İçeriğe geç

Bir Alkoliğin Anıları Kitap Alıntıları – Jack London

Jack London kitaplarından Bir Alkoliğin Anıları kitap alıntıları sizlerle…

Bir Alkoliğin Anıları Kitap Alıntıları

Ben gerçekten feleğin çemberinden geçmiş ve yaşamın pek öyle ahım şahım bir şey olmadığını anlamıştım.
Ne bir kızın, ne bir kadının, ne de çocukların sevgisini tatmış olan ben; sanatın geniş alanlarında oynamamış, felsefenin yıldız gibi serin, tepelerine tırmanmamış, bu şahane dünyanın toplu iğne başından büyük bir parçasını görmemiş olan ben, artık bu kadarının yeter olduğuna, her şeyi gördüğüme, değerli olan her şeyi öğrendiğime ve artık bunlara bir son vermenin gerekliliğine karar veriyordum.
Yüz seksen doları on iki saatte yemek de göz kamaştırıcı değilse, acaba göz kamaştırıcı olan nedir yeryüzünde?
Talihleri iyi giderse içerler. Talihleri kötü giderse bir gün düzeleceği umuduyla içerler. İşleri kötüye giderse bu sefer de bunu unutmak için içerler. Bir dostlarına rastlarlarsa içerler. Bir dostlarıyla kavga edip ondan uzaklaşmışlarsa yine içerler. Aşkları başarıyla sonuçlanırsa mutluluktan uçtukları için içerler. Sevgilileri kendilerine yüz çevirmişse, üzüntüden içerler. Yapacak bir şey bulamadıkları zaman yine içerler
Bu kötü lezzetli şarabı sevmeleri bu insanların garip yanları
Bırak sevsinler. Başkalarının zevkleri beni ilgilendirmez.
Yaşamak çılgınlık ve yüreklilik isteyen bir işti.
Değerli olan hangisiydi: Para mı, zevk mi?
Açlık çeken bir insan yiyeceğin değerini bilir.
..
Ve yalnızca bir çocuk uzun süredir kendisine yasaklanmış olan şeylerin anlamını kendi çocuk hayaliyle bilebilir.
İnsan içkiyi vücuda yapacağı etkisi için içmez. İçki niçin içilir? Beyne etki yapsın diye.
Eh bunun geçiş yolu da vücutsa eğer ne hali varsa görsün!
Uğrunda dövüştüğüm şeyler sonunda dövüşmeye değmez olduklarını kanıtlamışlardı.
Ateş üzerine vaazı ateşin yaktığı insan vermeli.
Uğruna dövüştüğüm şeyler sonunda dövüşmeye değmez çıkmışlardı
Gençlik hevesi ile gerçeği amansızca kovalamak yanlışına düşmüştüm. Onun peçesini yırtıp atmıştım. Gördüğüm ise, karşısında duramayacağım kadar korkunçtu. İnsanlık dışında hemen her şeye olan inancımı kaybetmiştim. İnandığım insanlık da epey çıplak bir insanlıktı doğrusu.
Suç işlemek, el işçisi olmak kadar feci bir şeydi. Para eden beyindi, adele değil. Artık kol gücümü pazara çıkarmayacaktım. Bundan sonra satacağım tek şey beynim olacaktı.
Bu arada şunu da belirtmek gerekir ki, bir insan aklını kullanarak içmeye başladıysa, bu onun içkicilik yolunda nasıl çok ilerlediğinin ciddi bir belirtisidir.
En öldürücü içki alışkanlıklarının ikisi şudur : Düzenli içmek ve yalnız başına içmek.
Gençlerimizin zehirle savaşı bitsin artık.
Soytarı modası var şimdi! Soytarı!
Yaşamamız bir yalan, ölümümüz ise karanlık bir dipsiz uçurum.
Bir seferde ancak bir yatakta yatabilirdim ve ben günde sadece bir tane okkalı bir biftek yiyebildikten sonra yüz tane bifteğe yetecek paranın değeri neydi??
Kaderin cilvesine bakın siz. Bazıları doğuştan servete konar, bazıları da itile itile servete kavuşturulur. Bana gelince, kafama topuzla vurula vurula itildim servete; topuzu indiren de acı yoksulluğun pençesiydi.
Bir sıraya oturmuş, aşkın ne olduğunu deneyerek anlamaya çalışan oğlanlardan kızlar ne beklerdi acaba?
Son solukla birlikte her şey biter: sevinç, sevgi, keder, makarna, tiyatro, ıhlamur ağaçları, ahududu, insan ilişkilerinin kudreti, dedikodu, köpeklerin havlaması, şampanya.
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
Korkmak, sağlıklı olmak demektir. Ölüm korkusu insanı yaşama yöneltir.
Bizler koştuğumuz her sinir maratonunun ücretini öderiz ve ödenmesi gereken bu borcu John Barleycorn bile araya girip bağışlatamaz. O bizi yücelere çıkarabilir, ama orada tutamaz, öyle olmasa hepimiz ona kulluk ederdik. Halbuki kul yok, John Bayleycorn’un çaldığı deli danslarına para ödeyenler vardır.
İçkide aranılan, onun beyin üzerinde yapacağı etkidir; eğer bu etki kendini beden üzerinde gösterirse, o zaman yazık olur o bedene
Dünyayı ışığa boğmalı artık.
«Herşey gelip gidicidir. Doğan ölmelidir, ölünce de dinlendiği için mutludur.»
Korkmak sağlıklı olmaktır.
Ölüm korkusu yaşamaya yardım eder.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Dünyanın iyi bir vatandaşının yapması gereken şeyleri yaptım ve hâlâ yapıyorum. Evler yaptırdım, yüzlerce dönüm toprak ektim. Ağaca gelince yüzbin ağaç dikmedim mi? Evimin hangi penceresinden bakarsam bakayım güneşe doğru dimdik kahramanca yükselen kendi elimle diktiğim bu ağaçları görüyorum.
Kötümser değildim, yemin ederim ki kötümser değildim. Sıkılmıştım sadece. Aynı piyesi, çok kereler seyretmiştim. Aynı şarkıları, aynı şakaları çok dinlemiştim.Perde arkasını öylesine iyi biliyordum ki, sahnedeki davranışlar, gülüşler ve şarkılar arkadan gelen çarkların gıcırtısını örtemiyordu.
Kadınların budalalıklarını ve yavanlıklarını, önemsiz adamların büyük ve gururlu sözlerini dinlemek bir işkence oluyordu. Bu bir insanın ya çok kitap okumasının ya da kendisinin budala olmasının cezasıdır.
Bir insanı başka insanlarla, kendi kafasının da onlarınki kadar sağlam olduğunu kanıtlamak için içmeye yönelten erkeklik gururu ne garip bir şeydir.
Yazarlıkta başarılı olmak için edebiyat öğretmenlerinin ve profesörlerinin öğrettikleri herşeyi unutmam gerektiğini öğrendim.
Sıkıntılı zamanların ilk acısını duyanlar acemi emekçilerdir.
Çok güç zamanlarda yaşıyorduk. Iş bulmak çok güç, hatta olanaksızdı.
John Barleycorn zayıflığa ve yenilgiye, yorgunluğa ve bitkinliğe çağrıda, bulunur. Kolay yoldur o. Ve her zaman da yalan söyler. Bedene yalancı bir güç, ruha yalancı bir yücelme verir; eşyaları olduklarından daha güzel gösterir.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Dünyayı döndüren tüm iyi hayallerin hepsine inanıyordum.
Kızlar, yanlarında oturan ve aşkın ne olduğunu deneme yoluyla bulmaya çabalayan oğlanlardan neler beklerlerdi acaba?
Ateşin yaktığı insan ateş üzerine vaaz vermelidir.
Fakat insanlık açısından deliliğin her türlüsü zararlı değil midir?
Ahlaklılığı ortadan kaldıran alkol suç işlemeyi teşvik ediyordu. Çevremde sarhoş insanların ayıkken yapmayı akıllarına bile getiremeyecekleri şeyleri yaptıklarını görüyordum.
Kendi kendime, yaşamın anlamı bu mu diye soruyordum; hizmet hayvanı gibi çalışmak mı?
Onlar benim bu hareketleri kendilerini eğlendirmek için yaptığımı sanıyorlardı, oysa ben seyirciler önünde boğulan bir insan gibiydim.
İnsan yaşamak kaygısıyla neler yapmaz!
Ah, ne büyük bir kandırıcıdır şu John Barleycorn! Yanmış ve zehirlenmiş beyin ve beden, kendini o hale getiren zehirde aramaktadır dermanı.
Nasıl olsa sonunda öleceksin, ama bu arada hiç olmazsa gülmüş olursun. Bu dünya oldukça karanlık.
Ne düşünmek istiyordum, ne de düşünen herhangi birini görmek.
İşte John Barleycorn’un köleleri böyledir. Talihleri iyi giderse içerler. Talihleri kötü giderse bir gün düzeleceği umuduyla içerler. İşleri kötüye giderse bu sefer de bunu unutmak için içerler.
Her şeyi, her şeyle değiştirir, sonunda değerli bir şey ele geçirene kadar bu işi sürdürürdüm.
Yaşamak çılgınlık ve yüreklilik isteyen bir işti.
Yalnızca açlık çeken bir insan yiyeceğin değerini tam anlamıyla bilebilir. Yalnızca denizciler ve çölde yaşayanlar tatlı suyun anlamını bilir. Yalnızca bir çocuk, uzun süredir kendisine yasaklanmış olan şeylerin anlamını, kendi çocuk kafasıyla bilebilir
Hep bir şeyler kaçırdığımın her zaman farkındaydım.
Bırak sevsinler. Başkalarının zevkleri beni ilgilendirmez.
öğrenecek öylesine çok şey vardı ki yaşamda.
İyi kötüdür, gerçek yalan, yaşamsa yalnızca bir şaka.
Bakma sen birbirimizle dost göründüğümüze, gerçekte dost falan değiliz onunla.
Yalnızca açlık çeken bir insan yiyeceğin değerini tam anlamıyla bilebilir; yalnızca denizciler ve çölde yaşayanlar tatlı suyun anlamını bilir.
Hayatta adalet diye bir şey yoktur. Hayat tümüyle bir piyangodur. Ama ben hayatın yüzüne yalancı bir gülümseme kondurur gerçeklere kahkahalarla gülerim. Sen de benimle birlikte gülümse ve gül. Nasıl olsa sonunda öleceksin ama bu arada hiç olmazsa gülmüş olursun. Bu dunya oldukça karanlık. Ben onu senin için aydınlatıyorum .
Hayatta adalet diye bir şey yoktur. Hayat tümüyle bir piyangodur. Ama ben hayatın yüzüne, yalancı bir gülümseme kondurup, gerçeklere kahkahalarla gülerim. Sen de benimle birlikte gülümse ve gül. Nasıl olsa sonunda öleceksin, ama bu arada hiç olmazsa gülmüş olursun. Bu dünya oldukça karanlık. Ben onu senin için aydınlatıyorum.
Hâlâ kitap okuyordum, ama artık eskisi gibi tutkuyla değil. Bugün de hâlâ kitap okurum, ama hiç bir zaman, bana yaşamın gerisindeki, yıldızların ardındaki gizemi çözme isteğini fısıldayan gençlik tutkusunun o eski heyecanıyla değil .
Kuşkusuz, hiçbir hayat öyküsü, öykü anlatıcısının son anı gelmeden bitirilemez.
Güneşin altında yeni bir şey yoktur, zayıf ruhların özlemini çektiği o ölümsüzlük bile yoktur.
Hayat,geçip gidecek olan bir hayalettir.Sen de bir hayaletsin.Senden önce gelmiş ve senin parçalarını oluşturan hayaletlerden,evrimin çamuru arasından bir söz kalabalığından çıktın ve senin yerine geçecek hayaletlerin içinde kaybolarak geçip gideceksin.
İçmek,insanların karşısına bir erkek olarak çıkmak istediğim zamanki davranışımdı.
John Barleycorn çok dönektir ve pek çok kalıba girebilir.Yorgunluk ve bitkinliğe olduğu kadar,aşırı kuvvetli ya da canlı olduğumuzda,hatta boş zamanımızdaki can sıkıntısına da çağrıda bulunurdu.Hangi ruh halinde olursa olsun,bir insanın koluna rahatça girebilir ve kandırma ağını,tüm insanların üstüne atabilir.Gerçeğin iç karartıcılığı yerine hayallerin parlaklığını getirir ve sonunda kendisiyle ilişkisi olan herkesi kandırır,aldatır.
John Barleycorn(alkol)zatıfladığımızda veya yenilgiye uğradığımızda yorgun ve bitkin olduğumuzda bize çağrıda bulunurdu.
Gelecekteki güzel günlerde John Barleycorn,(içki)başka barbarlıklarla birlikte ortadan kaldırılınca,insanlar meyhanelerden başka bir yerde toplanacak,tanışacak ve dost olacaklardır.
İnsanın ayıkken yapmayacağı yanlış davranışlar,içkiliyken kolaylıkla yapılabiliyordu.
Aç kalan insanlar,yiyeceğin kıymetini bilir.Tatlı suyun anlamını yalnızca denizciler ve çöllerde yaşayanlar bilirler.Ve yalnızca bir çocuk kendisine yasak olan şeylerin anlamını kendi çocukluğuyla bilebilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir