İçeriğe geç

Ben Efsaneyim Kitap Alıntıları – Richard Matheson

Richard Matheson kitaplarından Ben Efsaneyim kitap alıntıları sizlerle…

Ben Efsaneyim Kitap Alıntıları

&“&”

Birden, şimdi anormal olan benim, diye düşündü. Normallik bir çoğunluk kavramıydı, çoğunluğun standardı, sadece bir insanın değil.
Sahip olduğu ya da olabileceği her şeye rağmen hayat herhangi bir şekilde gelişim gösterecek hatta değişecek gibi görünmüyordu.
Susuzluktan ölen bir adam göl hayalleri görürdü.Arkadaş açlığı çeken bir adam neden güneşte yürüyen bir kadın görmesindi ki ?
Robert Neville için o köpek koca bir gezegenin evrim ağacının tepesinde duruyordu.
Vampir, kalp atışlarının hızlanmasına ve saçların diken diken olmasına neden olabilir. Ayıkken bile akılcı düşünmekten uzak insanlara, beyinlerini daha da köreltmek için mayalanmış arpa suyu veren üreticiden daha mı kötüdür?
Kalbini vermekten, duygularını hapsetmek için ördüğü zinciri kırmaktan korkuyordu.
İnsan eğer inanılmazı yeterince görürse ne kadar da çabuk benimseyebiliyor!
Normallik bir çoğunluk kavramıydı…
Kalbini vermekten, duygularını hapsetmek için ördüğü zinciri kırmaktan korkuyordu. Tekrar sevmekten korkuyordu.
Duygular, öldükten sonra kolay uyandırılamayan şeylerdi. Önceden hepsini harcamıştı ve şimdi kendini boş, duygusuz hissediyordu.
Rüyamda gördüğüme göre, efendi, sen bizim meyveyi yememizi istemiyordun çünkü yersek gözlerimiz açılacak ve sonunda iyiliği de kötülüğü de senin bildiğin gibi, sen, efendi gibi, biz de bilecektik,
Artık mikropla beraber yaşayabildiğimize inanmıyor olabilirsin.
Birden, şimdi anormal olan benim, diye düşündü. Normallik bir çoğunluk kavramıydı, çoğunluğun standardı, sadece bir insanın değil.
Normallik bir çoğunluk kavramıydı,çoğunluğun standardı,sadece bir insanın değil."
Vampirlerin gücü, onlara kimsenin inanmamasından gelir."
Seni seviyordum." Yalan. Yalan!
Mantığın sağladığı tüm gü­venlik hissinin ondan bir anda çekilmeye başla­dığını hissetti. Hayatının temelleri çöküyordu ve bu da onu korkutuyordu.
Geçmişin ölmesi ne kadar sürerdi ki?
Artık sıradanlaşmış bir dehşetin kol gezdiği bir dünyada çılgınca hayal kurmak asla bir kurtuluş olamazdı. Dehşete alış­mıştı. Tekdüzelik daha büyük bir engeldi.
O gözlerde ne kadar da derin bir anlam var! Güvensizlik, korku, ümit, yalnızlık… Hepsi de o kocaman kahverengi gözlere kazınmış.
Ümit etmek tehlikeliydi. Bu gerçeği uzun zaman önce kabullenmişti.
Yaşmak için yeterince kararlı olamıyordu; ya­şamaya zorlandığı bu hayatı kabul etmemiş ya da ona ayak uyduramamıştı.
Aman Tanrım, diye düşündü, o kadar uzun süredir gülmüyordum ki nasıl gülün­düğünü unutmuşum. Sesim, hasta bir itin öksü­rüğü gibi geldi. Aslında ben de tam olarak oyum, öyle değil mi? Çok hasta bir it.
Ahlak toplumla birlikte çökmüştü.
Bütün bu kitaplarda­ ki bilgi, içindeki yangını söndürmeye yetmezdi.
Duygular, öldükten sonra kolay uyandırılamayan şeylerdi.
Kuşların anlamsız şakımaları dışında hiç ses yoktu. Robert Neville, bir zamanlar dünyada her şeyin yolunda olduklarını bildikleri için şakıdıklarını düşünürdüm, diye düşündü. Şimdi yanıldığımı anlıyorum. Aslında şakımaların tek nedeni gerizekalı olmalarıymış."
Birden, şimdi anormal olan benim, diye düşündü. Normallik bir çoğunluk kavramıydı, çoğunluğun standardı, sadece bir insanın değil.
İnsan, varlığına bile inanmadığı bir şeyle nasıl savaşabilirdi ki ?
Beni kendine o kadar bağımlı hale getirmiş ki artık onsuz yaşayamayacağıma inanıyorum.
Vampirin gücü, ona kimsenin inanmamasında yatar.
Neden her soru daha önceki cevapları kurutuyordu ki?
öyle bir dünya ki, cinayet umut etmekten daha kolay."
kaç tane koca, hayatını ve aşkını paylaştığı kadını götürüp alevlerin kucağına atmıştı? kaç tane anne ve baba taptıkları çocuklarını elleriyle yakıp kul etmiş, kaç çocuk sevgiyle bağlandığı ailesini kilometrekare büyüklüğünde, onlarca metre derinliğindeki ateşe yem atmis olabilirdi?"
Hayat, yoksa, kelimelerden öte, somut, zihin kontrolü yapan bir güç müydü?
…öyle bir dünya ki, cinayet umut etmekten daha kolay.
İnsan, varlığına bile inanmadığı bir şeyle nasıl savaşabilirdi ki?
Geçmişin ölmesi ne kadar sürerdi ki?"
Hayat, yoksa, kelimelerden öte, somut, zihin kontrolü yapan bir güç müydü? Doğa, yoksa, bir şekilde içindeki, fazla ileri gitmesini engelleyen o ışığın sönmesine engel mi oluyordu? "
Bütün bu kitaplar, diye düşündü, koca bir gezegenin zekasından geriye kalanlar, boşuna işleyen beyinlerin son kırıntıları, artıklar, tüm bu eserler yığını, insanlığın yok olmasını engelleyecek güce sahip değildi."
Al işte, cevapsız bir soru daha. Bir de, önceki gece aklına gelen cevapsız soru vardı … Haçla karşılaştığında Müslüman bir vampir ne yapar?"
Ama acaba onun ihtiyaçları, diğer hayvanların ve insanın ihtiyaçlarından daha mı sarsıcı? Yaptıkları, çocuklarının ruhunu emen anne-babanın yaptıklarından daha mı tiksindirici? Vampir, kalp atışlarının hızlanmasına ve saçların diken diken olmasına neden olabilir. Fakat bu, topluma sonradan politikacı olacak nevrotik bir çocuk kazandıran aileden daha mı kötüdür? Bu, gecikmiş emellerini beslemek için intihara meyilli milliyetçilere silah ve bomba satan imalatçıdan daha mı kötüdür? Ayıkken bile akılcı düşünmekten uzak insanlara, beyinlerini daha da körletmek için mayalanmış arpa suyu veren üreticiden daha mı kötüdür?.. Kitap raflarını şehvet ve ölüm arzusuyla dolduran yayıncıdan daha mı kötüdür? Hadi canım, ruhunun derinliklerine bir bakalım -vampir o kadar mı kötü ? "
Böylece bilim efsaneyi yakalayana kadar efsane, bilimi ve geri kalan her şeyi yutuvermişti."
Normallik bir çoğunluk kavramıydı, çoğunluğun standardı, sadece bir insanın değil.
Duygularımın artık beslenmesi gerekmiyor.
İnsan eğer inanılmazı yeterince görürse ne kadar da çabuk benimseyebiliyor!
Gerektiğinde insan her şeye alışabiliyordu.
Dünyada son kalan insan geri dönüşü olmayan bir şekilde saplantılıydı.
Öyle bir dünya ki, cinayet, umut etmekten daha kolay.
Nefret edilmelerinin temel sebebi onlardan korkuluyor olması.
Dehşet bile bir süre sonra sıradanlaşıyordu.
Dünyanın yeni insanlarına baktı. Onlara ait olmadığını biliyordu…
Vampirin gücü ona kimsenin inanmamasında yatar.
Dünyanın yeni insanlarına baktı. Onlara ait olmadığını biliyordu…
Geçmişin ölmesi ne kadar sürerdi ki?
Dehşet bile bir süre sonra sıradanlaşıyordu.
Kanıtlayamam ama teorim şudur ki, yarasa daha önceden gerçek bir vampirle karşılaşmış ve vampiris mikrobunu almıştı.
Öyle bir dünya ki, cinayet, umut etmekten daha kolay.
Duygular, öldükten sonra kolay uyandırılamayan şeylerdi.
Kıyamet tellallığında inanılmaz bir artış olmuştu.
Biz lanetlendik, lanetlendik, lanetlendik!
Güvensizlik, korku, ümit, yalnızlık… Hepsi de o kocaman kahverengi gözlere kazınmış.
Hastalığı yaymışlar, tüm dünyayı dolaşmasına yardımcı olmuşlardı.
Dünya, bitmek bilmeyen gözyaşları arasından titrek bir parıltı halinde gözüküyordu.
O kadar uzun süredir gülmüyordum ki nasıl gülündüğünü unutmuşum.
Herkesin bir fikri var; fakat hiçbirisi kayda değer değil.
Vampir, kalp atışlarının hızlanmasına ve saçların diken diken olmasına neden olabilir. Fakat bu, topluma sonradan politikacı olacak nevrotik bir çocuk kazandıran aileden daha mı kötüdür?
Nefret edilmelerinin temel sebebi onlardan korkuluyor olması.
Vampirin gücü, ona kimsenin inanmamasında yatar."
Gerektiğinde insan her şeye alışabiliyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir