Erlend Loe kitaplarından Bildiğimiz Dünyanın Sonu kitap alıntıları sizlerle…
Bildiğimiz Dünyanın Sonu Kitap Alıntıları
“ Bir olgu ya da bir olayın birkaç makul açıklaması varsa, en basit açıklama doğruya en yatkın olandır.”
“Bazıları bizden daha iyi işte ve bununla yaşamayı öğrenmek zorundayız.”
“İnsanlar bir şey isterler, sonra tam tersini isterler, ardından birazcık daha farklı bir şey isterler ve aslında ifade ettiklerinden başka bir şey istediklerini anlamadığında da sinirlenirler.”
Ama faturalar geri gelirler. Hiç mi hiç alınmazlar, geri adım atmazlar. Tekrar tekrar geri gelirler; daha güçlü bir biçimde
Hayat zaten kocaman bir olağanüstü durumdan ibaret.
İyi bir hayat yaşıyorum neticede, diye düşündü; özellikle de bu şekilde yaşamanın para kazandırmadığına dair tatsız gerçeği aklına getirmediği sürece.
Ama yaşam, anasının gözü bir iblis gibi, diye düşündü.
İnsanlar bir şey ister, sonra tam tersini ister, ardından birazcık daha farklı bir şey isterler ve aslında ifade ettiklerinden başka bir şeyi istediklerini anlamadığında da sinirlenirler.
Paranın ve tüketimin yaşamlarımızı bu kadar idare altına almasına karşı çıkıyorum.
Tüketmek için para kazanmayı beklemeyelim diye bankalar borç vermek için sıraya girmişlerdi. Tüketim genç yaşlarda başlıyor ve asla sonu gelmiyordu.
birkaç kez ağzını açtı ama tekrar kapadı. Bir başlarsa ipin ucunu kaçıracağını anladı.
İşe gidiyorlardı, işten geliyorlardı, zamanı geldiğinde onları bir işe yönlendirecek eğitim kurumlarına girip çıkıyorlardı ki, bir gün gelip nakit para ödemeden edindikleri evlerin, dairelerin, arabaların, malların borcunu ödeyebilsinler; pek çoğunun ölene kadar kurtulamayacakları borç batağını bir an olsun unutabilmek ve biraz da kafayı dağıtmak için bir yerlerde geçirecekleri tatillerin parasını ödeyebilsinler.
Çocukların bu tip şeylere gıcığı vardı. Ailelerinin diğer aileler gibi olmasını istiyorlar. Diğerlerinden daha iyi olmak gerekli değil, ancak diğerleriyle mümkün mertebe aynı olmak önemli.
Şimdilerde millet her şeyi sorup didikler olmuş
Çocuk sahibi olan herkes, onlardan önce kimse çocuk sahibi olmamış gibi davranıyor, diye düşündü Doppler. Her seferinde bir ilk yaşanıyor.
Doppler’in çok hoşnut kaldığı yalanı, bir süre sonra hesaba katılmadık sonuçlar doğuran, elinde patlayan bir cephaneliğe dönüştü.
Kitaplar başka yönlere işaret ediyorlardı, odada ve evde bulunmayan
Öleceğine inanmayanlar hep ölürler.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Aslında zararsız olan sorularına cevap vermek, zarardan başka bir şey getirmeyecekti.
İncinmekten bıkmıştı belli ki ve insanların arasında daha fazla kaybedecek bir şeyi kalmamıştı.
Her şey sakin ve yolunda gözükebilir ancak yüzeyin hemen altında tonlarca duygu kaynamaktadır.
Aileler olabilecek en karmaşık şeyler, insanoğlunun en gelişmiş örgütlenme modeli.
Kitaplar raflarda öylece, sadık biçimde gece gündüz bekliyorlardı, ölünceye kadar sahibinin mezarını terk etmeyen köpekler gibi.
Ne zayıflıkların ne de yeteneklerin üstü örtülebilir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Yaşam, anasının gözü bir iblis gibi.
Aslında her şeyin her şeyle bağlantılı olduğu gerçeğinin ortaya çıkmasından duyulan korku kıyamet alameti.
Bir olgu ya da bir olayın birkaç makul açıklaması varsa, en basit açıklama doğruya en yakın olandır.
Saygı gören insanlar rahatsız edilmezler.
En iyisine niyetlen, en kötüsüne hazırlan.
Düşüncelerimizle bedenlerimizin aynı yerde olmasını sağlamalıyız.
İçimizde kalan ne çok şey var, dedi. Hepimizin içinde kalan çok, çok şey var.
Bu dünyada pek çok şey tuhaf zaten.
İnsanlar kendilerine aşırı güveniyor, sayımız çoğalıyor, gözümüz doymuyor, sadece kendi küçük durumumuzla ilgiliyiz.
Kaybolup gidecek olanların filmini çekmeyeni dövüyorlardı.
Doppler, iki dünyanın da en iyi yanlarına sahip olduğunu düşündü. Bütün gün dışarıdaydı ve akşamları da sıcacık insanların, yumuşacık bir yatağın olduğu mavi eve dönebiliyordu.
Her şey bir konumlar ve nesneler panayırından ibaretti.
İnsan yalanın ayrıntılarını iyice bir gözden geçirdiğinde, yalan söylemek hiç zor değil.
Her şeyin anında söylenmesi gerekiyor, söylenmezse kemikleşiyor, başka şeylerin altında kalıp görünmez oluyor.
İnsanın sorunun bir parçası olduğunu görmemek için gösterdiği direnç muazzamdır.
İnsanlar bir şey isterler, sonra tam tersini isterler, ardından birazcık daha farklı bir şey isterler ve aslında ifade ettiklerinden başka bir şey istediklerini anlamadığında da sinirlenirler.
Her çakılma bir ölümdür. Her iniş devam eden yaşamın ta kendisidir.
Dünya insanlara ait değil, insanlar dünyaya ait.
hayalkırıklığıyla baktı ona; partnerine, bu tartışmayı tatsız bir yöne çekmenin hiç gereği yok şimdi, demek isteyen biri gibi.
Zaman eskisinden daha hızlı geçiyordu.
İnsanın birbirine söyleyemediği her şey, bir düzene sokamadığı tonlarca düşünce, işte bu yüzden akıntıya kapılıp beynimizin içinden hiç durmaksızın akan ırmağın dibine bir balçık tabakası seriliveriyor.
Gregus, çalışkanlıkta öylesine ilerlemişti ki, Doppler ebeveyn olarak başarısız olduğunu düşündü.
Hayvanların ismi yoktur, bu tabiata aykırı. Hayvan hayvandır, içgüdülerinin yap dediğini yapar. İsim kafa karıştırır ve her şeyi birbirine sokar. Arkadaşım lafları falan da tam bir saçmalık. Bu senin ilişkiye yüklediğin bir şey, sırf buna ihtiyacın var diye.
Konuşmak, önemi fazlaca abartılmış bir meziyet.
Tüm hikâye, yeni ve parlak bir ışık altında birdenbire Doppler’in gözleri önüne seriliverdi o an.
Sen nerelerdeydin hakikaten? Belki bana bir hatırlatırsın?
Ama bu dünyada pek çok şey tuhaf zaten.
İnsan böyle bir şeyi nasıl ölçer?
Bir olgu ya da olayın birkaç makul açıklaması varsa, en basit açıklama doğruya en yatkın olandır.
İnternette her şeyi paylaşmak kıyamet alameti ’sevgili kocamı arayıp ona iyi geceler diliyorum’ basbayağı kıyamet alameti.
kendi seslerini duymaktan bir an bile bıkmayan insanları dinlemiş, dinlemişti, onlara bol bol küfür sallamıştı
Eski tas, eski hamam
Bu sessiz sitem ciddiye bindi. Birileri sözcükler kullandığında, aslında meselenin ardında yatana ulaşmak çok daha kolay, diye düşündü
Bu kadar genç olman ne güzel. Önünde daha ne kadar çok kış ve bahar var, bir düşün. Ne kadar çok mutluluk, kırgınlık, üzüntü var. Kaç kez yeni ayakkabı alacağını, kaç kez bir gazete okuyup küçük kuşların aslında ne kadar çok yediklerine ve insanların ne kadar aptalca işler yaptıklarına saşıracagını bir düşün.
Norveç merhameti ve misafirperverliği iş ciddiye varınca bu kadarcıktı.
Aslında her şeyin her şeyle bağlantılı olduğu gerçeği
Öleceğine inanmayanlar hep ölürler.
İnsanlar sabahın köründe hiç çekilmiyorlardı.
aslına bakarsak yaşamımızın bütünü pek pratik değil.
Sanayi Devrimi’nden önceki bin yıl süresince büyüme yılda 0.01 oranındaymış, diye okumuştu Doppler bir gazetede. Ancak yaşam standardı on yedinci yüzyılın ortalarından itibaren, elli yılda bir ikiye katlandı. Böylesine bir artış, Sanayi Devrimi’nden önce altı bin yılda gerçekleşiyordu. Sahip olmaya alıştıklarımıza, sahip olmaya alışılması manyakça yani. Pek çok kişinin bu bankın önünden aceleyle geçmesinin nedeni muhtemelen, güçlerinin yettiğinden daha pahalı bir sürü şey almış olmaları, diye düşündü Doppler. Sistem şu şekilde işliyordu: Tüketmek için para kazanmayı beklemeyelim diye bankalar borç vermek için sıraya girmişlerdi.
işe gidiyorlardı, işten geliyorlardi, zamanı geldiğinde onları bir işe yönlendirecek eğitim kurumlarına girip çıkıyorlardı ki, bir gün gelip nakit para ödemeden edindikleri evlerin, dairelerin, arabaların, malların borcunu ödeyebilsinler; pek çoğunun ölene kadar kurtulamayacakları borç batağını bir an olsun unutabilmek ve biraz da kafayı dağıtmak için bir yerlerde geçirecekleri tatillerin parasını ödeyebilsinler.
Şimdi ne yapacaksınız, diye sordu gazeteci.
onu aslında hiç tanıyamadığını hissediyordu
Zaman her şeyi silip süpürür.
Küçük çocuklar saatin kaç olduğunu hiç sallamazlar
Millete bak, diye düşündü Doppler. Ne matrak insanlar ama.
Ama ben ne yazık ki doğaya herhangi bir şey geri veremedim, dışkımı saymazsak
Geride kalan on yıllar içinde, düşündüğüne inandığı zamanlarda aslında düşünmediğini, sadece hissettiğini anladı Bunun düşünme olduğuna inanıp kendini kandırmıştı.
Birileri, yüzeyine sıvı dökülmemesi gereken bir mobilya yapıyor, birileri de bunun iyi bir fikir olduğunu düşünüp onu satın alıyor.