İçeriğe geç

Bir Cihan Kafes Kitap Alıntıları – İclal Aydın

İclal Aydın kitaplarından Bir Cihan Kafes kitap alıntıları sizlerle…

Bir Cihan Kafes Kitap Alıntıları

&“&”

Ah, kınalı kuzum…bir cihan kafes işte… Geldin kondun. Kırıldı kanadın,yoruldun. Nefesin bitti, gözünü yumdun. Hepsi bu!
Bir kadına en çok yakışan aşk işareti… Durmaksızın, nedensiz tebessüm etmesine neden olan o dudak kelebekleri… İki yanda, arsız, tazecik, güzeller güzeli iki kelebek… Bir kadın sevildikçe daha çok kanat çırpan kelebekler…"
Doğum, anneyle bebeğin yaşamla ilk ortak mücadelesi, ağlaya ağlaya başladıkları ilk sefer…
Yaşamak dediğin zaten uzun bir uyku.
Fırtına herkesin başında eser ama sadece bazılarının çiçekleri dökülür…
“Fırtına herkesin başında eser ama sadece bazılarının çiçekleri dökülür.”
Zorba, itiaatkarın üzüntüsüyle beslenir…
Bilirsiniz değil mi insan dünyanın en büyük yalancısı dır kendine. inanmak isteyen Yeter ki; ne bahaneler bulur yürek…
Kibir virüs gibidir,bünyede bekler, Kendine güven, cesaret,dikbaşlılık hatta tevazu bile içerir en başta onu ne vakit kibre dönüştüğünü taşıyan anlayamaz kimi zaman
Fırtına herkesin başında eser ama sadece bazılarının çiçekleri dökülür…
Küçük ayaklarından çoraplarını çıkardılar; siyah kınaları sıvadılar. Küçük avuçlarını açtılar; yeşil kınaları buladılar. Ayaklarını sardılar çaputlarla sıkı sıkı… Ellerini sardılar çaputlarla sıkı sıkı… Kırmızı kuşakla belini bağladılar sıkı sıkı… Sıkı sıkı bağladılar Samire’nin bütün hayatını. Bağladılar çocukluğunu…
Aşkta mesele şu ki… O dönme dolap, adı üzerinde, dönüyor… Yükseliyor… Alçalıyor… Ama sen hep en tepedeki halini anımsıyorsun…
Sen hoş gelene dek ben nasıl boş geçtim…
Kararı tek başına verebilecek kadar cesursan, uygulamaya da gücün vardır"
Erken evlilik kararını anlamak çok da güç değildi. Lakin anne baba evinde mutsuz olup evliliğe can simidi gibi sarılan gencecik güzel kızların daha da mutsuz devam eden öykülerini düşününce…
Kimden doğduğun, nasıl bir ailenin içinde büyüdü gün önemlidir. Yazgının ilk paragrafidir onlar. Doğduğun şehrin bile bir kodu vardır bu yazıda. Üzerine parçalar ekleye ekleye ya da sadece bunlar yüzden eksile ekşime yaş alırsın.
Ve toprağın artık bittiği yerden, dünyanın sonudur sanılan uçurumdan, denizden önceki son kıtanın en batısından baktım uzaklara.
Bir insanın yumruğu kadardır kalbi, derler.
Demek ki kalbin kadar insansın. Avcunun içine düşen kalp kadar merhametin… Umutsuzlukla tütsülenmiş bütün kalpleri, kendini kalabalığın içine savurup sağır ve dilsiz olmak isteyenleri, yalnızlığın kuyusunun başından ayrılmadan, durmaksızın kederinin yanıkısını dinleyenleri görür görmez tanırım.
Zorba,
İtaatkârın üzüntüsüyle beslenir…
Uyumak, üzerini örtüyordu bütün bu endişelerin, inadın, korkunun ve bıkkınlığın…
Aslında kimse kimseyi sevmiyordu. Herkes herkesin dedikosunu yapıyordu.
Fırtına herkesin başında eser ama sadece bazılarının çiçekleri dökülür."
Hayat… Kendimizi sevmek ve bulmak oyunu…
Her hikâye biriciktir, biliyorsun. Ama her hikâyenin kanı kendi damarları içinde akarken başkalarının rüzgârını, yağmurunu ve ne yazık ki kurşununu da isabet alır kimi zaman…
Bir insanın yumruğu kadardır kalbi, derler.
Demek ki kalbin kadar insansın.
Avucunun içine düşen kalp kadar merhametin…
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
…Ve bu denli karanlıkta kalmasının kendine doğruyu söylememesinden kaynaklandığını düşünüyordu. Hep inandırmıştı kendini. Görmek istediğine, bilmek istediği kadarına…"
Yaşamak dediğin zaten uzun bir uyku.
Kimden doğduğun, nasıl bir ailenin içinde büyüdüğün önemlidir. Yazgının ilk paragrafıdır onlar. Doğduğun şehrin bile bir kodu vardır bu yazıda. Üzerine parçalar ekleye ekleye ya da sadece bunlar yüzünden eksile eksile yaş alırsın.
Sevilmedikçe uçamaz, uçamadıkça iyilik yapamaz, iyilik yapamadıkları müddetçe de kanatlarının güzel altın tüylerini kaybedip sonunda onları yeryüzünde melek kılan o kanatlardan olurlar. Kanadı düşmüş kadınların ağrıları, yaşadıkları sürece dinmez.
Babalık zamanla öğreniliyormuş, tıpkı insanlık gibi. Tam öğrendiğim diyordum, artık iyi bir insan, iyi bir baba olabilirim, hatalarımdan sonra doğrularım kaldı geriye diyordum ama vakit yetmedi.
Hayatın böyle bir oyunu var işte. Sana aslında neyin lazım olduğunu öğreniyor, idrak ediyorsun ama o son gün gelmiş oluyor ve işine yaramıyor.
Eğer bir kadın kendi parasını kazanamazsa mutlaka erkeğin kölesi olur.
Hiçbir erkeğin seni boş vaatlerle kandırmasına göz yumma. Erkekler güzel sözler söyler. Kadınlar da güzel söze kanar. Sevilmek ister hepsi. Ama erkekler zayıftır yavrum, kolay konuşurlar. Konuşmak, söz vermek dilden çıkar, uçar gider.
İnsan dünyanın en büyük yalancısıdır kendine. İnanmak isteyin yeter ki; ne bahaneler bulur yürek…
Hiçbir zaman hiçbir şeye bağlanmadın. Kaybedince kahrolacağım hiçbir şey benim olmasın, derdin…
Allah günahta ısrarı ve isyanı sevmez.. Israrlı mutsuzluk günahtır, isyandır.
Şeytanın nereden nasıl geleceğini bilemezsin. Kılık değiştirir. Sen dua et kuzum. Allah dua eden kulunu güçsüz, yalnız bırakmaz. Ne diyor hep ulu Rabbim? Ey iman edenler,diyor..
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Bir insanın yumruğu kadardır kalbi, derler. Demek ki kalbin kadar insansın. Avcunun içine düşen kalp kadar merhametin…"
Yaşamak dediğim zaten uzun bir uyku.. Bütün bunların hepsi bir rüya zaten…"
Kadın duaları!.. O dualara ne çok gözyaşı karışır. Ve ah, o gözyaşları! "Bir damlanın ağırlığı ne kadar olabilir ki?" diye düşünür insan. Oysa tartıya gelmez ağırlıktadır bazıları."
Çünkü hep öyle yaşadım. Başka birinin hikayesi gibi…"
Bu kadın hiç yeterince sevilmemiş, diye düşündüm. Kıymeti hiç bilinmemiş. Kim bilir hangi öküzler nasıl üzdüler bu kadını?"
İnsan kızgınlığı, nefreti unutuyor. Bir tek pişmanlığı unutamıyor. Pişmanlığım benimdir zira. Hür irademle yaptığım seçimlerin neticesidir."
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Fırtına herkesin başında eser ama sadece bazılarının çiçekleri dökülür."
Aşkta mesele şu ki…O dönme dolap adı üzerinde dönüyor… yükseliyor… alçalıyor… ama sen hep en tepedeki halini anımsıyorsun.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Bir insanın yumruğu kadardır kalbi derler. Demek ki kalbin kadar insansın.
Bir cihan kafes işte…Geldin kondun.Kırıldı kanadın,yoruldun.Nefesin bitti,gözünü yumdun.Hepsi bu!
Dünyanın bütün zalimleri kendilerini sevenin üzüntüsüyle beslenir.
Aşkta mesele şu ki…O dönme dolap adı üzerinde dönüyor… yükseliyor… alçalıyor… ama sen hep en tepedeki halini anımsıyorsun.
Bir insanın yumruğu kadardır kalbi derler. Demek ki kalbin kadar insansın."
Bilirsiniz değil mi, insan dünyanın en büyük yalancısıdır kendine. İnanmak isteyin yeter ki; ne bahaneler bulur yürek…
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Fırtına herkesin başında eser ama sadece bazılarının çiçekleri dökülür.
Gitmeden üç soru soracağım size.Her gece sormanızı istiyorum kendinize.Sizler çocuklarım…
Tanrı yolunda iyi bir kulmusunuz?Kendinize yeterince inanıyormusunuz?Ve doğruyu,yanlızca doğruyu söylüyormusunız?Başkasına değil kendinize!
Bir insanın yumruğu kadardır kalbi,derler.
Demekki kalbin kadar insansın.
Avucunun içine düşen kalp kadar merhametin.
Yaşı ne olursa olsun, insan her anladığında bir kez daha ağlar."
Öleceğini bilen tek canlı, insan. Ama unutuyor. Ölümü unuttuğun gibi unutsan ya o adamı?.."
Dünyanın bütün zalimleri kendilerini sevenin üzüntüsüyle beslenir.
Ben bu kadar acıyı nereye koyacağım?
Şehirleri yerle bir eden zaman, insana uğramaz mı?
İnsan kızgınlığı, nefreti unutuyor da bir tek pişmanlığı unutamıyor.
Dünyanın ekseni kötülük…
Yaşamak dediğin zaten uzun bir uyku…
Bir insanın yumruğu kadardır kalbi, derler.
Demek ki kalbin kadar insansın.
Avucunun içine düşen kalp kadar merhametin…
Bir kadına en çok yakışan aşk işareti… Durmaksızın, nedensiz tebessüm etmesine neden olan o dudak kelebekleri… İki yanda, arsız, tazecik, güzeller güzeli iki kelebek… Bir kadın sevildikçe daha çok kanat çırpan kelebekler…"
Doğrudur, umut etmek sadece acıyı uzatıyor."
İçimde bir ümit varmış meğer. Ben hepsini yitirdim sanıyormuşum."
Fırtına herkesin başında eser ama sadece bazılarının çiçekleri dökülür…"
Ağla, desene bana. Ağla, anlat isteğin kadar. Çok haklısın, yerden göğe kadar haklısın. Ağla ben buradayım, desene."
Öyle ya, dünyanın bütün zalimleri kendilerini sevenin üzüntüsüyle beslenir.
En büyük acıyı çektiren, acıdan en çok anlayandır hep.
Fırtına herkesin başında eser ama sadece bazılarının çiçekleri dökülür.
Hayat… Kendimizi sevmek ve bulmak oyunu.
Ama zaman denilen silindir her şeyin üzerinden geçip gidiyor. İnsan kızgınlığı, nefreti unutuyor. Bir tek pişmanlığı unutamıyor. Pişmanlığım benimdir zira. Hür irademle yaptığım seçimlerin neticesidir.
Bilirsiniz değil mi, insan dünyanın en büyük yalancısıdır kendine. İnanmak isteyin yeter ki, ne bahaneler bulur yürek…
Aşk, algı kapılarını açıp mantıklı düşüncenin üzerini örten bir uyaran değil mi… Acı gibi!
Bazen diyorum ki… Mümkün olsa da bedenimi giyinebilsen, ruhumu kuşanabilsen ve anlayabilsen seni ne kadar çok sevdiğimi. Seni bugün seviyorum ya… Yarın nasıl seveceğim kim bilir!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir