Mehmet Rauf kitaplarından Böğürtlen kitap alıntıları sizlerle…
Böğürtlen Kitap Alıntıları
“ Kimse kimseyi anlamıyor, bilmiyor.. herkes, her şey ve herkes hakkında, kendi düşüncelerine, bilgilerine göre anlam veriyor.”
Asıl sevgi kayıt ve şart tanımaz.
Asıl sevgi kayıt ve şart tanımaz.
Kimse kimseyi anlamıyor, bilmiyor.. Herkes, her şey ve herkes hakkında, kendi düşüncelerine, bilgilerine göre anlam veriyor.
Parasız insanlar Parasız insan, insan sayılmıyor. Oysa, parayı kazanmak için insanlıktan ne kadar vermek gerek, değil mi? Bütün namus, soyluluk, onur, hep paraya veriliyor.
Nasıl gayriihtiyari nefes alıp veriyorsam, aynı şekilde gayriihtiyari düşünüyorum.
Yani ömrüm boş bir bekleyiş içinde, havaî arzular peşinde geçip gidiyor.
Asıl sevgi kayıt ve şart tanımaz.
İnsan oldum, insan olmaya çalıştım da ne fayda gördüm?
Ama ne yazık ki, ben insan sadakati istemiyorum. İnsanlardan hiç hoşlanmıyorum. Ayıp değil ya!
Kimse kimseyi anlamıyor, bilmiyor.
Yaşamda o denli kötülük gördüm ki kimden olursa olsun, iyilik beklemiyorum.
Parasız insan, insan sayılmıyor. Oysa parayı kazanmak için insanlıktan ne kadar vermek gerek, değil mi?
Dünyada paranın yol açtığı yıkımları, acıklı olayları düşünün. Yaşamın en zararlı en öldürücü ve en zehirli mikrobu değil mi?
Erkekler, kadınları her zaman ne için aldatırlarsa, siz de beni onun için aldatırsınız. Bunu düşünecek kadar aklım yok mu?
İnsanın içtenliğine inanmıyorum!
Hiç ummadığınız bir an, hiç ummadığınız bir yöne esen bir alev gibi sizi yakar, tutuşturur. Aşk zaman, yer, koşul ve kişi kaydından bağımsız bir serseridir.
İnsan ters, asık yüzlü olmalı ki, değeri bilinsin.
Kimse kimseyi anlamıyor, bilmiyor Herkes, her şey ve herkes hakkında, kendi düşüncelerine, bilgilerine göre anlam veriyor. Ve siz ne yaparsanız yapın, boşuna. Böyle bir kez hükmü giydiniz mi, tıpkı adli mahkûmlar gibi bunu uzun uzun çekmek, ödemek zorun da kalırsınız. Örneğin, benim hakkımda hiç kimsede damla kadar doğru bir düşünce olmadığına inanıyorum. Ne yapsalar, beni anlayamazlar ki. Bir kez, onların hiçbirine benzemiyorum. Bütün dünya, paraya tapıyor; gösterişe vurgun. Oysa ben, paradan nefret ederim. Gösterişi hiç sevmem. Dünyada paranın yol açtığı yıkımları, acıklı olayları düşünün. Yaşamın en zararlı, en öldürücü ve en zehirli mikrobu değil mi?
Yaşamda Yaşamda o denli kötülük gördüm ki, kimden olursa olsun, iyilik beklemiyorum ..
Asıl sevgi kayıt ve koşul tanımaz, beyefendi dedi. Hiç ummadığınız bir an, hiç ummadığınız bir yöne esen bir alev gibi sizi yakar, tutuşturur. Aşk zaman, yer, koşul ve kişi kaydından bağımsız bir serseridir.
Bu soluduğum havada onun ciğerlerinden geçerek ilâhileşmiş nefis damlalar var. Başka ne gerek?
insanın içtenliğine inanmıyorum.
İnsan oldum, insan olmaya çalıştım da ne fayda gördüm?
Kimse kimseyi anlamıyor, bilmiyor dedi.
Onu ne kadar çok tanısam, o kadar az anlıyorum..
Aşk zaman, yer, şart ve kişi kaydından bağımsız bir serseridir.
İnsanın içtenliğine inanmıyorum.
Yaşamda o denli kötülük gördüm ki, kimden olursa olsun, iyilik beklemiyorum.
Kimse kimseyi anlamıyor, bilmiyor.
Parasız mahluklar insan sayılmıyor. Halbuki parayı kazanmak için insanlıktan ne kadar feda etmek lazım, değil mi? Bütün namus, soyluluk, şeref, hep paraya feda ediliyor. Kadınlar namuslarını, erkekler şereflerini hep para için çamura atıyorlar. Bir kadın, para için vücudunu değil, tek bir bakışını bile vermemeli.
Ah! İnsanlık, maymunluk ve sırtlanlık demek değil mi?
Asıl sevgi kayıt ve şart tanımaz, beyefendi! dedi. Hiç ummadığınız bir zaman, hiç ummadığınız taraftan esen bir alev gibi sizi yakar, tutuşturur. Aşk zamandan, mekândan, şartlardan ve kişiden bağımsız bir serseridir.
Her insan ne büyük, ne meçhul, ne karanlık bir orman!
Burada bir insan değil ,bir hayal gibiyim
Yaşamda o denli kötülük gördüm ki, kimden olursa olsun, iyilik beklemiyorum.
Oysa,soğukkanlı düşünmek,söylenmiş sözleri uzun uzun tartmak,biçmek ve bunların gerçek anlamlarını göz önünde tutup ona göre bir davranış biçimi seçmek,elbette daha akla uygun olurdu.
İnsanın içtenliğine inanmıyorum.
Herkes, her şey ve herkes hakkında, kendi düşüncelerine, bilgilerine göre anlam veriyor. Ve siz ne yaparsanız yapın, boşuna.
Kimse kimseyi anlamıyor, bilmiyor.
Asıl sevgi kayıt ve koşul tanımaz. Hiç ummadığınız bir an , hiç ummadığınız bir yöne esen bir alev gibi sizi yakar, tutuşturur. Aşk, zaman,yer, koşul ve kişi kaydından bağımsız bir serseridir
insan oldum, insan olmaya çalıştım da ne fayda gördüm ?
Ama ne yazık ki, ben insan bağlılığı istemiyorum.
Son dakikada bana yakınlık gösteren bir tebessümle aydınlanan yüzü, tekrar birdenbire karardı.
Asıl sevgi kayıt ve koşul tanımaz.
Hiç ummadığınız bir an , hiç ummadığınız bir yöne esen bir alev gibi sizi yakar, tutuşturur.
Aşk, zaman,yer, koşul ve kişi kaydından bağımsız bir serseridir
Hiç ummadığınız bir an , hiç ummadığınız bir yöne esen bir alev gibi sizi yakar, tutuşturur.
Aşk, zaman,yer, koşul ve kişi kaydından bağımsız bir serseridir
Evet, saadetler ve bitmez tükenmez saadetler
Evet, mutluluk . Bitmez tükenmez mutluluk
Yaşamda öyle nefis ve tanrısal olgular var ki hayran ve minnettar kalmamak olanaksız.
Acaba ne düşünüyor? Acaba niçin öyle mahzun gidiyor?
Her insan ne büyük, ne meçhul ve ne karanlık bir orman!
Ve her teferruat, o ateşi zehirlerle dağlıyor.
Ve buna aşk diyorlar ve bunu da kadın yapıyor, bir bakışı, bir tebessümü, bir sözüyle yapıyor.
Ah, bu aşk insanı, hatta en zeki, en şeytani olanları bile nasıl aptal, nasıl kör ediyor!
Acaba bu sertlik asıl kişiliği mi, yoksa olayların gidişiyle ortaya çıkan, sonradan olma bir kişilik mi?
Evet, hiç şüphesiz, her kadın gibi bir şey. Başkalarından hiçbir farkı yok. Muhtemelen pek basit, pek sade görünen bir vücut. Fakat bu her kadının vücuduna benzeyen vücut, benim için o kadar harika, o kadar, o kadar ki, bütün dünyayı tek bakışı için yerle bir etmeye hazırım.
Bir kadın, para için değil, hiçbir şey için sevmediği erkeğe tek bir bakışını bile teslim etmemelidir.
Hayatta, dedi. Hayatta o kadar kötülük gördüm ki, kimden olursa olsun, iyilik beklemiyorum Pertev Bey. Beni mazur görün.
Bazen akşama kadar hiç görülmezdi. Odasında, kitap okuduğunu söylerdi. Onu bahçede görmek, pek nadir saadetti.
Onu ne kadar çok tanısam, o kadar az anlıyorum. Ve o kadar garip, bilmece gibi bir genç kız buluyorum.
Yani ömrüm, boş bir bekleyiş içinde, havai arzular peşinde geçip gidiyor.
Bir aralık, yine birlikteyken, Kimse kimseyi anlamıyor, bilmiyor. dedi. Herkes, her şey ve herkes hakkında, kendi düşüncelerine, bilgilerine göre anlam veriyor. Ve siz ne yaparsanız yapın, boşuna.
Ne yapsalar beni anlayamazlar ki. Bir kere, onların hiçbirine benzemiyorum. Buna eminim. Etrafımdaki bütün insanlara bakıyorum, hiçbirine benzemiyorum. Bütün dünya, mesela, paraya tapıyor; gösterişe meftun. Hâlbuki ben, paradan nefret ederim. Gösterişi hiç sevmem. Dünyada paranın sebep olduğu felaketleri, acıklı faciaları düşünün. Hayatın en zararlı, en öldürücü ve en zehirli mikrobu değil mi?
O, güzelliği ve kabalığıyla da böğürtlendi, çekiciliği ve lezzetiyle de
Ama, ah, neden böyle, bu kadar hissiz, bu kadar yaklaşılmazdı?
Ama, ah, neden böyle, bu kadar hissiz, bu kadar yaklaşılmazdı?
İnsan samimiyetine inanmıyorum,
Bu nefis genç kız, acaba isteği gibi mutlu olsa, nasıl daha derin bir parıltıyla, nasıl daha geniş bir çekicilikle parlamazdı?
Nihat kürekte, Ne oldu yine beyefendi, pek bulutlusunuz? diye sordu.
Ben Müjgan’ın yalnız ruhunu anlamak, varlığına girmekten başka bir şey istemediğim halde, acaba o, benim alakamın daha tutkulu bir yönü mü var sanıyordu?
Asıl sevgi kayıt ve şart tanımaz, beyefendi! dedi, Hiç ummadığınız bir zaman, hiç ummadığınız taraftan esen bir alev gibi sizi yakar, tutuşturur. Aşk zamandan, mekandan, şartlardan ve kişiden bağımsız bir serseridir.
Son dakikada bana yakınlık gösteren bir tebessümle aydınlanan yüzü, tekrar birdenbire karardı.
Müjgan’ın yüzü, hala kırgınlık bulutuyla örtülü görünüyordu.
Ruhum, azgın fırtınalarla altüst haldeydi. Ah, ne anlaşılmaz, ne gizemli bir genç kızdı, ya Rabbim!
Evet, saadetler ve bitmez tükenmez saadetler
Ah, hayat! Ne şahane bir tecelli!
O zaman, bugünkü aşkların niçin bu kadar kolay, kadınların neden böyle çabuk olduğunu, ancak o zaman anladım.
Evet, aşk yok! Bunlar, bu yapılanlar, oynatılanlar gerçek, hür, kalpten gelen bir aşk değil, yalnız bir şehvet oyunu. Yalniz kadının erkeğe, erkeğin kadına karşı beslediği hayvani bir eğilimin tezahürü. Ve gerçek aşklardaki heyecanlar, çırpinmalar olmadığı içindir ki, ilk hareketler hemen böyle zafere yöneltiyor.