İçeriğe geç

Bir Damla Yaş ve Bir Gülümseyiş Kitap Alıntıları – Halil Cibran

Halil Cibran kitaplarından Bir Damla Yaş ve Bir Gülümseyiş kitap alıntıları sizlerle…

Bir Damla Yaş ve Bir Gülümseyiş Kitap Alıntıları

Sen benim kardeşimsin ve ben seni seviyorum ve bütün gücü ve saygınlığıyla sevgi adaletin ta kendisidir.
İnsanoğlu her şeyden korkar,kendisinden bile.
Despot hükümdarların ellerinde çok çektim;
Çıldırmış istilacıların esiri oldum;
Zorbalığın dayattığı açlığı çektim;
Fakat hala her yeni günü selamlamak için,
Mücadele edeceğim deruni bir güce sahibim.
Bitap düşmüş olabilirim fakat ben asla ölmeyeceğim.
Eyvah! Uykusuzluk uyandırdı beni!
Evren benim ülkem ve insan ırkı da kabilemdir.
İnsanoğlu her şeyden korkar, kendinden bile. Cennetten korkarsınız, ruhani huzurun kaynağından; doğadan korkarsınız, istirahatin ve sükunetin limanından; iyiliğin Tanrı’sından korkarsınız, öfkeyle suçlarsınız O’nu, halbuki O sevgi ve merhamet doludur.
Güzellik, ruhunu çeken, almayı değil vermeyi seven şeydir.
Karanlığa bir bak, güneş doğuruyor.
Eve dön, benim ebedi cananım çünkü kuşlar bile göç etti sıcak diyarlara, ürperen çayırlar yalnızlık sancısı çekecek diye.
Varoluşun aşkı bizi insanları haklarından mahrum etmeye mecbur kılıyor!
Tanrım! Annem beni seni rızanla bu dünyaya getirdi ve şimdi daha henüz sonum gelmemişken beni bu dünyadan sana göndermeye çalışıyorlar.
Gel, ey güzel Ölüm! Ruhum senin özleminle dolu. Yaklaş bana ve hayatın bedenimi sarmalamış şu zincirlerini çöz çünkü onları sürmekten bitap düştüm.
Gecenin sessizliğinde sevgiliyi ziyarete gidiyorsun
Onun varlığından keyif alıyorsun
Bu beden varlığını sürdürecek,
Ayrılığın ve umudun acı kurbanı.
Bu kadehten bir yudum aldığın vakit hayatın fani neşesinin manasına varacaksın çünkü keder, gün geçtikçe çoğalır.
Eğer geçmişini ve geleceğini unutmaya niyetli değilsen bu kadehten sakın içme çünkü mutluluk, safi bir andır.
Şimdi biliyorum artık,bütünün bir parçasıyım ben, kürenin bir parçası nereye uydugumu artık keşfettim.Ben bir bakıma bir kureyim ve kürede ben.
İnsanoğlunun mefhumuna göre; içimdeki sevgiyi ve arzuyu uyandıran güzelliğe dair her şey birer kepazeliktir. İnsanoğlunun yargısına göre ise hasret duyduğum, iyiliğe dair ne varsa bir hiçten ibarettir.
Para, tıpkı telli bir enstrüman gibidir; çalmayı bilmeyen kişi, safi ahenksiz bir melodi çıkarabilir. Para aşka benzer,
ona sahip olan kişiyi usulca ve acıyla öldürürken onu başka bir kimseye bahşedene de hayat verir.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Ruhum, bana merhamet et!
Kavrayışımın ötesinde bir talih gösterdin bana.
Sen ve talih bir dağın doruğundasınız;
Ben ve sefillik ise bir vadinin çukurunda bir başınayız.
Buluşacak mı sence vadi ve dağ ?
Para aşka benzer, ona sahip olan kişiyi usulca ve acıyla öldürürken onu başka bir kimseye bahşedene de hayat verir.
..karanlık zindana atabilirsin beni, fakat düşüncemi hapsedemezsin çünkü o özgürdür, geniş gökyüzündeki esinti gibi.
Ellerimi zincire vurabilirsin ve ayaklarıma prangalar giydirebilirsin, karanlık zindana atabilirsin beni, fakat düşüncemi hapsedemezsin çünkü o özgürdür, geniş gökyüzündeki esinti gibi.
Sen ve güzellik aydınlıkta yaşarsınız ;

Cehalet ve ben ise karanlıkta birbirimize sarılmışız.

Aydınlatacak mi bir gün ışık karanlığı ne dersin?

Sabrım yoldaşımdı ,
Şimdi ise bana karşı geliyor.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Eğer geçmişini ve geleceğini unutmaya niyetli değilsen bu kadehten sakın içme çünkü mutluluk, safi bir andır.
.. İnsanoğlu daha ne kadar ölüyü şereflendirecek?
Ve unutacak hayattakileri?
..
Dün, kendimi mide bulandırıcı kalabalıklardan kurtarıp kırlara doğru ilerledim, ta ki tabiatın zarif elbisesini yaydığı bir tepeciğe erişene dek. Artık nefes alabiliyordum.
Karanlığa bir bak, güneşi doğuruyor.
Ellerimi zincire vurabilirsin ve ayaklarıma prangalar giydirebilirsin, karanlık zindana atabilirsin beni, fakat düşüncemi hapsedemezsin çünkü o özgürdür, geniş gökyüzündeki esinti gibi.
Para aşka benzer, ona sahip olan kişiyi usulca ve acıyla öldürürken onu başka bir kimseye bahşedene de hayat verir.
Hırsızlar yasallaştırıldı; otorite, baskı rejimini destekledi; zayıf olana zulmetmek normal bir hal aldı
Ah ne de zalimdir insanoğlunun cehaleti.
Son nefesini vermek üzere olduğu sırada, başucunda gaz lambasından başka kimse yoktu
İçine, ölümün hayaleti olan bir yaşam bıraktı.
Bana öğütler verme suçlayıcım,
Çünkü felaketler yüreğimi açtı benim,
Ve gözyaşları gözlerimi yıkadı,
Ve hatalar bana yüreklerin dilini öğretti.
“Güzellik, ruhunu çeken, almayı değil vermeyi seven şeydir.”
“Ellerimi zincire vurabilirsin ve ayaklarıma prangalar giydirebilirsin, karanlık zindana atabilirsin beni, fakat düşüncemi hapsedemezsin çünkü o özgürdür, geniş gökyüzündeki esinti gibi.”
“Aşkın yakıcı ateşi, özlemin çaresiz acılığı ve sabrın azimli tatlılığıyla birleşmiş halis bir ses duyuldu. Dedi ki, “Elveda, sevgilim!”
Ah, Sevgi ne de büyük!
Ve bense ne kadar da küçüğüm!
Ey ruhumun yoldaşı, neredesin sen?
İnsanoğlu her şeyden korkar, kendisinden bile.
Bu sebeple yavrum; insan, ancak hüzünlü ve net bir ayrılık, acı bir sabır ve çaresiz bir güçlükten sonra aşkı hasat edebilir.
Karanlığa bir bak, güneşi doğuruyor.
Gecenin ağırlığında, tüm canlılar uykunun hayaletini ararken, ben otururum ve bir yandan şarkı söyler bir yandan da iç çekerim. Ben her daim uyanığım.
Öp beni, sevgilim çünkü kış, kıpırdayan dudaklarımız hariç her şeyimizi çaldı.
Şöminenin önünde yanıma otur çünkü ateş, kışın tek meyvesidir.
İnzivaya çekilelim çünkü yorgun dere şarkı söylemeyi bıraktı
Gel, sevgilim; zambakların içinden kışın son gözyaşlarını içelim, yatıştıralım ruhlarımızı kuşların sesiyle, bizi mest eden esintinin sarhoşluğunda dolanalım.
Hayat kişinin içinden meydana gelir, etraftan değil.
Bırakın uyuyayım çünkü ruhum aşkla zehirlenmiştir.
Git! Yalnız bırak beni ağlayan kalbimle.
Daha ne kadar cahilce yaşayacaksınız?
Kim satar bana tek bir mutlu düşünceyi binlerce ton altın karşılığında? Bir avuç dolusu cevher karşılığında kim bahşeder bana bir anlık sevgiyi? Başkalarının kalbini görebildiğim bir gözü kim verir bana ve karşılığında sahip olduğum tüm hazineyi alır?
Özgür olmak için doğmuştum oysa ben, hayat armağanından keyif almak için.
Defalarca yalvardım senin için, ama gelmedin. Aradım seni her yerde fakat hep kaçındın benden; seslendim ama kulak bile vermedin. Lakin artık beni duyuyorsun. Kucakla ruhumu, ey sevgili Ölüm!
Hayır, hayır! Ah, merhametli Ölüm! Konuşmaya çalışma sakın, çünkü korku bile kalbin yasakladıklarını açığa çıkarır.
Ah ne zalimdir insanoğlunun cehaleti..
İnsanlar ne zamana kadar uyuyacaklar böyle?
Ne kadar daha devam edecekler, yüceliğe çıkar ilişkileriyle ulaşmaya?
Ruhlarının güzelliğini, huzurunun ve sevginin sembolünü görmelerini sağlayanları,
Daha ne kadar ihmal edecekler?
İnsanoğlu daha ne kadar ölüyü şereflendirecek?
Ve unutacak hayattakileri?
Denizlerden gelen uğultuyum ben,
Tarlaların gülüşü,
Cennetin gözyaşlarıyım.
Ben ağladığım vakit tepeler güler,
Kendimi alçak gördüğümde çiçekler bayram eder,
Boyun eğdiğimde ise diğer tüm şeyler bahtiyar olur.
Kalbini o dar hücrenin içinde çürütüyor;
Bense tüm sevgimle zenginleştirirdim onun kalbini.
Ah ne de zalimdir insanoğlunun cehaleti!
Sarıl bana ey Ölüm, sevgi ve merhametle dolu; dudakların hiçbir zaman bir annenin öpücüğünü tatmamış dudaklarıma değsin, hiçbir kardeşin yanaklarına dokunmamış, bir cananın parmak uçlarını sevmemiş dudaklarıma. Gel de al beni, sevgili Ölüm!
Ah insan kalbi kadın dediğin senin kendi yansımandır ve sen her neysen, o da odur.
#Yaşam insanın içinde yeşerir, dışında değil.

#İnsanlık insana yalvarıyor ama kulak veren yok.

#Para aşk gibidir; elinde bulunduranı yavaşça ve acı vererek öldürür.

Yüreğim kendi sırrını senden gizlemeyi reddediyor.
Dikenlerden tacına iyi bir bak, şair!
Orada gizli, tomurcuklanmaya yeltenmiş,
Defne yapraklarından bir çelenk bulacaksın.
Neredesin sevdiğim?
Ah, sevgi ne de büyük!
Ve bense ne kadar da küçüğüm!
Ruhum, beni hayatın ıstırabına ve sefilliğine karşı avutan dostumdur.
İhtişamın, ebedi bir cehennemden ibaret olduğunu ancak anladım.
Kim satar bana tek bir mutlu düşünceyi binlerce ton altın karşılığında? Bir avuç dolusu cevher karşılığında kim bahşeder bana bir anlık sevgiyi?
Ah ne de zalimdir insanoğlunun cehaleti!
Tanrım, insanın cehaleti ne kadar acımasız!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir