Hilmi Yavuz kitaplarından Büyü’sün Yaz! kitap alıntıları sizlerle…
Büyü’sün Yaz! Kitap Alıntıları
daha zor bir sürgün yoktur.
yüreğimde yare var.
Belki de en çok anladığımız.
diye düşünmüştüm ama değilmiş.
Ey özenle dokunmuş sırmalı kumaş
bir kez bile giyilmeden eskimiş.
hüzünler bizimle tükendi
aşklar hep sana varmak için
kim örüyor, görünmüyor, duvarlar
şu benim yüzümdeki hiç bir şey?..
kaçıp da saklandın yalnızlığından?
bir is gibi duvarlarda birikir
o yol gösterir bütün yollara
şu eskiden ‘hüzün’ dediğimiz şey?
kendi hüznüme döndüm
ben, her zaman kendine yarılan bir uçurum;
bir zaman gibi
yaşadık: bir kayboluşun kayboluşu
oluşu gibiydik
bir yerde buluşulur diye, belki de
Belki ‘yaz’a, belki ‘söz’e, belki
ve sanki hüzün hazineleri
kendi dibindeki batıktan
başka nedir?
bir ıssızlıktır artık
dizelerse giderek daha tenha
biri var, ne tuhaf,
siz bunu hiç
bilmiş miydiniz?
ergin, yeşil ve yabanıl
bir yaz gecesi gibisin
yüzünde yolların gülüşü
ve yaz göğüne ilişkin
bir esenlik üretiyorsun
geçip giden fırtınalardan
bir hiçlik tadı
gurbetler senin ülken, yalnızlar senin ülken
derin yollarda yürürken
kendi güvenliği için
bir sevda şiirine dönüştürmeye
yargılı bir şairim, yaptığım bu işte!
soru sorma, yolları kapat ve unut
yazları ve şiirleri
kim bilir nerde yazılan
üstünü kazmada dağın
ansızın dağılan kelebek tadı
belki de en çok anladığımız
akıyor yakut bir ıssızlık kentlerimizden
denizleri yarım kalmış bir kentim
tezgahlar umutları daha da germiş
dokurlar kenevirden ev resimleri
çarmıha gerilmişti hani bu o mu
buraya neden geldim?
Özler! bizler ilinekleriz.
‘İyice sakla kumsalı’
Kadın dedi ki, ‘Tuzu denize gömdüm’
Kadın, ‘Seninim ben’
Dedi, yaz gününe;
Erkek, ‘Teninim ben’
Denize çıkıyor
Bütün yollar.
işte benden herkese,
herkese bir sonbahar.
senin içindeki aynadır;
bilir misin, yağmurlar da darılır,
seni yazmadığım için;
yüzündür, çisil çisil iner camlara.
Bir işe yaramıyor var olmak, var olmamak
Aynalar iyice sığ; her şey yüzey
Şiir de kalıyor bazı şeyler.
zaten sözler de bezgin kime ne anlatılsın?
âh, dil’den ürker olduk.
geriye kalan âh, sadece yalnızlıklardır.
hangi durak, hangisi, bekleniyor biryerlerde?
bildiğim bir şey varsa, o benim acılarım
için yaşıyor artık.
yığılıyor kapıma.
bazen de bedende.
var; Söz’ün kanserine geldik:
katı sözcükler ve taş
gibi ele gelen şiirler-
le donatıldı bu kent
yıkım, aşkı; çöküş, umudu
imliyor şimdi.
ve akşamlar, benim gövdem.
her zaman bir mevsimdir.
bir hüznün biraz daha hüzün
oluşu gibiydik
ayrıyken de, birlikteyken de
yaşadık: bir kayboluşun kayboluşu.
bir ıssızlıktır artık
dizelerse giderek daha tenhâ.
Acının düzyazısı olmaya
hazır mı sözlerin kışı?
Aşklar! Onları yazan yaşasın
sarışı
n atlas kağıtlarda yaz
ne güz okunur ağaçlar güyâ.
sen sussan da susmasan da bir
tutup tutuştuğun hayâle
ağırdan iri güller ve lâle.
düşer düştüğün melâle
ve hüznü yeniden-okumak
için bir kitap olur dünya.
Ve her şiir boydanboya
bir ıssızlıktır artık
dizelerse giderek daha tenhâ.
benim kalbimin
söylemiydiniz
nasıl başlasam bilmiyorum:
belki uzak bir şiirin
soğumuş küllerinden?..
sanki hâlâ sevdaları
içerden
yazan bir var – ya da siz
öyle miydiniz?
Güldeki karanlık yazıdan bir mesel
Sussam razı değil dile
Konuşsam derin ve geleneksel
Bir hüzündür
Dolaşır dilden dile
Ah bedenin, zakkum bedenin
Bir dağyolu tadında
Ve ben o yolu kalbiyle bilen
Yüzün gizemdir senin, yokluk
Acı sessizce yedi dildedir
Sevdalar kimdedir, kandedir
Ve depremler senin neren ?
ben şimdi karartılmış bir bulutun
rastgele yoldan çevirdiği bir şairim:
dilimde ay ağardı ve acılar çıktı
diye üzerimden
kimbilir nerde aranan.
ben şimdi ve daima kalbine
hüzünler ihbar edilen bir şairim:
söyle nerde, haydi söyle o kanayan sözlerle
sedefli güzeller?
kimbilir nerde saklanan
ben şimdi bir gülü
kendi güvenliği için
bir sevda şiirine dönüştürmeye
yargılı bir şairim, yaptığım bu işte!
soru sarma, yolları kapat ve unut
yazları ve şiirleri
kimbilir nerde yazılan.
sürgün, sen bana hüzün
dayanır mı hüsn ü aşk bu
kırgındır yollar döndükçe
burçları bengisuyunda Aşk’ın
ve kimbilir hangi soyunda güzün..
Kalp kalesi sen yaşlı söz’ün
kopar zincirlerini
hem oğlun hem mahpusun
olan Söz bu! Hem gece
hem gündüzün kanadını aç
atım, geç ateşi ve Hüsün.
Kalp kalesi her dize
bir gizli bahçedir
sevda senin hisarın
âh çeken kılıcın
bir düğüm olan adın
sonunun başındadır yaz
ve güller çözülsün.