Friedrich Nietzsche kitaplarından Böyle Buyurdu Nietzsche kitap alıntıları sizlerle…
Böyle Buyurdu Nietzsche Kitap Alıntıları
Zenginler fakirlere Tanrı’dan başka bir şey bırakmadı…
Siz yüksek insanlar, halk tabakasına göz kırparak şöyle der: Yüksek insan yoktur. Hepimiz eşitiz. Tanrı’nın gözünde hepimiz biriz.
Ben de hemen hemen bir cenaze gibiydim.
Beni anlamıyorlar; ben bu kulakların dinleyeceği ağız değilim.
Herkes aynı şeyi ister, herkes aynıdır: başka türlü hisseden kendi ayağıyla gider tımarhaneye.
Özgür mü diyorsun kendine? Sana hükmeden düşünceni duymak isterim.
Şimdi hiçbir şey umurumda değil.
Sessizlik, sessizlik
Dünya şimdi mükemmel olmadı mı?
Dünya şimdi mükemmel olmadı mı?
Bir zamanlar tanrıya küfretmekti en büyük küfür, ama tanrı öldü ve böylelikle bu kâfirler de öldü. Şimdi en korkunç günah yeryüzüne küfretmek ve anlaşılmaz olanın ciğerine yeryüzünün anlamından daha çok itibar etmektir.!
Gecedir: uyanır şimdi bütün sevenlerin şarkıları.
İnsanların arasında daha tehlikede olduğumu gördüm hayvanların arasında olduğundan
Bir defasında şöyle demişti şeytan bana: “Tanrının da var kendi cehennemi: insanlara duyduğu sevgi.”
Açları besleyen ruhunu doyurur der bilgelik.
“Birbirlerine pusuya yatıyorlar, birbirlerinden bir şeyler kapıyorlar, buna da ‘iyi komşuluk’ diyorlar.”
“Budur soylu ruhların isteği: hiçbir şeye bedavadan sahip olmak istemezler, hele yaşama.”
Tat vermediği yerde tat almak istememeli kişi.
Ben, bu kulaklara göre ağız değilim.
İnsanı keşfetmek zordur,insanın kendisini keşfetmesiyse en zorudur; çoğu kez tin yalan söyler ruh hakkında.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Kendinize gülmeyi öğrenin, gerektiği gibi gülmeyi!
Ne önemi var ki benim merhametimin! Merhamet, insanları sevenin gerileceği çarmıh değil midir?
budalalığınızla ve aşağılamalarınızla bile kendi benliğinize hizmet ediyorsunuz, siz bedeni aşağılayanlar. diyorum ki size: benliğiniz ölmek istiyor ve yaşama sırt çeviriyor.
Her türlü kötülüğü beklerim senden: bu yüzden istiyorum senden iyiliği.
Sahiden, ne çok gülmüşümdür, keskin pençeleri olmadığı için kendilerini iyi zanneden zayıflara!
Sahiden, ne çok gülmüşümdür, keskin pençeleri olmadığı için kendilerini iyi zanneden zayıflara!
Kendisine emredemeyen,boyun eğmek zorunda kalır.
İnsan kendisini sevmeyi öğrenmelidir.
İnsan kendisine tahammül etmeyi öğrenmeli ve yalpalamamalıdır.
Sahiden, kirli bir ırmaktır insan. Kirli bir ırmağı içine alıp da bozulmadan kalmak için, zaten bir deniz olmak gerekir.
insanı aşacağınız yerde hayvanlığa dönmeyi mi tercih edeceksiniz?
Kolay zanaat değildir uyumak: bunun için gün boyunca uyanık kalmak gerekir.
‘Bu muydu — yaşam?’ diye sormak istiyorum ölüme.
Diyorum ki size: dans eden bir yıldız dogurabilmek için hala kaos olmalı insanın içinde. Diyorum ki size: hala kaos var içinizde
Günahınız değil kanaatkar oluşunuz haykırıyor göklere günah işlerken bile cimri oluşunuz haykırıyor göklere!
İnsanlar arasında olmayı hayvanlar arasında olmaktan daha tehlikeli buluyorum.
İnsan aşılması gereken bir şeydir.
Ve hayat bana sırrını verdi: işte, dedi, Ben her zaman kendini aşması gerekenim.
Hayatınızda, bir zevke evet dediniz mi hiç? Eğer evetse, bütün acılara da evet demiş olursunuz.
Olgunlaşmamış her şey, yaşamak ister.
Ölüm, tanrılar için her zaman sadece bir önyargıdır.
Tanrıya bu cisimde tapmak, ona hiçbir şekilde tapmamaktan daha iyidir.
*Mağaradakilerin, eşeğe tapınmalarından sonra gerçekleşen; Papa’nın, Zerdüşt’e söylediği söz*
Senin masumiyetin, masumiyetin ne olduğunu bilmemendir.
Korku, insanın sahip olduğu en eski ve en temel duygudur. İlk günah, ilk erdem gibi birçok şey, korkuyla açıklanabilir.
Mutsuzluktan delirmektense, mutluluktan delirmek daha iyidir.
Ağır aksak gitmektense, kaba saba dans etmek daha iyidir.
Yani; en kötü şeyin bile, iki iyi yüzü vardır.
Ağır aksak gitmektense, kaba saba dans etmek daha iyidir.
Yani; en kötü şeyin bile, iki iyi yüzü vardır.
Ve büyük bir şey başaramadığınız zaman, bu nedenle beceriksiz mi oluyorsunuz? Peki kendinizde başarısızlığa uğradığınızda, bu nedenle insan beceriksiz mi sayılır?
Kendinize gülmeyi öğrenin, gülünmesi gerektiği gibi.
İnsanın, kendi yolunda yürüyüp yürümediği adımlarından belli olur. İşte, bakın benim gidişime! Amacına yaklaşan kişi ise dans eder.
Yalan söyleyemeyen, gerçeğin ne olduğunu bilmez.
İnsanlar arasında temiz kalmak isteyen pis sularla yıkanmasını da bilmeli.
Yükseklik değil: uçurumdur korkunç olan!
Bakışın aşağıya düştüğü ve elin yukarıya uzandığı uçurum. Başı döner yüreğin orada bu ikili isteminden.
Bakışın aşağıya düştüğü ve elin yukarıya uzandığı uçurum. Başı döner yüreğin orada bu ikili isteminden.
Zordur insanlarla yaşamak, çünkü çok zordur susmak.
İdrak eden insan düşmanlarını sevmekle
kalmamalı, dostlarından da nefret edebilmeli.
kalmamalı, dostlarından da nefret edebilmeli.
Her şey geçip gider, bu yüzden layıktır her şey geçip gitmeye.
Aşkta her zaman delilik, ancak delillikte de her zaman biraz akıl vardır..
Bedeninde bir damla çiğ tanesi olduğu için titreyen bir gül yaprağından ne farkımız var bizim?
korkum, nefretim, iğrenmem, acımam, tüm iyi ve kötüm tek bir ses olmuş bağırıyor içimden.
İçimde sevme isteği var, o aşkın dilini konuşur.
Fakat bir şeyler var içimde, adına cesaret dediğim: o öldürmüştür her mutsuzluğumu şimdiye kadar.
Yeryüzü bataklıklarla ve koyu kederlerle dolu olsa da; hafif ayakları olan yürür balçığın üzerinden bile ve dans eder kaygan buzun üstündeymiş gibi.
Gücünüzü aşan şeyler istemeyin: güçlerini aşan şeyler isteyenlerde kötü bir sahtelik vardır.
Siz yeterince acı çekmiyorsunuz henüz! Çünkü siz kendiniz yüzünden acı çekiyorsunuz, henüz insan yüzünden değil.
Siz, solucandan insanlığa kadar yol aldınız ve içinizde bir çok şey hâlâ solucandır. Bir zamanlar maymundunuz ve şimdi bile insan ,her maymundan fazla maymundur.
Yalnızken bir deniz içindeymiş gibi yaşıyordun ve deniz seni taşıyordu. Şimdi ne yazık ki karaya çıkmak istiyorsun. Ne yazık ki gövdeni yine kendin sürüklemek istiyorsun.
O zaman külünü dağa götürüyordun. Bu gün ateşini vadilere mi taşımak istiyorsun?
Ey büyük yıldız, aydınlatacak bir şeyin kalmasaydı yazgın ne olurdu? On yıl var ki buraya, mağarama çıkıyorsun. Eğer ,ben,kartalım ve yılanım olmasaydık,ışığından ve yolundan bezerdin. Fakat biz her sabah seni bekledik. Işığının fazlasını aldık ve bunun için seni kutsadık.
“Şimdi bulut üstüne bulut yığıldı ruhun üzerine, sonunda şunu vaaz etti çılgınlık; ‘ her şey geçip gider, bu yüzden layıktır her şey geçip gitmeye!’
‘ İşte tam da budur adalet,zamanın yasası, zamanın kendi çocuklarını yemek zorunda olması ‘ ; bunu vaaz etti çılgınlık.”
‘ İşte tam da budur adalet,zamanın yasası, zamanın kendi çocuklarını yemek zorunda olması ‘ ; bunu vaaz etti çılgınlık.”
“İşte budur benim öğretim: bir gün uçmayı öğrenmek isteyenin önce ayağa kalkmayı ve yürümeyi ve koşmayı ve tırmanmayı ve dans etmeyi öğrenmesi gerekir: uçmak uçarak öğrenilmez birdenbire!”
“Bulduğuyla yetinmek, her şeyi tadabilmek: en iyi damak zevki değildir bu! Yemek seçen en inatçı dillere ve midelere saygı duyarım ben, ‘Ben’ ve ‘Evet’ ve ‘Hayır’ demeyi öğrenmişlerdir onlar.
gülüyorlar işte; beni anlamıyorlar, ben bu kulakların dinleyeceği ağız değilim.
İnsan aşılması gereken bir şeydir.
Tamamlanmamış bir şeydir insan benim gözümde. İnsanları sevmek mahvederdi beni.
Yürek, korkuyu bilen fakat onu yenendedir. Uçurumu gören fakat ona gururla bakandadır.
Her şey gider, her şey geri gelir, sonrasızca döner varlık çarkı. Her şey ölür, her şey yine çiçeklenir; sonrasızca sürer varlık yılı.