İçeriğe geç

Cahit Sıtkı Tarancı Kitap Alıntıları – Muzaffer Uyguner

Muzaffer Uyguner kitaplarından Cahit Sıtkı Tarancı kitap alıntıları sizlerle…

Cahit Sıtkı Tarancı Kitap Alıntıları

Bendim hayal üstüne hayal kuran Gözüm kapalı olduğu zamanlar Benim başını taştan taşa vuran Sandığım gibi değilmiş insanlar
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; Olursa bir şikayet ölümden olsun

Zaman zaman yine uykusuzluk çekiyorum ama… Çokta takılmıyorum artık bu uyku konusuna, uyuyunca geçmeyen şeylerin olduğunu anladığımdan bu yana…
Hayata beraber başladığımız, Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
De ki: -Aşktır şadeden gönülleri
Perişan, berbat eden gönülleri
Aşk söyletir en yanık türküleri
Ay buluta girdiği gecelerde
Memleket isterim Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet ölümden olsun.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin.
Desem ki
İnan bana sevgilim inan
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bazı hayaller , gercek olmayı cok fazla hak ediyor.
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm
Sende tattım yemişlerin cümlesini
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin.
Desem ki
Bazı hayaller, gerçek olmayı çok fazla hak ediyor.
İnsan bastırdığı duygunun esiri olur
“Aşık dediğin Mecnun misali kör.”
bir kere sevdaya tutulmaya gör;
ateşlerde yandığının resmidir.
“bir kere sevdaya tutulmaya gör;
ateşlerde yandığının resmidir.”
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.

Ve gönül Tanrısına der ki:
-Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!

DENIZ
Bu aksam vakti deniz
O bütün hasretimiz
Sanki gelmiş de dile
Nedametin sesiyle
Çarparak kayalara
Yetmez mi,diyor deniz
Karada çektiğiniz?
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor.
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; Olursa bir şikayet ölümden olsun.

Bütün bahçeler kilitli
Anahtar Tanrıda kaldı
çok da takılmıyorum artık bu uyku konusuna, uyuyunca geçmeyen şeylerin olduğunu anladığımdan bu yana.
Bazı hayaller, gerçek olmayı çok fazla hak ediyor
Sustuğum şeyler var, hiç konuşmadıklarım..
İçinde kaybolduğum şehirler ve içimde kaybolup giden
insanlar var
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz;
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Ben Sende Yaşıyorum, Sen Bende Hüküm Sürmektesin.
Evimde Şenliksin Bahçemde Bahar.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Cahit Sıtkı Tarancı

Ölümü ne güzel tasvirlemiş Cahit Sıtkı;
Bir kere misafire çıkmış adın İstesende gideceksin istemesen de!
ve gönül tanrısına der ki:
– pervam yok verdiğin elemden;
her mihnet kabulüm, yeter ki
gün eksilmesin penceremden!
artık hiçbir şey eskisi gibi değil.
ben de öyle.
çok dikkat etmiyorum uzun süredir kendime.
kılığıma kıyafetime
çorapsız da basıyorum artık yere.
eskisi gibi de korkutmuyor beni ne grip ne nezle.
nane limonun iyi gelmediği daha büyük sıkıntılarım var herkes gibi benim de.
takılmıyorum artık şu her kış ve bahar şişen bademciklerime.
çok sıcak ya da soğuk şeyler yiyip içmem, hepsi hepsi birkaç gün gene.
olur biter
geçer gider.
ama canımı yaka yaka yutkunduğum şeyler var.
olup bitmeyen,
geçip gitmeyen.
zaman zaman yine uykusuzluk çekiyorum ama
çok da takılmıyorum artık bu uyku konusuna,
uyuyunca geçmeyen şeylerin olduğunu anladığımdan bu yana
“Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.”
Yaş otuz beş yolun yarısı eder
İnan bana sevgilim inan Evimde şenliksin, bahçemde bahar; Ve soframda en eski şarap. Ben sende yaşıyorum, Sen bende hüküm sürmektesin. Bırak ben söyleyeyim güzelliğini, Rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.
İnsanlar dalgasına tutulmuş bir gemiyim!
Sağa sola sallanıp, bakın, çırpınıyorum;
Fakat bilmem ki sarhoş onlar mıdır, ben miyim;
İnsanlar dalgasına tutulmuş bir gemiyim!
Üzülme sevdiğim artık ayrılıyoruz
İnan yokluğuma ben de bir ölüyüm
O yalan dünyanızda yaşamıyorum
Sanki biraz sonra ağlayacakmışsın gibi sürekli.
Hani yağdın yağacaksın ama yüreğin böyle hep bulutlar, bulutlar
”Sanki biraz sonra ağlayacakmışsın gibi sürekli.
Hani yağdın yağacaksın ama yüreğin böyle hep bulutlar, bulutlar
Yalnızlık nedir göreceksin öldüğün zaman.
Tek ihtiyacım olan şey; bir deniz kıyısında sabaha kadar oturup, olan biteni gözden geçirdikten sonra kafasında her şeyi aşmış bir insan olarak kalkıp gitmek. “
Bilmem ki hâtıralar, Ne istersiniz benden, Gelir gelmez ‘SONBAHAR’
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır,
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini.
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını.
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen
Rüzgarların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini.
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür,
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
Nasıl kızayım
Uykumu kaçırdığına,
Değirmene akan su!

Sesin öyle güzel ki,
Duymak isterdim
Öldükten sonra bile.

Öyle eksildik ki yaşarken, bize dokunan her şeyi eksiltiyoruz. Yalnızlığımla çoğalıp, kalabalıklığımızla eksiliyoruz. Ve öylesine kalabalık ki yanlılığımız ne yana dönsek kendimize çarpıyoruz.
‘Desem ki vakitlerden
bir nisan akşamıdır,
Rüzgarların en
ferahlatıcısı senden esiyor. ‘
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi fark edemezsen
Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Ve gönül Tanrısına der ki :
Pervâm yok verdiğin elemden.
Her mihnet kabulüm yeter ki
Gün eksilmesin pemceremden.
Çokta takılmıyorum artık bu uyku konusuna.
Uyuyunca geçmeyen şeylerin olduğunu anladığımdan bu yana .

Cahit Sıtkı Tarancı

Çok çirkin olduğunu söyleyen bir insandan dolayı bunalıma girmiş evindeki aynaları kaldırmıştı.İnsanlar sevgilisi yok diye dalga geçmesinler diye 6 ay kendisiyle mektuplaştı.Mutlu zamanlarında yaş 35 daha yolun yarısı diye şiir yazdı 46 yaşında öldü.
Sonra baktım; ağlayacak tek bir omuz bile kalmamış.
Ben de koydum başımı kendi dizlerime, doya doya ağladım
Ve soframda en eski şarap.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen
Rüzgarların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini.
Ben sende yaşıyorum, sen bende hüküm sürmektesin
Var olan bir sen,bir ben, bir de bu bahar
Olur biter. Geçer gider. Ama canımı yaka yaka Yutkunduğum şeyler var.
Niye yazıyorum ki bunları. İçimiz bir dolap değil ki açıp bakalım. Açıp gösterelim. Yine de anlatıyoruz ama. Bizi farkedince eşyaların arasına gizlenmeye çalışan bir böceğe benziyor anlattıklarım. Gelecektim. Ama daha bir kötü hatıram olsun istemedim
Sonra baktım; ağlayacak tek bir omuz bile kalmamış.
Ben de koydum başımı kendi dizlerime, doya doya ağladım.
Memleket isterim Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun; Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir