İçeriğe geç

Beynine Format At Kitap Alıntıları – M. Barış Muslu

M. Barış Muslu kitaplarından Beynine Format At kitap alıntıları sizlerle…

Beynine Format At Kitap Alıntıları

Hayat, hepimizin kötü dönemler yaşamasına olanak tanıyacak kadar uzun.
gece karanlığın en yoğun olduğu an aslında aydınlığa en yakın zamandır
aşk gerçekten de, elde etmeyi istediğimiz kişiyi hiçbir şekilde elde edemediğimizde hissettiğimiz bir duygu. İşte tam da bu yüzden karşılıklı gizemin ortadan kalktığı, çiftlerin birbirini garanti altına aldığı evlilik ortamında, aşk da yerini sevgiye bırakıyor.
Aşk, hayal ettiğin ve sonra “hayal ettiklerin” elinden alındığında hissettiğin duyguların toplamıdır
Olumlamaların, kendi kelimelerimizden çıkması ve duygusal yoğunluk yaratması gerekiyor. Bir başka deyişle, “ben iyiyim” yerine “ben süperim” tercih edilmelidir.
Bilinçaltımızın zaman kavramı yok. Onun için her şey sadece şu an gerçekleşiyor. Bu nedenle, olumlamalarda “çok başarılı işler yaptım” yerine “çok başarılı işler yapıyorum” ifadesi etkiyi arttıracaktır.
Olumlamaları, en basit ve en etkili şekilde kullanmanın yolu, bilgisayarların ve cep telefonlarının hayatımızda olmasıyla artık çok kolay hale gelen kayıt olanaklarını kullanmaktır. Eğer yapabiliyorsanız, arka planda klasik bir müzik ile duygusal yoğunluk yaratan ifadeleri kaydederek, cep telefonunuzu ya da MP3 oynatıcınızı, bir kişisel gelişim aracına dönüştürebilirsiniz.
Olumlamalarınızı, bilinçli olarak dinlemenize gerek yok. Günün hangi saatinde olursa olsun, arka planda çalıyor olmaları yeterli.
Olumlamaların mantığı, her gün yapılan tekrarlarla, beynimizin düşünce alışkanlığının değiştirilmesidir. Geleneksel uygulaması, belli sayıda olumlu cümlenin, her gün kendi kendine söylenerek, bu düşüncelerin bilinçaltına geçirilmesi şeklindedir.
Bilinçaltının gerçekte hangi korkudan dolayı sizi engellediğini bulmanın tek gerçek yolu bütün olasılıkları sistemli bir şekilde gözden geçirmeye çalışmak.
Bulduğumuz ihtimallerle ilgili OLUMSUZ ifadeleri oluşturduktan sonra, onları tüm göz noktalarında teker teker temizlemek.
öfke temizliğinde hatırlamanızı istediğim önemli bir detay var:

Tüm OLUMSUZ ifadelerinizi sanki söz konusu kişiye söylüyor gibi kurmanız gerekiyor. Gerçekten öfkenizi temizlerken, sanki öfke duyduğunuz kişi karşınızdaymış ve gerçekten onunla konuşuyormuşsunuz gibi hissedin.

Onun yüzünü, mimiklerini, görsel olarak sizi kızdıran yanlarını da hatırlamaya ve öfkenizi daha da arttırmaya çalışın.
Onunla sanki gerçekten konuşuyor gibi davranmanız, öfkenizi arttıracak sizi duygusallaştırarak çözülmenizi sağlayacaktır.

Kendinize 10 gün boyunca, günde yarım saat zaman ayırarak, hayatınızda yaşadığınız en kötü 10 olayı temizleyecek ve geçmişinizden önemli oranda sıyrılıp “özgürleşeceksiniz”!
Unutmayın ki “siz bir anda siz olmadınız”.
Hayatımızdaki kötülükleri “zararlı otlara” benzetelim. Bizim amacımız onların farkına varmak, tam olarak yerlerini tespit etmek ve onları kökünden çekip atmak olacaktır.
Tetiklemeye çalışmaktan çekinmeyin. “Ben negatiflere odaklanmak istemiyorum” diye asla düşünmeyin.
Yaptığınız şey, aslında onlara son bir kez odaklanmak.
Baskın olmayan elinizin (sağlaksanız sol, solaksanız sağ) şekilde gösterilen “karate noktası” olarak bilinen noktasına diğer elimizin parmaklarıyla yavaşça vurarak, soruna rağmen kendimizi çok sevdiğimizi ve hissettiğimiz bu duyguyu “serbest bıraktığımızı” haykıracağız.
Peki, kilidi açalım Ama nasıl?
Burada yapacağımız, beynimize soruna rağmen her şeyin yolunda olduğunu, duyguyu bırakmasını emretmek Hem de gerekirse bağırarak!
1- Kafanın tam yukarısı
2- Kaşın iç başlama noktası
3- Şakak noktası
4- Köprücükkemiği başlangıç noktası

Turu bitirdikten sonra başa dönün ve tekrar tura başlayın. Her turda toplam 10 x 4, toplam 40 kez vuruş yapmış olacaksınız.

DEŞARJ NOKTALARI Olumsuz duyguyu hissederken şimdi bu noktaların her birine yaklaşık 10’ar kez vurun.
İfadeleri oluştururken mümkün olduğu kadar “olması gerekeni değil” gündelik hayatınızdaki dili kullanın. Gerekirse bela okuyun ya da küfredin
Amaç duyguların ortaya çıkarılması..
Bilmeniz ve hatırlamanız gereken tek şey, sorunu oluşturan bazı nedenlerin diğerlerinden daha önemli olduğu ve sorundan tam olarak kurtulabilmek için mümkünse “ana nedenlerin” tamamının temizlenmesi gerektiği.
bir kedi fobisi üzerinde çalışırken, kedinin ani hareketlerini, gözlerinin şeklini, “tırmalama ihtimali” gibi birçok nedeni teker teker temizlemek gerekiyor.
hayatımızdaki bir travmanın etkisinden kurtulmak için negatif etkiyi yaratan tüm “anları” tekrar yaşayıp, her anı hiçbir olumsuz duygu yaratmayacak hale getirmemiz gerekiyor.
Tekniğin 6 aşaması var. Bunlar:

1- Konuyu belirlemek
2- Konuyu parçalarına ayırmak
3- NeuroFormat® duruşuna geçmek
4- Parçayla ilgili duyguyu tetiklemek
5- Göz pozisyonlarıyla olumsuz duyguyu yakalamak
6- Olumsuz duyguyu temizlemek

NeuroFormat® tekniğinin prensibi

Çözmek istediğin problemi oluşturan bir nedene odaklan

O neden için “en kötü” hissettiğin göz pozisyonlarını bul

Bulduğun her göz pozisyonunda, nörolojik noktalara yavaşça vurarak kötü duyguyu temizle

Problemi oluşturan her nedeni, tüm göz pozisyonlarında birer birer temizleyerek, problemin tamamını temizle

tam sonuca ulaşmamız için de en önemli nokta bilinçaltındaki sorunu yaratan nedeni doğru teşhis etmek.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Beynimizin yarattığı sorunlarımızdan kurtulmanın iki önemli aşaması var dedik: Sorunun nedenini teşhis etmek ve onun ANLADIĞI DİLİ kullanarak ona her şeyin yolunda olduğunu anlatmak.
Geçmişimizi, yaşadıklarımızı, programlarımızı, koşullanmalarımızı değiştirmediğimiz sürece bilinçaltının etkisindeyiz! Nörolojik olarak hayat algımızı değiştirmeden, oluşan psikolojik ve biyolojik programları kapatmadan, yaşanmış olayları beynimizden silmeden ne yazık ki hayatımızda büyük bir değişiklik yaratamıyoruz.
Tetikleyicileri sadece başkalarının üzerinde değil, kendi üzerinizde de deneyebilirsiniz. Mesela, kendinizi çok iyi hissettiğiniz anlarda elinizi yumruk haline getirin ve içinizden “Benden iyisi yok” deyin. Bunu yoğun olumlu duygular yaşarken sürekli tekrar etmeniz etkisini arttıracaktır.
Kötü olaylar geçse ve her zaman olduğu gibi “hayat devam etse de” beynimizin aşırı korumacı yanı yüzünden etkilerini bir hayat boyunca yaşıyoruz.
Bizi sevenler, kendilerince bizim iyiliğimiz için BEYNİMİZİ YIKADILAR da yıkadılar.
”Kurallarınızı en baştan koyun Yoksa feragat ettikleriniz, dengeler oturduktan sonra onların hakları haline gelebilir ”
Neden bildiğimiz şeyleri sürekli farklı kaynaklardan duymaya ihtiyaç duyuyoruz? Bu ihtiyacımızı da karşılamamıza rağmen neden kalın kafalı beynimiz bir türlü öğrenip uygulamaya geçmiyor?
Aslına bakarsanız, tüm doğrular hepimiz için ortak.
Beynimiz hakkında yeni şeyler öğrenelim ,not alalım o halde
Artık siz de biliyorsunuz: Bilinçaltı çoğu tepkiyi sadece “güvenlik” amaçlı veriyor. Ve hayatımızdaki olumsuzlukların en büyük nedeni beynimizin sürekli devreye girerek bizi korumaya çalışması.

Çelişkili değil mi?

Kesinlikle!

Geçmişimizi, yaşadıklarımızı, programlarımızı, koşullanmalarımızı değiştirmediğimiz sürece bilinçaltının etkisindeyiz! Nörolojik olarak hayat algımızı değiştirmeden, oluşan psikolojik ve biyolojik programları kapatmadan, yaşanmış olayları beynimizden silmeden ne yazık ki hayatımızda büyük bir değişiklik yaratamıyoruz.
Günlük hayatta kullandığımız kelimeler aslında bizim nasıl hissettiğimizi belirliyor. Mesela, size “Nasılsınız?” diye sorulduğunda “Yuvarlanıp gidiyoruz” cevabıyla “10 numara” cevabı çok farklı duyguları çağrıştırır. Mutlu bir hayat için, özellikle kendi kendimizle ve başkalarıyla nasıl konuştuğumuz çok önemlidir. İyi duyguları abartı ifadeleriyle daha da güçlendirmek, kötüleriyse vasat kelimelerle etkisiz hale getirmek çok yararlı olacaktır.
çok büyük bir “kazık yeme” tecrübesiyle insanlara güvenmemeyi öğreniyoruz, çok acı bir terk edilme süreciyle karşı cinse “öfke duymaya”, çok sevdiğimiz bir yakınımızın kaybıyla kendimizi güvende hissetmemeye başlayabiliyoruz. Aslında çok kötü olayların arkasından ironik bir şekilde “hayat insanlar için” diye bir söz söylenir. Gerçekten de hepimiz hayat boyunca büyük olaylar yaşıyoruz.
Evet, her büyük olaydan sonra tüm hayatımız mahvolmuyor belki, ancak çok “travmatik” bir olay hayatımızda büyük değişikliklere sebep olabiliyor.
Çoğumuz aslında yaşadığımız kötü olaylarla “gereğinden fazla öğrenip”, daha sonraki hayatımızın neden eskisi kadar mutlu geçmediğini, keyif vermediğini ya da sağlıklı bir şekilde sürmediğini sorgulayıp duruyoruz. Yaşadıklarına rağmen, olumlu bakışını değiştirmeyen, eski hayat keyfini koruyan “şanslı” insanlar ne yazık ki azınlıktalar.
Yıkmak her zaman yapmaktan çok daha kolaydır. Yılların karizması canlı yayında anlık bir sendelemeyle dağılabilir, yapımı yıllarca süren ikiz kuleler bir saat içinde yerle bir olabilir, 60 yıl nice emekler verilerek yetişen bir devlet adamı tek bir kurşunla saniyeler içerisinde hayatını kaybedebilir, iki kişi arasında yıllar boyu sevgi ve emekle oluşturulan güven tek bir olayla bozulabilir
Aslında hayatın boyama kitaplarından, finalde iyi insanların sonsuza kadar mutlu bir şekilde yaşadığı masallardan, hep mutlu sonla biten Amerikan filmlerinden ibaret olmadığını öğreniyor ve algımızı buna göre değiştiriyor, kendimize çok daha “korunaklı” bir hayat kuruyoruz.
Hayat, hepimizin kötü dönemler yaşamasına olanak tanıyacak kadar uzun.
Bize sürekli sevgi ve yiyecek veren annemiz yan odaya gittiği zaman, onun dünyadan yok olduğunu düşünüp yine basıyoruz çığlığı Ama sonra gelince rahatlıyoruz ve bunu da öğreniyoruz.
En son ne zaman yeni doğmuş bir bebekle vakit geçirme fırsatınız oldu? Bu zamanı geçirirken “Acaba bu bebek şu an aklından ne geçiriyor?” diye düşündünüz mü?
Bilinçaltımız negatifleri işleyemiyor. Bir başka deyişle, aklımıza her ne geliyorsa o bilinçaltımız tarafından istediğimiz ya da karşı karşıya kaldığımız bir durum olarak algılanıyor. İşte sırf bu yüzden, iyiyi düşünenler daha iyi, kötümserler daha kötü hayatlar yaşıyor. Bilinçaltımız, genel kural olarak, bize neye odaklanırsak bize onu yaşatıyor.
Bilinçaltımızın zaman kavramı yok. Her şey onun için o an oluyor. Mesela geçmişteki bir olayı düşündüğünüzde, o olayın çoktan bittiğinin farkında değil. Başımızdan kötü bir olay geçtiği ve bittiği zaman bu olay bilinçaltımızda çözülmüş olmuyor. Kötü olayları her hatırlayışımızda bilinçaltımızda yeniden yaşanıyor ki çoğu zaman bu hatırlamalar biz farkında olmadan gerçekleşiyor.
Beynimizin ve bilinçaltımızın ne kadar güçlü olduğu sürekli söylenir. Ancak bilinçaltı çok güçlü olsa da, ne yazık ki çok da akıllı değil.
Bilinçaltımızın asıl amacı –ne yazık ki– mutlu etmek değil. Onun ilgilendiği tek konu bizi hayatta tutmak. Bunu bizi mutsuz etme pahasına yapıyor.
Bilinçaltı ise geriye kalan her şey. Duygularımızı oluşturan, vücudumuzda farkında olmadan kalbimizi çarptıran, kontrol etmediğimiz ama yaşamımız için tüm temel işlemleri gerçekleştiren yönümüz.
Sağ beyin erkek, sol beyin kadın

Sağ beyin erkek, sol beyinse kadın olarak nitelendiriliyor. Yaşanılan çok kötü bir olayla, sağ beynin büyük bir travmanın etkisine girmesi kişide erkek hormonu olan “testosteronun” baskılanmasına sebep oluyor. Eğer travma sol beyinde gerçekleşirse, kadın hormonu olan “östrojen” baskılanıyor.

Sol beyin analiz, mantık, dil, hesap gibi daha “sıkıcı” görevlerden sorumluyken, sağ beyin duygular, yaratıcılık, sanat, resim gibi birçok “eğlenceli” yönü kapsıyor.
Eğer beynimizi daha yakından tanır ve onun bizi
kontrol etme prensiplerini öğrenebilirsek
hayatımızda çok büyük değişimler sağlayabiliriz.
Geçmişte bir olay var Belki biraz da suçluyuz, bunu da biliyor ve kabul ediyoruz. Peki, aslında hepimiz “mükemmel” insan olmanın mümkün olmadığını, “hatasız kul olmadığını” bilmemize rağmen neden bu olaylara takılıyor ve onlara üzülmeye devam ediyoruz?
Hiç düşündünüz mü, hayatımızda bizi mutsuz
etmesi gereken hiçbir durum yokken, neden
bir türlü mutluluğu yakalayamıyoruz?
Hepimiz hayatımızın aslında çok da uzun olmadığını biliyor ve bir şekilde hayatımıza mutlu olarak devam etmek istiyoruz.
Ama şunu kabul etmek gerekir ki, bize ait hiçbir şeyi aslında kendimiz seçmiyoruz. Tüm kararlar küçük yaşlarda daha “aklımız ermezken” bizim adımıza verilmiş oluyor. Bizim daha sonra tek yaptığımız, içinde yaşadığımız bu bedeni, hayatı, çevremizdeki her şeyi kabul edip arkasında durmak oluyor.
Hiç düşündünüz mü? Biz nasıl biz olduk? Bizi biz yapan nedenler genetik mi? Annemiz babamız yüzünden mi böyleyiz?
” İyi düşünürseniz, iyi şeyler karşınıza çıkar. Kötü şeyler düşünürseniz o halde beyniniz iyi olan hiçbir şeyi göremez. ”
Ama şunu kabul etmek gerekir ki bize ait hiçbir şeyi aslında kendimiz seçmiyoruz.Tüm kararlar küçük yaşlarda daha “aklımız ermezken” bizim adımıza verilmiş oluyor.Bizim daha sonra tek yaptığımız,içinde yaşadığımız bu bedeni,hayatı,çevremizdeki her şeyi kabul edip arkasında durmak oluyor.
Kötü olaylar geçse ve her zaman olduğu gibi hayat devam etse de beynimizin aşırı korumacı yanı yüzünden etkilerini bir hayat boyunca yaşıyoruz
İstediğimiz hayatı yaşayamıyorsak ,nedeni korkularımız! Çünkü beynin asıl amacı bizi hedefimize ulaştırmak değil ,bizi hayatta tutmak
Aslında farkında olmadan sürekli kullandığımız bir tetikleyici grubu var:
Kelimeler!
Günlük hayatta kullandığımız kelimeler aslında bizim nasıl hissettiğimizi
belirliyor. Mesela, size “Nasılsınız?” diye sorulduğunda “Yuvarlanıp
gidiyoruz” cevabıyla “10 numara” cevabı çok farklı duyguları çağrıştırır.
Mutlu bir hayat için, özellikle kendi kendimizle ve başkalarıyla nasıl
konuştuğumuz çok önemlidir. İyi duyguları abartı ifadeleriyle daha da
güçlendirmek, kötüleriyse vasat kelimelerle etkisiz hale getirmek çok yararlı
olacaktır.
Tetikleyicileri sadece başkalarının üzerinde değil, kendi üzerinizde de
deneyebilirsiniz. Mesela, kendinizi çok iyi hissettiğiniz anlarda elinizi
yumruk haline getirin ve içinizden “Benden iyisi yok” deyin. Bunu yoğun
olumlu duygular yaşarken sürekli tekrar etmeniz etkisini arttıracaktır.
Daha sonra, heyecan ve korku hissettiğiniz, ihtiyacınız olduğu bir anda aynı
şeyi yaparak, duygularınızı bir anda değiştirebilirsiniz. Bu uygulamayı
kendiniz ve başkası üzerinde nasıl kullanabileceğiniz tamamıyla hayal
gücünüze kalmış
Eğer beynimizi daha yakından tanır ve onun bizi
kontrol etme prensiplerini öğrenebilirsek
hayatımızda çok büyük değişimler sağlayabiliriz.
Beynin
sağlığımız üzerindeki etkisini daha iyi anladıkça, çoğu fiziksel rahatsızlığın
aslında beyinde başladığını ve çözümünün de beyinde olduğunu idrak ettikçe,
YAPABİLECEKLERİMİZİN BİR SINIRININ OLMADIĞINI göreceksiniz.
Unutmayın, gece karanlığın en yoğun olduğu an aslında aydınlığa en yakın zamandır ..
Her aşk biriciktir ve her aşkın acısı da, acının kaynağı ve şid­ deti açısından biricik olmalı diye düşünüyorum. Bu yüzden siz kendi özel acınızın kaynağına inmeli, bu kaynağı kıyı bucak te­mizlemelisiniz.
Acılı bir süreç olduğunu kabul ediyorum. Ama sonuçlar muaz­zam olacaktır.
Ask acisini formatlamak
Aşk acısmı temizlemenin en önemli kuralı, ayrılmış olmakla, onun sizi sevmemesiyle, başkasını tercih etmesiyle, belki başka­sıyla evlenip çocuk yapacak olmasıyla, onu bir daha göremeye­cek, ona sanlamayacak ve onunla beraber yaptığınız hiçbir şeyi artık yapmayacak olmakla yaşayacağınız üzüntüyü tüm göz pozis­ yonlarında temizlemek.
Her iliskinin farkli dinamigi,her hayatin farkli oncelikleri var

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir