İçeriğe geç

Breakfast at Tiffany’s Kitap Alıntıları – Truman Capote

Truman Capote kitaplarından Breakfast at Tiffany’s kitap alıntıları sizlerle…

Breakfast at Tiffany’s Kitap Alıntıları

Bu söylediği hiç hoşuma gitmemişti, fakat Ah, insan her şeye alışabiliyor dedim.
‘’Sevdiğin insanları yabancı gibi tutabilirsin hayatında, arkadaşın olan bir yabancı gibi.’’
keder mavilerine şişmanlamaya başladığın ya da çok uzun bir süre yağmur yağdığı zaman yakalanırsın. Fakat kötü kırmızılığa yakalanmak çok korkunçtur. Korkmaya ve cehennemdeymişsin gibi terlemeye başlarsın, neden korktuğunu da bilmezsin. Yalnızca kötü bir şey olacaktır, fakat ne olacağını bilmiyorsundur.
Neymiş sanki, vatan dediğin rahat ettiğin yerdir. Ben hâlâ öyle bir yer arıyorum.
Kalbini bir yabaniye vermemelisin: Onları ne kadar çok seversen, onlar da o kadar kuvvetlenirler. En sonunda ormana kaçacak kuvveti kazanırlar.
Aptalsa aptaldır.
My, how foolish I am! my friend cries, suddenly alert, like a woman remembering too late she has biscuits in the owen. You know what I’ve always thought? she asks in a tone of discovery, and not smiling at me but a point beyond. I’ve always thought a body would have to be sick and dying before they saw the Lord. And I imagined that when it came it would be like looking at the Baptist window: pretty as coloured glass with the sun pouring through, such a shine you don’t know it’s getting dark. And it’s been a coloured glass with the sun pouring through, such a spooky feeling. But I’ll wager it never happens. I’ll wager at the very end a body realizes that the Lord has already shown Himself. That things as they are – her hand circles in a gesture that gathers clouds and kites and grass and Queenie pawing earth over her bone – just what they’ve always seen, was seeing Him. As for me, I could leave the world with today in my eyes.
.
Çünkü nereye kaçarsan kaç, sonunda kendinle karşılaşırsın.

onun kendi kendinden korunması gerek.
neymiş sanki, vatan dediğin rahat ettiğin yerdir. ben hâlâ öyle bir yer arıyorum.
ama iyi olursan, aldığın cevaplar da iyi oluyor.
eğer kendini yabanıl bir şeye kaptırırsan sonunda gökyüzüne bakakalırsın.
sana güven veren kim olursa ona çok şey borçlu sayılırsın.
ne kadar aptal olursan o kadar cesur olursun derler.
,yalnızca kötü bir şey olacaktır, fakat ne olacağını bilmiyorsundur. bu duyguyu hiç yaşadın mı?’
,oldukça sık sayılır. bazıları buna sıkıntı der.’
ben gerek kendimin, gerek benim olacak her şeyin ait olduğu yeri buluncaya dek hiçbir şeye sahip olmak istemiyorum.
Kalbini bir yabaniye vermemelisin: Onları ne kadar çok seversen, onlar da o kadar kuvvetlenirler. En sonunda ormana kaçacak kuvveti kazanırlar. Ya da bir ağacın en tepedeki dalına uçarlar. Sonra daha yüksek bir ağaca. Sonun bu olur Bay Bell. Eğer kendini yabanıl bir şeye kaptırırsan, sonunda gökyüzüne bakakalırsın.
Ne kadar aptalsan o kadar o kadar cesursun derler
Eğer kendini yabanıl şeylere kaptırırsan,sonunda gökyüzüne bakakalırsın.
Eğer kendini yabanıl bir şeye kaptırırsan, sonunda gökyüzüne bakakalırsın.
Good things only happen to you if youre honest. I sometimes break the law but Im honest to myself. I dont tell myself lies. Its better to have a terrible painful sickness than a dishonest heart.
its good to look at the sky. But you dont want to live there. Its a very empty place.
“Yalnız şu var,bazılarının sözleri namusludur ama kalpleri namussuzdur.”
“Kalbini bir yabana vermemelisin:Bunu ne kadar çok yaparsan,onlar da o kadar kuvvetlenir.En sonunda ormana kaçacak kuvvet kazanırlar.Ya da bir ağacın üstüne uçarlar.Sonra daha yüksek bir ağaca.Sonun bu olur,Mr.Bell.Eğer kendini yabanıl bir şeye kaptırırsan sonunda gökyüzüne bakakalırsın.”
“Sevdiğin insanları yabancı gibi tutabilirsin hayatında,arkadaşın olan bir yabancı gibi.”
“İnsan yaşlandıkça düşünceyi harekete geçirme gücünü yitiriyor belki.Belki de onun için her şey aklına takılıp büyük bir yük oluyor.”
Uyumak istemem, ölmek istemem, gezmek isterim yalnızca, gökyüzünün çayırlarında.
Ona aşık olduğunu bilmiyordum. Böyle aşık olduğunu…
Kendine yetecek mangırı olduğu halde nasıl yaşanacağını bilmez.
Bir sinema yıldızı olmanın, aynı zamanda kocaman ve şişman bir benliğe sahip olmak anlamına geldiğini herkes bilir. Gerçekte ise hiçbir benliğe sahip olmamak gerekir. Bu hayatta zengin ve ünlü biri olmayı istemezdim demiyorum. Bu benim planlarım da var ve günün birinde bunu başaracağımı da umuyorum. Fakat böyle olsa bile benliğimin peşim sıra gelmesini isterdim. Güzel bir sabah uyanıp da Tiffany’de kahvaltı ettiğim zaman bile yine kendim olmak isterim.
Sana güven veren kim olursa olsun ona çok şey borçlu sayılırsın.
Bütün astroloji kitaplarımı attım. Tanrının belası gezegendeki her yıldız için bir dolar harcamışımdır.
O, idealimdeki herif olamayacak kadar ciddi ve dikkatli.
Nasıl başka şeyler, bir ağaç, bir yol ya da bir ev ya da herhangi bir şey, ben onlara ait olduğum için benim olabiliyorsa, New York’u da benim olmasa da ben ona ait olduğum için seviyorum.
Onu kendimi unutacak kadar sevdiğimi düşündüm.
İkimiz de özgürüz. Birbirimize hiçbir zaman söz vermedik. Hiçbir zaman…
Bu hep böyle sürüp gidebilir. Elimdekinin, atıncaya kadar benim olduğunu bilmemek.
Benim ölçeğim insanların bana nasıl davrandıklarıdır.
Artık arkadaşlığımız, iki kişinin birbirleriyle kelimelerden çok sessizlik içinde konuşabildikleri evreye erişmişti. Gerginliğin, rahatsız edici konuşmaların, arkadaşlığı gösteriş yapan, yüzeyde bırakan dramatik dakikaların yerine zaman içinde sevgi dolu bir sessizlik alır.
Namussuz bir kalbim olacağına kanser olayım daha iyi…
Bazılarının sözleri namusludur ama kalpleri namussuzdur.
Ben alışamam. Hiçbir şeye alışamam. Her şeye alışabilen bir kimse gebersin daha iyi…
Sevdiğin insanları yabancı gibi tutabilirsin hayatında, arkadaşın olan bir yabancı gibi.
Herkes kendini birilerinden üstün hissetmelidir.
Ne kadar aptalsan o kadar cesursun derler.
Kalbini bir yabana vermemelisin: Bunu ne kadar çok yaparsan, onlar da o kadar kuvvetlenir. En sonunda ormana kaçacak kuvveti kazanırlar. Ya da bir ağacın üstüne uçarlar. Sonra daha yüksek bir ağaca. Sonun bu olur, Mr. Bell. Eğer kendini bir yabanıl şeye kaptırırsan sonunda gökyüzüne bakakalırsın.
Sevgilim, nasılsın?
Çok iyiyim.
Fakat nabzın atmıyor, diyerek bileğimi yokladı.
Öyle ise ölmüşümdür.
Ben senin eksikliğini hissedeceğim. Özleyeceğim.
Böylece günler, sonbahar yaprakları gibi, anılarımda uçuştular; ta ki ötekilerden farklı bir gün yaşayıncaya kadar.
Bu yalnızca bir üzüntü sorunu,
Şimdi, benden şüphelenmeye devam ediyor musun? Yoksa anlattıklarıma inandın mı? diye sordu.
Buna üzüldüm.

Bana vurursan da üzülürsün. Birkaç dakika önce bunu yapmak istedin. Bunu elinden hissediyordum; hâlâ da vurmak istiyorsun bana.

İstiyordum, hem de çok; şişenin kapağını kaparken elim, yüreğim titriyordu.

Kendimi kütüphanenin kasveti içinde bulunca ürperdim,
, çünkü onların karakteri kendilerine çok önceden verilmişti. Birisi en aşırı şekliyle gerçekçi, öbürü ise romantik eğilimli.
Sanki orada yalnızlarmış gibi, Sen beni sevmiyorsun, diye söylendi.
Güzel bir sabah uyanıp da Tiffany’de kahvaltı ettiğim zaman bile yine kendim olmak isterim.
Senin onun yardımını istemediğini öğrendim.
Karşılıklı anlaşarak ayrıldık.
İnan bana onu tanımak büyük bir fırsattır.
Ne de olsa genç daha. Önünde uzun bir hayat var.
Bana durmadan kafa tamircisine gitmemi salık veren bir kız biliyorum, bende baba kompleksi olduğunu söylüyor.
[ ]
Bu söylediği hiç hoşuma gitmemişti, fakat Ah, insan her şeye alışabiliyor, dedim.
Bu, önceden okumuş ve yazmış olduğum, fakat hiç tatmamış olduğum bir duyguydu. Gözleniyor olmak duygusu.
İnsan yaşlandıkça düşünceyi harekete geçirme gücünü yitiriyor belki. Belki de onun için her şey aklına takılıp büyük bir yük oluyor.
[ ]
Yok öyle bir şey, sadece ona âşık olduğunu bilmiyordum. Böyle âşık olduğunu.
Bunu söyler söylemez pişman oldum. Bakışlarından sinirlendiği belliydi.
Onun yüzünden delirdiğimi mi düşünüyorsun?
; bütün bu yıllar boyunca da adamın gözleri tek bir kişiyi arıyor ve onu hiçbir zaman bulamıyor. Bu gerçek, onun bu şehirde olmadığını kanıtlamaz mı?
ben gerek kendimin gerek benim olacak her şey ait olduğu yeri buluncaya dek hiçbir şeye sahip olmak istemiyorum. henüz bu yerin de nere olduğunu bilmiyorum. ama bu yerin nasıl bir yer olduğunu biliyorum.
Madem o kadar çok biliyorsun söyle bakalım, o şimdi nerede olabilir?
Geçmişte yaşadığım semtler ve evler beni hep kendilerine çeker.
Bu hayatta zengin ve ünlü biri olmayı istemezdim demiyorum. Bu benim planlarımda var ve günün birinde bunu başaracağımı da umuyorum. Fakat böyle olsa bile benliğimin peşim sıra gelmesini isterdim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir