İçeriğe geç

Cennet ve Cehennem Kitap Alıntıları – Jon Kalman Stefansson

Jon Kalman Stefansson kitaplarından Cennet ve Cehennem kitap alıntıları sizlerle…

Cennet ve Cehennem Kitap Alıntıları

Çünkü insanlar arasında gözle görülmeyen bağlar bulunur ve koptukları zaman bunu biliriz
karanlıkta yalnız başına durmak insanlar için sağlıklı bir şeydir, sükunetle bir olurlar ve bir çeşit huzur keşfederler; ancak bu bir anda, hiçbir öncül belirti olmaksızın, acı verici bir tecrit hissine dönüşebilir.
Cehennem,insanın kolları olmasına rağmen sarılacak birini bulamamasıdır
Okumayı becermek başka şeydir, okumayı bilmek başka şeydir. İkisinin arasında büyük fark vardır.
Cehennem belki bir kütüphanedir ve sen de körsündür.
Tüm hayatımız gözlerimizden dışarı akar; bu yüzden gözlerimiz bombardıman silahları olabilir. Onlar içimizdekileri açık edebilir, bizi kurtarabilir, bizi yok edebilir.
Boğulan herkesin ağladığı gibi, onlar da ağlardı; denizler de işte bu yüzden tuzluydu.
Şiir denize benzer ve deniz de derin ve karanlıktır, ama aynı zamanda mavi ve harikuladedir.
Müzik hiçbir şeye benzemez. Çöllere yağan yağmur, kalpleri aydınlatan ışık, rahatlık veren gece gibidir. Müzik insanları birbirine bağlar.
Bazılarının o büyük kelimeyi edebilmesi, dilini prangalardan kurtarabilmesi, evim diyebilmesi için bir yerde çok uzun bir zaman yaşaması gerekir, çoğuysa hiçbir yere evim diyemez, evini bulamadan ölüp gider.
İyi bir şiiri aydınlatabilecek ışık, her zaman amacına ulaşmıştır.
Buralarda kimse kitap okumanın sağlıksız olduğunu söyleyemez.
Bazıları dikkat çekecek şekilde yaşarlar ve varlıkları havada bir şeyleri harekete geçirir. Diğerleri hayata uzun yıllarca tutunur, belki seksen yaşı görürler, ama hiçbir şeye dokunamazlar -zaman onların içinden geçer ve ölür, gömülür, unutulurlar. Seksen yıl yaşa ama aynı zamanda hiç yaşama..
Sürekli kitapları, eğitimli kişiler olmayı düşündük. Ne zaman yeni bir kitap çıktığını duysak şevklendik, telaşlandık. Nasıl bir şey olabileceğini hayal ettik, akşamları sen uyuduktan sonra içeriği hakkında fikir yürüttük. Sonra da alabildiğimizde ya da yazılı bir kopyasını bulabildiğimizde kitapları okurduk, bazen kendi başımıza, bazense birlikte
Sigurður’un marketi hem eczane hem de kitapçı olarak işletiliyor; böyle olunca ilaç kokan kitaplardan bir nefes alır almaz uzun süre yetecek kadar şifa sahibi oluyoruz. Buralarda kimse kitap okumanın sağlıksız olduğunu söyleyemez.
Bazılarımızın gözleri kahverengidir – denizin bir hazine sandığı olduğunu bilerek buraya çeşitli yerlerden yüzyıllardır gelen balıkçılar görünüşlerimize çeşitlilik katmıştır. Fransa’dan, İspanya’dan gelenlerin çoğu kahverengi gözlüdür ve bazıları bu göz rengini bir kadına hatıra olarak bırakıp denize açılır, boğulur ya da vatanına döner.
insan hayatı, dünyanın karanlığına, hıyanetine, acımasızlığına, alçaklığına karşı verilen bir yarış, çoğu zaman da umutsuz görünen bir yarış
Otoriteler ve tüccarlar sefil günlerimize hükmediyor olabilir, ama hayata dağlar ve deniz egemendir.
insanoğlunun hikâyesi içinden çıkılmaz bir karmaşıklıkta değildir.
Bazılarımızın gözleri kahverengidir. Denizin bir hazine sandığı olduğunu bilerek buraya çeşitli yerlerden yüz yıllardır gelen balıkçılar görünüşlerimize çeşitlilik katmıştır.
Hayatta birçok alanda olduğu gibi orada da güçsüz olan diğerlerinin pisliğini temizlemek zorunda.
Etmek istedikleri muhabbet de ikisi hakkında, şiirler hakkında, hayaller ve bize uykusuz geceler getiren şeyler hakkında.
Hayatta bir şeyler başarmak, diller öğrenmek, dünyayı görmek, bin tane kitap okumak istiyor.
Erkekler dünyadaki kaba, kendini hemen açan ve belli eden şeylere daha yatkın oluyor nedense, kadınlarsa peşinden koşacakları, yavaş yavaş ortaya çıkan şeylerden hoşlanıyorlar.
Daha fazla ışık, daha fazla karanlık getirir.
önemli şeyler için dua ederken sesimizi yükseltmeyiz.
Ekmek güzel, tereyağı güzel, kahvesiz yaşamak zaten imkânsız görünüyor.
Ve akşam gelir
Her tarafa takar
o loş şapkasını
hepimizin kendi varoluş sorunları vardır; bu yüzden iksirler kullanır, mutluluğa giden en kısa yolun ne olduğunu durmadan sorgular ve cevabı Tanrı’da, bilimde, brennivin’de* ararız.

* alkol

sırf küfürleriyle bile bir köpeği öldürebilecek kadar vahşi olan bu adamlar
En kötüsü de kızın kendi gücünden bihaber olmasıdır. Tabii kim bilir, belki de en iyisi
Cehennem, insanın, kolları olmasına rağmen sarılacak birini bulamamasıdır.
Beni güzel bir kadın yapan gözlerin nerede, çocukları gıdıklayan ellerin, karanlığı uzak tutan sesin nerede?
Kanunlara, özellikle de biraz mantıklı olanlara saygımız vardır.
İnsanın hayatta bir amacı olmalı, yoksa hiçbir yere varamaz ve çürümeye yüz tutar.
Söylediklerimiz kim olduğumuzu belirler, ama söylemediklerimiz de belirler.
Bazı kelimeler muhtemelen dünyayı değiştirebilir, bizi rahatlatabilir, gözyaşlarımızı durdurabilir. Bazı kelimeler mermi gibidir, diğerleri ise keman notalarına benzer. Bazıları insanın kalbinin etrafındaki buzları eritebilir, hata zor günlerde, yaşıyor muyuz yoksa ölü müyüz belli olmayan zamanlarda, afet noktalarına yollanan arama kurtarma ekipleri gibi kelimelere sarılabiliriz.
İnsan vücudu narindir, büyük kayalara, çığlara, ısıran soğuklara, yalnızlığa dayanamaz.
bu sorunun kalbine hiç inmiş değil.
zaman ölçen saatler bizim içimizde geçen zamanı nadiren doğru yansıtırlar, ki bu gerçek zamandır, çünkü bir saatin içine birkaç gün sığabilir veya tersi de olabilir.
insanlar arasında gözle görülmeyen bağlar bulunur ve koptukları zaman bunu biliriz.
Gözyaşları acıyı hafifletir, iyidir, hoştur ama yine de yetmiyor.
Yavaş yavaş unutursunuz, ama kesinlikle unutursunuz ve bu kalbinizi parçalayacak kadar acı verebilir size.
Kelimeler çeşit çeşittir; bazıları parlaktır, ötekiler karanlıktır
bazıları sanki Şeytan kıçlarını ısırmış gibi tuhaf davranışlar içinde doğrusu.
O kadar bunalıyor ki dağ sırtına doğru ilerliyor.
Dünyanın Sonu Otel’in bodrum katında bir oda kiralayacak. Ödemesini sonra yapacak ya da başka bir ifadeyle yapmayacak. Çünkü yarın kendini öldürecek. Bu fikir aklına birdenbire geliyor, çözüm bulundu işte. Kendini öldürecek ve bütün belirsizliklerden kurtulacak.
kötü olmak ferahlatıyor onu; insan kötülük ederken utangaç olamıyor.
Bazen uyumak daha keyiflidir; güvendesinizdir, dünya size dokunamaz.
Böyle olmayı ben tercih etmiyorum, sadece dürüst davranıyorum.
İnsanın kendisini yalnızken kandırması kolay
Hayat uzun ve karışık bir ilerleyişten ibaret; yaşamak, sorgulamaktan ibaret.
Ah, bu dünyada her şey ne kadar adaletsizce dağıtılmış.
Çoğumuz hayatımızı büyük dükkanlara ve elbette hayatın kendisine borçlu şekilde geçiriyoruz ve bunu ölümümüzle ödüyoruz.
insan bir sürü kişiyle çevrili olmasına rağmen de yalnız olabiliyor.
insanın elinde bir fincan kahveyle düşünmesi ne güzel oluyor
Kadın asaletin, sevecenliğin ve gerginliğin bir karışımı
Ona bakmaktan neden artık hiç zevk almıyor? Onun yanında uyanmak, kolunu onun büyük göğüslerinin üstüne atmak, sonra da ona sarılıp birdenbire bir şey söylemek ve onun da benzer bir şey söylemesini duymak, bir zamanlar hayatta en zevk aldığı şeydi.

Peki, nereye gitmişti şimdi o zevk?

İnsan tuhaf bir canlı. Doğanın güçlerini kendine göre yontmuş, başarılamaz denen şeyleri başarmış, dünyanın efendisi olmuş; fakat düşünceleri ve onların derinlikleriyle ilgili çok az kontrole sahip.
Şiir denize benzer ve deniz de derin ve karanlıktır, ama aynı zamanda mavi ve harikuladedir.
Cehennem belki bir kütüphanedir ve sen de körsündür.
gözlerin bir yere bakması gerekir, eller gibi uyuyabilen ya da ayaklar gibi yokluğu kimse tarafından uzun süre fark edilmeyen şeyler değildir onlar.
Uzun bir konuşmadan sonra gelen sessizlik, ya hikâyenin çok anlamlı olduğuna ya da hiçbir şey ifade etmediğine delalet eder.
Merak etmeyi, sorgulamayı bıraktığımız anda, hayatı normal şeylere benzetmeye başladığımızda, hayatın ışığı sönmeye ve kararmaya mı başlar?
Saçları kuzgunların kanatları kadar siyahtı
gözleri binlerce yıldır toprak altında kalmış ve hiç ışık görmemiş kömürler kadar karaydı. .
Nisan bize ilkyardım çantasıyla gelir ve kışın yaralarını sarar .
Insanı yumuşatan psikolojik bir çürüme ..
Daha fazla ışık daha fazla karanlık getirir
Ve John Milton’un Kayıp Cennet çevirisi ..
Bir tarafta deniz , öteki taraftaysa kibriyle yükselen mağrur dağ. .
Söylediklerimiz kim olduğumuzu belirler ama söylemediklerimiz de belirler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir