İçeriğe geç

Bir Başka Açıdan Kemalizm 1 Kitap Alıntıları – Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak kitaplarından Bir Başka Açıdan Kemalizm 1 kitap alıntıları sizlerle…

Bir Başka Açıdan Kemalizm 1 Kitap Alıntıları

Düşmanlık ve küfür hiç bir şeyi halletmeyecektir.
Çağdaş uygarlığa sırt çevirmek Atatürkçülükse biz Atatürkçü değiliz. Hayatta en hakiki mürşit ilim değilse biz Atatürkçü değiliz. Vicdan ve fikir özgürlüğü, doğruyu aramak, doğruya inanmak, inandığımızı savunmak hakkını bize vermiyorsa biz Atatürkçü değiliz. Uusal bağımsızlık başkalarının uydusu halinde yaşamak anlamına geliyor ve halkçılık ilkesi halkın bir mutlu azınlık elinde cennet vaadleri ile ömrübillah sömürülmesi sayılıyorsa biz Atatürkçü değiliz
Yurt içinde ya da yurt dışında “Hürriyet” için savaşanlar, günün birinde savaşı kazanıp ülkede iktidar oldular mı, bir de bakıyorsunuz kaşla göz arasında mülkün yarısı gitmiş. Tanzimat, Osmanlı uyruklarına eşitlik getiriyor, özgürlük getiriyor ama, bırakın toprak olarak uğrattığı kayıpları, ülkenin ekonomisini duman edip gümrükleri kaldırarak sanayi diye elde ne kalmışsa Avrupa sanayi ürünleri karşısında dağılmasına yol açıyor. Meşrutiyet, aynı şey; hanı ile birlikte Trablusgarp ve Bosna elden çıkar da “hürriyet’i” getiren ittihat ve terakki gık diyemez. O gelen hürriyetle on yıl içinde imparatorluktan elimizde kalanı cömertçe dağıttığı, herkesin bildiği şey.
Her ne kadar yunanistan, ingiltere ve fransaya karşı savaşmış olsa da, Lozan’dan hemen sonra, dün savaştığımız ülkelerle, yakın, sıcak ve ileri seviyede ilişkiler kurulmuştur.
İnkılabımızı oturtmaya ve Atatürk’ü putlaştırmaya mecburduk. Ama şimdi size ifade ediyorum, kitabımda da yazdım : “Kahraman putlaştığı zaman ölür.”
Rize Hadisesi
Din elden gidiyor! avazeleri bastırılanmadığı için, hamidiye Kruvazörü yardıma gönderildi. İsyandan sonra halktan binlerce silah toplandı.Tabi buraya da İstiklal Mahkemesi gönderildi.
Ecevit’in Merve kavakçı’ya karşı meclisteki tepkisinin arkasında yatan derin gerçek de Kemalist rejimle ilgili kaygılardan kaynaklanmaktadır
Karma eğitim ve kadının çalışma hayatına girmesi, kılık kıyafeti her şey kadın bedenini yeni Türkiye’nin ideolojik ve politik mankenine dönüştürmektedir. 19 Mayıs törenleri kızların dekolte kıyafetlerle kız erkek birlikte dans etmeleri, gösteri yapmaları, bu anlamda eskiye öfke ve meydan okuma anlamına gelmekteydi
Sait Arif Terzioğlu anlatıyor
Atatürk Sofya Ateşemiletiri iken yanlarında kaldığı pansiyon sahibi ailenin kızı olan Bayan Hilda Chistianus’a mektubundan:
-Türkiye’yi modern bir memleket yapmalı. Tıpkı Avrupa gibi. Bu memleketi baştan aşağı değiştirmeli. Allah nasip ederse de günün birinde Türkiye’nin idaresine rol sahibi olursam bilirim yapacağım yenilikleri
Kasım 1938. Türkiye’nin şefi Kemal Atatürk’ün öldüğü tarihtir. O, 15 yıllık katı diktatörlük döneminde Türkiye’yi, halk istemediği halde, zorla 20. asra götürmeye çalışmıştır. O sarık ve çarşafı yasaklamış, İslam’ın kuvvet ve kudretini kırıp hatta Latin alfabesini bile kabul ettirmişti
Meclis ve herkes meseleyi tabi görürse, fikrimce muaffak olur. Aksi taktirde, gene hakikat usul-ü dairesinde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir.
Lütfi Müfit Özdeş:
Öyleyse hiç düşünmeden söyle: İktidara geçersen yapacağın ilk iş ne olacak?

Bu soru Mustafa Kemal’in gerçekten bu dediğini daha önce düşünüp düşünmediğini anlamak için sorulmuştur.Düşünmüşse derhal cevap verebilecek, değilse duraksayacak.

Mustafa Kemal bir an bile beklemeden, düşünmeden yapıştırır cevabı:

İlk yapacağım icraat, bu millet ve devletin bu hale gelmesinde en büyük sorunluluğu taşıyan yobazları, sarıklı softaları sarıklarından yakalayıp ibret-i alem için sokaklarda dizi dizi asmak olacaktır.

Atatürk Ansiklopedisi,
May Yayınları c.1, s.148

Kılıçzade Hakkı Bey: Paşa Hazretleri yeni hükümetin dini olacak mı?

Gazi Paşa: Vardır efendim. İslam dinidir. İslam dini hürriyet-i efkara maliktir.

Hakkı Bey: Yeni hükümet bir din ile tedeyyün edecek mi?

Gazi Paşa: Edecek mi, etmeyecek mi bilemem.Bugün mevcut olan kanunlarda aksine bir şey yoktur.Millet dinsiz değildir.

Osmanoğulları, zorla Türk milletinin egemenlik ve saltanatına el koymuşlardı; bu musallat olmalarını altı asırdan beri devam ettirmişlerdi.
Atatürkün Söylev ve Demeçleri 2.
2. Baskı, s.279

“Fakat şunu söylelim ki, insanların bütün bilgileri ve inanışları, insan zekası eseridir. Zeka tabi olan dimağdan çıkar. Bundan, tabiatı anlamakta zekanın, en büyük cevher ve müessir olduğu anlaşıldığı gibi tabiatın fevkinde ve haricinde bütün mefhumların, insan dimağı için kendi tarafından uydurma şeylerden başka bir şey olmayacağı meydana çıkar”

Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, 1968.s.277

“Hayat herhangi bir doğa dışı etkenin müdahalesi olmaksızın dünya üzerinde doğal ve zorunlu bir kimyasal ve fiziksel olaylar dizisi sonucudur. Hayat sıcak, güneşli ve sığ bir bataklıkta başladı. Oradan sahillere ve denizlere yayıldı; denizlerden tekrar karalara geçti, ilk hayvan denizlerde balık ve karalarda muhtelif kemikli yaratıklar oldu; bunlar devirlerde şekilden şekile tekamül ettiler. İnsanlar sularda kaynaşıp çırpınan bir varlıktan bugünkü şekline geldi.”

Bu hocalar başımda yeşil bir sarık,
yüzümde uzun bir sakal, geniş bir cübbe içinde, elimde bir tespih beni öbür dünya ile ilgili bir adam yapmak istediler. Şaşılacak bir şey varsa; bunların kalın kafaları beni hala anlamamıştır.
Dünyada medeni, ileri ve olgun olmak isteyen herhangi bir millet mutlaka heykel yapacak ve heykeltıraş yetiştirecektir. Abidelerin şuraya buraya tarihi hatıralar olarak dikilmesinin dine aykırı olduğunu iddia edenler, din hükümlerini gereği gibi araştırıp tetkik etmemiş olanlardır.
Münevver ve dindar olan milletimiz, ilerlemenin bu vasıtalarından biri olan heykeltıraşçılığı en son derecede ilerletecek ve memleketimizin her köşesi ecdadımızın ve bundan sonra yetişecek evlatlarımızın hatırılarını güzel heykellerle dünyaya ilan edecektir.

Atatürk’ün söylev ve demeçleri cilt 2 Sayfa 66

Garp yeni şeyler icat ederek, her gün daha ziyade öğrenerek, yeni fikirler edinerek terakki ve medeniyet yolunda ilerlerken, Türk milleti, tıpkı bütün öteki Müslüman milletler gibi, gayri İslam diyarlardan gelen yenilikleri reddediyordu. Kâfirler gibi hareket etmek, onlar gibi giyinmek, onların usul ve adetlerini almak, Şeriatı Muhammediye’yi inkar etmek demekti.
Asırlarca süren bu zihniyet, nihayet tahte’şuura kadar sokulmuştu. Binlerce misal arasından bir tanesini zikr etmiş olmak için diyebiliriz ki, en münevver, din nokta-i nazarından en serbest düşünen Türk’ler bile, Avrupalı serpuşu olan şapkayı giymeyi, affedilmez bir dinsizlik telakki etmişlerdir.

Tekin Alp (MOİZ KOHEN) in 1936 da yazılan Kemalizm kitabından.
————————————————
Biz her halimize din nokta-i nazarından bakıyorduk.
Benim ceddim bilmiyor muydu, ilim Çin’de bile olsa alınacağını.
Fatih’in döktürdüğü Şahi topuna ne diyeceksin.
Hem ben mecbur muyum şapka takmaya, senin gibi giyinmeye,
mecbur muyum senin gibi, eşimin, kızımın bedenini teşhir etmeye!!!!

Filhakika, Türk milletinin yarısını teşkil eden kadın, Şeriat zihniyeti yüzünden
haremlerin kafesleri arkasında bir esir hayatı yaşamaya devam ediyor, sokakta ancak bir heyula kılığına girip dolaşabiliyordu.

Tekin Alp (MOİZ KOHEN) in 1936 da yazılan Kemalizm kitabından.

Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet idaresindeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır.Bunun kapsadığı siyasetler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. Fakat bu prensipler gökten indirildiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutulmamalıdır.Biz,ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan alıyoruz.
Kemalizm, ibadetler dışındaki bütün ayet hükümlerini kaldırmıştır.
Gideceği yeri bilmeyen bir kaptana hiçbir rüzgâr fayda sağlamaz.
Aslında Kemalizm açık ve net bir ideolojik kimlik ifade etmez.
Oportünizmine varan bir pragmatizim söz konusudur.
Mesela yeri geldiğinde komünist parti kurduracak, yeri geldiğinde ırkçı,
yeri geldiğinde dindar kimliğe bürünüp “Halife ve Hakan efendimiz”
diye halifeye bağlılık bildirecektir.
İlk meclisin açılışında ki dini merasimle, kısa süre sonra aynı cadde üzerinde idam sehpaları kurdurup, ilk meclisin açılışında birlikte dua ettikleri, kurtulus savaşında aynı cephede mücadele ettikleri bir takım dini önderleri idam etmeleri de buna bir örnektir
Türkiye Büyük Millet Meclisi, milli sınırlar içerisinde hayat ve bağımsızlığı sağlamak ve
** Halifelik ve saltanat makamının kurtarılması andıyla olmuştur.**

Bundan dolayı hayat ve bağımsızlığını tek ve kutsal istek bildiği Türkiye halkını emperyalizm ve kapitalizmin zorbalık zulmünden kurtararak irade ve egemenliğin sahibi kılmakla amacına ulaşacağı kanısındadır.

Arşiv No: 1/4283
Dolap No: 10
Göz No: 5
Klasör No: 617
Dosya No: 212
Fihrist No: 3

Atatürk’ün hatırasına alenen hareket eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Atatürk’ü temsil eden heykel büst abideleri ve yahut Atatürk’ün kabrini tahrip eden kıran bozan ve kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir
Eğer Kemalizm adı altında bir resmi ideoloji dayatması olmasa, onun uğrunda darbeler yapılıp, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen, tartışılamayan tabular üretilmese idi, bugün bu tartışmanın bu şekilde sürdürülmesine gerek olmayabilirdi.
Bu kitap bir öykü ya da sevdiği kitabı değildir.Biz gerçeği arıyoruz. Geleceğimizi inşa ederken, kökü mazide olan ati anlayışı ile tarihi geleceğin inşasında, bir tercübeler birikimi ve bir toplumsal hafızayı canlandıran bir malzeme olarak kullanmak istiyoruz.
Ben, Kemalizmin bütün olarak ele alınmasından ya­ nayım. Bu da özgür, vesayet altında olmayan bir tartışma or­ tamında mümkün olabilir. Yoksa 1919’da başka, 20’de başka 1923’te başka, Kastamonu’da, Bursa’da, Balıkesir’de, İzmir’de, Ankara’da başka bir Atatürk bulursunuz. Herkesin kendine göre bir Atatürk’ü olur.
Sonra, Atatürk adına yaklaşık kişi başına 100 küsür bin lira Atatürk tanıtımı yapılır da Atatürk adına sadece duvardaki resimler, meydanlardaki heykeller ve ilkokul çocuklarının şiirlerindeki Atatürk kalır.. Bu işten tek kazançlı çıkacak olan ise Atatürk büstleri, resimleri, levhalan imal eden Bakış müessesesi ile 80 sonrası mermercilikten Atatürk heykeli ima­ latına geçip, fiber heykel üretimi ile tatlı kâr yolunu bularak köşeyi dönen Maltepe’li imalatçı olur!
8 Mayıs 88 tarihli Nokta’nın Putlaşan Türk Atatürk sayısındaki giriş bölümünü buraya aktarmak istiyorum:
Yaklaşık üç sene önceydi. O sırada Ingilteredeydim. Bir gece televizyon seyrediyoruz. BBC’den bir program. Bir de baktım Türkiyeden sözediliyor programın bir yerinde. Denizin ortasında bir kız çocuğu. Çocuk bir kayığın içinde ve kucağında da bir Atatürk büstü. Deniz çalkantılı., o küçük teknenin içinde, kucağında Atatürk büstü ayakta durmaya çalışan kız çocuğu, bir görünüp bir kayboluyor dalgaların arasında sonra kamera kıyıyı gösteriyor. Devlet erkanı sahilde sıralanmış..Vali, belediye başkanı, komutanlar, herkes hazırolda..Neyse tekne kıyıya yak­ laşıyor.. Ve kız çocuğu kucağındaki Atatürk büstü ile iniyor kayıktan.. Devlet erkanı, komutanlar yine hazırol duruşunda..
Meğer herkes o kız çocuğunun kucağındaki büst için selama durmuş.
Ben BBC’nin neden böyle bir 19 mayıs törenini ekrana getirdiğini düşünürken Dünyadaki komik olaylar programına Türkiyeden bir görüntü ile başlıyoruz sesi ile kıpkırmızı kesil­ diğimi hatırlıyorum. Oysa herkes kahkahalarla gülüyordu, işte o zaman fark ettim bize doğal gibi gelen bu tür kutlamaların nasıl korkunç bir komediye dönüştüğünü. Bu ilgi çekici anıyı anlatan önde gelen kamu kuruluşlarından birinin genel mü­dürüydü ve hala gülmekle gülmemek arasında bocalıyordu
Muhammed’in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kuran denir.”
Hiçbir Allah’ın kuluda demiyor ki 9’u beş geçe ışık mı yanar? Güneş’in doğuşundan kimsenin de mi haberi yok?!
“Saat 9’u beş geçe, Atam Dolmabahçe’de . Doktor doktor kalksana lambaları yaksana, Atam elden gidiyor çaresine baksana..”
Mustafa Kemal bir an bile beklemeden, düşünmeden yapıştırır cevabı: “İlk yapacağım icraat bu millet ve devletin bu hale gelmesinde en büyük sorumluluğu taşıyan yobazları, sarıklı softaları sarıklarından yakalayıp ibret-i alem için sokaklarda dizi dizi asmak olacaktır.“
Söylenti şüphenin kız kardeşidir.
Nasıl oldu da batıya karşı verdiğiliz bağımsızlık savaşından ve Atatürk’ün 1920’lerdeki o kadar uyarılarından sonra Frenk şapkası giyerek, frak giymiş hocaları fötr şapka ile kürsüye çıkararak, Latin harfleri ile uygarlık yoluna girdik? Bu aradaki geçiş nasıl oldu?
Çünkü insan, düşünen bir yaratıktır; insan olmak ise onurlu bir şeydir!
Rabbim! insanlar ihtiyaç duydukları gerçeklerden uzak kalmasınlar! doğru kararlar, ancak doğru bilgiler üzerine bina edilebilir.
Tarihten bilgi ve belge saklamak, insanların önünü aydınlatan ışığı çalmak.
En acı gerçekler bile, söylentiler kadar tahripkar değildir.
Ben Şöyle olmasaydı, böyle olurdu gibi mantık dışı bir tartışmaya girmek istemiyorum.
Atatürk olmasaydı, yada şöyle yapsa idi türü örnekler sadece basit bir can sıkıntısı ürünüdür.

Vardı. Yaşadı. Ve Böyle oldu

Türk olmak mutlu olmaya yetmiyor, bir Türk bir cihana bedel derken bir Amerikan dolarının nerede ise 1500 liraya eşit olduğunu unutuyoruz
..Fikir ve kavrayış sahibi olduğunu büyük olaylarla kanıtlamış bir ulus, Allah’ın gölgesi ve Peygamberin vekili olduğunu ileri sürme küstahlığında bulunan halife adındaki aymazlara, bilinçsizlere, yalancılara, vatanında, vicdanında yer verebilir mi?
(Hayir . Kesinlikle hayır sesleri.).

Not: Her yararlı ve yeni şeye karşı mutlaka bir kuvvet çıkar, bunun için önlem almak ve istediği gibi eskiyi kötülemek, basitleştirmek için devrim yapabilirsen rahatça konuşabilir o askeri olduğun 38 yıl bir hiç gibi görüp onu kötülemeyi kendine görev addetebilirsin..Ne de olsa sen Cumhuriyet’i kurdun, istediğini söylersin, aşagılarsın, küçümsersin ne de olsa o zaman ki tealkki bunu emrediyordu!! O eleştirebilirse çağın ve doğrunun gerekli sen eleştirirsen irticacısındır..Nerede burada adalet, adalet sadece sizin için mı vardır? Hürriyet sadece size mi matufdur???

Padişah Vahideddin düşmanla işbirliği yapmıştı. ( Eskiyi kötülemek her zaman için geçer akçedir. Bilmezler ki bütün servetini M.Kemal’in emrine verdiğini bilmezler, bilseler de söyleyemezler, gerçek saadece bunların tekelindedir. Onlar hain diyorsa haindir(.)!! )
Sülo(Demirel’in dediği gibi) Herkesin( ben dahil değilim asla) atatürkçü olmak zorunda bırakıldığı bir ortamda demokrasiden söz etmek imkansızdır.

Not: Bunu bir sağcı muhafazakar marksist maocu yani bu görüşün karşısında birisi söylese idi hemen etiketlenirdi.. Hiçbir zaman demokrasi olmadı ki, milletin ağzına sakız olarak altı ok ve inkılaplar verilip bir kenara çekildiler!!

Kemaleddin Kamu Kabe arabın olsun/ Çankaya bize yeter Aynı çevreler daha sonra Anıtkabir Kabe yapmak istemeyecekler mı idi?..
Aka Gündüz ne diyordu Atatürk için: Varsın.. Teksin Yaratansın/ Sana bağlanmayan utansın/Çankaya bize yeter
Tarih insanlığın ortak mirasıdır. Herkesin tarihten ve tarihi kişilerden alacakları ibret dersi vardır. Biz, herhalde bu dersi iyi anlayamadık. Atatürk şiirleri ezberleyerek muasır medeniyetlerin üzerine çıkılamayacağı gerçeğini de biraz geç öğrendik galiba.
İsviçre’den Medeni Kanunu, Almanya’dan Ticaret Kanununu, İtalya’dan ceza yasalarını aktarırken, sayı numarasına kadar aynen, hatta zaman zaman tercüme yanlışlıkları ile birlikte bu yasalar kanunlaşırken hiç itiraz eden olmadı mı ? Gerçekler nelerdi; aksayan yönleri olmadı mı ?
Nasıl oldu da batıya karşı verdiğimiz bağımsızlık savaşından ve Atatürk’ün 1920’lerdeki o kadar uyarılarından sonra Frenk şapkası giyerek, frak giymiş hocaları fötr şapka ile kürsüye çıkararak, Latin harfleri ile uygarlık yoluna girdik ? Bu aradaki geçiş nasıl oldu ?
Biz bir değer hükmü koymak istemiyoruz. Yapmak istediğimiz; Kemalizm adına ileri sürülen çelişkileri ortaya koymak, giderek işin özünden ne kadar uzaklaşıldığını örnekleri ile gözler önüne sermek.
Biz bir imparatorluğun bakiyesi olan bir Cumhuriyetiz. Burada herkes var. Kadim uygarlıkların yaşadığı bir coğrafyada yaşıyoruz.
Bu kitap bir övgü yada sövgü kitabı değildir. Biz gerçeği arıyoruz. Geleceğimizi inşa ederken, kökü mazide olan ati anlayışı ile tarihi; geleceğin inşasında, bir tecrübeler birikimi ve toplumsal bir hafızayı canlandıran bir malzeme olarak kullanmak istiyoruz.
Okuyun düşünün araştırın soru sorun
İnsanların inandıkları gibi yaşama haklarının korunduğu ve düşündüklerini özgürce ifade edebildikleri bir gelecek için dua ile.
Hiçbir Allah’ın kuluda demiyor ki 9’u beş geçe ışık mı yanar? Güneş’in doğuşundan kimsenin de mi haberi yok?!

“Saat 9’u beş geçe, Atam Dolmabahçe’de
.
Doktor doktor kalksana lambaları yaksana,
Atam elden gidiyor çaresine baksana..”

“Muhammet kur an’da hanif kelimesini 12 defa yani altı defa mekki sureler de altı defa da medeni sürelerde kullanmıştır.”
“Muhammet daha sonra irticalen dini hitabede bulunan bir vaiz oldu. Vaizlikten nebiliğe, nebilikten de nihayet Allah’ın Resulü haline geçti.”
“Muhammed’in beyan ettiği sureler uzun bir devirde dini tefekkürlerinin mahsülü olmuştur.
Muhammet bu sûreleri bir çok çalıştıktan ve tetkikleri yaptıktan sonra edebi bir şekil vermiştir.”
“Muhammet ile karıları için kerpiçten yatacak odalar yapıldı.”
“Muhammed’in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kuran denir.”
“Muhammed te Mekke’den kalkıp Medine’ye kaçtı; buna hicret denildi.”
“Türk, yalnız tabiatı takdis eder.”
-Mustafa Kemal Atatürk

TDK : takdis etmek gt; kutsamak

Meclis’te, Hilafet’in Saltanat’tan ayrılamayacağı fikrinin görüşüldüğü zamanlarda mecliste konuşma yapan Mustafa Kemal Paşa şu sözleri sarfetmektedir. “Meclis ve herkes meseleyi tabii görürse (yani hilafetin saltanattan ayrılmasını tabi görürse) fikrimce muvafık olur. Aksi taktirde, gene hakikat usulü dairesinde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal “BAZI KAFALAR KESİLECEKTİR.”
Mustafa Kemal bir an bile beklemeden, düşünmeden yapıştırır cevabı: “İlk yapacağım icraat bu millet ve devletin bu hale gelmesinde en büyük sorumluluğu taşıyan yobazları, sarıklı softaları sarıklarından yakalayıp ibret-i alem için sokaklarda dizi dizi asmak olacaktır.“
“Salondan çıkış kapısına gelindiği zaman, arkalarını döndüler. O yaşlı hanım siyah başörtüsü ile yanlarındaydı. Derhal nazarları siyah başörtüsüne ilişi verdi ve kendilerine has bir vakar ve centilmenlikle hanımın yanına yaklaştılar ve: “Müsaadenizle.” diye örtüyü başından sıyırıp yanlarında bulunan bir zata: “Bu örtüleri artık görmek istemiyorum.” diyerek uzattılar ve örtünün altından çıkan kır saçların güzelliğini medhederek: “Bu güzel saçlar kapatılır mı hiç diye onlara eğilip öptüler..”
“Doğulu ortam, doğulu hava silinip gitmiştir, ve bugün Kur’an’ın teokratik hükümlerinden kesinlikle kurtulmuş olan Türk kadını, batılı kız kardeşleri gibi yaşamakta, onlar gibi evlenmekte, onlar gibi giyinmekte, onlar gibi çalışıp eğlenmektedir.”
“Atatürk TDK tarafından yayınlanan Söylev adlı konuşmasında: “Baylar, bütün insanlığın görgü, bilgi ve düşünüşte yükselip olgunlaşması, Hristiyanlıktan, Müslümanlıktan, Budizmden vazgeçerek yalınlaştırılmış ve herkes için anlaşılacak bir duruma getirilmiş katkısız ve lekesiz bir DÜNYA DİNİ’nin kurulması gerektiğini söylemiştir.”
“Dünyaca bilinmelidir ki, bizim devlet idaresindeki ana programımız, CHP programıdır. Bunun kapsadığı siyasetler idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı anahatlardır. Fakat bu prensipler gökten indirildiği sanan kitapların doğmalarıyla asla bir tutulmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan alıyoruz.”
“Atatürk ibadet Devrimi’ne ezan ve namazı Türkçeleştirmekle başlamıştı. Gerçekte verdiği ilk emir ezan ve namazın Türkçeleşmesiydi. Muhafazakarların sözcülüğünü yapan İnönü, Atatürk’e yalvarmış, önce ezanı Türkçeleştirelim, sonra namaza sıra gelir, demişti. Arkadan dil ve Kur’an metni meseleleri çıktı; namazın Türkçeleşmesi gecikti idi. Atatürk sağ kalsaydı ibadet reformu olacağından da şüphe yoktu.”
“Doğu Perinçek ve yakın çevresi ise Atatürk’ün dini reddettiğini ileri sürmektedir. Laiklik uygulaması, Kemalizm de, batılı anlamda tarafsız değil, aktif ve akıldan yana, bilimden yana bir tavırdı. Tekke ve zaviyelerim kapatılması, ibadetin Türkçeleştirilmesi, Hicri takvimin Gregoryen takvimi ile değiştirilmesi buna örnek olarak gösterilmekteydi.”
“Kemalizmin, en genel de din olayını, özel de ise İslamlık ve hıristiyanlık inancına ilişkin bakış açısı, dönemler arasında büyük farklılıklar göstermektedir. Kimine göre, Mustafa Kemal İslam’ı reforme ve modernize etmekteydi. Kimine göre ise dini hurafelerden ayıklayıp bilimsel ve akli temellere oturtmakta idi.”
“390 üyeli meclisin ilk toplantısına 112 milletvekili katıldı. Bunların 50’si kalpaklı, 41’i Fesli, 21’i Sarıklı idi Üyelerin 94’ü memur, 67’si din adamı, 50 subay, 47’si çiftçi, 15’i doktor, ikisi mühendis, 19’u hukukçuydu.”
“TBMM’nin açılış gününün kutsallığını teyit için, bugünden başlayarak valilikte vali bey efendi hazretlerinin Yahya Galip’in tertibi ile hatim indirilecek. Buhari -i Şerif okunmaya başlanacak, hatmi şerifin son kısımları teberrüken (bereket ve uğur sayılacak) Cuma namazından sonra özel daire önünde bütünlenecektir.”
“TBMM, milli sınırlar içerisinde hayat ve bağımsızlığı sağlamak ve halifelik ve saltanat makamının kurtarılması andiyla olmuştur.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir