oluşan düşünceyi bilmemekten kaynaklanır.
Ben ne yapsam şimdi?
Utangaç insanların ızdırabı, haklarında oluşan düşünceyi bilmemekten kaynaklanır; bu düşünce -ne olursa olsun- açıkça ifade edilir ızdırap sona erer.
Niye bana eziyet ediyorsunuz?
Çocukken büyüklere benzemeye çalışırken, çocukluktan çıktıktan sonra çocuklara benzemek istemem ne kadar garip bir şey.
Açıklanmadan ve karşılık bulmadan öylece ölüp giden bu taptaze, çıkarsız ve sınırsız sevgiyi anımsamak beni üzüyor.
Mutlu olmam için onu görmem yeterliydi.
Vicdanınız sızlamıyor mu?
Mutlu olmam için onu görmem yeterliydi
Bir daha geri gelmeyecek mutlu çocukluk dönemi! Çocukluk anılarını nasıl sevmez, nasıl üstüne titremez insan?
Çocukluk anılarını nasıl sevmez, nasıl üstüne titremez insan?
Bir daha gelmeyecek mutlu çocukluk dönemi!
Ağlamaya devam ediyordum, gözyaşlarımın duygusallığını gösterdiği düşüncesi bana hoşnutluk ve haz veriyordu,
Kafamın içinde en boş düşünceler dolaşıyordu.
Bütün hayatı sevgi ve fedakarlık demekti.
Özgün biriydi, ama her zaman değil.
Bence yüz güzelliği denilen şey yalnızca gülümsemedir.
Hayatının tek düşüncesi sanki benim canımı sıkacak şeyler yapmak.
Sevdiğin bir varlığın hatlarını hayalinde canlandırmaya çalıştığında geçmişten o kadar çok anı belirir ki, bu anıları, gözyaşları arasındaymış gibi bulanık görürsün. Bunlar hayalgücünün gözyaşlarıdır.
Bence yüz güzelliği denilen şey yalnızca gülümsemedir. Gülümseme yüze güzellik katıyorsa o yüz çok güzeldir.
Ancak çok güçlü sevebilen insanlar, çok güçlü üzüntüler de yaşayabilirler; fakat bu sevme ihtiyacı üzüntüye karşı koymalarını sağlar ve onları iyileştirir. Bu yüzden insanın ruhsal yapısı fiziksel yapısından daha canlıdır. Üzüntü hiçbir zaman insanı öldürmez.
Yalnızca derinden sevebilen insanlar derin acı duyabilir ler, fakat bu insanların sevme ihtiyacı acıya tepki oluşturup dindirir. Bu yüzden insanın ruhu bedeninden daha uzun ömürlüdür. Acı hiçbir zaman öldürmez.
Büyükleri ilişkilerinde dikkatli ve soğuk davranmaya götüren acı deneylerden henüz geçmeyen bizler, büyüklere öykünmek gibi tuhaf bir istek yüzünden tatlı çocukluk sevgilerinin tertemiz hazlarından yoksun bırakırdık kendimizi.
Çocukken büyüklere benzemeye çalışırken, çocukluktan çıktıktan sonra çocuklara benzemek istemem ne kadar garip bir şey.