İçeriğe geç

Cahit Zarifoğlu’yla Yedi Yıl Mektuplar – Anılar Kitap Alıntıları – Alim Kahraman

Alim Kahraman kitaplarından Cahit Zarifoğlu’yla Yedi Yıl Mektuplar – Anılar kitap alıntıları sizlerle…

Cahit Zarifoğlu’yla Yedi Yıl Mektuplar – Anılar Kitap Alıntıları

Ne zaman bu şehirden gitmek istesem, bir köşeye oturup geçmesini bekliyorum.
Bir insanın bir cümle ile yıkıldığını gördüm ben
Bir şiir aralığında diyordu,
Gönlümün gördüğünü, gözümün gördüğüne değişmem..
Tıpkı Dört Mevsim gibidir insan.
Gülerken yaza
Sevinirken ilkbahara
Soğukken Kışa
Hayalleri yıkılırken Sonbahara benzer.
Bizim gençliğimizde,
Seni seviyorum denmezdi.
Kitap hediye edilirdi.

Cahit Zarifoğlu

Ben bu çağdan nefret ettim, etimle kemiğimle nefret ettim
Canımın içi
Hasret kaldığım
Hasretinden toprak olduğum
Birbirlerine kırgın duvarlar, insanlar ve gölgeler
Şimdi ne yazsam da geçse kalbimin küsü ?
İnsanın zamanı varsa, her şeyin gelmesini beklemeye mecburdur. Her şeyi varsa eğer; Zamanın geçmesini beklemeye mahkumdur.
Bu fâni âlem için beklentiye giren kalbime de kırgınım
Uçmayı öğrenmeden göçmeye mecbur kalmış bir kuş gibi kalbimiz
Asıl marifet buluttaydı, ama herkes yağmura şiir yazdı
Çünkü kırıldım bileklerine kadar
Asıl marifet buluttaydı ama herkes yağmura şiir yazdı.
“Çıktığım
her yerin kapısını
sert kapatmamla tanınırken,
senin kapın çarpmasın diye arasına elimi koydum..”

Cahit Zarifoğlu

Ben bu çağdan nefret ettim, etimle kemiğimle nefret ettim.
“En uzun yoldur insanın içi.”
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Demek ki dedi gerçek olmasa bile cesaret ölümü korkulacak olmaktan çıkarabiliyor
İnsan gittikçe daralan dünyasında neden mutsuz. Herkes artık gereğinden fazla büyüyor da onun için mi?
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Değil mi ki, kavuşmalarımız topal ayrılıklarımız koşar adım
Bir incelik gösterin, incinmesin yüreğim
Hocam çok ileri gidiyorsun, seni sürerler diyorlar hoca kürsüsünden haykırıyordu: Söylesinler nereye sürecekler? Allah’ın rahmetinin erişemeyeceği yer mi biliyorlar?
İnsan kendi mutlu olma imkânını görebilmeli. Mutluluksa filmlerin, romanların içinde değil, kendi yaşadığımız basit hayatın içindedir
Ve önemli olan yaşanılan “an”dır.
Hayalimin ayağı yere değmiyor henüz. Onun gerçekleşmesine dayanacak, onun yükünü kaldıracak topraklarım yok.
Bir şehir kadar kalabalıktır bazılarının yalnızlığı.
Nereye kadar kendinden kaçabilirsiniz. Ya bir daha geri dönemezsen…
Bazen yağmur olmak ister insan,
Yağmak ister sevdiğinin yüreğine..
Senin yüreğine dokunan her dert benim derdimdir
Bazen yağmur olmak ister insan,
Yağmak ister sevdiğinin yüreğine..
Der misin ki bir gün;
inşallah çok
bekletmedim seni
Bizim gençliğimizde,
Seni seviyorum denmezdi
Kitap hediye edilirdi.
-Cahit Zarifoğlu
‘İnsana imtihan olarak özlemek yeter..! Bir şehri.. Bir sesi.. Bir nefesi..’
Nereye kadar kendinden kaçabilirsin?
Ya bir daha geri dönemezsen.
-“Çiçeğiniz onca sevgiye rağmen filizlenmemişse, toprağı siz değilsinizdir.
Eskiden sadece kışlar soğuktu.
Şimdi ise insanlar soğuk,
Yürekler soğuk
y gece sen de aldatıldın
Sana da tuzak kurdu yüzü güneş parıltılı kız
Bazen öyle bir an gelir ki
Kaçmak istersin kaçamazsın
Yok olup gitmek istersin gidemezsin
Kendi içinde boğulur kalırsın
Acıların içinde kaybolursun
Ne yana dönsen efkarla dolarsın
Için içini kemirir de yine de bir şey yapamazsın
Alıp başını çekip gitmek istersin çok uzaklara..
Yapamazsın işte o nalet olası sevgi her bir hücrene işlemiştir
Kıyamazsın sevdiklerine bir tek kendine kıyar insan..
Parca pörçük olur yüreğin bazen dağılırsın..
Yine de gülümsersin hiç birşey olmamış gibi
Tüm herşey yerli yerindeymiş yolundaymış gibi
Sessizliğe bürünürsün o küçücük dünyanda
Kimseler anlamaz seni, kimselere anlatamazsın derdini..
Anlatsan da ne değişir ki zaten
Senin en zayıf yanından yakalayıp daha da kanatirlar
Kanatlarını koparırlar uçamayasın mutsuz olasın diye
Gözlerinden yaşlar akar, gider öylece
Der misin ki bir gün;
İnşallah çok bekletmedim seni
Ve insan en çok göğe vurgun
Sonra zifiriliğe,
Şiire,
Ve hep Allah’a,,
Böyle bir çağın insanı olmak imtihan olarak hepimize yeter ..!
Kanatları varmış kalbin; sevince uçar, sevilmeyince göçermiş.
Fikirle tartışın, küfürle değil.
Bana, başka bir gece daha görmeden
öleceğini bilen kelebeğin
neşesinden bahset..
Çok yorgunum !
‘Hiçbir şeyin önemi yok şu Hayatta.
Sağlık olsun,
Bir de gönül dolusu Huzur ,
Gerisi yalan dünya..’
Fikirle tartışın, küfürle değil.
Hüzün ağır gelir yüreğe.
Ama en güzel duayı ettirir

Cahit Zarifoğlu

Düştümse eğer sana bakarken düştüm.

Cahit Zarifoğlu

Ee kavuşan söylesin bakalım..
Özlemek kaç kilometre ??
Mesele ; senin yüreğine dokunan dert benim derdimdir, diyebilmekte
Ya çık gel, aşkın zümrüt tepelerinden
Ya da kır belini, hasret denen illetin
Bir şehir kadar kalabalıktır Bazıların yalnızlığı
“Çıktığım
her yerin kapısını
sert kapatmamla tanınırken,
senin kapın çarpmasın diye arasına elimi koydum..”
Kalbin temizse hikayen mutlu biter.
BİR TABUT DÜŞÜN İÇİNDE BEN
İÇİMDE SEN..
Onca sevgiye rağmen kalbi filizlenmemişse, toprağı sen değilsindir.
“Çıktığım
her yerin kapısını
sert kapatmamla tanınırken,
senin kapın çarpmasın diye arasına elimi koydum..”
Onca sevgiye rağmen kalbi filizlenmemişse, toprağı sen değilsindir.
Güzel şeyler bilinmez

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir