Ramtha kitaplarından Beyaz Kitap kitap alıntıları sizlerle…
Beyaz Kitap Kitap Alıntıları
Mutluyken yaşam – gökyüzünün en güzel gül rengine büründüğü, bulutların ateşli bir kızla çaldığı ve ağaçlarda kuşların şakıdıkları- bir şafak vaktinin çoşku ve yoğunluluğuna dönüşür. Mutluluk içinde, yaşlanmazsınız ve sonsuza dek yaşayabilirsiniz, çünkü hayat artık yavan, tekdüze bir şey değil yaşamaya doyamadığınız harika bir serüvendir.
Tanrı size sürekli mutluluk aktarır. O daima orada, sizin onu almak üzere açılmanızı bekler. Kutsal kitabınızdaki “isteyin o size verilecektir” sözüyle kastedilen budur.
Ulaşabileceğini hissettiģin her şey sana aittir
Şimdide yaşamayı öğren üstad.
Yorulduğunda geri çekil ve izle , herkes kendi doğallığının gereģince yolunu bulur..
Yaşamında hangi gerçeği yaratırsan yarat , onu değiştirebileceğini de bil.
İçinde bulunduğunuz şu an , geçmiş anlardaki düşüncelerinizin ürünüdür yalnızca.
Hayatınızı kucaklayın.
Suçluluk duymayı bırakın.
Kendinize acımayın bırakın.
Kendinize gereksiz yükler yüklemeyi bırakın.
Başkalarını suçlamayı bırakın.
Hayatınıza sahip çıkın.
O size aittir.
Suçluluk duymayı bırakın.
Kendinize acımayın bırakın.
Kendinize gereksiz yükler yüklemeyi bırakın.
Başkalarını suçlamayı bırakın.
Hayatınıza sahip çıkın.
O size aittir.
Sevgi açlıģı çektiğiniz halde ,başka bir insanın gözlerinin içine bakmaya korkuyorsunuz
Ve söylediğiniz her sözcüğün gelecek günlerinizi yarattığını bilin
Yalnızca bir rastlantı sonucu yaratılıp,zamanın kısa bir anında yaşamak için doğup , sonra da yok olduğunuzu mu sanıyorsunuz ?
ışık olarak o kadar esneksiniz ki , içinizdeki ya da dışınızdaki uzaya , her nereye gitmek isterseniz oraya yolculuk yapabilirsiniz.
İnsan her ne olduğunu düşünüyorsa o olacaktır.
Eğer mutsuzluğunuz için suçlayacak birini arıyorsanız kendi gözlerinize bakın
Güneşin sessiz ve süptil bir biçimde yaşamı yönettiģini öģrendim ; çünkü birbiriyle savaşan herkes,ne kadar cesur olursa olsun , güneş batınca savaşmayı bırakıyordu.
Kendi gerçeģimizi kendimiz yaratırız.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ne kadar güzel olduğunuzu asla bilmediniz, çünkü kendinize asla gerçekten bakmadınız.
Ne olursan ol ,
Kendini sev ve içinde çok süptil bir tonda konuşan Tanrı’yı dinle.
Kendini sev ve içinde çok süptil bir tonda konuşan Tanrı’yı dinle.
Yalnızca sen , kendi doyumun için ruhuna hangi deneyimin gerekli olduğunu bilebilirsin.
Nefret etmeden sevginin ne olduğunu nasıl bilebilirsiniz?
Ne kadar güzel olduğunu asla bilemedin , çünkü kendine asla gerçekten hiç bakmadın
Tanrı tümüyle mutluluk ve hazdır çünkü O başka türlü olmayı bilmez. O birbiriyle uyumlu içinde titreyen bir kahkaha tufanına benzer bir ses yayan tüm yaşam formlarıdır. Eğer dikkatle dinlerseniz Tanrının müziğini kahkahasını duyabilirsiniz.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Nefret etmeden sevginin ne olduğunu nasıl bilebilirsiniz?
İnsana sürekli, yüce olmadığı söylenirse, bu onun için değişmez bir inanç haline gelecektir. Çünkü, gerçeği korkakça arayan ve kabul edilmeyi çaresizlikle isteyen insan, her masalı dinleyecektir.
Sevgi anlayışınızın çok ötesinde bir sevgiyle seviliyorsunuz
Kendini sevmek, Tanrıyı sevmektir.
Eğer herhangi bir şey hayal edilebiliyor ya da düşünülebiliyorsa, o vardır; çünkü düşünülüp hayal edilen her şey o anda varoluş aleminde yerini alır.
Bedeninizle öylesine özdeşleştiniz ki, kendinizi hayatta kalma mücadelesinin kapanına kıstırdınız ve gerçekte olduğunuz görünmeyen özü, seçtiğiniz düşleri yaratmanızı sağlayan Tanrıyı unuttunuz.
Her şeyi, her insanı, hatta kendinizi bile yargılayarak kendinizi yaşamdan ayırıyorsunuz.
Başkalarının zayıf noktalarını görmekte ısrar edip bunları eleştirdiğiniz her an, gücünüzü kaybedersiniz, kendinizi kaybedersiniz çünkü başkalarında gördüğünüz her şey sizin kendinizi nasıl algıladığınızın bir göstergesidir. Sadece sizi aksettiren bir aynadır.
Ne kadar güzel olduğunuza asla bilmediniz, çünkü kendinize asla gerçekten bakmadınız
Hayatın en büyük armağanlarına inanmadınız
Savaştan ve savaş söylentilerinden korkuyorsunuz. Hastalıktan korkuyorsunuz. Kabullenmekten korkuyorsunuz. Sevgi açlığı çektiğiniz halde, başka bir insanın gözlerinin içine bakmaktan korkuyorsunuz. Başınıza gelen her iyi şeyi sorguluyor ve aynı şeyin bir daha olup olmayacağı konusunda kuşkuya düşüyorsunuz.
Piyasada ün ve para için sürünüp yaltaklanıyorsunuz, ve ah, hepsini bir parça mutluluk için yapıyorsunuz.
Piyasada ün ve para için sürünüp yaltaklanıyorsunuz, ve ah, hepsini bir parça mutluluk için yapıyorsunuz.
Nasıl düşüneceğinizi, neye inanacağınızı, nasıl davranacağınızı ve neye benzeyeceğinizi belirleyen bir toplum yarattınız
“Ne kadar güzel olduğunuzu asla bilmediniz, çünkü kendinize asla gerçekten bakmadınız. Kim ve ne olduğunuza asla bakmadınız. Tanrı’nın neye benzediğini görmek istiyor musunuz? Gidip bir aynaya. O’nunla yüz yüze geleceksiniz.”
Bilgi daima özgürlük getirir
Eğer insan Tanrı’yı yarattıysa, bu Tanrı yanılabilirdi
Bedeniniz yalnızca gerçek kimliğiniz olan görünmeyen Özü temsil eden bir örtüdür. Gerçek kimliğiniz bu bedende yatan ve öz kişilik denen his tutumlarının toplamıdır.
Gerçek siz, bedeninizin ölçüsünde değilsiniz. Siz küçük bir ışık noktasısınız. Varlığınızın küçüklüğünde, Tanrı’dan doğduğunuzdan bu yana olageldiğiniz her şey toplanmıştır.
Yargılarınız yalnızca, bu yaratıcı realiteler katında yaratmış olduğunuz bir ilizyondur.
Nefret etmeden, sevginin ne olduğunu nasıl bilebilirsiniz? Ölümün eşiğine gelmeden, yaşamın ne olduğunu nasıl bilebilirsiniz? İdrak noktasına gelmeden bunları bilemezsiniz.
Ne kadar güzel olduğunuzu asla bilmediniz, çünkü kendinize asla gerçekten bakmadınız.
çünkü yolunuzu kesen tek engel kuşkudur.
Hayatınızı kucaklayın. Tanrısal oldugunuzu ve yapmış olduğunuz her şey sayesinde varlığımızın, gücüne sahip olduğunuzu bilin. Suçluluk duymayı bırakın. Kendinize acımayı, bırakın. Kendinize gereksiz yükler yüklemeyi bırakın. Baskalarını suçlamayı bırakın. Hayatınıza sahip çıkın o size aittir.
Tanrı, yaşadığınız hiçbir anda sizi asla yargılamamıştır.
çünkü korkulan şey gerçekleşir.
Tanrı öfkeli , yaşlı ,sofu bir yaratık değildir. o tam ve sonsuz mutluluk olan öz dür
tanrı da cennet de sizin içinizdedir.
. çünkü insan tanrısal olmadığını , tanrının onun içinde olmadığını düşündüğü sürece binlerce kezdoğmaya mahkumdur -ta ki tanrısallığını idrak eden ve bir kez daha olma halınde yaşayana dek..
Nefret etmeden, sevginin ne olduğunu nasıl bilebilirsiniz? Ölümün eşiğine gelmeden, yaşamın ne olduğunu nasıl bilebilirsiniz? İdrak noktasına gelmeden bunları bilemezsiniz.
Kabullenilmekten korkuyorsunuz. Sevgi açlığı çekmenize rağmen bir başka insanın gözlerinin içine bakmaktan korkuyorsunuz.
İdeal olarak alabileceğim hiçbir insan yokken, rüzgar davranışlarıyla benim için bir ideal oluşturmuştu. Rüzgarı göremezsiniz ama o şiddetle size doğru estiğinde, ne kadar büyük ve güçlü olursanız olun onunla savaşamazsınız. Ona ne yapabilirsiniz ki? Büyük kılıcınızla onu parçalayabilir misiniz? Yüzüne tükürebilir misiniz? O hemen onu yüzünüze iade eder…
Bilgi sizi genişlemeye, sürekli- genişleyen bir kimlik aramaya, olmaya zorlar. Böylece, sizi sınırlı yaşamın sınırlarından çıkarıp daha sınırsız bir alana sokar.
Başınıza gelenlerin sadece rastlantı olduğunu mu sanıyorsunuz? Öyle değil, bu alemde kaza ya da rastlantı diye bir şey yoktur, hiç kimse bir başkasının irade ve isteğinin kurbanı değildir.
Olan her şey düşünce ya da duygudan
Ben geçerek olmuştur, her şey!
Düşündüğünüz, düşlediğiniz ve söylediğiniz her şey olmuştur ya da olacaktır. Olayların nasıl yaratıldığını sanıyorsunuz?
Düşünceyle yaratılmıştır!
Her zaman bir başkasına yaptığın şeyi aynı zamanda çok daha derin bir biçimde kendine yapmış olursun
Çünkü başkasına koyduğun sınırlama ya da yargı, kendi bilincinde bir yasa haline gelir. Ve bu yasayla sen kendi kendini sınırlamış ve yargılamış olursun
Çünkü başkasına koyduğun sınırlama ya da yargı, kendi bilincinde bir yasa haline gelir. Ve bu yasayla sen kendi kendini sınırlamış ve yargılamış olursun
Bilge kişi, kör olsa bile, neyin doğru olduğunu ruhunda hissederek bilir. Gerçek, çiğneyip geçtiğiniz çimende bile vardır. Bir çocuğun kahkahasında bile vardır. Bir dilencinin gözlerinde bile vardır. O her yerde ,her şeyde, her insanda ve her anda vardır. Bunu bilmeyen Tanrı’yı da bilmez ,Çünkü Tanrı var olan her şeydir.
Olmak tümüyle anda yaşamaktır. Çünkü şimdi ‘nin var olan tüm şey olduğunu bilirsiniz.Bu istediğiniz şeyi yapmaktır, ruhunuzun sizi ittiği serüveni yaşamaktır.
Tanrı ,asla sizin harika varlığınızın dışında tanımlanamaz.Buna kalkışmak bile kendinize karşı haksızlık olur, çünkü bu durumda ,içinizden yayılan bir şeyi tarif etmek için kendi dışınıza çıkmış olursunuz.Tanrı’yı tanımlayabilmenizin tek yolu , içinizde ki Tanrıyı gözlemlemektir.
Bu dünyadaki her bir yaşamınızda ,burada olmanızın amacı nedir?Birçok kişi amacın belirli bir kişi olmak yada belirli bir mesleğe sahip olmak olduğunu düşünecek şekilde yetiştirilir ve bu amaca ulaşması için de ailesi ve toplum tarafından dikkatle izlenir.Ne kadar acı Bir de insanlığa büyük bir öğretmen , kurtarıcı yada şifacı olarak gönderildiklerini hayal edenler vardır. Ne kadar asil. Bazıları ise dikkatle çizilmiş ,dar ve kutsal bir yoldan çaba ve sebatla Tanrıya ulaşmak için burada bulunduklarını düşünürler .Ne kadar sıkıcı.
Bilgi sizi genişlemeye ve daha geniş bir kimlik aramaya, olmaya zorlar. Sınırlı hayatın çerçevesini kırıp sizi daha geniş bir alana sokar. Bilgi ve öğrenme arayışı ile sadeliğiniz artar.
Eğer mutsuzluğunuz için suçlayacak birini arıyorsanız, kendi gözlerinize bakın.
Bu dünyada yaşam zorlaştığında, başka yerlere gitmeyi düşünmek belki iyidir, çünkü bu yaşamınızı biraz daha katlanılabilir kılar. Fakat eninde sonunda, yaşamı iyi ya da kötü, mutlu, mutsuz, heyecan verici ya da sıradan kılmayı bizim seçtiğimizi idrak ederiz.
Sıkılmak ruhunuzdan gelen ve bir deneyimden öğrenilecek her şeyi öğrendiğinizi ve artık başka bir serüvenlere gitme zamanının geldiğini gösteren bir işarettir.Yalnızca içindeki hisleri dinlediğinde, o zaman bu anda ne olmayı seçiyorsan o olmakta özgürsün.
Tanrı bir cehennem ya da şeytan yaratmadı. Onlar insanın kardeşlerine işkence yapmak için yarattığı korkunç kavramlardır. Onlar, kitleleri sindirip hükmedilebilir bir topluluk haline getirebilmek için dini dogmalarla yaratıldı.
“Her zaman kendimizden nefret ettiğimiz durumlara geri döneriz.”
Kimse tarafından görülmediğinizi sandığınız zamanlarda, aslında karanlık gecedeki yıldızlar gibi olduğunuzu bilin.
Siz kendi aleminizin hırsızısınız, çünkü sadece kuşku ve sınırlılığı bilen siz, düşünme şekliniz ve konuşmalarınızla yaşam gücünüzü kendinizden çalıyorsunuz
Bir insanı alıp en karanlık, küçük, pis bir deliğe hapsedebilirsiniz ama onun zihnini ve düşüncelerini asla hapsedemezsiniz.
İnsan, bedeni kaskatı kesildiğinde bile düşüncede aktiftir hâlâ.
İnsan, bedeni kaskatı kesildiğinde bile düşüncede aktiftir hâlâ.