Stefan Zweig kitaplarından Clarissa kitap alıntıları sizlerle…
Clarissa Kitap Alıntıları
Büyük lafların insanı değilimdir. Ama biliyorsunuz, sizinle birlikte olduğum her andan zevk aldım. Bu sayede hem kendime hemde insanlara olan güvenim arttı. Artık insanları daha çok bana iyi gelip gelmediklerine bakarak değerlendiriyorum. Onlarla birlikte olduğumda kendimi daha iyi hissedip hissetmediğimi soruyorum kendime.
Eğer insan kendi yaptığını doğru buluyorsa ,diğer insanların buna saçmalık ya da aptallık demeleri önemsizdir.
“Bizim düşüncemizin ne önemi var? Biz kimiz ki? Hayatımızı iktidardakiler yönlendiriyor. Beklemek zorundayız. Hayatımızın pek önemi yok, yerdeki toz gibi.”
“Evet, insanın sinirlerine hâkim olması şu günlerde çok zor.”
Goethe’nin dediği gibi: Milyonlarca lüleli peruk da taksan, arşınlarca yüksekteki kaideye de çıksan, neysen osundur.
İçinde bir şeyler ölmüştü. Bir daha asla düşüncelerini paylaşmayacaktı, gerçek anlamda hiç kimseyle bir daha asla sohbet etmeyecekti.
İzin verilince fazla konuşması insanın bir zayıflığıdır.
En içten hisler karşısındakine anlatılmadıktan sonra ne değer taşır ki.
Her şeyin bittiğini sandığınız anda kader birini yollayıveriyor
“Çünkü yalnızlık korkusu zehirden beterdir.”
Herkes kendi başının çaresine bakmalı.
Düzene ayak uyduramayan yapayalınız kalır
Düzene ayak uyduramayan yapayalınız kalır
“Ben daha mütevazı mutluluklara alışkınım. Çoğu zaman akşamları bir kitabım olur, bir arkadaşım, güzel bir mektubum, biraz da müziğim. Aslında bunlardır benim mutluluk diyebileceğim şeyler.”
Beni tanıyorsun, sevilmeye ne denli ihtiyacımın olduğunu biliyorsun.
“İnsan kendini gönülden bağlı hissettiği yerden bir adım kımıldayamaz.”
“Ayrıca savaş boyunca insanlık dememek gerekir, savaş insanlığa yakışmıyor.”
“Çünkü yalnızlık korkusu zehirden beterdir.”
Yalnızlık korkusu zehirden beterdir.
“Ancak şımarık olanlar ne bilir ki? Yalnızca diğerleri küçük mutluluğu tanırlar, kanaatkâr olanlar. Biz onlarla birlikte gerçekten de dünyayı inşa ediyoruz.”
Bizde sözünü esirgemeyeni sevmezler. İnsanın değerli biri olması ya da iyi şeyler yapabilmesi onlar için önemli değildir. Önemli olan kişinin itaat etmeyi ya da entrikalar çevirmeyi bilmesidir, yoksa ayağını kaydırırlar.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“…fazla konuşması insanın bir zayıflığıdır.”
“Kendi dünyasında yaşamaya ihtiyacı vardı.”
Ah, ben onları seviyorum; o basit insanları , hırslı olmayan, sesi çıkmayan, kendi hâlinde olan o insanları seviyorum; onlardır katı ama adil olan.
Goethe’nin dediği gibi : ‘Milyonlarca lüleli peruk da taksan, arşınlarca yüksekteki kaideye de çıksan, neysen osundur.’
Vasat yetenekler için yüksek makamlar tehlikelidir, kişi kendini aşmak zorunda kalırsa, kişiliği bozulur.
Aslında alışkanlıklar insanı kendi içine çeker.
Biz kurtulduk ama galibiyet diğerlerinin.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Korkmak binlerce defa ölmek demektir, ölümün kendisinden beterdir…
Evet, insan susarak da yalan söyleyebilir.
Çünkü yalnızlık korkusu zehirden beterdir.
Evet, insan susarak da yalan söyleyebilir.
İnsanlar her zaman kendilerine en yabancı olan şeye hayran olurlar.
“Ama yalnızca sevildiğim zaman yaşayabilirim…”
Artık insanları daha çok bana iyi gelip gelmedikleriyle değerlendiriyorum. Onlarla birlikte olduğumda kendimi daha iyi hissedip hissetmediğimi soruyorum kendime.
İki insan birlikte bu kadar güzel vakit geçirmişse, veda anında bir iki çift güzel söz söylemelidir
Benim için yasalar yok, devlet anlamına gelen her şey benim için bitmiştir.
Yaşamak istemeyenler kurtuluyor, diğerleri ölüyor…
Eğer insan kendi yaptığını doğru buluyorsa, diğer insanların buna saçmalık ya da aptallık demelerinin bir önemi yoktur.
Önemli olan insanın yaptığı işi sevmesi ve yaptığını dürüstçe ve namusuyla sonuca ulaştırmasıdır.
Goethe’nin dediği gibi: ‘Milyonlarca lüleli peruk da taksan, arşınlarca yüksekteki kaideye de çıksan, neysen osundur.’
”Çünkü en içten hisler karşısındakine anlatılmadıktan sonra ne değer taşır ki ”
Ayrıca savaş boyunca insanlık dememek gerekir, savaş insanlığa yakışmıyor.
İnsan daha zor olanı seçmelidir, yoksa katlanamaz.
Ayrıca her uykuda bir parça ölüm vardır.
Kendimizi yaşatalım.
“Çünkü en içten hisler karşısındakine anlatılmadıktan sonra ne değer taşır ki..”
Bizde sözünü esirgemeyeni sevmezler.
Her şeyin bittiğini sandığınız anda kader birini yollayıveriyor.
Kadınlar siyaset yaptığında yanlarına yaklaşılmamalı. (…) Bir şey kurmaya çalışıyorsun, insanları, bir davayı bir araya getirmeye çalışıyorsun, onlar ise birbirlerini suçluyor.
Evet, korkuyorum Korkmak binlerce defa ölmek demektir, ölümün kendisinden beterdir
Zorluklara göğüs gererek yaşamak zorundaydı..
Çiftçilerin topraklarına ne denli düşkün olduklarını bilemezsiniz, her ağaca bağlıdırlar, her çiçek onların gönüllerinde açar.
İnsan yüreğinde sır taşırken rahat yaşayamaz..
Uyandım ve sen yoktun. Hayatımda hiç bu kadar korkmamıştım. Kendimi terk edilmiş hissettim. İlk kez şimdi, şu dakika benim için ne demek olduğunu, bir ayrılığın ne anlama geleceğini anladım! Uyanmak ve seni görememek korkunçtu.
Yaptığı en ufak şey bile insanı bağlar. Bir şeyler öğretmesi bile insana sorumluluk yüklüyor. İnsan kendisini aşmak zorundadır. Seni tanımadan önce neyim vardı: Yapayalnızdım. İki kişi olunca dünyanın üstesinden gelinebilir.
Clarissa ise bir zamanlar Léonardsız yaşadığına inanamıyordu; kimi zaman yalnız başına yürüdüğünde tam olarak kendisi değilmiş hissine kapılıyordu. Clarissa’yı ona bağlayan duygusallık ya da cinsellik değildi. Onun şefkatle ve saygıyla sarılışını seviyordu.
Clarissa arkasından baktı. Onun hafif, sakin yürüyüşünü görünce vücudunu bir sıcaklık kapladı. Léonard farklı anlaşılabilecek tek bir sözcük söylememişti. Léonard’dan başkası olsaydı bakışları itici ya da utandırıcı olabilirdi. Léonard’ın bakışları, hiç rahatsızlık duymadığı, sevgi ve şefkat hissettiği ilk bakışlardı.
İzin verilince fazla konuşması insanın bir zayıflığıdır.
Bunca bilgelikten sonra şimdi de sırada delilik var.
Hiçbir şey talep etmiyorsunuz. Bu da sizi özel kılan bir şey.
???? ?? ???????? – Her yerde bulunma
Evet, insan susarak da yalan söyleyebilir.
Her insanın bir takıntısı vardır ya da en azından takıntılı olmaya müsait genleri ve bunlar herhangi bir yerde kendini gösterme dürtüsüyle hareket eder, bu dürtüyü kesip atmak mümkün değildir, kendini boşluğa yansıtma arzusu olan bu aptal dürtü olsa olsa başka yönlere kaydırılabilir.
Çünki yalnızlık korkusu zehirden beterdir.