İçeriğe geç

Camille Claudel Kitap Alıntıları – Anne Delbée

Anne Delbée kitaplarından Camille Claudel kitap alıntıları sizlerle…

Camille Claudel Kitap Alıntıları

Başını yastığa dayıyor. Tıpkı düşlediği bütün hediyelerine kavuşan küçük bir kız gibi gülümsüyor. Ama içinden bir şeyler kopuyor, terkediyor onu.
Avucunda ısıttığı minnacık bir heykel: Dünyadan gizlenen yüreği.
Bu son gidişi. Kapatacağı bir kapı daha. Yitirilecek bir yer daha. Elinden alınan son liman. Artık prenses yok, küçük kız da yok, rengarenk balonlar birer birer patlıyor.
Camille üşüyor. Mutfak buz gibi. Küçük masanın başında, okuyarak, tekrar tekrar okuyarak ne kadar süredir oturuyor? Bir parça peynirle ekmek kesiyor, bir parça da çikolata ve yukarıya yatmaya gidiyor. Pufla yorganın altında üşümeden okuyabilir.
Camille odadan çıktı, ama kendinden emin küçük kızı arkasında bırakmıştı; bir parçasının burada, annesiyle babasının arasında yattığını hissetti.
Dinle Paul, insan bir şey istediği zaman kıçını iskemleye yapıştırıp kalmaz. ”
Herkes gibi yaptın, hepsi bu. Bütün bunlar yapmacık ve numara. Göz açıp kapatıncaya kadar geçen şeyler! Yaşamak lazım, Çine gitmek, evlenmemek lazım küçük Paul’üm. İnsan dilediği gibi giyinmeli, heykel yapmalı, ata binmeli ve ölmeli!
Ve benim soracak hiçbir şeyim yok.
Tanrı olarak kalsın ve o hiçliğimizi bize bıraksın
O kendi yerinde, biz kendi yerimizde
Sonsuza dek!
Ben giymeyi bilmem. Kadınlık sanatından nasibimi almamışım.
Her zaman bir erkek çocuk gibi yaşadım. Oysa o kadar çirkin sayılmam. Beni güzel giysiler içinde görmeni isterdim kıpkırmızı bir tuvalet.
Bir hayat boyunca insan her gün nasıl birinin yanında uyanabilir? Önemli olan tek şey, insanın gözlerini açarken duyduğu yalnızlıkdır…
Yuhlanmalar arasında, yeryüzünde sürgündeyim
Dev kanatları yürümesini engelliyor onun.
CHARLES BAUDELAIRE.
Kendini savunmayacak. Kılıcı bekliyor-boynunun kenarındaki küçük damar hızla atıyor. Kılıç acıyı kesecek.

Ruhum ölesiye kederli.

Aşkların en büyüğünün göstergesi, sevdiğine hayatını vermektir.
Bir kadın oturmuş ateşi seyrediyor, zavallı kızkardeşimin son heykellerinden birisinin konusu bu Ruhumu hatırladığım anlarda onu böyle canlandıracağım Oturmuş ateşi seyrediyor. Kimsesi yok. Herkes ölmüş veya aynı şey
PAUL CLAUDEL
Canlı bir varlık bile değilim.
Tek eksiği bu. Gemiye binmek! Geminin güvertesinde, iskele alınıyor, motor sesleri, rıhtım ve uzaklaşır, uzaklaşır insan. Giden oluverir.
Biliyor musunuz Katsuşika Hokusai, hani resim delisi ihtiyar var ya, onun söylediklerini kendi kendime sık sık tekrarlarım: ‘Altmış yaşından önce ürettiklerimin hiç önemi yok. Doğanın gerçek yapısını öğrendiğimde yaklaşık yetmişüç yaşımdaydım.’
Önemli olan kendisini yeniden yaratması, dağılan parçaları toplayabilmesiydi.
Ayağa kalkıp günden zevk almaya başlaması çok zaman almıştı.
” bir yıl daha elinden kaçıyordu. Hiçbir şey yapmıyordu, halatlara sarılmanın, hayatı ilmek ilmek elden geçirmenin zamanıydı ”
Beni seven ve benim de sevdiğim birkaç insana -düşünmekten çok duyanlara- düş kuranlara ve düşlere tek gerçek diye bakanlara

Edgar Allan Poe

İnsanlığın trajedisi. Herkes kaderine karşı tek başına
Hiç kimse. Hiç kimseyi duymuyor.
Bir insan dokunma duyusunu yitirdiğinde ölüyor biliyor musun? Yerine konulamayacak tek duyu bu: Dokunma. Eller hiç yalan söylemez. Durmadan onları incele, insanların gerçekten ne düşündüklerini anlarsın. ”
” hüzünlü yüzüyle, kırışıklıklarıyla ve kendine de geçen o dudaklarının kenarındaki gülümsemesiyle sevdiği babası ”
En önemli nokta heyecanlanmak, sevmek, ummak, titremek, yaşamak. Sanatçı olmadan önce insan olmak!
Auguste Rodin
Bir zamanlar, hayatın büyük pabuçlarını gizlice ayağına geçiren bir palyaço varmış. Ama pabuçları ters giymiş. Sağ ayağını sol pabuca, sol ayağını da sağ pabuca sokmuş.
Başı eğik giderken burnunun üzerine çakılıvermiş. Ama gönlü pabuçlardan daha genişmiş: İnsan iki ayağını da buraya sokabilirmiş. İnsanlar da bunu yapıyormuş. Onun gönlünü giyip diledikleri gibi çiğniyorlarmış.
Burnunun ötesinden başka bir şey göremeyen küçük palyaço hayat pabuçlarını eline geçirip ayaklarını gönlüne sokmuş. Sonra da başlamış koşmaya: Ama ayaklarını bastığı yerde kalbi eziliyormuş, kollarını açtığı zaman da pabuçları kaybediyormuş.
Hassas bir çocuk hep vardır.
Yol bir sağa bir sola kıvrılıyor.
Karşı karşıyalar, biri sinmiş, büzüşmüş, kendi kabuğuna çekilmiş; diğeri tam tersine bir hortuma kapılmışçasına yükseliyor.
“Kiraz zamanını hep severim.”
Gönlümdeki açık yara
O zamanlardan kalma
“Bir insan dokunma duyusunu yitirdiğinde ölüyor bili­yor musun? Yerine konulamayacak tek duygu bu: Dokunma. Eller hiç yalan söylemez.”
Dua eden eller vardır,lanetleyen eller vardır, kirle­ten eller vardır, hoş kokutan eller vardır, susuzluk gideren eller vardır ve aşkın elleri vardır.
Hayat her yerde. Zor olan,onu görebilmek.
bu gözler çerçeveleri kırık ne düşler gördü kimbilir ?
Birinin sizin için fedakârlık yapmasından daha kötü bir şey yoktur. Bu bir hediye değildir
Dilediğin kadar saklambaç oyna. Bende oynamasını bilirim.
Kim kimi tutarsa!
Vasatlar öğrenmekten korkup evlerine kapanırlar..
Zaman tüm imzaları siler
Küçük minnacık kadın, ayağını beyaz mermer döşemeye bastı ve işte o an tüm sayfa titredi.
Mösyö Rodin korkuyor -kırmızı karanlık akışlar halinde karşısına çıkan bu mutluluğa karışan gizli bir korku. Ona öğreten Camille.
Beni yalnız yaşamakla (ah dayanılmaz cinayet) suçluyorlar
25 Şubat 1917
Ölmek çok zamanını alıyor. İki duba arasında sallanan hayatın: 1864-1943, 1943-1864! Sonra üzerine atılan bu bir avuç toprak. Ufalanan toprak Hepsi bu.

Ve benim soracak hiçbir şeyim yok.
Tanrı olarak kalsın ve o hiçliğimizi bize bıraksın
O kendi yerinde, biz kendi yerimizde
Sonsuza dek!

Doğum:
Claudel Camille, doğum yeri ve tarihi: Fère, 3 Aralık 1864
Ölüm yeri ve tarihi: Avignon (Montfavet bölgesi) 19 Ekim:1943. Saat 14:00.
Resmi kayıt belgesi. Zavallı çarpık görüntü. İki parmağımın arasından bakıyorum, sağa sola, sağa sola, dansediyor. Ince kağıt, ufak bir meltemin bile salladığı, küçücük bir rüzgarın
bile yırtabileceği.

Bu çağ seni böyle mi hatırlayacak? Doğru.

Ona nerede altın araması gerektiğini gösterdim ama, altın onun içinde
Cesareti, açıkyürekliliği, kendini beğenmişliği ve neşesiyle etkileyici. Her şeyden fazlasıyla nasibini almış biri.
Dinle! Buraya yakın bir yerde çok güzel bir kadın var,
Buraya yakın bir yerde bir kadın uyuyor,
Ve tam bu anda, başı koluna yaslı,
Vahşi bir acıyla bedenini ve güzel yüzünü sunuyor,
Ayın beyaz ışığına.
Sanatçının da kadın gibi saklaması gereken mutluluğu vardır.
Bu tür heyecan dolu, ateşli kişiliklerde, umut yükseklere götürürken umutsuzluk büyük düşüşler yaratır.
Eğer yeniysen dostun azdır, düşmanın da çok. Cesaretini yitirme. Dostların kazanacaktır, çünkü seni neden sevdiklerini bilirler, diğerleri senden neden nefret ettiklerini bilmezler, onların çabaları da kalıcı değil, her rüzgarda savrulurlar.
Sen kendine yardım et, Tanrı sana yardım eder,
Camille insanlara hoşuna giden şeyleri söyle. Fedakarlık herkesi senden uzaklaştırabilir. Başkaları senin gerçek arzunu bilsinler. Birinin sizin için fedakarlık yapmasından daha kötü bir şey yoktur. Bu bir hediye değildir. Bir erkek için. Şantajın en kötü biçimidir bu.
Artık otuzdört yaşında, ama hantallaşmış bile, iri gözleri dalıp gidiyor sık sık. Bu gözler çerçeveleri kırık ne düşler gördü kimbilir!
Gece oldu. Taş üşüyordu ama eşek onu ısıttı. Eşek korkuyordu ama taş onu sımsıkı tutuyordu.
Sonra tan ağardı. İnsanlar sabah kente inen yolun köşesine gelince şaşkınlıktan bağırdılar. Ve büyülenmiş gibi gözlerini kapatıp önlüklerini kafalarzna örttüler.
Taşın yerinde akça pakça, kehribarbakışlı bir kız duruyordu. Eşeğin yerinde safir gözlü bir delikanlı.
Çıplaktılar ve parmaklan birbirine kenetlenmişti. Taş kadar sağlam, eşek kadar inatçıydı aşkları.
Taşlar.
Kavuşulan bu ormanın gerçeği.
Taşlar ona bakıyor.
Kaçınılmazdı
Senin elinden ölmem..
Titriyor musun kalbim?
Uyuyorum, ama gönlüm nöbette
Sevdiğim çalıyor kapıyı..
Bir insanı hiçbir zaman terketmemek lazım
Dua eden eller vardır, lanetleyen eller vardır, kirleten eller vardır, hoş kokutan eller vardır, susuzluk gideren
eller vardır ve aşkın elleri vardır.
Şimdi anladım: Benim görüntülerim bunlar, parçalara
bölünmüş sensin..
”Bir çift gözü var kedi gözü gibi
parlayan..
Dilediğin kadar saklambaç oyna. Ben de oynamasını bilirim.
Kim kimi tutarsa!
Yalnız.
Küçücük, miniminnacık kadın, ayağını beyaz mermer
döşemeye bastı ve işte o an tüm sayfa titredi.
Her şeyin bir zamanı var
Gökyüzünün altında her şeyin bir zamanı
Doğurmanın
Ölmenin
Camille sen bir kadınsın.
‘Camille ellerine bak.
Peki ya Camille itmeyi, devirmeyi, canlı canlı yontmayı seviyorsa
Yukardan onları kü­çük, küçücük, daha da küçük görecek: Küçük meydandaki, küçük kiliseye bitişik küçük eve, mezarlığın küçücük bir köşesine bakıyor. Küçük mezarlar. Ölüm.
Bağırmaya başlıyor, sınırsız haykırma isteği, sonsuz bir arzunun dışavurumu, ele avuca sığmamak, uygunsuzluk.
Hassas bir çocuk hep vardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir