Oğuz Atay kitaplarından Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan kitap alıntıları sizlerle…
Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan Kitap Alıntıları
Genç adam itiraz etti: Bunları duyurmak sizin göreviniz. Biz yalnız dalgın profesör ‘ fıkraları okuyoruz gazetelerde. Bilimi asık suratlı bir amca olarak tanıyoruz; onun yanına gitmeye çekiniyoruz.
Önemli olan, geri dönmeyi göze alamayacağınız kadar yol gitmiş olmaktır…
Herkes kendi toplumunda yaşar: iki ayrı millet gibi.
Mesele, zihniyet meselesi.
İnsan öğrendikçe, bildikçe evrenselleşir.
Fakat ne yaparsanız yapın, bir de bakarsınız ki sabah olmuş.
‘İzlenimler tozlu bir zaman perdesi arkasında kaybolmuş gibi…’imiş.
“anlamıyorlar, nazlanıyorum sanıyorlar. Oysa hiçbir şey istemiyor içim.”
Herkes hafızasından, hafızasının zayıf olduğundan kolaylıkla şikayet eder; fakat asla zekasından yakınmaz. Bilmez ki hafıza, zekanın bir unsurudur
Anlamıyorlar, nazlanıyorum sanıyorlar.
Oysa hiçbir şey istemiyor içim.
Oysa hiçbir şey istemiyor içim.
“Çocukluğu yaşamadım, acaba gençliğimi yaşayabilecek miyim?”
“Biz ziyan olmuş bir nesle mensubuz ”
“Artık millet olmanın sevinci değil, millet olmanın üzüntüsü makbul sayılıyor.”
“ artık herkesin kendi başına bir evi olmalıydı Artık, eli yüzü düzgün bir ‘hayat arkadaşı’ bularak düzenli bir hayat sürmek istiyorlardı; daha fazla ziyan olmak istemiyorlardı.”
“Önce geçim derdi vardı ‘Yurdu terk eden kabiliyetlerden’ biri olmamak, kendini ‘yurduna ulusuna’ adayan bir kahraman olmak kolay değildi. ‘Sözünün eri’ olmak her kahramanın harcı değildi bu şartlarda.”
“Biz ziyan olmuş bir nesle mensubuz ”
“Ama, insanlarımız bencil böyle birini buldular mı tüketinceye kadar kullanmaya çalışırlar.”
Seni bilmeden ve tanımadan önce de ben daima sevdim.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Eğer birimizin bir kıymeti varsa, o da diğerinin ona verdiği değerdir
Hürriyet, düşünmesini bilenlerle birlikte gelmeliydi.
Zaten bilimle uğraşırsanız, bu konularla fazla uğraşacak vaktiniz kalmaz. Başka bilginleri kıskanacak kadar bile vakti yoktur insanın. Ve başkalarından da ne kadar üstünüm demeye vaktiniz kalmaz. Başkalarının yetersizliğini görüp de sırf bu yüzden kendiniz beğenecek vaktiniz de kalmaz.
Anlamıyorlar, nazlanıyorum sanıyorlar, oysa hiçbir şey istemiyor içim
Herkes hafızasından, hafızasının zayıf olduğundan kolaylıkla şikayet eder, fakat asla zekasından yakınmaz. Bilmez ki hafıza, zekanın bir unsurudur.
Ve memleketin haline öyle üzülmeye başlarsın ki üzülmekten başka birşey yapmaya gücün kalmaz.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Birey olarak ortaya çıkmadıkça, uyuşuk felsefemizden vazgeçmedikçe ve tek tek katkılarımızı insanlarımızdan esirgedikçe bizi kim değiştirebilir?
“Bu milletin artık masal dünyasından, çocukluk döneminden kurtulmasını istiyordu. Bu milletin gerçek, inanılır bilim adamlarına ihtiyacı vardı.”
“Matematiği birtakım uzun ve yorucu işlemlerden ibaret gördüğünüz için de bilim çekici gelmiyor size. Sayıların ve Eski Yunanca harflerin gerisinde canlı ilişkiler olduğunu sezemezseniz, sayılarla hayatın arasındaki ilişkiyi göremezseniz, matematik ve dolayısıyla fizik çalışmanın tek amacı sınıfı geçmek olur.”
“Hiçbir şeyin aslını merak etmemeli. Formülleri ezberlemeli ve bu formüllerin problemlere nasıl uygulanacağını, geçen yıllarda sorulmuş imtihan sorularını gözden geçirerek iyice bellemeli ve imtihandan bir gün sonra hepsini unutmalı. Belki böylece hayata dinç ve yıpranmamış bir kafayla atılırsın.”
“Bizde gerçekten bir şeyler yapılabilir mi bilim konusunda?”
“Hayır yapılamaz. Çünkü biliyorsun ülkemizde düzen bozuk. Önce düzen kurulmalı.”
‘Bilirsin şiirler başka bir dile çevrilince pek bir şeye benzemez.’
‘Anlamıyorlar nazlanıyorum sanıyorlar. Oysa hiçbir şey istemiyor içim.’
“Hoca olmanın da bu mahzuru var insan edebiyat yaptığını unutuyor, ders vermeye kalkıyor.”
‘Demek insanları gerçek ve doğru biçimde yorumlamak için onların ölmelerini beklemek gerekiyordu.’
Doğu’yu tedirgin etmeden, Batı’ya yaklaştırmak gerekiyordu.
‘Her şey öğretilebilir. İyi yaşamak için neler yapılmalı? Bunu bile öğretebiliriz insanlara. Çünkü iyi yaşamak da bilgi ye dayanır. Bunu da göstermeliyim sizlere. Çünkü ülkemizin insanları daha yaşamanın acemisidir. Onlara insan gibi yaşaması öğretilmemiştir henüz.’
‘Ben henüz dünyada bazı iyi niyetlerin olduğuna inanacak kadar gencim.’
‘Ama görüyorsun bilim, büyük insanları bile ayağına getiriyor.’
“Ben üstad oldum, hayat romanları üstadı.”
Propagandaya kapılmak, Goebbels’ in dediği gibi, kendi yerine düşünecek, meseleleri halledecek birini bulmanın rahatlığından ileri gelir.
Herkes hafızasından, hafızasının zayıf olduğundan kolaylıkla şikayet eder, fakat asla zekasından yakınmaz. Bilmez ki hafıza, zekanın bir unsurudur.
, hep kendinizi düşünmeyin, biraz da şu cennet vatanının uğruna feda olun.
Kimin kimden hesap soracak hâli var?
Ben kaldım,o gitti.Başka bir şey söyleyemem
“Başarısızlıklarını bozuk düzenin sırtına yüklemen belki seni ferahlatır, fakat kurtarmaz. Bunu çok iyi bileceksin.”
Oğuz Atay, Bir Bilim Adamının Romanı, s. 264
Anlamıyorlar, nazlanıyorum sanıyorlar.
Oysa hiçbir şey istemiyor içim.
Oysa hiçbir şey istemiyor içim.
“İyi hocaların kendileri gibi çok esaslı öğrencileri olmalı ki, Mustafa Hoca efsaneleri hiç unutulmasın. Biliyorsun Sokrates de ancak Platon gibi bir öğrencisi olduğu için ölmezler arasında yer aldı.”
Oğuz Atay, Bir Bilim Adamının Romanı, s. 208
Burada Oppenheimer bile olsan insanlarımıza yaranamazsın.
Herkes hafızasından, hafızasının zayıf olduğunu kolaylıkla şikayet eder, fakat asla zekasından yakınmaz. Bilmez ki hafıza, zekanın bir unsurudur.
Bilirsin şiirler başka bir dile çevrilince pek bir şeye benzemez.
Anlamıyorlar, nazlanıyorum sanıyorlar. Oysa hiçbir şey istemiyor içim.
“Başkalarını zemmederek kendini güya yükseltmeye çalışmanın hiçbir zaman muteber olmayan sakîm ve ucuz bir ‘şark’ adeti olduğunu belirtmek isterim ”
Oğuz Atay, Bir Bilim Adamının Romanı, s. 183
İnsan ne kadar üzüldü?
Kendini nasıl yıprattı, bir gün unutulacağını bildiği halde
Kendini nasıl yıprattı, bir gün unutulacağını bildiği halde
Bu çocuk adam olmaz sözleriyle büyüdüm, gene de adam olayım diye en çok şekeri benim çayıma koydular.
Mustafa Bey birden eski öğrencisine sordu: ‘Yahu Süleyman, duydum ki sen siyasete atılacakmışsın. Sakın ha. Ben seni akıllı bir adam bilirdim.’ Demirel gülümsedi: ‘Böyle bir şeyi benden umar mısınız hocam?’
Hürriyet, düşünmesini bilenlerle birlikte gelmeliydi.
Bilmiyordu ki insanların çeşitli faaliyetlerine türlü zulüm ve tedbirlerle bağ vurabilirler, yalnız düşünme kudretine ve hürriyet sevgisine asla.
Eski hocalara dünyanın değişmekte olduğunu, öğrencinin başarısızlığından biraz da kendilerini sorumlu tutmak gerektiğini anlatabilmek kolay değildi.
Bilim uzun ve çetin bir yoldur çocuklar. Bilimi yarı yolda bırakmayın, olur mu çocuklar?
Tramvayda camlara çarpan damlaların şekilleri arasında hep seni aradım.
İkimizin bu çilesi ne zaman bitecek ?’
İkimizin bu çilesi ne zaman bitecek ?’
Canım, diyorlardı bana, bu kadar bilip de ne yapacaksın? Canım, diyordum onlara, belki ben de bir Mustafa İnan olmak istiyorum da, onun için hocanın sırlarını merak ediyorum.
Anlamıyorlar, nazlanıyorum sanıyorlar. Oysa hiçbir şey istemiyor içim.
Allah’tan artık bizde de Mustafa gibi düşünenler çıkıyor Aman öğrencilerimiz bizi geçmesin diye bir korkuya kapılmıyorlar.
Peki insanlar meşhur bir mukavemetçinin ne işe yaradığını anlayabilir mi ? Derler ki meşhur fizikçi Einstein, bir toplantıda Şarlo’ya ‘siz büyük bir adamsınız,’ demiş, ‘Herkes sizi anlıyor, herkes size hayran,’ Şarlo, ‘Siz daha büyüksünüz,’ diye itiraz etmiş: ‘Size herkes, hiç anlamadığı halde hayran.
“Dâni ki men zi âlem yalguz seni severmin
Ger der berem neyâyî ender gamet ölermin.”
Ger der berem neyâyî ender gamet ölermin.”
“Dost bî-perva felek bî-rahm dervân bî-sükûn
Dert çok hem-derd yok düşman kavî tâli’ zebûn.”
Dert çok hem-derd yok düşman kavî tâli’ zebûn.”
“Herkes hafızasından, hafızasının zayıf olduğundan kolaylıkla şikayet eder, fakat asla zekasından yakınmaz. Bilmez ki hafıza, zekanın bir unsurudur.”
Oğuz Atay, Bir Bilim Adamının Romanı, s. 154
Önemli olan; geri dönmeyi göze alamayacağımız kadar yol gitmiş olmaktır.
İyi bir hayat hikayesi yazmak, bir hayat yaşamak kadar zordur.