Yılmaz Özdil kitaplarından Beraber Yürüdük Biz Bu Yıllarda kitap alıntıları sizlerle…
Beraber Yürüdük Biz Bu Yıllarda Kitap Alıntıları
Kayıtsız şartsız biat edeceksin.
Üreterek değil satarak kalkınacağını sanan ilk millettik.
Gırtlağına kadar borca gömülmüştü.
Garibansan, vatan sağolsun’du.
İtiraz etmeyeceksin kardeşim.
Kayıtsız şartsız biat edeceksin.
İstenen buydu.
Garibansan, vatan sağolsun’du.
Has partiyi kapatan Numan Kurtulmuş, bu kongrede AKP’ye katıldı. Rozetini Başbakan taktı. Halbuki, daha düne kadar verip veriştiriyor, Harun olmaya geldiler, Karun oldular, biz AKP gibi firavunlaşmayacağız diyordu. AKP’yi yerden yere vuran adam, AKP Genel Başkan Yardımcısı yapıldı.
Süleyman Soylu da AKP’ye geçmişti. Demokrat Parti Genel Başkanı’yken AKP’nin ülkeyi yolsuzluk çukuruna batırdığını, Başbakan’ın padişah olmak istediğini söylüyordu. O da AKP’de Genel Başkan Yardımcısı yapıldı. Hatta, transferden sonra Allah’a yemin ederim ki, bütün meselelerin çözülmesinde en yetkili lider Recep Tayyip Erdoğan’dır, Türkiye’nin ilelebet ve ebedi başkanıdır bile dedi.
Garibansan, vatan sağolsun
Yüzde 58 evet çıktı
Başbakan, teşekkür konuşmasında Okyanus ötesinden destek veren kardeşlerimi de kutluyorum dedi.
Peki neden onca ülke varken, bu lafı gidip İsviçre’de söylemişti? Çünkü çamur atıp iz bırakmak için ideal adresti… İsviçre’de konuşup “Ermeni soykırımı vardır” demek, serbestti, “Ermeni soykırımı yoktur” demek, yasaktı. Herhangi bir Türk’ün Orhan Pamuk’un söylediklerine karşı savunma yapabilmesi, kanunen suçtu. Nitekim… Kısa süre sonra, İsviçre’ye gidip “Ermeni soykırımı yoktur” diyen Türk Tarih Kurumu Başkanı Profesör Yusuf Halaçoğlu hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarıldı.
Edebiyatçı tarihi suçlarsa, fikir özgürlüğüne giriyordu.
Tarih profesörü savunursa, hapse giriyordu.
Karatahtanın başına geçti.
Milli Egitim’in yeni sloganını yazdı:
Oku, Düşün, Uygula, Neticelendir
Küçük bir pürüz vardı.
Başharflerini dizince ODUN çıkıyordu!
Benzetmek gibi olmasın da, memleketi andırıyordu. Her haltı yiyebiliyordun, içki yasaktı.
Basın, onun adaylığı için bastırıyordu.
O güne kadar sanki suçmuş gibi Alevi ve Kürt olduğunu yazanlar, şimdi mutlaka CHP’nin başına geçmesi gerektiğini, genel başkan olursa CHP’nin en az yüzde 50 oy alacağını
yazıyorlardı. Kılıçdaroğlu “Adaylığım söz konusu değil, aday değilim dedi. CHP Genel Sekreteri Önder Sav ise “Baykaľa sahip çıkacağız, kimse avucunu ovuşturmasın açıklaması yaptı.
24 saat sonra
Kemal Kılıçdaroğlu “Adayım dedi.
İlk destek veren Önder Sav oldu.
Kaset soruşturmasının sonucu beklenmemişti. “Kral öldü yaşasın kral devreye girmişti. Eski genel başkanı boşverip, yeni genel başkanı omuzlara almaları iki saniye bile
sürmemişti. Baykal istifa ederken en çok ağlayanlar, şimdi en çok alkışlayanlar arasındaydı. CHP çok kötü bir sınav veriyordu.
Komplonun peşine düşeceklerine, koltuk kavgasına düşmüşlerdi. Bize bunu kim yaptı? diyeceklerine, “Kim yaptıysa yaptı, iyi oldu, fırsat bu fırsat yeni yönetimden pay
kapayım duygusu hâkim olmuştu. Kemal Kılıçdaroğlu sadece bir gün bekleseydi, aday
olamayacaktı. Çünkü sadece bir gün sonra Ulusal Kriminal Bürosu, kaset raporunu açıkladı. Deniz Baykal’ın isteğiyle devreye giren söz konusu şirket, mahkemelere yeminli-bilirkişi hizmeti veriyordu. Rapora göre, görüntüler montajdı.
Ya hepsine birden evet diyecektik.
Ya hepsine birden hayır diyecektik.
Bazı maddelere evet, bazı maddelere hayır deme imkânımız yoktu. Tam şark kurnazlığıydı 12 Eylül’e yargı yolunun açılması, memura toplu sözleşme hakkı verilmesi, kadına pozitif ayrımcılık, çocuk hakları gibi herkesin alkışladığı maddeleri oltanın ucundaki balık yemi gibi koymuşlardı. Bunların yanına da, yüksek yargiyi komple iktidarın emrine sokacak maddeleri eklemişlerdi.
Yargıtayyip
Danıştayyip
Sayıştayyip olacaktı.
Başbakan Hap gibi sunuyoruz, tablet gibi dedi.
Hapı yutmamızı istiyordu.
Sizce de garip değil miydi bu grip?
Meksika’da başlayan, ABD’den Avrupa’ya sıçrayan domuz gribi, şiddetli ateş yapıyordu. Gripli yolcuları vücut ısısından yakalamak için İstanbul Atatürk ve Ankara Esenboğa’ya
termal kameralar yerleştirildi. Aferin’di Ancak, 9 milyon yabancı turistin giriş yaptığı Antalya Havalimanı’na termal kamera koymamışlardı. Ve, maalesef domuz gribine ilk kurbanı Antalya’da verdik. Panik başladı. Nezle olup burnu akan, ölüyorum diye hastaneye koşuyordu. Doktorlar ikiye bölünmüştü. Kimisi “Mutlaka aşı yaptırın diyordu, kimisi “Gerek yok diyordu. Kafalar allak bullaktı. Güya otoritedir diye, taaa ABD’den canlı yayın yaptık, Profesör Mehmet Öz’ü ekrana çıkardık, ne şiş yansın ne kebap demeye getirdi, Ben aşı yaptırdım, eşim yaptırmadı dedi.
Gripten çok, korku salgını yaşanıyordu. Sağlık Bakanı yangına körükle gidiyor, “Beş ay kimseyle öpüşmeyin diyordu. Milli Eğitim Bakanlığı, dezenfekte etmek için, Türkiye’deki bütün okulları dört günlüğüne tatil etti.
Hay Allah, tesadüf işte, denk geldi..
Okullar tatil edildiği için, 29 Ekim törenleri yapılamadı!
Saglik Bakanlığı 43 milyon doz sipariş vermişti. Tamamı ithaldi.
MHP’li eski Sağlık Bakanı Osman Durmuş çıktı, bu aşılarda adjuvan diye bir madde olduğunu, öldürücü yan etkileri olabileceğini söyledi, Türk milleti kobay olarak kullanılıyor dedi.
Hakikaten öyle görünüyordu. ABD Federal Îlaç Dairesi, domuz gribi aşılarında söz konusu maddeye kesinlikle izin vermiyordu. Türkiye’ye Fransa’dan getirilen aşılarda ise, o madde vardı. Hatta, Almanya Başbakanı Merkel’in bile ABD’deki aşıyı tercih ettiği ortaya çıkmıştı. Özellikle, hamileler ve çocuklar için riskten bahsediliyordu. Bunlar yetmezmiş gibi, dinci basın domuz gribi aşısında domuz hücreleri bulunduğunu iddia etti. Çarşı iyice karıştı.
Diyanet’in telefonları kilitlendi, “Aşı olalım mı, caiz mi? diye soruyorlardı.
Tam bu kargaşada, Sağlık Bakanı aşı oldu. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın da aşı olacağı duyuruldu. Başbakan’ın tepesi attı, Sağlık Bakanı’nı fırçaladı. “Ben aşı olmayı düşünmüyorum, bu iş cebren olmaz, kimseyi zorlayamazsın, hemen laflarını düzelt dedi.
Tayyip Erdoğan “Aşı maşı olmam deyince, yalaka basınımızdaki domuz gribi haberleri bıçak gibi kesildi. Hadi cümleten geçmiş olsun.. Artık domuz bile domuz gribinden
ölse, zatürree’den diyeceklerdi!
Peki, bu tartışmalı aşılar ithal edilirken hükümetimizin aklı neredeydi? Başbakan’ın canı can da, ahalimizinki patlıcan mıydı? Kol kırıldı, yen içinde kaldı. Bu tarihi skandal,
ihalesiyle, ithalatıyla muamma olarak kaldı. Halının altına süpürüldü.
Sadece 4 milyon kişi aşı olmuştu. Sağlık Bakanlığı, elde kalan aşıların bir bölümünün Filistin’e gönderileceğini açıkladı. Başbakan’ın bile yaptırmayı reddettiği aşılarla Filistin’e jest yapıyorduk!
dönmesi gerekirken, tam tersi istikamete dönüp, Türbetepe’ye çakıldığı öne sürüldü.
Atlasjet, bu hurda uçağı World Focus adındaki bir başka şirketten kiralamıştı. World Focus, aynı uçağı 2005 senesinde THY’ye de kiralamıştı. Sık sık arıza yaptığı, buna rağmen uçurulduğu ortaya çıktı. Hatta, World Focus’un eski yönetim kurulu başkanı, Para yoktu, uçakların periyodik bakımı bile yapılamıyordu, bu sorumluluğu taşıyamam diye istifa etmiştim dedi. Kurbanlar arasında, İsviçre CERN’deki deneylere Türkiye adına katılan Profesör Engin Arık da vardı. Ekibiyle birlikte, Isparta’ya konferansa gidiyordu. Kaderin oyunu. Engin Arık’ın CERN’de katıldığı deneyin adı da Atlas tı.
Faciadan sadece bir hafta sonra Yılın Başarılı Havacılık Ödülleri dağıtıldı. Yılın Başarılı Havacılık Yöneticisi Ödülü kime verildi biliyor musunuz? Kazadan sonra hakkında
inceleme başlatılan Sivil Havacılık Genel Müdürü’ne verildi.
Ödülü kim takdim etti biliyor musunuz? Ulaştırma Bakanı!
Aslında üç aydır zaten memleketi kasıp kavuruyordu ama, tavuk firmaları reklamveren olduğu için, haberler sansürleniyordu. Halk sağlığı konusunda attı mi mangalda kül
bırakmayan medyamız, reklam gelirleri azalmasın diye, salgını görmezden geliyordu.
2006’nın ilk günü, Doğubayazıt’ta tavuk yiyen dört kardeşten biri öldü. Ertesi gün kız kardeşi, daha ertesi gün öbür kardeşi öldü. Üstü örtülemez hale gelmişti Ve haftalardır
kamuoyundan saklanan gerçek, mecburen itiraf edildi: Altı şehirde 19 vatandaşımız komadaydı. Hayatını kaybeden çocuklara “kuş gribi değil, zatürree verilmişti, iyi mi.. Kim vermişti bu raporu? Ankara Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü Başkanı vermişti. Bilahare, bizzat Sağlık Bakanı çıktı, Çocuklar zatürreeden değil, kuş gribinden öldü dedi. Bunun üzerine bütün basın, Enstitü Başkanı’nın pesine düştü. Aradılar taradılar; skandal raporu verdiği gün, hacca gittiği tespit edildi. Mekke’de, beş yıldızlı Ümmül Kurra Oteli’nde kalıyordu. Gazeteciler israrla telefon ediyor, Başkan Bey telefona çıkmıyor, eşi açıyor, “Bizi rahat bırakın, buraya ibadetimizi yapmaya geldik deyip kapatıyordu. Ne diyelim Allah kabul etsin’di.
Tavuk itlafları tekrar başladı. Karantina bölgeleri ilan edildi ama, iş işten geçmiş, bulaşmadık şehir kalmamıştı. Maalesef, bu hazin tabloya rağmen, hâlâ, sabretmemizi telkin eden, kış mevsimi geçince gribin de geçeceğini söyleyen yandaş profesörlerimiz vardı. Utanmasalar kışt gribi diyeceklerdi! Türkiye bu yalakalığın bedelini ağır ödeyecekti.
Kaderin cilvesi. Van’da hastaneye kaldırılan kritik durumdaki vatandaşlarımızı, Rektör Yücel Aşkın’ın hapse tıkılmasına yargılanmasına sebep olan solunum cihazı kurtarıyordu.
Ahalimiz, havada uçan güvercinleri bile kolluyordu ki, aman diim, kafasına talih kuşu konmasın. Evinin, apartmanın çatısına martı geliyor, karga geliyor diye itfaiyeden yardım
isteyen, polisi arayanlar oluyordu. Kaz tüyü yastık satışları bile durmuştu. Yumurta ticareti dibe vurmuş Maliye Bakanımızın maharetli oğlunun Unakıtan markasıyla likit yumurta
piyasasına girdiği ortaya çıkmıştı! Vahşet manzaraları yaşanıyordu. Cehalet, kâbusa dönüşmüştü. Tavukları çuvalların içine, çukurlara doldurup, canlı canlı yakıyorlardı. Avrupa Birliği heyet gönderdi, inceledi, rapor yazdı. Türkiye’nin önlem almakta geç kaldığı, ihmalkâr davrandığı resmen tescillendi. Bir milyon tavuk yok edildi. Neticede Türk televizyon tarihinin en güvenilir ismi, araştırmacı gazetecilik duayeni şUğur Dündar, tavukçuluk sektörünün oluşturduğu Sağlıklı Tavuk Bilgi Platformu’nun reklamlarında oynadı. Tek kuruş almamıştı. Hatta, araştırmaları için cebinden para ödemişti. Çıktı ekrana, “Entegre tesislerde üretilen tavuklara güvenebilirsiniz dedi. Hükümete güvenmeyen Türk halkı, Uğur Dündar’ın kefaletini kabul etti. Sektör batmaktan kurtuldu.
Buyrun burdan yakın
Ailenin tazminat istemeye hakkı yok Çocuğu büyütmek için yapılacak masraftan kurtuldular dedi!
Bilirkişinin akıllara ziyan hesabı şuydu:
Yörenin ve ailenin sosyal konumu gereği, çocuk üniversite okuyamayacak. 18 yaşından sonra çalışmaya başlayacak. Ömrü 55 sene 10 ay 3 gün olacak. 2058’de vefat edecek. Askerden dönüp iki sene sonra evlenecek. Ailesi, çocuğa 56 milyar lira masraf yapacak. Çocuk evlenene kadar çalışıp ailesine 18 milyar lira destek olacak. Sekiz yaşına kadar yapılan masrafı düşüp, tüm bunları hesap ettiğimizde, çocuğun ölmesinden dolayı, ailesi 42 milyar 691 milyon lira masraftan kurtulacak.”
Dünya ekonomi tarihinde… Üreterek değil satarak kalkınacağına inanan ilk millettik.
Garibansan,vatan sağolsun’du.
“Ananı da al git, babalar gibi satışlar, gemicik ” vs ahalimiz için hiç de sorun teşkil etmemişti. Her iki kişiden biri AKP’ye oy vermişti. %47 ile yine tek başına iktidardı.
PKK’ya hoşgörü gösteren hükümet, kendisine karşı olanlara acımasızdı. Kalaşnikov’la yürüye yürüye sınırdan çıkmak serbestti, elinde çiçekle Taksim’e çıkmak yasaktı.
Turkan Saylan mansetlerdeydi.
Vefat etmisti.
Sen dur dur, diren, tam 19 Mayis’ a denk getir.
Hakikaten mubarek kadindi
Degil Kardak’ a cikan yarbayi, Ulubatli Hasan’ i bile tutuklasalar, hikayeydi Herkes Bihter’ in kocasini boynuzlamasini konusuyordu
Mustafa Kemal’ in Bandirma vapuruyla
Samsun’ a gitmek uzere yola ciktigi gun.
2008 #8242; in 16 Mayis Cuma gunu
Bandirma limani ile Samsun limani satildi!
Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz
Satilmayan liman kalmamisti.
metre boyundaki gemi”gemicik”oluyorsa,upuzuuun Adalet ve Kalkınma Partisi neden ufalıp,kısaca Ak olmasındı?
“Tarımın Mimarı Hoş Geldin”pankartı astı.Yağcılığın bu kadarı bakanı bile kızdırdı,Ben daha altı aylık bakanım,nasıl tarımın mimarı olurum?”diye sordu Tarım il müdür vekilinin cevabı şahaneydi,”Bu afiş hep hazırda duruyor,her bakan geldiğinde bu pankartı asıyoruz”dedi.