İçeriğe geç

Böyle Bir Sevmek Kitap Alıntıları – Attila İlhan

Attila İlhan kitaplarından Böyle Bir Sevmek kitap alıntıları sizlerle…

Böyle Bir Sevmek Kitap Alıntıları

o kitap vardı ya verdiğin (roman) yakıp savurmuşlar
aylardan hangi aydır yıllardan hangi yıl
geçmiş bir zaman parçasının içinde miyiz
gülerdin içimize aylar doğardı
görünmez dağların arkasından
halka ulaşacak sanat estetiği harcayarak gerçekleştirilecek bir şey olamaz, çünkü estetik harcanırsa ortada sanat kalmaz.
tavana asılmış sosyalist saçlarından
ah sabah sabah omuzları kan içinde
işkence sonrası genç bir kadın militan
yığınlar uğulduyor hummalı gençliğinde
adı bile çıkmamış dudaklarından
doğru yaşadığının sımsıkı bilincinde
böyle bir kız değildin sen eskiden
sana ne yaptılar sana ne yaptılar
kirpiklerin ıslanıyor durup dururken
meğerse vurulmuşum seni görünce anladım
hani bir gülümsemen vardır sanki İstanbul
gözlerin gözlerimi bulur bulmaz
içimde bütün şehir atlıkarınca gibi
böyle bir kız değildin sen eskiden
sana ne yaptılar sana ne yaptılar
kirpiklerin ıslanıyor durup dururken
Seni görür görmez özgürlüğümden utandım
Zehirli karanfiller büyüttüm
dargınlığımın saksılarında
doğarsın sorgudur başlar
doğmanın hesabı sorulur
dünya bir belâ sofrasıdır
lokmanın hesabı sorulur
idam mahkûmlarıdır aslında ihtiyarlar
ölüme koşullanmış bütün davranışları
yorgun öksürükleri oturup kalkışları
yaşayıp durmaktan gizlice utanırlar
her gece artık gitmek vaktidir sanırlar
geçmiş günlerinden bir destek aranırlar
gittikçe yalnızım galiba ölüyorum
hani bir gülümsemen vardır sanki istanbul
gözlerin gözlerimi bulur bulmaz
içimde bütün şehir atlıkarınca gibi
döner ha döner ışık renk ve pul
insan sonbaharda düşünür nedense ölümünü
ölüsünü sararmış yaprakların örttüğünü
dergilerde unutulmuş bir kavga resmi gibi
içimde bir türkü
tutuklandığım günkü
hem artıyım hem eksiyim
ölmeye başlamış diriyim
yumak yumak çelişkiyim
içim kıvılcım pazarı
böyle bir kız değildin sen eskiden
sana ne yaptılar sana ne yaptılar
kirpiklerin ıslanıyor durup dururken
insan insanı ölümünden tanır
ölmek var mı farkına varmadan öldüğünün
yaşlandıkça insan dünya başkalaşıyor
hayır sanmayın ki beni unuttular
hala arasıra mektupları gelir
gerçek değildiler birer umuttular
eski bir şarkı belki bir şiir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
Ömründe bir kere olsun uçanlar
Bir daha yeryüzüne dönmemeli
Ya güneş yakmalı ya yıldırım
Ya sıcak yağmurlar da erimeli
zehirli karanfiller büyüttüm
dargınlığımın saksılarında
biberli bir kokuları vardı
yazın bir akşam hazırlığına benzer
kayalık bir deniz kenarında

kanlı bir karanlıktı gördüğüm
ben mi çok geniştim dünya mı çok dardı
nasıl yaprak yaprak açılıyordu
vahşi bir bitki gibi içimde keder
ağaçlar sonbahara azarlıyorlardı

İnsan sonbaharda düşünür nedense ölümünü
Ölüsünü sararmış yaprakların örttüğünü
Dergilerde unutulmuş bir kavga resmi gibi
Ne kadar ölüme ilerlese yaşım
İşe bak
O kadar çocukluğuma yakınım
Ben mi çok geniştim dünya mı çok dardı
Nasıl yaprak yaprak açılıyordu
Vahşi bir bitki gibi içimde keder
Ağaçlar sonbahara azalıyorlardı
Hem artıyım hem eksiyim
Ölmeye başlamış diriyim
Yumak yumak çelişkiyim
İçim kıvılcım pazarı
Hayatın kârı zararı
Dağ ardında bir umutmuş
Gizli bir güçtür bilinmez
Ömründe bir kere olsun uçanlar
Bir daha yeryüzüne dönmemeli
Yanlızlık bir samanyoludur genişler düşüncede ..
Yanlızlık bir samanyoludur genişler düşüncede
Yanlızlıklarımda elimden tuttular
uzak fısıltılar içimi ürpertir
sanki gözyüzünde bir buluttular
nereye kayboldular şimdi kimbilir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmekiştir.
Ömrümüz meçhullerden meçhullere akıyor
Saatler bizim değil, kitaplar bizim değil
Bizim değil yaşamak, bizim değil hiçbir şey
Kendi dünyamızda yabancılar gibiyiz
Hani bir gülümsemesi vardır sanki İstanbul
Gözlerin gözlerimi bulur bulmaz
İçimde bütün şehir atlıkarınca gibi
Döner ha döner ışık renk ve pul
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
Azıcık okşasam sanki çocuktular
Bıraksam korkudan gözleri sislenir
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemiştir
Gülerdin içimize aylar doğardı
Görünmez dağların arkasından
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular,
Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir,
Azıcık okşasam sanki çocuktular,
Bıraksam korkudan gözleri sislenir
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular,
Böyle bir sevmek görülmemiştir
kanlı bir karanlıktı gördüğüm
ben mi çok geniştim dünya mı çok dardı
nasıl yaprak yaprak açılıyordu
vahşi bir bitki gibi içimde keder
ağaçlar sonbahara azalıyorlardı

sonbaharın büyük hüznünü saklar
içimde bir su yalnızlığı

ne kadar ölüme ilerlese yaşım
işe bak
o kadar çocukluğuma yakınım

hayatın bir bakıma öncesizliği ve sonrasızlığı
bir bakıma üstüste bilmem kaç sonbahar

insan sonbaharda düşünür nedense ölümünü
ölüsünü sararmış yaprakların örttüğünü
dergilerde unutulmuş bir kavga resmi gibi

Hani bir gülümsemen vardır sanki İstanbul
Gözlerin gözlerimi bulur bulmaz
İçimde bütün şehir atlıkarınca gibi
Döner ha döner ışık renk ve pul
Ellerin de titriyor bir şeyin mi var
Böyle bir kız değildin sen eskiden
Sana ne yaptılar sana ne yaptılar
Kirpiklerin ıslanıyor durup dururken
İçimde ağır ağır bir çınar devriliyor
o gözler ki vahşidir
yangın kızıllıklarıyla korkunç
kanlı bir sevdayı çoğullaştırır
karanlık kirpikleri
gözler değildirler
bir namludan fırlamış
mermi çekirdekleri

o gözler ki
çakmaktaki alev
zehirli hançerlerdeki üç
yakut bir avize gibi yalnızlığımızda durulur
nereye gitsek gelir bizi bulurlar
gelir bizi bulurlar
bulurlar

Ne kadar ölüme ilerlese yaşım
İşe bak
O kadar çocukluğuma yakınım
Ben mi çok geniştim dünya mı çok dardı
Nasıl yaprak yaprak açılıyordu
Vahşi bir bitki gibi içimde keder
Zehirli karanfiller büyüttüm
Dargınlığımın saksılarında
Biberli bir kokuları vardı
Mübarek kadın değil gözyaşı seli
Yaradılışı kahpe ruhu işveli
Sonumuz kuşkusuz cehennem
Kırmızı kırmızı kırmızı
Tutkuyla ıslandılar
Kim varsa kadın erkek
Yıldırım düştü yandılar
Gürültüyle sevişerek
Çoğalıyoruz sandılar
Yalnızlığa eksilerek
Dünya bir belâ sofrasıdır
Lokmanın hesabı sorulur
Kuşları boşlukta bir hiç sayanlar
Hiçten fazla mıdırlar çok şüpheli
Sığınak gibi derin ağaçlar gibi yalnız
Bir pencere açılsa unutulmuş şarkılar
Çocuk bahçelerinden nasıl yankılanırlar
Kalkan her vapurda giden bir yolcu var
İdam mahkûmlarıdır aslında ihtiyarlar
Ölüme koşullanmış bütün davranışları
Yorgun öksürükleri oturup kalkışları
Yaşayıp durmaktan gizlice utanırlar
Her gece artık gitmek vaktidir sanırlar
Geçmiş günlerinden bir destek aranırlar
Yaşlandıkça insan dünya başkalaşıyor
Kilitli defterlerde kurutulmuş menekşeler
Yalnızlığımı belki bir aşk tamamlar
Bilmek zor hangi filmin neresindeyim
Ne yapsam içimde o eski sinemalar
Böyle bir sevmek görülmemiştir
Hayır sanmayın ki beni unuttular
Hâlâ ara sıra mektupları gelir
Gerçek değildiler birer umuttular
Eski bir şarkı belki bir şiir
Biraz daha sokulsana galiba ölüyorum
İçimde ağır ağır bir çınar devriliyor
Yoksulum mutluluğum seninle yaşamaktı
Karanlık bir tren sonra ansızın kalktı
Tuhaf şey dünyaya nasıl yabancılaştım
Oysa sevişmek güzel
Gittikçe yalnızım galiba ölüyorum
Birden nasıl düştüm farkına varamadım
Ayaklarımdan tutup sanki yere çektiler
Meğerse vurulmuşum seni görünce anladım
İstediğim yoksullara avuç avuç özgürlük
Ömründe bir kere olsun uçanlar
bir daha yeryüzüne dönmemeli..
Karıncayı incitmem hayata saygım büyük
Kötü kötü bakıyorlar
Hepsi bana bakıyorlar hayli uzak çekimser
Bilmem ki nerem tuhaf ne yanım ilginç
Besbelli gözlerinde hergelenin biriyim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir