İçeriğe geç

Beynimdə Qəribəlik Kitap Alıntıları – Orhan Pamuk

Orhan Pamuk kitaplarından Beynimdə Qəribəlik kitap alıntıları sizlerle…

Beynimdə Qəribəlik Kitap Alıntıları

Çok para olan yerde çok kan akar.
O halde bir şeyi unutmak istemek, UNUTMAYA NİYET ETMEK, unutmanın iyi bir yolu değildi. Hatta insanın unutmaya niyet ettiği şey aklına daha çok takılıyordu
Kendini yalnız hissediyordu.
Gün boyunca birlikte olmadıkları zamanlarda bile birlikteydiler. Böylesine bir yakınlık ancak gençlik ve aşkla mümkündü.
Mutluysan başkalarının da mutlu olmasını istersin.
Büyük dururken küçüğü kocaya vermek pek âdet değildir.
Kafamda bir tuhaflık var,” dedi Mevlut. “Ne yapsam bu âlemde yapayalnız hissediyorum kendimi.” “
Ölürüm ben sensiz! Yalnızca senin için yaşıyorum.
O yok diye oluyordu bunlar.
Hayatın vereceği huzur ve güzellik ancak hayatından uzakta başka âlemleri düşlerken ortaya çıkıyordu.
Siyasetin aşırısında yapmacıklı bir şey vardı.
İyi bir eğitim zenginle fakirin farkını ortadan kaldırır!
toplumların hayatını belirleyen önemli şeyler insanların birbirlerine benzeyen yanlarından değil benzemeyen yanlarından çıkıyordu.
Kızıyla evlenmek isteyen adamdan para isteyen baba, o kızı yetiştirmek, okula yollamak, giyindirmek ve iyi bir anne olmasını sağlamak için yaptığı masrafları geri almak ister yalnızca. Bu miktar, damat adayının geline ne değer biçtiğini de gösterdiği gibi, toplumda kız çocuklarının eğitimi için ayrılan tek paradır aslında.
Çünkü toplumların hayatını belirleyen önemli şeyler insanların birbirlerine benzeyen yanlarından değil benzemeyen yanlarından çıkıyordu.
Sokaklardaki dünya okuldakinden çok daha büyük ve hakikiydi.
İyi bir eğitim, zenginle fakirin farkını ortadan kaldırır! Fazıl Bey bu sözü ile fakir çocuklarına İyi okuyup okulu bitirirseniz siz de zengin olursunuz mu demek istiyordu? Yoksa İyi okursanız ne kadar fakir olduğunuz belli olmaz mı demek istiyordu? Mevlut anlayamamıştı.
“Kafamda bir tuhaflık var, ne yapsam bu alemde yapayalnız hissediyorum kendimi.”
Edebiyat
Orhan Pamuk
Kafamda Bir Tuhaflık
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Kafamda bir tuhaflık var, ne yapsam bu alemde yapayalnız hissediyorum kendimi
Aslında en iyi aşk, değil tanımak, hiç görmediğin kişiye duyulan aşktır. Körler iyi âşık olurlar mesela.
Belki istediğimiz olmuyorsa daha iyisi olacağı içindir.
Ne kadar güzel şey insanın hem genç , hem de mutlu olması.
İnsan kainat ağacının en yüksek meyvesidir.
Babalar, kızlarına benzer
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Bazılarının nasıl bu kadar salak olduğunu hâlâ anlayamıyorum. Bunlar dayakla da akıllanmaz.
arkadan bir yerden kasetten müzik çalarlar.On milyonluk şehirde uyumayan ve yalnızlığıyla gurur duyan birkaç kişiden biri olduğunu hissedersin.
insanın unutmaya niyet ettiği şey aklına daha çok takılıyordu.
Kafamda bir tuhaflık vardı,
İçimde de ne o zamana
Ne de o mekâna aitmişim duygusu.
İnsan şehirde kalabalık içinde yalnız olabilirdi ve şehri şehir yapan şey de zaten kalabalık içinde insanın kafasındaki tuhaflığı saklayabilme imkanıydı.
Nasıl geldiniz göz göze?
Birisiyle göz göze gelirsin ve bütün hayatını onunla geçireceğini hissedersin ya
Yüksekçe bir noktadan aşağıdaki geniş manzaraya bakarken içinde yaşama, mutlu olma, alemde önemli bir yere sahip olma istekleri uyanırdı
İçindeki karanlığın dışarı çıkmak için her fırsatı kullandığını hissediyordu.
Oysa âşık olmak öyle ilahi bir duygudur ki..
Kurşun pahalıydı, çok ateş edilmiyordu.
Siyasetin aşırısında yapmacıklı bir şey vardı.
Kafamda bir tuhaflık var dedi mevlüt. Ne yapsam kendimi alemde yanlız hissediyorum.
”Ne yapsam bu alemde yapayalnız hissediyorum kendimi. ”
Ne sanırlarsa sansınlar. Biz kendi işimize bakalım.
İnsan delikanlıyken kafayı bir şeye takıyor da on yıl sonra neden, nasıl takıldığını bile hatırlayamıyor.
Benim gibi bir sakatı kıskanıp dedikodu etmelerinin nedeni, eğri boyunlu biri olmama rağmen kızlarıyla mutlu olabilen, hayattan zevk alan, kafa çekmeyi bilen bahtiyar bir adam olmamdır.
Kafamda bir tuhaflık vardı.İçimde de ne o zamana ne de o mekana aitmişim duygusu.
Mutluysan başkalarının da mutlu olmasını istersin.
“Kafamda bir tuhaflık var,” dedi Mevlut. “Ne yapsam kendimi alemde yapayalnız hissediyorum.”
Birisiyle göz göze gelirsin ve bütün hayatını onunla geçireceğini hissedersin ya
Niyetinin ne olduğunu göstermeden kısmetinin ne olduğunu bilemezsin.
İnsanın unutmaya niyet ettiği şey aklına daha çok takılıyordu.
Düşünsene, iki kişi tanıyorsun, birleştirirsen sonsuza kadar mutlu olacaklar. Birleştirmemek günahtır. Şu benim yaptığım sevaptır.
“En kötü gününde bile hayattaki en büyük gücünün, bazılarının ‘saflık’ olarak gördüğü iyimserliği ve her şeyi kolay ve hafif yanından alabilme yeteneği olduğunu düşündü.”
Kızın birine mektup yazıp öbürüyle evlenen erkeğin kimseye hayrı olmaz.
Şehir hayatının derinliği sakladıklarımızın derinliğinden gelir.
İnsanın unutmaya niyet ettiği şey aklına daha çok takılıyordu.
Köpekler bizden olmayana havlar.
İnsan şehirde kalabalık içinde yalnız olabilirdi ve şehri şehir yapan şey de zaten kalabalık içinde insanın kafasındaki tuhaflığı saklayabilme imkanıydı.
Benim gibilerin bir kadına aşık olması için onunla hayat satrancına oturduğunu hissetmesi gerekir.
Bir gün Istanbul’da bir evde, bir kapının ardında Selvihan’ı bulacağımı biliyordum. Çünkü bu şehirde herkesin bir kalbi, bir de sayacı vardır.
Toplumların hayatını belirleyen önemli şeyler insanların birbirlerine benzeyen yanlarından değil benzemeyen yanlarından çıkıyordu.
Aşkı diri tutan şey imkansız olmasıdır.
“ Tıpkı sevdiği kızın gidişinden sonra hayatın başkaları için bütün sıradanlığı ile sürüp gitmesini bir türlü kaldıramayan biri gibi öfke duydu insanlara.”
“ Tuhaf bir pişmanlık duydu, sanki hayatını boşa yaşamış gibiydi.”
– Mutlu olmayan kişi neden mutluyum desin ki?
+ Utandığı için Bunu kabul etmek onu daha da mutsuz edeceği için.
“ Herkesin bildiği gibi evlenebilmek için aşk değil güven daha önemli bir duygudur.”
İnsan şehirde kalabalık içinde yalnız olabilirdi ve şehri şehir yapan şey de zaten kalabalık içinde insanın kafasındaki tuhaflığı saklayabilme imkânıydı.
Cennette kalbin niyetiyle dilin niyeti birdir.
Tek fark, komünistlerin Atatürk’e sonuna kadar inanmalarina rağmen onun aleyhine sürekli atıp tutmaları, dindarların ise Atatürk’e hiç inanmamalarina rağmen onun aleyhinde hiç konuşmamalarıydı.
Aşk mektubunun başta kime yazıldığının da önemi yoktur. Mektup bir şekildir, aslında önemli olan gönüldür.
Sokaklarda sırtında yoğurtçu sırığı yürürken Rahiya’yı düşünmek bile yükünü hafifletmeye yetiyordu.
Mutlu olduğunu düşünürse onu kaybedebilirdi.
– Niye Melahat seni çok seviyorum, diyemiyorsun?
Dilin mi eskir? Borca mi girersin?
+ Melahat, sen böyle yaptıkça ben daha da çok söyleyemiyorum işte.
“Kafamda bir tuhaflık var” dedi. “Ne yapsam bu âlemde yapayalnız hissediyorum kendimi.”
Dünyada dert ettiği şeyler de kendi kafasının bir tuhaflığından ibaretti.
Erkekler aşık olduğu kadına neden kötü davranır?
Bir günlük yalnızlık, Mevlut’un elli günde Rahiya’ya, hiçbir filmde görmediği, hiçbir masalda işitmediği kadar âşık olduğunu anlamasına yetmişti.
Kafamda bir tuhaflık var, dedi Mevlut.
Ne yapsam bu alemde yapayalniz hissediyorum kendimi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir