İçeriğe geç

Biz Bize Kitap Alıntıları – Taha Kılınç

Taha Kılınç kitaplarından Biz Bize kitap alıntıları sizlerle…

Biz Bize Kitap Alıntıları

&“&”

İslam, bir düşünce veya teori değil hayatın tam ortasına ve içine denk gelen bir pratiktir, eylemdir, hayatın tâ kendisidir.
İslam, müzakere edilmek ve polemik malzemesi olarak kullanılmak için değil, tatbik edilmek ve hayata uygulamak için gönderilmiş bir dindir.
Önce kendimizden başlamak aynı zamanda Allah’a karşı da sorumluluğumuzdur.
Maalesef çoğumuz, sosyal medyadan takip ettiğimiz birkaç kişi veya sayfadan hareketle, boyumuzdan büyük laflar edebiliyoruz. Sıcak gündemi iyi takip ettiğini düşündüğümüz kişilerin yorumlarını tekrarlamanın, İslam dünyasını tanımak zannedildiği çok ilginç bir zamandayız.
İnsan hayaller sayesinde sıkıntılarını unutur, hayaller sayesinde umudunu korur, hayallerinin yardımıyla hayata tutunacak gücü kendisinde bulur. Bu anlamda hayal, insan hayata bağlayan şeylerden biridir.
Namaza tam anlamıyla alıştığımızda, artık günün her anını yönetmeye başlarız. Böylece vaktin kölesi değil, efendisi durumuna geliriz.
Yıllara yayarak, ders çalışır gibi notlar tutarak ve sürekli tefekkür ederek, sağlam ve sıkı bir İslam tarihi okuması yapmamız gerekiyor.
Kitaplar her şeyi yazmaz. Kitabı kapatıp sokağa indiğimizde, orada bambaşka ve yepyeni sürprizlerle karşılaşırız. Akıp giden ve sürekli değişen hayatın kendisi oradadır. Kitaplardan yeterli altyapıyı ve teorik malumatı elde ettikten sonra seyahatlere çıkarak zihnimizdeki eksikleri tamamlarız, yanlışları düzeltiriz, doğruları pekiştiririz.
Sevgili Peygamberimiz, bakıma muhtaç anne babası bulunan Müslümanların, cihada gitmesine bile izin vermemiştir. Bugün, yaptığımız hangi iş Allah yolunda cihat etmek kadar kutsal ki anne babamızı yüz üstü bırakabiliyoruz?
İnsanoğlu, vazifelerini zamanla kayıtlamadan zor harekete geçen bir varlık. Bu nedenle, önümüze bir son tarih yerleştirirsek yola düşmemizde kolaylaşacaktır.
Tevazumuzu, etrafımızdaki insanlara karşı şefkat ve merhametimizi, iyi niyetimizi ve ahlaki erdemlerimizi arttırmayan bilgi bize sadece yük olacaktır.
İdeal bir Müslüman ailede, anne baba kendi çocuklarının sadece ebeveyni değil aynı zamanda öğretmenidir de.
Allah katında takvadan daha büyük bir üstünlük yoktur.
Hayatta en kolay şey, kötülüğe kötülükle karşılık vermektir.
Müminler birbirlerini, sevmekte birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücut gibidirler.
Bir insan, etrafına faydalı ve hayat vermek istiyorsa önce kendisi fayda ve hayat dolu olmalıdır.
Nereye ve nasıl bakacağımızı bilmek çok önemli.
(Gönül gözü ile bakmak)
Ümmet biz Müslümanları bir araya getiren, kapsayan, kucaklayan, barındıran çatıdır.
İnsan kendisini iyi tanır ve keşfederse hayatta kalıcı ve sağlam işler yapmak için de o kadar hızlı yol alır.
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Kendimizi ve içinde doğduğumuz çevreyi keşfetmek için yapabileceğimiz şeylerden birincisi, sakince ve derince düşünmektir.
Rabbim bizlere niyette ihlas, ilimde derinlik ve kullukta istikamet nasip etsin.
Yaşananlar hayatımızdaki tecrübelerdir ve hayattaki bazı şeyleri öğrenmenin yollarından biri de tecrübe etmektir.
Her uzun yol, bir ilk adımla başlar. Her problemin çözümü, çoğu kez minik bir dokunuştur.
“İmamlık” diye özel bir meslek yoktu, çünkü herkes namaz kıldırabilecek şekilde eğitimliydi.
Bireysellikte etrafındaki şeylerle ilgilenmeme, kendi kabuğuna çekilme, yanlışlara müdahale etmeme ve çevreyle ilgili sorumlulukları ihmal vardır. Bu nedenle bugün sürekli teşvik edilen bireysellik, aslında bir yönüyle bencillik ve sorumsuzluktur.
Gerçekten de teknolojinin faydasını ve sağladığı kolaylığın yanında, bizleri en yakınlarımızla sağlıklı iletişim kurmaktan da alı koymaya başlamış görünüyor.
Yaşanmış olan her tecrübe hayatta bize yol gösterir.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Sadece okuyan ve hareket etmeyen biri, hayata yalnızca teorik çerçeveden bakar. Sadece seyahat eden ve hiç okumayan biri ise sağlıklı düşünmesi için mutlaka gerekli olan teorik zeminden mahrum kalır. O halde, okumak ve seyahat etmek birbirini tamamlayan eylemlerdir. Biri olmadan diğeri anlamsızdır, faydasızdır.
Sevgili peygamberimiz (s.a.v.) bakıma muhtaç anne babası bulunan Müslümanların cihada gitmesine bile izin vermemiştir. Bugün yaptığımız hangi iş Allah yolunda Cihad etmek kadar kutsal ki anne babamızı yüz üstü bırakabiliyoruz.
Önce kendimizden başlamak aynı zamanda Allah’a karşı da sorumluluğumuzdur.
Müslümanın salih bir niyetle yaptığı her salih amel, onun için ibadet hükmündedir."
Eğer ezberlerimizden ve ayak bağlarımızdan kurtulmazsak sıradanlıktan ve sığlıktan da kurtulmamız mümkün olmayacak."
İnsanların çoğunun gerektiği biçimde kıymetini bilmediği iki nimet vardır: Sağlık ve boş vakit." (Buhârî, Rikak, 1)
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Sevgili Peygamberimiz,
müezzini Bilâl’den kamet getirmesini isteyeceğinde, ona Haydi, kalk kamet getir." demezdi. Ne derdi biliyor musunuz? "Bizi rahatlat ey Bilâl!"
Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun…" (Tahrim, 66/6)
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Hayal kurmak iyidir ama…"
İnsan, hep &‘başka güzel zamanlar’ın hasretini çeker…"
Allah, beni yaratırken, benden ne beklemiş ve bekliyor olabilir?"
Bireysellikte etrafındaki şeylerle ilgilenmeme, kendi kabuğuna çekilme, yanlışlara müdahale etmeme ve çevre ile ilgili sorumlulukları ihmal vardır. Bu nedenle bugün sürekli teşvik edilen bireysellik, aslında bir yönüyle bencillik ve sorumsuzluktur.
Bir insan, etrafına faydalı olmak ve hayat vermek istiyorsa önce kendisi fayda ve hayat dolu olmalıdır. Kendisi sağlam, dürüst, derinlikli, bilgili ve ahlaklı olmayan bir insanın, çevresine fayda sağlaması da imkansızdır.
Rabb’imizin Kuran-ı Kerim’de zikredilen isimlerinden biri de Vedûd’dur. Hûd suresinin 90. ayetinde ve Burûc suresinin 14. ayetinde geçen “Vedûd”ın manası dikkat çekicidir: “Çok seven ve çok sevilen. Hem kullarını çok seven hem de kurulları tarafından çok sevilen. Kullarına olan sevgi ve şefkatinden dolayı onlara ihsanını bol bol veren kulların da kendisine severek ve bol bol ibadet ve şükür ettiği…” Tek bir kelimede böylesine derin bir anlamı yüklü oluşu, Kur’an’ın sayısız mucizeden yanlızca bir tanesidir.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Her zamanın ve mekanın kendine göre imtihanı ve gereklilikleri var. Allah’ın kullarından bekledikleri de bunlardan bağımsız değil.
Allah, kullarını birbirinden farklı ve bambaşka özellikte yaratırken aslında hepsinden teker teker özel olarak bir şeyler de bekler.
Bir insan, etrafına faydalı olmak ve hayat vermek istiyorsa önce kendisi fayda ve hayat dolu olmalıdır.
“İnsanoğlu, vazifelerini zamanla kayıtlamadan zor harekete geçen bir varlık.”
Insan hep başka güzel zamanların hasretini çeker. Biz de Sevgili Peygamberimizin yaşadığı zamanların hasretindeyiz.
Yarım saat, hiç bölmeden ve durmadan kendisi hakkında düşünebilen bir insan bu tefekkürün sonucunda, yola çıkmaya yetecek enerji ve heyecanı biriktirmiş olacaktır.
Yarım saat hiç bölmeden ve durmadan kendisi hakkında düşünebilen bir insan, bu tefekkürün sonucunda yola çıkmaya yetecek enerjiyi ve heyecanı biriktirmiş olacaktır.
Biz insanız. Mükemmel ve eksiksiz olamayız. Yapmayı düşündüğümüz işler de hatasız ve yanlışsız olmaz. İnsanın fazileti hiç hata yapmaması değil, yaptığı hatadan ders alması ve hızlıca doğruya yönelmesidir.
Müslüman, sıradan ve vasat işlere talip olmaz. Bir müslümanın hedefi, çalıştığı alanda parmakla gösterilecek ve örnek alınacak konuma gelmektir. En azından bunun için gayret göstermektir.
İslam, müzakere edilmek ve polemik malzemesi olarak kullanılmak için değil, tatbik edilmek ve hayata uygulanmak için gönderilmiş bir dindir.
Sevgili Peygamberimiz, bakıma muhtaç anne babası bulunan müslümanların, cihada gitmesine bile izin vermemiştir.
Bugün, yaptığımız hangi iş Allah yolunda cihad etmek kadar kutsal ki anne babamızı yüz üstü bırakabiliyoruz?
Hayatta en kolay şey, kötülüğe kötülükle karşılık vermektir.
Bir insan, etrafına faydalı olmak ve hayat vermek istiyorsa önce kendisi fayda ve hayat dolu olmalıdır.
Kendisi sağlam, dürüst, derinlikli, bilgili ve ahlaklı olmayan bir insanın, çevresine fayda sağlaması da imkansızdır.
Göz, hem beyinle hem de kalple iletişim halindedir. İnsanın baktıkları ve gördükleri, onun beynini ve kalbini direkt şekilde etkiler.
Allah beni yaratırken, benden ne beklemiş ve bekliyor olabilir?
Kendimizi ve içinde doğduğumuz çevreyi keşfetmek için yapabileceğimiz şeylerden birincisi, sakince ve derince düşünmektir..
Ciddi bir tefekkür için yarım saatlik sessizlik yetecektir.
1-Kimliğimiz
Bizi içinde bulunduğunuz şekilde, şartlarda ve halde Allah yarattığına, bütün bu durumları bizzat O tespit ve takdir ettiğine göre, bizden beklediklerinin de yaşadığımız dönemle ve şartlarla yakından ilişkisi var.
2-Ufkumuz
Bir insan, etrafına faydalı olmak ve hayat vermek istiyorsa önce kendisi fayda ve hayat dolu olmalıdır. Kendisi sağlam, dürüst, derinlikli, bilgili ve ahlaklı olmayan bir insanın, çevresine fayda sağlaması da imkânsızdır. Onun yaptığı hatırlatmalar sözde kalacak, tesir meydana getirmeyecektir.
3-Vazifelerimiz
*İslamı derinlemesine kavramak *İbadetlerla arınmak *İslam coğrafyalarını ayrıntılarıyla tanımak *Tarih okumak *Seyehat etmek *Dil öğrenmek *Seçtiğimiz meslekte en iyi olmaya çalışmak
İslam bir düşünce veya teori değil hayatın tam ortasına ve içine denk gelen bir pratiktir, eylemdir, hayatın ta kendisidir.
Okumak ve seyahat etmek, bir kuşun iki kanadını temsil eder. Kuşlar hiç tek kanatla uçabilir mi? Elbette uçamaz.
“İmkanım yok” ifadesi, çoğu defa üşengeçlik ve ürkekliğimizin perdesidir.
Önce Müslüman sonra diğer şeyler…
İnsan namaz kılarken ne okuduğuna dikkat etse Fatiha’dan başlayarak sure ve duaların anlamlarına da çalışsa artık namaz onun için “sıkıcı bir mecburiyet” olmaktan tamamen çıkar. Allah’la konuşmaya, O’na kendini arz etmeye ve O’nunla muhasebeye dönüşür.
Müslüman şahsiyetli bir bireydir, kendi ayakları üzerinde durur, yapayalnız kalsa bile yolunu şaşırmaz; ama kesinlikle bencillik anlamındaki bireyselcilik peşinde koşmaz.
Sevgili Peygamberimiz, bakıma muhtaç anne babası bulunan Müslümanların, cihada gitmesine bile izin vermemiştir. Bugün, yaptığımız hangi iş Allah yolunda cihat etmek kadar kutsal ki anne babamızı yüz üstü bırakabiliyoruz?
Yabancı dil öğrenmek, sünnettir.
İbadet, kalbimizin ve bedenimizin huzuruna yardımcı olan en büyük ilaçtır.
Taha Kılınç
Her problemin çözümü, çoğu kez minik bir dokunuştur.
Her uzun yol, bir ilk adımla başlar.
Önce Müslüman sonra diğer şeyler…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir