Ferit Edgü kitaplarından Çığlık kitap alıntıları sizlerle…
Çığlık Kitap Alıntıları
Unutmak istiyorum.
Nerde yaşadığımı, hangi mevsimde olduğumu
Nerde yaşadığımı, hangi mevsimde olduğumu
Sonunda kaçtım, evet, ama bir umutsuzluğun sonucuydu bu
Herkes uyurken, bak, gece ne denli güzel
. ve kendisini boşluğa bıraktı
Yıllardır
Bana yaşamımı geri ver diyeceğim
birini arıyorum
Bana yaşamımı geri ver diyeceğim
birini arıyorum
Sınırdaydım.
Varlıkla yokluk arasındaki sınırda
Varlıkla yokluk arasındaki sınırda
Körüm.
Ah! Bir de sağır olsaydım
Belki o zaman mistik olabilirdim
Ah! Bir de sağır olsaydım
Belki o zaman mistik olabilirdim
Yoksa kendini bu soğuk kış gününde denize atacak denli umutsuzluğa mı kapılmıştı. Bilmiyorum.
(Hiçbir zaman öğrenilemez bir intiharın gerçek nedeni)
(Hiçbir zaman öğrenilemez bir intiharın gerçek nedeni)
Yükselme çabalarım boşuna. Boşlukta yalpalayarak düşüyorum
Hiçbir zaman öğrenilmez bir intiharın gerçek nedeni.
Bağırıyorum. Ama sesim çıkmıyor.
( Düşler gelecekten değil, geçmişten kaynaklanır.)
Yalnızlık. Ölümün ikizi.
Hayır. Hiç de değil. Yaşamın.
Hayır. Hiç de değil. Yaşamın.
Güç olan ölüm değil, dedi. Ölüme yaklaşırken anlamak. 
“Aşk iki insan arasında oluşur, ama çoğu kez yalnız birinin gönlünde gelişir.“
İnsanları sevmek değil.
İnsanı sevmek.
Doğru olan budur.
İnsanı sevmek.
Doğru olan budur.
Hayvanları seven, insanları da sever, derler.
Yalan.
Bazı hayvanlar sevilir.
Ve bazı insanlar.
Yalan.
Bazı hayvanlar sevilir.
Ve bazı insanlar.
Aşk iki insan arasında oluşur, ama çoğu kez yalnız birinin gönlünde gelişir.
Düşler gelecekten değil, geçmişten kaynaklanır .
Çünkü mutluluğu aramıyorum. Onu yok sayıyorum. Daha doğrusu olanaksız.
“Elimi tut. Bırakma.
Yalnızlık. Ölümün ikizi.
Hayır. Hiç de değil. Yaşamın.
Kurcalama. Daha çok okunacak kitap var.”
Düşler gelecekten değil, geçmişten kaynaklanır.
“Aşk, iki insan arasında oluşur, ama çoğu kez yalnız birinin gönlünde gelişir.”
Ne sevecenlik, ne bir itme. Ne sıkıntı, ne neşe. Ne yaşama sevinci, ne ölüm korkusu… Hiçbir duygu yok bu yüzde.
Ölürken hayıflanacağım şu olacak:
Geride hiçbir şey bırakmadım.
Hayıflanmamın nedeni bir şey bırakmamış olmak değil
bırakabilecekken, bir şeyler bırakmamış olmak.
Geride hiçbir şey bırakmadım.
Hayıflanmamın nedeni bir şey bırakmamış olmak değil
bırakabilecekken, bir şeyler bırakmamış olmak.
İnsanlar ikiye ayrılabilir mi:
Körler ve görenler.
Kuşkusuz, evet.
Ama bu durumda
bakanlarla görenleri
işitenlerle duyanları
okuyanlarla anlayanları
ayırmak gerekmez mi?
Sağırlık, körlük birer sakatlık.
Ya öbürleri?
Körler ve görenler.
Kuşkusuz, evet.
Ama bu durumda
bakanlarla görenleri
işitenlerle duyanları
okuyanlarla anlayanları
ayırmak gerekmez mi?
Sağırlık, körlük birer sakatlık.
Ya öbürleri?
Yıllardır
“Bana yaşamımı geri ver” diyeceğim
birini arıyorum.
Gözlerim görseydi eğer
belki bir aynada
bir gün
bir ışıkta
kime seslendiğimi bilebilirdim.
“Bana yaşamımı geri ver” diyeceğim
birini arıyorum.
Gözlerim görseydi eğer
belki bir aynada
bir gün
bir ışıkta
kime seslendiğimi bilebilirdim.
Tekkelerin
şeyhlerin
dışında da erişilebilir Tanrı’ya (varsa eğer).
Belki yalnızca
(bunların) dışında erişilebilir.
şeyhlerin
dışında da erişilebilir Tanrı’ya (varsa eğer).
Belki yalnızca
(bunların) dışında erişilebilir.
Kör olup gören var. Gözleri açık olup görmeyen. Kendimi savunmak için söylemiyorum, Tam tersine, bir çeşit itiraf bu söyleyeceğim: Kör olduğumdan beri gördüğüm birçok şey var ki Gözüm açıkken görememiştim.
Çok şükür görmüyor gözlerim. Ya kör olmayıp da göremiyor olsaydım.
Aşk iki insan arasında oluşur, ama çoğu kez yalnız birinin gönlünde gelişir.
*Sadi, Bostan’ın bir yerinde şöyle der:
Buyruğa boyun eğen, çok geçmeden buyruk sahibi olur. Bir şaire yakışmayan alçaltıcı bir yalandır bu.
Ben, buyruğa boyun eğmedim.
Buyruk sahibi de olmadım.
Karanlığa bile boyun eğmedim.
Gözlerin görmez olduğunda bile ışıklar içinde yaşadım.
Bu yol, buyruğa boyun eğmeyen tüm insanlara açıktır.
Buyruğa boyun eğen, çok geçmeden buyruk sahibi olur. Bir şaire yakışmayan alçaltıcı bir yalandır bu.
Ben, buyruğa boyun eğmedim.
Buyruk sahibi de olmadım.
Karanlığa bile boyun eğmedim.
Gözlerin görmez olduğunda bile ışıklar içinde yaşadım.
Bu yol, buyruğa boyun eğmeyen tüm insanlara açıktır.
Âmâ isen senin için gören biri vardır.
Sağır isen senin için duyan biri vardır.
Her iki (ağır) durumda da
”mahçup ” olma,
Çünkü senin gözün ve senin kulağın olanlar kerem sahibi kişilerdir.
Gözüm görürken amber öküzü sandığım kişiler, gözüm görmez olduğunda, gördüm ki birer merkepmişler.*
*Gençliğimde,
tekkeler vardı.
Bugün de var.
Ama eski tekkeler değil.
Ve apaçık değil.
Mezheplere gelince, bambaşka.
Ben, hiçbir tekkeyi seçmedim gençliğimde.
Çünkü birini seçmek için,
tümünü dolaşmam
tümünün yolunu anlamam gerekiyordu.
Buna da ömrüm yetmezdi.*
tekkeler vardı.
Bugün de var.
Ama eski tekkeler değil.
Ve apaçık değil.
Mezheplere gelince, bambaşka.
Ben, hiçbir tekkeyi seçmedim gençliğimde.
Çünkü birini seçmek için,
tümünü dolaşmam
tümünün yolunu anlamam gerekiyordu.
Buna da ömrüm yetmezdi.*
İnsanları sevmek değil.
İnsanı sevmek.
Doğru olan budur.
Körlük dönemimde anladım.
İnsanı sevmek.
Doğru olan budur.
Körlük dönemimde anladım.
*Beni bir başka dile çevirmek isteyen sen, sözcükleri evirip çevirme, ne anlıyorsan kendi dilinde onu yaz, ama bunu yaparken yalnız sözcüklerle yetinme.*
Düşler gelecekten değil, geçmişten kaynaklanır.
Ne mutlu bana! Dur, çekme elini. Herkes uyurken, bak, gece ne denli güzel
Bırak abartayım. Öylesine abartayım ki, saçmaya değin varayım. İçin tümünden boşalsın. Ne sen ol içimde, ne başkası.
Elinde bir kitap, öyle duruyor balkonda.
Gözleri karşı kıyıda.
Biliyorum bu saatte vapur yok.
Sanki beklemekle yükümlü.
Hayır, değil.
Gözleri karşı kıyıda.
Biliyorum bu saatte vapur yok.
Sanki beklemekle yükümlü.
Hayır, değil.
Bir yolun sonunda değin gitmiyor bu sanatçı.
Belli bir zaman diliminde aldığı yol, ona yetiyor. Durmasını ve yol değiştirmesini biliyor. Ama her açtığı yol, kendi yoludur. Ve her açtığı yolda, ilerlemeyi başkalarına bırakıyor.
Dileyen adımı bile kullanabilir.
Yaşadığı bir zaman parçasını, o aşınmış, ölü zamanı bir genç yeteneğe bırakarak yaşama mı dönüştürmek istiyordu? Bilmiyorum. Sanırım kimse bilemez bunu.
Belli bir zaman diliminde aldığı yol, ona yetiyor. Durmasını ve yol değiştirmesini biliyor. Ama her açtığı yol, kendi yoludur. Ve her açtığı yolda, ilerlemeyi başkalarına bırakıyor.
Dileyen adımı bile kullanabilir.
Yaşadığı bir zaman parçasını, o aşınmış, ölü zamanı bir genç yeteneğe bırakarak yaşama mı dönüştürmek istiyordu? Bilmiyorum. Sanırım kimse bilemez bunu.
Sorularıma karşılık almak, ya da bir gizi çözmek için değil, sorularımı çoğaltmak ve gizi daha derinleştirmek için yaptım bu yolculuğu.
Elimde bastonum, kendi yolumda gidiyordum.
Birkaç hayta, yolumu kesti:
Hey kör, nereye gidiyorsun? dediler.
Taşlamazsanız ve yolumdan çekilirseniz, sizin
gitmeyeceğiniz bir yere gidiyorum dedim.
Biri elimden bastonumu almaya kalktı.
Bastonumu kaldırıp kafasına vurmadım.
Vurabilirdim.
Biri paltomun eteğinden çekti.
-Sizinle ilgili olmayan bir yolda bile yürümeme izin vermiyorsunuz. Yoksa bir körden korkuyor musunuz?
diye sordum.
Karşılık vermediler.
Böylece (bir soru sayesinde) sağ-salim yuvama döndüm.
Birkaç hayta, yolumu kesti:
Hey kör, nereye gidiyorsun? dediler.
Taşlamazsanız ve yolumdan çekilirseniz, sizin
gitmeyeceğiniz bir yere gidiyorum dedim.
Biri elimden bastonumu almaya kalktı.
Bastonumu kaldırıp kafasına vurmadım.
Vurabilirdim.
Biri paltomun eteğinden çekti.
-Sizinle ilgili olmayan bir yolda bile yürümeme izin vermiyorsunuz. Yoksa bir körden korkuyor musunuz?
diye sordum.
Karşılık vermediler.
Böylece (bir soru sayesinde) sağ-salim yuvama döndüm.
Bir gün, yol ortasında çarptığım bir kadın
(onun kadın olduğunu ilkin kokusundan
sonra ipek çarşafından anlamıştım.)
homurdanmak yerine, çantasını açıp,
elime bir metal parçası (yüz para) sıkıştırmıştı.
Ona bir dilenci olmadığımı söyleyemezdim.
Çünkü her kör
kendisine yardım edilmesi gereken (insanlık borcu!)
biridir.
Kabullendim bu hayatımın ilk ve son sadakasını.
Tanrı’nın, kendisini nazardan ve beladan saklaması
dileğinde bulundum bıyık altından gülümsemeden.
Ama o metal parçasını cebime koymadım, avucumda sakladım.
Çok geçmeden bir başka insana tosladım.
Bu kez, karşımdaki, benden önce davranıp özür diledi.
Anladım ki iki kör çarpışmaştır.
Ama karşımdakine bunu (benim de onun gibi bir kör olduğumu) belli etmedim.
Elimdeki metal parçasını tutuşturdum.
Bağışla beni, dedim, dalmış gidiyordum, görmedim seni.
(onun kadın olduğunu ilkin kokusundan
sonra ipek çarşafından anlamıştım.)
homurdanmak yerine, çantasını açıp,
elime bir metal parçası (yüz para) sıkıştırmıştı.
Ona bir dilenci olmadığımı söyleyemezdim.
Çünkü her kör
kendisine yardım edilmesi gereken (insanlık borcu!)
biridir.
Kabullendim bu hayatımın ilk ve son sadakasını.
Tanrı’nın, kendisini nazardan ve beladan saklaması
dileğinde bulundum bıyık altından gülümsemeden.
Ama o metal parçasını cebime koymadım, avucumda sakladım.
Çok geçmeden bir başka insana tosladım.
Bu kez, karşımdaki, benden önce davranıp özür diledi.
Anladım ki iki kör çarpışmaştır.
Ama karşımdakine bunu (benim de onun gibi bir kör olduğumu) belli etmedim.
Elimdeki metal parçasını tutuşturdum.
Bağışla beni, dedim, dalmış gidiyordum, görmedim seni.
Yaşım ilerledikçe seziyordum ki, babam ışığı yitirmemişti. Işığı gözlerine inen perdenin ardında saklıyordu.
Tanrı’yı aramadım.
Çünkü okuduğum kitapların birçoğunda,
O’ nu benden önce,
birçok kişinin bulduğunu gördüm.
(Ya da onlar, böyle bir sanıya kapılmışlardı.)
Böylece, O’nu aramamın bir nedeni kalmadı.
Ama Tanrı’ya
(Daha doğrusu Tanrı kavramına)
sırtını dönmüş biri olarak da yaşamadım.
Ne de O’nunla birlikte yaşadım.
Sınırdaydım.
Çünkü okuduğum kitapların birçoğunda,
O’ nu benden önce,
birçok kişinin bulduğunu gördüm.
(Ya da onlar, böyle bir sanıya kapılmışlardı.)
Böylece, O’nu aramamın bir nedeni kalmadı.
Ama Tanrı’ya
(Daha doğrusu Tanrı kavramına)
sırtını dönmüş biri olarak da yaşamadım.
Ne de O’nunla birlikte yaşadım.
Sınırdaydım.
-Çok güç değil mi?
+Güç olan ölüm değil, ölüme yaklaşırken bir şeyleri anlamak.
+Güç olan ölüm değil, ölüme yaklaşırken bir şeyleri anlamak.
Ben konuştukça onlar dilsiz gibi sustu. Ben onlara gittikçe onlar benden kaçtı. Ben ve onlar bir türlü buluşamadık. Sonunda kaçtım.
İnsan yalnız yaptıklarıyla değil
yapmadıklarıyla da insandır.
yapmadıklarıyla da insandır.
İnsan yalnız yaptıklarıyla değil yapmadıklarıyla da insandır..
Hiç düşündün mü, insanların niçin bizi eve alıp beslediklerini, mangal kıyısında kıvrılıp yatmamıza izin verdiklerini, kucaklarına alıp okşadıklarını, her birbirimize, birbirine çok benzese de birer ad verdiklerini ? Çünkü biz de onlar gibiyiz. Okşanmak, yanaşmak, sevilmek, yardım edilmek istiyoruz.
Kör bir yazardan söz ettiler.
Kör bir okurdan daha iyi durumdadır, dedim.
Kör bir okurdan daha iyi durumdadır, dedim.
İnsan yalnız yaptıklarıyla değil
yapmadıklarıyla da insandır.
yapmadıklarıyla da insandır.
İnsan yalnız yaptıklarıyla değil
yapmadıklarıyla da insandır.
yapmadıklarıyla da insandır.
İnsan yalnız yaptıklarıyla değil
yapmadıklarıyla da insandır.
yapmadıklarıyla da insandır.
Yalnızlık. Ölümün ikizi.
Savaşa girmedim.
Para sahibi olmadım.
Ünüm, unvanım olmadı.
İnsan yalnız yaptıklarıyla değil
Yapmadıklarıyla da insandır
Para sahibi olmadım.
Ünüm, unvanım olmadı.
İnsan yalnız yaptıklarıyla değil
Yapmadıklarıyla da insandır
Çok şükür görmüyor gözlerim.
Ya kör olmayıp da
Göremiyor olsaydım.
Ya kör olmayıp da
Göremiyor olsaydım.
İnsan yanlız yaptıklarıyla değil,
yapmadıklarıyla da insandır..
yapmadıklarıyla da insandır..
Buz gibi elin.
Göz pınarların kupkuru.
Istersen gideyim.
Bunları söylememiş olayım.
Göz pınarların kupkuru.
Istersen gideyim.
Bunları söylememiş olayım.
Güç olan ölüm değil, dedi. Ölüme yaklaşırken anlamak.
Yaşamak isteyen kim? dedi teyzem. Ama ölmek de istemiyorum.
Aşk iki insan arasında oluşur ama çoğu kez yalnız birinin gönlünde gelişir.
Her şeyden önce bir durup düşünmek gerek. Göz yeterli değildir. Düşünmek gerek.
Fakat çok gariptir, dedi, her yeniliğin içinde eskiden bir parça var.
Kör olup gören var.
Gözleri açık olup görmeyen.
Gözleri açık olup görmeyen.
Aşk, acı, umutsuzluk, coşku vb.
en çok gözlere yansır, gözlerde okunur.
Aşklarımı, acılarımı, umutlarını, coşkularımı
kimse okuyamıyor artık.
en çok gözlere yansır, gözlerde okunur.
Aşklarımı, acılarımı, umutlarını, coşkularımı
kimse okuyamıyor artık.
Çünkü gün ve gece zaman değildir. Yalnızca aydınlık ve karanlıktır.
Hiçbir zaman öğrenilmez bir intiharın gerçek nedeni.
Sürekli başeğenin, insanların dünyasında sevilmediğini atalarımız çoktan öğrenmiş.
Düşme, diyorum kendi kendime. Düşersen bitiktir sonun
Uçtuğuna aldanma, bir insansın. Gördüğün bir düş. Düşte insan da uçabilir.
“Yaşamak elbette güç. Özelikle bugünkü koşullarda.”
Çok şükür görmüyor gözlerim.
Ya kör olmayıp da
göremiyor olsaydım.
Ya kör olmayıp da
göremiyor olsaydım.
“Denizin bu değişkenliğini izliyorsunuz. Ve diyorsunuz ki, ne mene bir dünya bu deniz! Durmadan değişiyor, rengi, akıntısı, dalgası, balıkları. Ama bu değişimler için seviyorsunuz denizi. Herhangi bir denizi değil, kendi denizinizi.”
İnsan yalnız yaptıklarıyla değil yapmadıklarıyla da insandır.