Halide Nusret Zorlutuna kitaplarından Bütün Şiirleri kitap alıntıları sizlerle…
Bütün Şiirleri Kitap Alıntıları
Bin türlü felaket gelmişken bize?
Gelme kış, ne olur, gelme bu sene!
Sen bari hürmet et kederimize!”
Menfaat kaygusudur hepsi filan falandır.
Alemin göz diktiği cebinde son kalandır.
Cebin delikse eğer vermezler bir yudum su,
Aldırma adam sen de Hepsi geçer, dünya bu!
Herkes ısınır sana mangalın dolu korken;
Hısım akraba çoktur kazanın kaynıyorken,
Dostların yüzü güler maymunun oynuyorken.
Hakiki dost ararsan ne o, ne bu, ne de şu.
Aldırma adam sen de Hepsi geçer, dünya bu!
Düşenin dostu olmaz: Bir yol düş de görürsün,
O zaman sen dostları ancak düşte görürsün.
Tatlı hülyanın sonu budur işte, görürsün:
Hiç birinin aslı yok, her şey fani Bakî hû.
Aldırma adam sen de Hepsi geçer dünya bu!
Gölü deniz zannettik, ince bir suyu Tuna,
Kardeş, arkadaş diye çok kandık şuna buna;
Meğer güzel yılları harcamışız boşuna.
Yazık ki, giden gençlik gelmez geriye tuuu.
Aldırma adam sen de Hepsi geçer dünya bu!
Bak bugün her tarafta esen rüzgâr sam oldu,
Her yer tutuştu yandı; neşeler hep gam oldu,
Medenî Avrupalı değişti, yamyam oldu,
Deme: “Bu ne sakat iş? Ne çılgınlık bu yahu?”
Aldırma adam sen de Hepsi geçer dünya bu!
Zaman parça, an parça parça.
Hangi zalim oktur delen bu kalbi?
Göğsümden dökülen kan parça parça.
Benim değil artık, yaşamıyor dün.
Doğar mı doğmaz mı beklediğim gün?…
Bu yalan dünyada ne var ki bütün,
Huzur parça parça, can parça parça.
Yaşanmamış ömre yan parça parça!…
Kırıldı hülyamın beyaz kanadı
Surlar ardındaki Diyarbakır
Bağrımdaki taş senindir,
Gözden akan yaş senindir,
Siliversen ne olur ki !
Çocukluk mabedinin yıldızlarını !
Güzel ümidim benim
Dinle! Sana bir şey diyeceğim:
Sende o sabırlı bekleyiş
Bende o telaş, o heyecan, o ümit
O ümit ki ümitsizlikten beter
Pek yorulduk yüreğim
Bitsin artık yeter.
Çiçekler açılırlar:
Kırmızı, beyaz, sarı
Kuşların kanatları
Böyle kıvrılıp sarkmaz
Ah güzel yaz! Cici yaz!
Benden sana bin selam!
Kışı sevmem vesselam!..
Karışık uğuldarken,
Bir korku uçtu
Menekşe gözlerinden.
Menekşe gözlerin
Derin derin
Baktılar
Ve yaktılar Yaktılar
Bükülen
Ve gülen
İpekli saçlarla
Çerçevelenmişti incecik çehren.
Son ışıkla kızarırken uzak ufuklar!
Bahçelerde mesut kuşlar uçarken eş eş,
Diyor musun: Uzaklarda, bir bir bir kız var!..
Gözlerimi bilmiyorsun, siyah mı, mor mu?..
Fakat ümit Ah bu ümit Öyle güzel ki
Bazen ona kanıp derim: Hatırlıyor mu?
Dağılsa ufkumdaki siyah bulut yığını;
Kelebekler kadar şuh ve nazlıdır, naz gibi,
Endâmı kıyılarda bükülen bir sâz gibi,
Öyle mukavemetsiz, öyle narin ve ince!
Bildin mi seni anıp rüzgârlara soran kim?
Bildin mi, düşündün mü gönlün kimlere hakim?..
Alkışlar sana, genç kız, nihayetsiz alkışlar!
Ağaçlar, eğilmiş bir zahid gibi;
Hüznünü kayalar hep ezberledi,
Sema tekrarlıyor elemlerini!
Ağzında bir gonca güzelliği var!
Lakin niçin böyle dalgın gözlerin?..
Senden ruhuma gölgeler akar!
Birbirinden bunalmış
Kendi kendinden usanmış
Nasıl darmadağın, yapayalnız.
Kış ortasında bahar gibisin;
Bana herkesten çok sen yâr gibisin,
Bırak gözlerimde gülsün hayalin.
Ve hiç ayrılmayalım Razı mısın sen buna?
Hasretin yüreğimde coştu yanardağ gibi.
Her renk, her çiçek, her ses aramızda bağ gibi,
Toprakta her güzellik şimdi senden bir eser.
Delice bekliyorum görüneceğin anı.
Geçen seneleri anmayalım hiç.
Dinle bülbüllerin şarkılarını,
Güllerin kıpkızıl şarabını iç,
Bu dünya bir büyük meyhanedir, gel!
Saçında baygın bir gül kokusu var,
Dudakların kızıl, karanfil gibi.
Gözlerinde gülsün mine ışıklar,
Sesinle büyüle çarpan her kalbi,
Bu hayat, zaten bir efsanedir, gel!
Ben mi çıldırmışım, sen mi delirdin?
Yalvaran sesimden bu kaçış neye?..
Git dediğim zaman koşar gelirdin,
Gel şimdi de inan bu efsaneye!
Şimdi günler birer peymanedir, gel!
Gel bahar, gel bahar, yakınlarda gül
Denize renginden armağan bırak;
Ufuklarda gezin, göklerde süzül,
Sonra yavaş yavaş in, içime ak
Gönlüm hasretinle divânedir gel!
Aşkın benim içimde hiç solmayan bir bahar.
Beni hayat yolunda yürüten bu sevgidir,
Bir anne eli gibi her ân gönlümü okşar.
Bir gün elleri ipek, kalbi mermer bir peri
Gelecek acımadan koparıp toplayacak
İnsanlar .
– Devam et.. Bu masalları
O kadar gönülden severim ki ben!
İnanmak değil mi ömrün baharı?..
Bir evvelkine hasret,
Zaman yalnız
Zaman parça, ân parça parça.
Hangi zalim oktur delen bu kalbi?
Göğsümden dökülen kan parça parça.
Benim değil artık, yaşamıyor dün.
Doğar mı doğmaz mı beklediğim gün?..
Bu yalan dünyada ne var ki bütün,
Huzur parça parça, can parça parça.
Yaşanmamış ömre yan parça parça!..
Korkular karıştı,
Korkular yarıştı,
Korkular korkuları yendi içimde
Ve bir günahkâr fâni azabiyle yanarak
Eserken her hatıra bir bahar yeli gibi
Haykırmak istiyorum ardından deli gibi
O zaman, okşayarak bir anne eli gibi
Ağaran saçlarımı tel tel tarıyor yıllar
Göğsümde çiçeklenen kızıllıklar gül değil
Insafsız ellerinin açtığı yaralardır
Eğil ve gözlerini örten perdeyi indir
Bak gönlüm bir kitap ki her yaprağı senindir
Her mısrada senden bir hatıra vardır
Çevir yapraklarını, oku, bak nasıl hazin
Kulakların sağır mı? Gözlerin kör mü senin?
Yüreğin kayadan mı?.. Bari bir parça üzül!
Hoyrat parmaklarının kopardığı her yaprağı
Bak yerden kaldırıyor bir başka kalbin ağı
Başka ele geçiyor parçaladığın gönül
En korkuncu bu:
Tanıdık bir kalabalık ortasında
Yapayalnız
Yaralı kuşlar da uçar
Kulakların sağır mı ?
Gözlerin kör mü senin?
Yüreğin kayadan mı ? Bari bir parça üzül !
Bana, beni görmeden bakan !
Bir lahza eğil ;
Göğsümde çiçeklenen kızıllıklar gül değil,
İnsafsız ellerinin açtığı yaralardır.
Gönlüme akıtsın ışıklarını;
Bir musiki gibi sesinin derin
Ahengi anlatsın bana yarını:
Yarın! Buyük yarın! Beklenen yarın!
Yurdun her köşesi çiçeklenecek;
Ağrısı dinecek istirapların,
Fazilet, zulmeti, zulmü yenecek.
Yarın.. Daha neler olacak bilsen:
Insanlar .
– Devam et. Bu masalları
O kadar gönülden severim ki ben!
Inanmak değil mi omrün baharı?..
Yurdunda aç ölen insanlar varken,
Paranı çılgınca israf ederek
Kumara, içkiye, lükse dökme sen
Kalpsiz bir kör gibi dolaşma bar, bar.
Türk’e yan bakana pek çoktur hıncım.
Ve her erkek
Yarının çok şerefli bir askeri!
Hep onların arasında yetişecek
İstikbalin İsmetleri, Fevzileri, Kemâlleri!
Fakat ümit Âh bu ümît Öyle güzel ki
Doğruluyor harap türbede Vefa Sultan
Mübarek elleri duada
Fatih Sultanım atlıyor atına mağrur,
Sanırsın 1453’lerdedir!
“Muhteşem Süleyman” dehşet içinde.
Değiştirmiş o meşhur mısraını haykırıyor:
“Olmaya devlet cihanda bir dem istiklâl gibi.”
O, Ankara’nın Seymeni, Erzurum’un dadaşı,
İzmir’in Efesi!
Eseri en büyük san’atkârın
Onlarda akan yaşı parmaklarımla silmek,
Ve ağzından son defa dökülen adı bilmek!
Sonra beni alsaydı seni alan kara yer.
Bülbüller öyle şakrak, güller öyle ak değil?..
Bu yarasalar niçin göklerde akın akın?..
Sustu mu gülüşlerin?..
Bu dünya bir büyük meyhanedir, gel!
Bu hayat, zaten bir efsanedir, gel!
Şimdi günler birer peymanedir, gel!
Gönlüm hasretinle divânedir, gel!
Kuş uçar gibi sevmek, gök gürler gibi sevmek!
Bir çocuk inancı ile inanarak, kanarak
Ve bir günahkâr fani azabile yanarak
Başka bir şeye kanamıyorum!
Fakat içimde bir düğüm var yine:
Beni sevdiğini sanamıyorum.
Bilirim hem kahhar, hem rahmansın sen;
Kadirsin, yaparsın her ne dilersen.
Fakat rahmetinle cennetin varken
Ben cehennemini anamıyorum.
Ne acayip terkip şu insanoğlu:
Bir tarafta ateş, bir tarafta su!
Yüce Tanrı, şimdi derdim yalnız bu:
Dilediğim gibi yanamıyorum.
Avâreyim aşkın illerinde ben,
Koşarım Yunus’un yollarında ben,
Susuzum, hasretin çöllerinde ben,
Aşkına bir türlü kanamıyorum!
Eşsizdir tarihin: hep şanla dolu.
İnönü, Sakarya, Lozan’la dolu!
Onda şeref var, çocuğum ninni.
Günahkâr mısın, yoksa, sarhoş musun sen, güzel?
Evlâdını gör! Varsa, bütün kaygını sök, at:
Türk ordusu, bak, ceddini göklerde selamlar!
Ey büyük Türklüğün büyük güneşi!
Zulmü parçaladın, zalimi koğdun,
Söndürdün bayrağa salan ateşi.
Bir âh ile verirdi bin Bî-sütun’ı bâde.
Yurdunda ölen aç insanlar varken,
Paranı çılgınca israf ederek
Kumara, içkiye, lükse dökme sen
Kalpsiz bir kör gibi dolaşma bar, bar.
Otomobilinden bile biraz in,
Gözlerini yuman gururunu yen;
Eğer bir parça et değilse kalbin,
Parça parça olur merhametinden.
Burada öyle feci manzaralar var!..
Yabancı göklerde çakası değil.
Göğsümde çiçeklenen kızıllıklar gül değil,
İnsafsız ellerinin açtığı yaralardır.
Eğil ve gözlerini örten perdeyi indir:
Bak gönlüm bir kitap ki her yaprağı senindir,
Her mısraında senden bin bir hâtırâ vardır.
Çevir yapraklarını, oku, bak nasıl hazîn,
Kulakların sağır mı? Gözlerin kör mü senin?
Yüreğin kayadan mı? Bari bir parça üzül!
Hoyrat parmaklarından dökülen her yaprağı
Bak yerden kaldırıyor bir başka kalbin ağı,
Başka ele geçiyor parçaladığın gönül!
Eğer bir gün uykundan ayılmak mukadderse,
Cevap vermek istersen seni çağıran sese
Karşında inlediğim günleri düşün de yan!
Sen de bir lahza inle: Günahkâr benim! diye;
Ve bil ki aşkımızdan budur bana hediye:
Göğsümün boşluğunda bir parça taş bulursan!
kalbimin icindesin
Bu gece uzadı, oldu bir asır