İçeriğe geç

Başucumda Müzik Kitap Alıntıları – Kürşat Başar

Kürşat Başar kitaplarından Başucumda Müzik kitap alıntıları sizlerle…

Başucumda Müzik Kitap Alıntıları

&“&”

Durup dururken yüreğimiz sıkışsa, kalbimiz birden deli gibi çarpmaya başlasa koşa koşa doktora gideriz. Oysa aslında pek de tanımadığımız birinin gözleriyle karşılaştığımızda başımızın dönmesi, kalp atışlarımızın hızlanması, soluğumuzun tıkanması bize hiç de korkutucu gelmiyor."
Aslında çoğu zaman biz de farklı yanlarımızı unutup bize dışarıdan bakanlar gibi kendimizle ilgili yanlış izlenimlere saplanmaz mıyız?
Ve onların bu tekdüze sabahlarla başlayıp tekdüze aksamlarla biten hayatlarında başrolü benim oynadığım bir filmi konuşup durmaları hoşuma gidiyordu.
Onlar benim seyircilerimdi ve ben , hakkında ne söylerlerse söylesinler, aslında hepsinin yerini almak istedikleri yıldızdım.
Neden hayatı basit, sıradan güzelliklerle kurup onun içinde mutlu olamıyorduk?
Masalların beyaz atlı prensi ,filimlerin yakışıklı, iyi kalpli kahramanı, hepimizin günün birinde,
Ne yazık, hayatın gerçeği bu değilmiş, bunların hepsi yalnızca masalmış, " diyerek vazgeçtiğiniz biricik hayali …
Okuduğum kitaplarda başkalarının yapamadığı şeyleri yapan kadınlara hayran olurdum ben. Yoksa zaten bir kitabın kahramanı olamazsınız. Ancak o kahramanın hayatını okuyanlardan biri olabilirsiniz."
Öyle çok bekledim ki…
Telefonun çalmasını… Bir mektubu, bir pusulayı… Onu yeniden görebilmeyi…
Her şey öylesine belirsizdi ki…
Endişeyi onunla öğrendim… Kaybetmekten korkmayı…
Öyle çok Korkardım ki… Ona bir şey olmasından… Onu yeniden görememekten…
Şimdi anlamıştım hayat bizden büyüktür ve biraz güçlü bir rüzgar bile kurduğunuz bütün o kumdan kaleleri çocuksu bir keyifle ansızın yıkıverir!
insan kendisini hiç tanımadan yıllar yılı yaşayabilirimiş. Hatta belki de bütün bir ömür boyunca kendisini bir başkası sanabilirmiş…
Birini sevmen Için elle tutulur bir neden bulamıyorsan onu sahiden seviyorsun demektir…"
Olabilir…

Fazla aşk öldürücü olabilir mi sahiden?

Insan soykırım yapabilen tek canlı idi
Ne olursa olsun hayatını durdurma! Durup hayata bakmaya başladığın zaman yaşamak zordur!
Ama insanın kendisi için yılların geçtiğini kolay kolay anlamıyor. Yaşlanmanın,ölümün başkaları için olduğunu sanıyor..
Erkeklerin ne yapacağı belli olmaz, belki de onlardan bir şey beklemekle hata ediyoruz, sürekli bir şeyler yapmalarını bekleyerek asıl güzel olan anları da bozuyoruz!
Ne yazık ki insan kendi hapishanesinin anahtarını bulamıyor, hatta çoğu zaman asıl mahpusun kendisi olduğunu bile anlayamıyor…
Kimbilir belki de dünyayı gerçekten de fazla yaşanmaya değer bir yer olarak görmüyoruz. Yoksa binlerce yıldır her şeyimizi başkalarını yok edecek silahlar bulmaya mı harcardık?"
Que sera sera…"
(Ne olacak?)
Evet,sözcükler güçlüdür.
Ve eğer kadınların kalbine giden bir yol varsa, inanın bana, sözcüklerden geçer…
seni her görüşümde her şey yeniden başlıyor, belki de onun için bunca yıl geçtiğini anlayamıyorum…"
Birini sevmen için elle tutulur bir neden bulamıyorsan onu sahiden seviyorsun demektir…"
Evet, bugünlerde artık kimse mektupları,posta kartlarını umursamıyor, birbirlerine cep telefonlarından geçen kısaltılmış cümleler yazıyorlar.
Görüntülü telefonlarla konuşuyorlar birbirleriyle….
Ama hiçbir şey sözcüklerin yerini alamaz….
Ama çoğumuz söylemek isteyip de söyleyemediklerimizle bu dünyayı bırakıp gidiyoruz değil mi?
Bizi en çok tanıdığını sananlar bile aslında gerçekte tanımıyorlar!
İnsan gönlünün istediğini alamadıktan sonra başka neyin önemi var?"
Bilir misiniz, eskiden hanımlar her yere yelpazeyle giderlermiş. eğer sağ elinizde yüzünüzü kapatacak şekilde tutarsanız, bu, &‘peşimden gel’ demekmiş. eğer aynı şeyi sol elinizde tutarak yaparsanız, peşimi bırak"… eğer göğsünüzün üzerinde genişçe açarsanız "aşığım" demek…
Bilmem ki bana mı öyle gelir, her nedense biz kendi hayatımızdan çok başkalarınınkiyle ilgileniriz.
Kimbilir, belki de kendi hayatımız pek renkli olmadığındandır.
Belki de insanları bir türlü anlamayışımızın, günün birinde en beklenmedik biçimde bizi şaşırtmalarının nedeni, hep bir bütün olarak bize verdikleri görüntüyle yetinip farklı parçalardan oluştuklarını unutmamızdır.
Aslında çoğu zaman biz de farklı yanlarımızı unutup bize dışarıdan bakanlar gibi kendimizle İlgili yanlış izlenimlere saplanmaz mıyız?
Sen daha çok gençsin dünyayı güzel bir yer sanıyorsun ama değil, bu hep böyledir, kim tepeye çıkarsa manzarayı güzel sanır, kendisini mutlu hisseder ve bunun gelip geçecek bir şey olduğunu unutur. Bu böyledir ama yine de hepimiz oraya çıkmak isteriz."
Politika bana göre bu ülke için bir şeyler yapmaktan çok kendileri için çalışan, kendi aralarındaki oyunlarla uğraşan ve bunun için pek çok şeyi göze alanlara göreydi. Ben politikacıların iyi bir şey yapacağına hiçbir zaman inanmadım…
Beni üzen tek şey, senin yıllarca kurmak istediğin o hayatta bana düşen yeri alamamak…"
Mutluluk dağların arkasında, büyük maceraların sonunda ulaştığın bilinmez bir cennette değil…Işte burada, yanıbaşında… Evinin içinde.. Sen onu göremezken gidip, de olmayan mutluluğumu bulacaksın.. Git, bul o zaman…"
Birini seviyorsanız onun sizi ne kadar çok sevdiğini sorgulamakla zaman kaybetmenin anlamı var mıydı?
Ama çoğumuz, söylemek isteyip de söyleyemediklerimizle bu dünyayı bırakıp gidiyoruz, değil mi?
Ve eğer kadınların kalbine giden bir yol varsa, inanın bana, sözcüklerden geçer.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Hatırlamak yorucudur.
Ama başarabilirseniz, hiç unutmazsanız, kaybettiklerinizi, resimleri, ayrıntıları, yüzleri, kokuları, sesleri hep yanınızda taşırsanız artık onları hatırlamanız gerekmez, çünkü onlar hep sizinle kalır.
Orada küçük bir otel var,keşke orada olsak ,yalnız ikimiz ,kabuğumuza gizlensek"
Okuduğum kitaplarda başkalarının yapamadığı şeyleri yapan kadınlara hayran olurdum ben.Yoksa zaten bir kitabın kahramanı olamazsınız. Ancak o kahramanın hayatını okuyanlardan biri olabilirsiniz.
Birini seviyorsanız onun sizi ne kadar çok sevdiğini sorgulamakla zaman kaybetmenin anlamı var mıydı?"
….biliyor musunuz, insanın neler yaşadığı çok önemli değildir. Önemli olan ne hissettiğidir.
Bazen kendimizi bir hayalin içinde sanırız ama aslında yaşadıklarımız gerçektir. Bazen de her şeyi gerçek sanırken aslında yalnızca hayal gördüğümüzün farkına varmayız.
İçimden diyordum ki, eğer bu inanılmaz gibi görünen rastlantı gerçekleştiyse, biz olmayacak bir aşkı yaşadıysak, biraraya geldiysek, bunca zaman hep ertelemelerle, birbirimizden uzak olsak bile o duygu hiç eksilmediyse bunun herhalde bir anlamı vardır. Herhalde bu böyle, gelip geçecek birşey olamaz.
Durup dururken yüreğimiz sıkışsa, kalbimiz birden deli gibi çarpmaya başlasa koşa koşa doktora gideriz.
Oysa aslında pek de tanımadığımız birinin gözleriyle karşılaştığımızda başımızın dönmesi, kalp atışlarımızın hızlanması, soluğumuzun tıkanması bize hiç de korkutucu gelmiyor.
Anlar… Anların peşinden gitmek… Sonu ne olacak diye merak edilen romanlara değil de, bir dizesi okunup kaldırılan ve her keresinde başka birşey anlatabilen şiirlere benzeyen anlar…
Bazı insanlar başlanmışken bitirilmek için okunan kitaplara benzer. Sonunda ne olacak diye merak edip okursun ama sonunda hiçbir şey olmaz.
Böyle bir gün gazeteleri okurken bu haberlerin arasında bir başkası ilgimi çekti: “Türkiye’de 1 milyon 771 bin eşek var!”
Yazık ki insan, hayatın, hızla ileriye sarılan bir görüntüler kuşağı, bir an sonra geriye bir kez daha bakmasına bile izin vermeden bitebilecek bir oyun olduğunu, ona verilmiş bu bilinmez zaman parçasında karşısına çıkan rastlantıların içinde onu en çok mutlu edenleri bulduğu an geriye kalan herşeyi boşvermek gerektiğini bilse de, yapamiyor.
“Belki de onu böylesine sevmenin nedeni budur… Benim evim o…
“Bana bir tek şey için söz ver,” dedi, “ne istersen yap, ne istersen düşün ama beni bırakma, istediğin gibi olsun, yılda bir saate bile razıyım, ama ayrılık deme bana… Hayatında en küçük yer bile benim için dünyanın en güzel yeri, bunu sakın unutma…”
Çoğumuz, hayatımızı yıkıp yeniden kuracak kadar cesur değiliz. Onun için de bizi kimbilir nerede bekleyen gerçek mutluluğun peşinden koşamayız.
…ve eğer kadınların kalbine giden bir yol varsa,inanın bana,sözcüklerden geçer.
Hatta o yol sözcüklerle döşelidir.
Başka hiçbir şey doğru bir sözdizimi kadar bir kadının başını döndüremez.
“Birini sevmen için elle tutulur bir neden bulamıyorsan onu sahiden seviyorsun demektir…?

Öyle mi gerçekten?

Çoğu zaman istediklerimizi yapanları, bize uygun davranan insanları severiz. Onların yanında kendimizi güvende hissederiz. Aslında bize uygun olanı sevmek kolaydır. Zor olan, bize benzemeyenleri, istediğimizi yapmayanları sevebilmektir. Birini seni mutlu ettiği için değil, yalnızca kendi başına varolduğu için, bir başkası gibi değil, kendisi gibi olduğu için sevebilmek zordur.

Kimi zaman birini sevdiğini düşünür insan. Onu neden sevdiğini bir başkasına anlatabilir. Sözcüklerle, uzun cümlelerle, yaşanmış hatıralarla, örnekler vererek…

Bazen birini sevdiğine kendisini inandırır.

İşte böyle başladı.Bir ayrılıkla…
Daha başlamadan ayrılarak…
Birini seni mutlu ettiği için değil, yalnızca kendi başına varolduğu için, bir başkası gibi değil, kendisi gibi olduğu için sevebilmek zordur.
Nasıl olur da insan, dünya yüzünde, bütün bir ömür boyu hatta ondan bile sonra, sonsuza dek birlikte olmak istediği, her gördüğünde, hayır, yalnızca adını düşündüğünde bile kalbinin deli gibi çarpmasına engel olamadığı, belki de hayata geldiği an kaybedip sonra da çaresizce, farkında bile olmadan oradan oraya savrularak yıllar yılı arayıp durduğu parçasını bulmuşken mutsuz olur?
Hatırlamak güzeldir derler.Hayır değildir. Anılar bir an için bizi gülümsetse bile hemen sonra elimizi uzatıp tutmaya çalıştığımızda silinip giderler ve ne yaparsak yapalım ancak acı verirler….
Ama sonra düşünmeye başladım. Ve düşündükçe bunların bir anlamı olmadığını, gerçeğin asla benim sandığım, yaşadığım gibi bir hayale dönüşemeyeceğini, gerçekle hayalin aynı şey olamayacağını ve ikisinin de kendisine ait alanda kalması gerektiğini anladım.
İnsan kendisi için yılların geçtiğini kolay kolay anlamıyor.Yaşlanmanın, ölümün başkaları için olduğunu sanıyor.
Hayatın söz konusu olduğu zaman biraz acımasız olsan iyi edersin.
İnsan soykırım yapabilen tek canlıydı…
Kimseyi elinden sıkı sıkı tutarak hayat boyu yanımızda tutamayacağımızı öğrenmiştim…
Ne garip, hep en sevdiklerimize en söylenecek şeyleri söylemiyoruz yada söylüyoruz ama o zaman da onlar bizi duymuyor….
O zamanlar bir hayalin gerçekten çok daha büyük bir tutkuyla sizi kuşatabileceğini, çok uzaklarda ve tanımadığınız birinin hayatınızı her gün görüp dokunduğunuz bir âşıktan daha çok belirleyebileceğini bilmiyordum.
Haklıydı belki de… Birini seviyorsanız onun sizi ne kadar çok sevdiğini sorgulamakla zaman kaybetmenin anlamı var mıydı?
İnsan bazı anlarda bir mucizenin gerçekleşeceğine inanır, Çünkü bazı anlarda bir mucizenin gerçekleşmesi için bütün işaretler biraraya gelir.
kocalarından ve belki de hiç tanımadıkları insanların hayatlarından başka anlatacak bir şeyi olmayan bu mutsuz kadınlara hep acıdım!
Onlar hep içlerinden geçeni, aslında söylemek istediklerini söylemeyip başkalarının duymak istediği cümleleri kurmaya çalışan insanlardı…
Onlar arkamdan konuşmasınlar, birbirlerinin kulağına bire bin katıp beni anlatmasınlar diye bütün hayatımı onların istediği gibi mi geçirecektim?
Hiç değer vermediğim insanların benim için ne düşündüğünden bana ne?
Vız gelir bana!
Bazı insanlar hayatlarını kendi istedikleri gibi kurarlar. Geri kalanlarsa onların yaptıklarını birbirlerine anlatıp dururlar. Ben başkalarının hayatlarını anlatarak ömrümü geçirmek istemedim.
Varsın başkaları benim hayatımı anlatsın.
Ah, kendini pek akıllı sanan, inanmadığı kaderi kendi elleriyle yaratacağını düşünen zavallı insanlar….
Hayat zormuş.
Ben tabii bunu sonradan öğrendim.Yoksa hayata atılmak için hiç bu kadar acele eder miydim?
Ne yapalım,eskiyen yalnız aynadaki yüzümüz olmuyor…
Acaba çocukluk mu kentleri güzelleştirir anılarda?
Yoksa gerçekten de yıllar geçtikçe bozuyor muyuz onları?
Attığımız her adımın, yıllar sonrasını, bilinmeyen bir geleceği belirliyebileceğini düşünürsek yaşayamayız!
Hsksızlık değil mi bu?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir