İçeriğe geç

Bir Kadının Yirmi Dört Saati Kitap Alıntıları – Stefan Zweig

Stefan Zweig kitaplarından Bir Kadının Yirmi Dört Saati kitap alıntıları sizlerle…

Bir Kadının Yirmi Dört Saati Kitap Alıntıları

Stefan Zweig kitaplarından Bir Kadının Yirmi Dört Saati kitap alıntıları sizlerle

Bir Kadının Yirmi Dört Saati Kitap Alıntıları

Yaşlanmak, geçmişten artık korku duymuyor olmaktan başka bir şey değil zaten.
Bir insan için bütün yaşamınızı bir kenara itiyorsunuz, o ise kayıtsızca elinin tersiyle kovduğu bir sinekten daha fazla değer vermiyor size.
Bir kadının duyguları, söze dökmeden ve bilincinde olmadan da her şeyi bilir.
Değerli olan her zaman için gerçeğin yarısı değil, tamamıdır.
hiçbir şey, yeryüzünde hiçbir şey çaresizliği, kendinden ümidi kesmişliği, daha hayattayken ölmüş olmayı bu hareketsizlik, şakır şakar yağan yağmurun altında bu durgun ve duygusuz duruş, ayağa kalkamayacak kadar, korunacak bir dam altı bulmak için birkaç adım atamayacak kadar yorgun olmak, kendi varlığına karşı bu olağandışı ilgisizlik kadar sarsıcı bir şekilde ifade edemezdi.
Kim bilir, belki de insanın bunları anlaması için ağrıyan bir kalbe gereksinimi vardır.
bana bir adım yaklaşsaydı o saniye kendimi ona verirdim. Fakat size söyledim ya bu tuhaf, durgun insan beni ve içimdeki kadını görmedi
( )
– Şahsen ben insanları yargılamak yerine, onları anlamaya çalışmaktan zevk alıyorum.
( )
Bütün yalnızlar gibi özgür ve bütün özgürler gibi yalnızız.
Yaşlanmak, geçmişten artık korku duymuyor olmaktan başka bir şey değil zaten.
Şahsen ben insanları yargılamak yerine, onları anlamaya çalışmaktan zevk alıyorum.
Duyguların böylesine ihtişamlı dışavurumundan sonra her sözcük önemsiz kalıyordu.
Bunu benim aleyhime kullanacak kimse kalmamıştı artık, belleğimden başka.
Minnetarlık, insanlarda bu duyguyu hissetmek artık çok nadirdir.
Kim bilir, belki de insanın bunları anlaması için ağrıyan bir kalbe gereksinimi vardır
Ayaklarının altındaki uçurumu hisseden biri gibi sarılmıştı bana.
Minnettarlık,insanlarda bu duyguyu hissetmek artık çok nadir ve özellikle en çok minnet duyanlar bunu pek ifade edemezler
Değerli olan her zaman için gerçeğin yarısı değil, tamamıdır.
..Değerli olan her zaman için gerçeğin yarısı değil, tamamıdır.
Ve o an şu geçti aklımdan: Bir kez her şeyi anlatarak ruhumdan atabilirdim ve belki de böylece o ağır yükten ve o bitmek tükenmeyen eskiye takılıp kalmaktan kurtulurdum; belki de yarın kaderim ve karşılaştığım o yere gidebilir, aynı salona girebilirim hem de ondan ve kendimden nefret etmeden. İşte o gün ruhumu tıkayan taş koparak yuvarlandı ve bütün ağırlığıyla tüm geçmişin üzerine çöktü ve yeniden dirilmesini engelledi. Bütün bunları size anlatmak bana iyi geldi. Şimdi kendimi daha hafiflemiş ve neredeyse mutlu hissediyorum. Bunun için size teşekkür ederim.
Zaten yaşlanmak da insanın geçmişinden artık korkmamasından başka bir şey değildir.
Fakat az önce de dediğim gibi, acıların tamamı korkaktır, yaşamaya dair güçlü istek karşısında geri adım atarlar çünkü bedenimizi çepeçevre saran yaşama isteği, ruhumuzdaki ölüm tutkusundan çok daha güçlüdür.
Yarım gerçek faydasızdır, sadece gerçeğin tamamı anlatmaya değerdir.

size hayatımın sadece bir günlük dilimini anlatacağım zaten geri kalanı bana değersiz görünüyor..

Yarım yamalak bir gerçeğin hiçbir değeri yoktur
Zaman her şeyin ilacıdır ve yaş, tüm duygularımızın değerini düşürme gücüne sahiptir. Ölümün yaklaştığını hissedersiniz, gölgesi yolunuza düşer ve her şey daha az renkli görünür.
Bir insan için bütün yaşamınızı bir kenara itiyorsunuz, o ise elinin tersiyle kayıtsızca kovduğu bir sinekten daha fazla değer vermiyor size.
“Tüm acılar korkaktır, kendisinden daha güçlü olan yaşama isteği karşısında geri çekilir, çünkü bedenimizin her hücresinde yerleşmiş olan yaşama isteği, ruhumuzdaki ölüm tutkusundan çok daha güçlüdür.”
Çünkü size anlatmak istediğim her şey, altmış yedi yıllık hayatımın sadece yirmi dört saatlik bir zaman dilimini kapsıyor; aklımı oynatmak pahasına, kendime defalarda telkinde bulundum, insan bir kez olsun, bir an olsun aptalca davransa ne olur sanki diye. Ama fazlasıyla belirsiz bir sözcük olan vicdan denen şeyden kaçamıyorsunuz.
Ben insanları yargılamak yerine, onları anlamaya çalışmaktan zevk alıyorum
Bütün acılar korkaktır.
Ben ona teslim olmaya öyle hazırdım, onun aşkıyla öyle yanıp tutuşuyordum ki bunu ilk olarak kendimle baş başa kaldığımda anladım
“Belli bir amacı olmayan her şey bir yanılgıdan ibarettir.”
Yeniden başlamak için çok yorgunum, çok usandım.
Hatıra denilen, kendimizi kandırdığımız anlar da olmasa ne yapacaktı bu insanlık
O elleri milyonlarca elin arasından tanırdım
Uyumakta olan bebegini seyreden mutlu bir anne gibi ona baktim.
Gerçeği kavrayabilmek için belki yüreğin yanması gerekiyordur.
Belli bir amacı olmayan her şey bir yanılgıdan ibarettir.
Her şeyi öyle doğal, öyle büyük bir heyecanla anlatıyordu ki yaptıkları bir rezaletten çok geçirdiği bir nöbetin, bir hastalığın hikâyesi gibiydi.
Yalnızlık korkunç bir işkenceydi.
İnsan ciğerlerinde ve yüreğinde gökyüzünün ağırlığını hissediyordu.
Yarım gerçeğin hiçbir kıymeti yoktur, sadece tam gerçek önemlidir.
Belli bir hedefi olmayan her hayat bir hatadır.
Şahsen ben insanları yargılamak yerine, onları anlamaya çalışmaktan zevk alıyorum.
“Yarın her şeyi daha farklı düşüneceksiniz. Gündüz her şey daha farklı görünür insana.”
“Fakat hiçbir şey, yeryüzündeki hiçbir şey bir insanın çaresizliğini, kendisinden böyle tamamen vazgeçtiğini, canlı bir ölü haline geldiğini bu hareketsizlik kadar sarsıcı bir şekilde ifade edemez.”
Şahsen ben insanları yargılamak yerine, onları anlamaya çalışmaktan zevk alıyorum.
“İnsanları yargılamaktan değil, anlamaya çalışmaktan zevk alıyorum.”
Şahsen insanları mahkum etmektense, anlamak beni daha mutlu kılar
Yalnızlık korkunç bir işkenceydi.
Şahsen ben insanları yargılamak yerine, onları anlamaya çalışmaktan zevk alıyorum
O elleri milyonlarca elin arasından tanırdım.
İnsan ciğerlerinde ve yüreğinde gökyüzünün ağırlığını hissediyordu.
Şahsen ben insanları yargılamak yerine, onları anlamaya çalışmaktan zevk alıyorum.
Değerli olan her zaman için gerçeğin yarısı değil, tamamıdır.
Bütün acılar korkaktır.
Yarım bir gerçeğin hiçbir değeri yoktur, her zaman tam olmalıdır.
Silah, fiziksel açıdan güçsüz olanların kendilerini güvende hissetmelerini sağlar .
Belli bir amacı olmayan her şey bir yanılgıdan ibarettir.
Macera yaşamamış biri için başkalarının acı veren huzursuzluğu, tiyatro oyunu ya da müzik gibi heyecan veren bir deneyimdir.
Acıların tamamı korkaktır, yaşamaya dair güçlü istek karşısında geri adım atarlar çünkü bedenimizi çepeçevre saran yaşama isteği ,ruhumuzdaki ölüm tutkusundan çok daha güçlüdür.
Ama bir kadının hisleri, kelimeler ve bilinç olmadan da herşeyin farkındadır.
O elleri milyonlarca elin arasından tanırdım.
Bütün özgürler gibi yalniz ve bütün yalnizlar gibi özgürüz..
Yarım gerçeğin hiçbir kıymeti yoktur, sadece tam gerçek önemlidir.
Şahsen insanları mahkûm etmektense, anlamak beni daha mutlu kılar.
O günden beri daha da sakinleştim. Zaten yaşlanmak da insanın geçmişinden artık korkmamasından başka bir şey değildir.
Büyük büyük laflarla ruh, mana, duygu dediğimiz, acı ve ıstırap dediğimiz şeylerin gerçekte ne kadar da güçsüz, zavallı, acı veren şeyler olduğunu korkuyla şu an dahi hissediyorum.
Sadece tutku yoksunu insanlar, buna benzer nadir anlarında belki de böyle çığ gibi, kasırga gibi aniden ortaya çıkan tutku patlaması yaşarlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir