İçeriğe geç

Beyin Oyunları – Algıda, İknada, İletişimde Kitap Alıntıları – Tamer Demirdelen

Tamer Demirdelen kitaplarından Beyin Oyunları – Algıda, İknada, İletişimde kitap alıntıları sizlerle…

Beyin Oyunları – Algıda, İknada, İletişimde Kitap Alıntıları

İnsanlar onlara ne söylediğinizi unutabilirler. İnsanlar onlara ne yaptığınızı da unutabilirler ama insanlar, onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar
Tanrının bir şeyi ertelediği reddettiği anlamına gelmez
Ve eyleme dönüşmeyen farkındalığın pişmanlık olduğunu, attığımız her adımda hatırlayacağız.
Eşlerin değişse de seçimlerin hep aynı, sen değişmediğin sürece seçimlerin de değişmeyecek. Seçimlerini ve bunların sonuçlarını değiştirmenin yolu kendini değiştirmenden geçiyor” diyor.
Doğru koç, hedeflediğiniz yolda size zaman, odaklanma ve eylem gücü sağlar. Size ne gösterilirse gösterilsin, ne anlatılırsa anlatılsın, ne okuyor olursanız olun, hayatın bir numaralı kuralını hep hatırlayın; kendinize karşı
dürüst olun
İyi bir ilk izlenim için asla ikinci bir şansın olmayacak ”
Erkekler için bir numaralı çekim unsuru çekicilik, kadınlar içinse güçtür.
Erkek geçmişten gelen avcı kimliğiyle daha rekabetçiyken, kadınlar toplayıcılık genleri sebebiyle alışverişe bayılırlar. Saatler süren alışverişten zevk alan kadın tipi 500 bin yıllık gen aktarımının sonunda oluşmuştur
Eğitim, aslında beyni geliştiren bu nedenle de yaratıcılığı da besleyen çok önemli bir unsur. Bizim ve dünyadaki diğer ülkelerin eğitim sistemlerine bakarsak, ne yazık ki belki de istemeden, yaratıcılığı öldüren bir sistemin tam ortasındayız. Yaratıcılığının zirvesinde bir çocuk okula başlamasıyla beraber, tek bir doğrunun olduğuna dair bir eğitim alıyor, alternatifler araştırmadan, pasif bir düşünce yapısına sahip oluyor.
Önemli bir kazanımımız da; sorun yokmuş gibi davranmak yerine sorunun içine hem de tam göbeğine inerek sorunu çözebileceğimizdi.
Ateşli konuşma yapan kişiden sakının. Bağıran kişilerden sakının. Çok fazla duygusal sıfatlar kullanan kişilerden sakının Size düşmanınızı gösteren kişilerden sakının. Bu tür kişiler algılarınızı tıpkı bir aşçının tavada patates kızartışı gibi kızartmak isterler. Kontrol aşçıdadır.”
—Edward de Bono
“Bana karşı anlayışlı davranan tek kişi terzimdi. Her gördüğünde yeniden alırdı ölçülerimi. Onun dışında herkes önceki ölçülerin bana hep uyacağını sanırdı.”
—Bernard Shaw
“Ego, katlanamadığı fikirleri reddeder.”
—Freud
Çocuklarımızla, çalışanlarımızla en önemlisi kendimizle ilgili olan beklentimizi iyi yönetelim, çünkü yönettiğimiz sadece beklentimiz değil, kendini gerçekleştirecek kehanetlerimiz.
Gözümüz aydın, “Aşkın gözü kör müdür?” sorusunun cevabı, bilim insanlarınca bulundu. University College London’da yapılan araştırmada, aşk duygusunun beynin eleştirel düşünceleri kontrol eden bölgedeki faaliyetleri baskıladığı saptandı. Bir kişiye yakınlaştığımızda beynin bu kişiyi ve özelliklerini değerlendirme gücü azalıyor. Bu, annenin evladına sevgisinde veya romantik bir aşk ilişkisinde de aynı şekilde gerçekleşiyor.
Âşık olunca tamamen kör oluyoruz diyemesek de, en azından ileri derecede miyop veya şaşı olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Korkusuzca yaşanan, gözlüksüz aşklar diliyorum hepimize
Sezgi altıncı his değildir, bilinçli halimizin unuttuğu, bilinçaltımızın bize fısıldadığı sözlerdir. Bu her sezgimizin doğru kabul edileceği anlamına gelmiyor, fakat mutlaka bilinçli halimizle bu fısıltıların nedeni değerlendirilmelidir.
Bu devirde silaha değil, iletişim gücüne ihtiyacımız var.
Mutluluk bir durumdur, tatminse bir duygu
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Goethe’ye göre “İnsan yaşamı boyunca bir kişiyi sever; önceki ve sonrakiler birer arayış, kaçış ya da aldanıştır”.
Bizler, kendimizi sevmeyi öğrenmeden önce başkalarını sevemeyiz.
Hazır söyleyebiliyorken, sevdiklerinizi görebiliyorken, en hoşlanacakları şeyden onları esirgemeyin; hepsine “Seni seviyorum” deyin.
Bilinçaltı neyi severse, bu sevginin doğruluğunu destekleyecek yüzlerce fikir bulmak için çalışır.
“Biz hepimiz tek kanatlı melekleriz.
Ancak birbirimize sarılırsak uçabiliriz.”
—Luciano de Crescenzo
“Özür dilemek de zordur, affetmek de.
Her iki durumda da ego hükümdardır.”
—Eddi Anter
Eski bir deyişin dediği gibi: İnsan cebinde iki kâğıt parçası taşımalı; birinde, “ben tozdan başka bir şey değilim” yazmalı, diğerinde ise “bu dünya sadece benim için yaratıldı”. İşin sırrı hangi kâğıdı ne zaman çekeceğinizi bilmekte.
Egomuz, gerçek sevginin karmaşık bir şey olduğuna inanmamızı ister.
“Derin ve duygusal ilişkilerden bahsedildiğinde, konu mutlaka koşulsuz sevgi kavramına gelir. Çünkü ilişkilerdeki nihai hedef bu koşulsuz sevgiye ulaşmaktır. Birçoğumuz, kendimizi ve yaşamımızı tamamen düzeltene kadar bu derin sevginin bizim için erişilmez olduğunu hissederiz. Bu düzelme hiçbir zaman gerçekleşmeyecek. Yaşam egomuzun gözünden baktığımız sürece hiçbir zaman tam anlamıyla kendimiz ve hayatımız hakkında tatmin olmayacağız.”
Her insan saf ve özgür doğar. Fakat bulunduğu çevreye göre bazı davranışlar kazanır. Bu davranışlar aslında bizim kendi özelliğimiz değillerdir. Toplum tarafından bize dayatılan baskılarla kabul görmüş kurallardır. Fakat belli bir süre sonra biz bunları kendimize ait bir davranış gibi algılayarak tamamen kendimizle kendimizle özdeşleştiririz ve ortaya kendimizin dışında, farklı bir kişi oluşur. Bu kişiliğin adı Ego dur.
Öfke güçlü hissettirdiğinden kontrolün bizde olduğu yanılsamasına neden oluyor; aslında tam tersine öfke, kontrolü kaybetmemize neden oluyor.
– Ego saldırıya uğradığında sarsılır ve yeterince uğraşılırsa kolayca parçalanabilir. Bir balon gibi sönmek kimsenin pek hoşuna gitmeyeceği için söz konusu kişiden egosuna verdiğiniz zararla orantılı olarak, her türlü çirkefliği bekleyebilirsiniz.
– Güçlü kişilik saldırıya uğradığında paniğe kapılmaz, çünkü korkmasına gerek yoktur. O sağlamdır ve saldırının ardından yapacağı birkaç mimik, sarf edeceği birkaç sözcük bu sağlamlığı ispatlamaya ve saldırıyı bertaraf etmeye yeter. Bunları planlamasına bile gerek yoktur, sadece kendisi gibi davranacaktır.
Freud’un sözüyle ego şahlanmış bir at üzerindeki şovalye gibidir.
Ego, her insanda olan, diğer insanlara kendilerini sevdirmek/kabul ettirmek amacıyla gerçek benliklerini saklamak için kullanılan bir nevi maskedir. Kişinin kendine güveni arttıkça bu maskeye olan ihtiyacı azalır. Ortadan kalkması için kişinin her türlü zayıflığıyla yüzleşip mücadele etmesi gereklidir. Bu birçok kişinin sandığı gibi zamanla değil, kişinin kendi çabasıyla olur.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Ego der ki, her şey olmasını istediğim gibi tam olsun, o zaman huzurlu olacağım.
Ruh der ki, huzurlu ol, o zaman her şey tam olmasını istediğin gibi olur.
“davranışlarımız koşulların değil, seçimlerimizin sonucudur”.
Her davranışımızın ardında bir ihtiyaç,
Her ihtiyacımızın altında bir duygu,
Her duygumuzun altında bir düşünce vardır.
Bilinçaltı, tüm duygularımızın kaynağı, hâkimi ve yerleştiği yerdir.
“Bütün genellemeler tehikelidir. Bu da öyle.”
—Alexandre Dumas
Bazen sakladığımız bir şeyi nereye koyduğumuzu unuttuğumuz anlar olur. Şunu bilin ki, bu yer bilinçaltında kayıtlıdır. Bilinçaltıyla iletişim kurmayı biliyorsanız, bilinçaltınıza sorarak unuttuğunuz yerin bilgisine de kolaylıkla ulaşabilirsiniz.
Bilinçaltı uçaklardaki karakutu gibi çalışır. Bütün anıları depolar. Hiçbir şeyi silmez. Ana rahminde şekillendiği andan itibaren hayatı boyunca her şeyi kaydeder.
“Bilge insan, güneşi gösterir, anlayan güneşe, anlamayan bilgenin parmağına bakar ”
“Ne garip sevdiğimiz insanın her yalanında bir doğru,
sevmediğimiz insanın her doğrusunda bir yalan ararız.”
—Dostoyevski
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir