İçeriğe geç

Bir Cesur Kadın Halide Kitap Alıntıları – Yeşim Demir

Yeşim Demir kitaplarından Bir Cesur Kadın Halide kitap alıntıları sizlerle…

Bir Cesur Kadın Halide Kitap Alıntıları

Güce sahip olanlar karanlığa tabi olursa, elinde mumla gezenler azılı suçlu ilan edilirler.
Amerikan Kız Koleji’nden mezun olan ilk Türk kızı 1890 yılında mezun olan Gülistan’dı. Yüksekokul bölümünden mezun olan ilk Müslüman kız öğrenci ise 1901 yılında Halide Edip olmuştur.
Halide’nin kürsüye çıkmasıyla, Sultanahmet Camii’nden sala okunmaya başlandı. Salanın bitmesini beklerken; İslamiyet’i ne kadar kusursuz ve barış dini olduğunu düşündü. Türk milletinin böyle bir manevi güce sahip olması ne harikulade bir şeydi. Böyle bir manevi gücü hangi maddiyat yok edebilirdi?
Şark Ekspresi tüm Avrupa boyunca pek çok yere uğruyor ancak sadece bir şehirde saray bahçesinden geçiyordu
İstanbul’a, Topkapı Sarayı’nın bahçesinden
Bahçesine tren yolu kurulan kaç saray vardı ki dünyada?
Sultan Abdülaziz geleceğin demiryollarında olduğunu öngörmüş, güzergahının saray bahçesinden geçecek şekilde planlamasına karşı gelenlere, son söz sahibi olarak tek bir cümle ile cevap vermişti:
Memleketime demiryolu yapılsın da isterse sırtımdan geçsin, razıyım.
Koku ekmeklerden ziyade üzerinde yatan insanların kokusunu almıştı. Bu düpedüz sefaleti yaşam biçimi haline dönüşmüş Anadolu insanının kokusuydu.
Bu kokuyu duymadan halkın psikolojisiyle ilgili yazılar yazan, İstanbul’un lüks mekanlarında entelektüel sohbetlere kayılan yazarla ne kadar gerçekçi olabilir? diye düşündü içinden Halide.
Sabrını toprağa saçarsan soğuğunda martın, gelecek sıcaklar ile yeşerecektir umutların. Belki ilk, belki de sonraki yazlarda. Ama bir gün mutlaka.
Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin.
Şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa bugün olmaz.
Bütün mesele hazır olmakta.
Madem hiçbir insan bırakıp gideceği şeyin sahibi olmamış, erken bırakmış ne çıkar, ne olacaksa olsun!
William Shakespeare
Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan
Güneş kucağındadır, bilmezsin.
Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür
Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın.
Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın.
Uçar gider, koşsan da tutamazsın
Kanayan ıstırabımın hasretini elimdeki bu kurumuş güle hapsettim; soğuk mermerler içinde üşürsen ruhumu sana üflesin, ısıtsın diye
Buluşacağımız güne kadar
Huzurla uyu!
Ne zaman güldünüz? diye sorsalar hatırlamazdı insan. Ama Ne zaman ağladınız? diye sorsalar tek tek anlatabilirdi.
Güce sahip olanlar karanlığa tabi olursa, elinde mumla gezenler azılı suçlu ilan edilirler.
İlginç olan şey ise bu lider vasıflı diktatörleri halklar başlarına her seferinde kendi rızalarıyla getiriyordu.
Öğrenim, insanları benzerlerine karşı insanca bir duygu ve davranışa göre yoğurmazsa nafile olacaktır.
( ) kanayan ıstırabımın hasretini elimdeki bu kurumuş güle hapsettim; soğuk mermerler içinde üşürsen ruhumu sana üflesin, ısıtsın diye
Bulaşacağımız güne kadar huzurla uyu!..
Mısır ve süpürge tohumundan yapılmış ekmeği bulanların şanslı sayıldığı bir halk, yaşam mücadelesi veriyordu.
..Bilmiyordu ki; Duatepe de, Sakarya da ve birçok cephede ayağındaki siyah çizmeler ile bir onbaşı olarak savaşmıştı bu kır saçlı kadın.
Bilmiyordu ki; dünyanın önünde saygıyla eğildiği Mustafa Kemal Paşa’nın yanında düşmanı söküp attıkları İzmir’e girmişti bu sessiz kahraman
Sert bir kayaya çarptığının farkında bile değildi henüz.
Mustafa Kemal
bu nesillere özgürce yaşayacakları bir ülke bıraktı
Belki bazen fikirlerine hak vermedik bazen de yöntemlerini hoş görmedik ama bu ülkenin var olma sebebidir
Bir eşinin olması artık yanlız olmadığını , sırtını dayabilecegi güçlü bir taşın olduğu hissini veriyordu
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Gariptir ki acılar, mutluluklardan daha çok yer ediyordu insan beyninde.
Hissettikleri; öfke ya da kinden ziyade, canavarlaşan insandan tiksinmesiydi artık.
Ama dedim ya duygularını kontrol edebildiğin sürece hakimiyeti kaybetmezsin. Hakim olduğun sürece de kimsenin seni üzmesine müsaade etmezsin.
Güzel günlere ulaşmak için, fedakarlık yapmak zorundasın.
Bireyi insan yapan ; yüreğinin atması değil, olmasıdır.
Halide, Türklerin bu mücadeleyi kazanacaklarından emindi. Çünkü Türkler, köleliği tanımayan büyük bir milletti.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Herkes mutluluğun resmini kendine göre çizmekte özgürdür.
Büyük bir devlet adamını kaybetmişti bu ülke. Ancak bu vatanın evlatları babalarını kaybetmiş gibi hissediyordu.
Halide milletine hitap etmek için sabırsızlanıyordu.
O artık sadece ülkesinin “milliyetçi aydınları” arasında olmak istemiyordu.
Anadolu nun çaresizliğinin sesi, güçlü kadının sembolü ve sesi olmak istiyordu.
Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin .
Şimdi olacak bir şey yarına kalmaz , yarına kalacaksa bugün olmaz
Bütün mesele hazır olmakta
Kanayan isdirabimin hasretini elimdeki bu kurumus Güle hapsettim. Soguk mermerler icinde usursen ruhumu sana uflesin, isitsin diye
Bulusacagimiz gune kadar
Huzurla uyu .
Güzel günlere ulaşmak için, fedakârlık yapmak zorundasın.
Eğer bir topluluğa anlatmak istediğiniz bir şeyler varsa, onu erkeklere söyletmelisiniz. Ancak bu topluluğu harekete geçirmek istiyorsanız, bunu kadınlara yaptırmalıydınız!
Yüzyıllarca süren sarayın baskıcılığı, Türk halkını ve Anadolu’yu tamamen kaderine terk etmişti. Yıkıntılar arasında bir ülkede sanat ve eğitimden bahsedilmiyor, genel nüfusta her 100 kişiden 9’u, kadınlarda ise 1000 kişiden sadece 4’ü okuma biliyordu. Mısır ve süpürge tohumundan yapılmış ekmeği bulanların şanslı sayılfığı bir halk, yaşam mücadelesi veriyordu.
Şark Ekspresi tüm Avrupa boyunca pek çok yere uğruyor ancak sadece bir şehirde saray bahçesinden geçiyor. İstanbul’da, Topkapı Sarayı’nın bahçesinden.
Sultan Abdülaziz geleceğin demiryollarında olduğunu öngörmüş ve Memleketime demiryolu yapılsın da isterse sırtımdan geçsin, razıyım. demiştir.
Sonunda acı acı bağırdı kara tren. Anadolu’yu ebediyen terk ediyormuş gibi üzülen Halideyi sırtında taşırken.
son isteği soruldu genç Mustafa’ya
“Müslüman olarak, müslüman bir orduya ihanetinin, vatandaşlarına duyurulmaması” oldu cellatlarından son arzusu
Kars’ın kurtarılması, karanlık bir mağarada çıkış yolu bulmak için çabalayan insanlara, yakılan bir meşale gibi ümit vermişti.
Mustafa Kemal o sırada Ankara’da sadece kendisinde olan otomobili dahi Çerkes Ethem’e tahsis etmişti.
Bir somun ekmeği tek seferde yiyemeyecek gavura, lokma lokma servis etmek mi istersiniz kolayca yiyebilsin diye?
duygularını kontrol edebildiğin sürece hakimiyeti kaybetmezsin.
Mustafa Kemal : Nasılsınız hanfendi? Zor bir yolculuğu tamamladınız.
Halide : Kolay olanı bitirdik diyebiliriz. Zor olacak günlere eşlik etmek için yanınızdayız artık.
Kocasına öyle körü körüne bağlanmıştı ki; kendini Çerkes kölelere benzetmekteydi.
Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin
İngilizlerinde esaretinde verilmiş bir kararla idama mahkum olan her yiğit bu vatan için doğru şeyler yapmış demektir.
Kar beyazı perdeler ve lavanta kokan bir nevresim İşte yer yüzündeki cennet dedirtti Halide’ye
Yeşil renk Sovyet Müslümanlarının sembolüydü.
Komşunuz sefalet içindeyken, barış ve dirlik içinde yaşayamazsınız hanımlar.O düşman elbet sizin de kapınıza dayanacaktır.
Milli mücadelenin Kabe’sine hoş geldiniz !!!!
Sabrını toprağa saçarsan soğuduğunda martın, gelecek sıcaklar ile yeşerecektir umutların. Belki ilk, belki de sonraki yazlarda. Ama bir gün mutlaka.
İtalya Krallığının başkanı, başlarında bir kral olmasına rağmen, adım adım tek adamlığa doğru yürüyordu o yıllarda. Her millet kendi diktatörünü yaratıyordu istese de istemese de.
Eğer bir topluluğa anlatmak istediğimiz birşeyler varsa, onu erkeklere söyletmelisiniz. Ancak bir topluluğu harekete geçirmek istiyorsanız, bunu kadınlara yaptırmalısınız.
Hamallarında dahi sanatsal bir yapı olan, başarısını her ferdinde bulunan disipline borçlu olan bu cihan devleti nasıl olmuştu da bu hale düşmüştü?
Yaratmak nasılda esrarengiz, nasıl da sözcüklerle ifade edilmesi imkansız bir eylemdi! .
Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin.
Şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz,
yarına kalacaksa bugün olmaz.
Bütün mesele hazır olmakta.
Madem hiçbir insan bırakıp gideceği şeyin gerçekten sahibi olmamış, erken bırakmış ne çıkar, ne olacaksa olsun !!
WİLLİAM SHAKESPEARE
Öğrenim insanları benzerlerine karşı insanca bir duygu ve davranışına göre yoğurmazsa nafile olacaktır .
Çözümsüz bırakılarak üzeri örtülen her sorun, zaman içerisinde gözükmese de hatıralarla dahi rahatsızlık verebiliyordu.
İnsan hayatına yön veren kararlar çoğunlukla anlık verilen kararlardı.
Mustafa Kemal bu nesillere özgürce yaşayacakları bir ülke bıraktı. Belki bazen fikirlerine hak vermedik, bazen de yönetimlerini hoş görmedik ama o, bu ülkenin var olma sebebidir.
Ellerinin nasiriyla mücadelenin hikâyesini yazmışsan
Gitmek ne mümkün?
Ben ne sizden giderim ne de uğruna ölüm fermanlarina göğüs getirdiğim vatanımdan .
Paşam
Ben giderken toprağın kanla boyandığı bir ülke bırakmıştım , oysa siz onu mavi sularla yıkamışsınız.
Babalarını bu vatana feda etmiş binlerce acılı çocuk bıraktım , oysa siz onları eğitimle tedavi etmişsiniz .
Hatırlar mısınız Paşam?
Mevzu vatansa, o delici mavi gözlerinizin saçtığı ateşin önünde durmak nafileydi
O mütevazı odada bütün gençliğin bir millet yaşasın diye ölmeyi göze alan kararını temsil ediyordunuz.
Çocukların din eğitimi konusunda bir karar alıyorlar ; hem Hıristiyanlığın hem Müslümanlığın vecibelerinini tam olarak öğrenecekler. Büyüdüklerinde hangi dini seçeneklerine kendileri karar verecekler
Ne Yunan işgali ne de geldikleri gibi geri çekilmeleri yıkabiliyor aşklarını
Onlar Savaşın acılarını da birbirlerinin göğsünde , suskunlarinda ağlayarak atlatıyorlar .
Çocuklar ellerinde minik Türk bayraklarıyla , fesli adamlar , çarşaflı kadınlar hepsi bir ağızdan çok yaşa Mustafa Kemal Paşa diyordu.
Olur mu Halide Hanım ?
Ingilizlerin esaretinde verilmiş bir kararla idama mahkum edilen her yiğit , bu vatan için doğru şeyler yapmış demektir .
Anneleri idama mahkum edilmiş bir çocuğu hangi kelimeler avutabilirdi ?
Halide hemen başını çevirdiğinde karşısında çelik mavisi gözleri ile Mustafa Kemal duruyordu
Ben Müslüman tarihinin bedbaht bir kızıyım
Bugün de dünkü kadar kahraman ve talihsiz Türk milletinin anasıyım.
(Halide Edip Adıvar – Sultanahmet mitingi )
Bir eşinin olması artık yanlız olmadığını sırtını dayabilecegi güçlü bir taşın olduğu hissini veriyordu
Bireyi insan yapan; yüreğinin atması değil, olmasıdır. Adam olmak mı arzulanan, yoksa cesur olmak mı? Cesur bir insan olarak şerefiyle yaşamaktı bu kadının seçimi.
Sabrını toprağa saçarsan soğuğunda martın, gelecek sıcaklar ile yeşerecektir umutların. Belki ilk, belki de sonraki yazlarda. Ama bir gün mutlaka.
Halide, çocukluk yıllarındaki ev yaşantısına ve etrafındaki bireylere bir başkaldırı olarak kurguladığı romanlarındaki karakterlerin her birini hayatındakilere verilmiş bir cevap olarak görüyordu.
Mustafa Kemal bu nesillere özgürce yaşayacakları bir ülke bıraktı. Belki bazen fikirlerine hak vermedik, bazen de yöntemlerini hoş görmedik ama o, bu ülkenin var olma sebebidir.
Çözümsüz bırakılarak üzeri örtülen her sorun, zaman içerisinde gözükmese de hatıralarla dahi rahatsızlık verebiliyordu.
Doğduğu gün aklına geldi. Bir oğlu olmasını çok istemişti. Kızı olduğunu duyduğunda üzülmüş ve hatta uzun sure kabullenememişti. Bu kabullenmeme o kadar güçlüydü ki, yllarca ona Halit diye seslenmişti. Saçlarını kasacık kestirmiş, erkek çocuklarına ait elbiseler giydirmişti.
Ama şimdi etrafındaki onlarca korkak erkekten daha cesur bir kadın vardı karşısında. Esaret altında vatanına ihanet eden padişaha, ingilizlere ve beraberindeki işgalci güçlere kafa tutan cesur bir kadın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir