İçeriğe geç

Buzdolabının Üstündeki Kız Kitap Alıntıları – Etgar Keret

Etgar Keret kitaplarından Buzdolabının Üstündeki Kız kitap alıntıları sizlerle…

Buzdolabının Üstündeki Kız Kitap Alıntıları

&“&”

Özeldim, o güne dek tanıdığım hiç kimseye benzemiyordum.
Muğlak bir bakış vardı gözlerinde, kısmen hayal kırıklığı, kısmen ne fark eder. Yanlışlıkla yağsız süt satın almış fakat gidip değiştirmeye gücü olmayan biri gibi.
Ben usandım… Her şeyden. Hiçbir şeyin anlamı yok, hiçbir şeyin. Bilirsin, bazen bir yere gidersin ve kendine, neden buradayım, diye sorarsın. Ben sürekli böyle hissediyorum. Bir an önce gitmek istiyorum. Bulunduğum yerden başka bir yere. Hiç bitmiyor.
Dinleyen mi vardı? Kendilerini savunmaya çalıştıklarında kimse dinlemezdi, fakat olumsuz yorumlanabilecek bir şey söylediklerinde kulak kesilirlerdi.
astım krizine girdiğinde soluk alamazsın. soluk alamayınca konuşmakta zorlanırsın. bir cümle ciğerlerindeki bütün havayı tüketmeye yeter. uzun bir cümleden söz etmiyorum. üç ila altı sözcük arasında, o kadar bile değil. sözcüklerin değerini öğrenirsin o zaman. zihnindeki karışıklığın altını üstüne getirir ve elzem olanları seçersin – onların da bedelini ödersin. bırak sağlıklı insanlar akıllarına geleni sağa sola saçsınlar, çöp fırlatır gibi. bir astımlının, "seni seviyorum" demesiyle "seni çılgınca seviyorum" demesi arasında fark vardır. bir sözcüktür fark. bir sözcük çoktur. dur olabilir ya da sprey. ambulans bile olabilir."
“Fakat hatırlıyordum. Görmek gerekmez hatırlamak için.”
“Gencim henüz. Dünya bana ait bir istiridye ve içi kimsenin görmediği şeylerle dolu. Benim gelmemi bekleyen yerler var.”
“Beni terk etmedi,” diye düzeltti Nahum. “Ayrıldık.”

“Ayrıldınız, her neyse,” dedi Oget.

“‘Her neyse’ değil,” diye ısrar etti Nahum, “bu benim hayatım. Bunlar önemli ayrıntılar, benim için en azından.”

Nedeni yok," dedim. "Tanıdığım bir kadın öldü."
"Onu nedensiz mi tanımıştın yoksa nedensiz mi öldü?" diye sordu. Sonra … direksiyonu sağa kıracağına sola kırdı, dosdoğru refüje.
Muğlâk bir bakış vardı gözlerinde, kısmen hayal kırıklığı, kısmen ne-fark-eder. Yanlışlıkla yağsız süt satın almış fakat gidip değiştirmeye gücü olmayan biri gibi.
Ayağımın altında cesetler ufalanırken gidip bütün pencereleri açtım. Mutfakta avizeden sarkmakta olan bir tane buldum. Zehirden öleceğini idrak edip kendini asmıştı. İpi gevşettim ve ceset üzerime düştü.
İkide bir bana bakıp, “İyi misin?” diye soruyordu. “İyi misin?” Ve “Evet,” diyordum. “Emin misin?” diye ısrar ediyordu. “Emin misin?” Ve “Evet,” diyordum yine.
Çocukluğunu bir başkasının dişindeki çürüğe benzetiyordu – sağlıksız, ama çok da önemli değil.
Ben onun ruhunda dolanıyorum sadece ve ruhu terk edilmiş bir daireyi andırıyor.
Düşme korkumu yitirdim. Düşmekten korkmuyorum artık.
Renklerin dışında hiçbir şey neşeli değildi.
İnsanların çoğu kaderlerine karşı çıkma güçlerine olan inançlarını yitirdiler.
Kılavuzun bir şey söylemesi için çok şey verebilirdi Daniel.
Belki genel anlamda hayatın tek anlamı yoktu fakat küçük şeyler de güzeldi.
Hiçbir şeyin anlamı yok, hiçbir şeyin. Bilirsin bazen bir yere gidersin ve kendine, neden buradayım diye, sorarsın. Ben sürekli böyle hissediyorum. Bir an önce gitmek istiyorum, bulunduğum yerden başka bir yere. Hiç bitmiyor. Yemin ediyorum, ödleğin teki olmasaydım kendimi çoktan öldürmüştüm.
Kişiliksiz bir tarafı var. Duygu eksik.
Yalnız kalmayı seven kız çocukluğu yüzünden ondan sürekli gizleniyordu.
Düşündükçe çocukluğunu bir başkasının dişindeki çürüğe benzetiyordu – sağlıksız ama çok da önemli değil, onun için en azından.
Asıl üzücü olan şu: dünyanın bütün bilimsel dergilerinin editörlerine bir düzine mektup yazıp atom bombası meselesinde kullanıldıklarını, insanların onların saflığından yararlandığını ve sonunun böyle olabileceğini tahayyül bile edemediklerini kuşkuya yer bırakmayacak bir kesinlikle kanıtlasalar bile, bunun onlara hiçbir yararı olmayacak, çünkü Kuanta’yı kimse anlamaz. Hele Fizikçiler, hiç.
Bazıları, çaresizlikten, kendi kendilerini neşeli renklere boyadılar. Sonunda, insanların çoğu kaderlerine karşı çıkma güçlerine olan inançlarını yitirdiler. Dünya hayli kasvetli bir hal aldı.
Bir an için hayatı düşündüm…
Nasıl da insanın yüzüne tükürdüğünü! Uğraşmaya değmediğini düşündüğümüz için her şeyin pislik heriflerin yanına kar kalmasına nasıl izin verdiğimizi!
Bu ülkenin asıl sorunu senin gibi sessiz kalmaya ve aynı boku yemeye alışmış insanların varlığı. İnan bana, ses çıkarmış olsaydın bu haydutlar bugün mecliste olmazlardı. Bana kalsa milletvekillerinin hepsini ipe çekerdim.
Bunlar dolandırıcı ve korkak! Dinci partileri ele alalım mesela. Ülkeyi ters yüz edip sonra da yüzümüze gülerler.
Her şey çok güzel olacak.
Ben usandım! Her şeyden… Hiçbir şeyin anlamı yok, hiçbir şeyin! Bilirsin, bazen bir yere gidersin ve kendine “neden buradayım” diye sorarsın. Ben sürekli böyle hissediyorum işte. Bir an önce gitmek istiyorum. Ama bulunduğum yerden başka bir yere. Ama hiç bitmiyor.
mutfakta avizeden sarkmakta olan bir tane böcek buldum. zehirden öleceğini idrak edip kendini asmıştı.
ipi gevşettim ve ceset üzerime düştü.
..
siyah bir ceket vardı üzerinde, cepsiz. üzerinde kağıt, saat falan da yoktu, kanat bile.
Bilirsin,bazen bir yere gidersin ve kendine, neden buradayım,
diye sorarsın.Ben sürekli böyle hissediyorum."
Sonunda, insanların çoğu kaderlerine karşı çıkma güçlerine olan inançlarını yitirdiler.
Belki genel anlamda hayatın pek anlamı yoktu, fakat küçük şeyler de güzeldi. Her zaman değil, fakat genellikle.
Hiçbir şeyin anlamı yok, hiçbir şeyin. Bilirsin, bazen bir yere gidersin ve kendine, neden buradayım, diye sorarsın. Ben sürekli böyle hissediyorum. Bir an önce gitmek istiyorum. Bulunduğum yerden başka bir yere. Hiç bitmiyor."
astım krizine girdiğinde soluk alamazsın. soluk alamayınca konuşmakta zorlanırsın. bir cümle ciğerlerindeki bütün havayı tüketmeye yeter. uzun bir cümleden söz etmiyorum. üç ila altı sözcük arasında, o kadar bile değil. sözcüklerin değerini öğrenirsin o zaman. zihnindeki karışıklığın altını üstüne getirir ve elzem olanları seçersin – onların da bedelini ödersin. bırak sağlıklı insanlar akıllarına geleni sağa sola saçsınlar, çöp fırlatır gibi. bir astımlının, "seni seviyorum," demesiyle, "seni çılgınca seviyorum." demesi arasında fark vardır. bir sözcüktür fark. bir sözcük çoktur. dur olabilir ya da sprey. ambulans bile olabilir."
Kim ne yapsın nedeni, bu bir doğum günü ve doğum günlerinde güzel şeyler olur. Sana doğru koşan köpek yavrusu başını okşadığında kuyruğunu sallayacak. Çok önemli günleri köpekler bile hisseder.
Sonunda, insanların çoğu kaderlerine karşı çıkma güçlerine olan inançlarını yitirdiler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir