İçeriğe geç

Bana Türkçe Bir Ekmek Ver Kitap Alıntıları – Cezmi Ersöz

Cezmi Ersöz kitaplarından Bana Türkçe Bir Ekmek Ver kitap alıntıları sizlerle…

Bana Türkçe Bir Ekmek Ver Kitap Alıntıları

“Sarıldım ona, içimde büyüyen kadere sarıldım; çırılçıplak bir yara olan ona sarıldım.”
“Sadece kitap okumak yetmiyordu ona artık ”
“Biliyordum, hayatımı sadece sevmek kurtarırdı.”
“Sevgimle mahvolmak istiyorum.”
“O fazla iyiydi Bu dünya için fazla iyi ”
“Bu ülke, benim acılarımın yüzüme tükürdü. Bu ülke, yaşadığım her şeyin yüzüne tükürdü ”
“Bu ülke, işte bana bunu da öğretti Mezarsız oğulların, mezarsız kızların annelerini, bu annelerin o ulaşılmaz, derin acılarını öğretti.”
‘Bütün duygularımız evsiz barksız ve kimsesiz kalmış çocuklar gibi, aynı odada koyun koyuna yatıyor… Aşk korkusunu yenmek için kuşkunun omzuna başını dayamış; öfke, ısınmak için köleliğin bacaklarının arasına koymuş ellerini… Sevgi, kaybolmamak için nefretin elinden tutmuş, sıcacık…’
Bütün duygularımız evsiz barksız ve kimsesiz kalmış çocuklar gibi
Bütün duygularımız evsiz barksız ve kimsesiz kalmış çocuklar gibi, aynı odada koyun koyuna yatıyor… Aşk korkusunu yenmek için kuşkunun omzuna başını dayamış; öfke, ısınmak için köleliğin bacaklarının arasına koymuş ellerini… Sevgi, kaybolmamak için nefretin elinden tutmuş, sıcacık…
Yalnızlıktan,dışlanmaktan,olduğumuz gibi görünmekten delice korkuyoruz.
Söylesene,
çocukları ağlatmadan ,
insanların umutlarını çalmadan.
Yoksulları ezmeden nasıl yaşayacağız, söylesene!
~
Sis basmış ülkenin her yerini Sevgisizliğin, tahammülsüzlüğün, acımasızlığın sisi
Bütün duygularımız evsiz barksız ve kimsesiz kalmış çocuklar gibi, aynı odada koyun koyuna yatıyor… Aşk korkusunu yenmek için kuşkunun omzuna başını dayamış; öfke, ısınmak için köleliğin bacaklarının arasına koymuş ellerini… Sevgi, kaybolmamak için nefretin elinden tutmuş, sıcacık…
Bütün duygularımız evsiz barksız ve kimsesiz kalmış çocuklar gibi, aynı odada koyun koyuna yatıyor… Aşk korkusunu yenmek için kuşkunun omzuna başını dayamış; öfke, ısınmak için köleliğin bacaklarının arasına koymuş ellerini… Sevgi, kaybolmamak için nefretin elinden tutmuş, sıcacık…
Bir eli, neşeli bulutlarda, çocuksu sevinçlerde; öbür elim, ölümün saçlarını okşuyordu
Şiir, demiştin, kokmalı; nane, karpuz, şarap, anason, kan, soğan, fesleğen, kekik kokmalı
Ellerimde papatya kokusu, sana yazıyorum. İzin ver, aramıza söz girmesin O, sevgime hep yabancı olmuş o dil girmesin. Sen, o büyülü sesinle şiirler oku bana Yüreğime dokun, görmediğim ellerinle.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hiçbir yerde gözyaşı izi yok, çünkü hiçbir şey insanları ağlatacak kadar etkilemiyor artık
Artık, kimsenin kimsesi yok. Artık, bütün mezarlıklar kimsesizler mezarlığı
Hem doyasıya yaşamak isteriz her türlü hazzı, yaramazlığı; hem de kural koyarız, biçimlendiririz hayatımızı. Yargılarız. Hem kuralsız yaşamak isteriz, hem sorgu hakimiyizdir
Tek parti dönemi 40’lı yıllar Kürtçenin konuşulduğu şehirlerde belediye ve valilik hoparlöründen şu anonslar duyulur: Vatandaş, Türkçe konuş!.. Daha fazla konuş!.. Kürtçe konuşanlar cezalandırılacaktır!..
Tek kelime Türkçe bilmeyen bir Kürt köylüsü, etraftan duyar bu anonsun anlamını Ama karnı acıkmıştır. Ekmek almak için bir fırına girer. Fırıncıdan nasıl ekmek isteyecektir. Düşünür, taşınır ve Kürtçe şöyle der: “Ka nane ki bitırki Anlamı şudur : Bana Türkçe bir ekmek ver!..
Sis basmış ülkenin her yerini Sevgisizliğin, tahammülsüzlüğün, acımasızlığın sisi
Yüzü günbatımı kadar mahçup, günbatımı kadar hüzünlü ve yine bir o kadar umutluydu
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ve taşrada demokrat olmak zordu, çok zordu.
Ne tuhaf şey, şu yazmak!.. Ne tuhaf şey, şu yazmanın sırrı!..
Aşk, ölüm gibi bakıyor bana. Her geçen gün güzelleşen bir ölüm gibi Karanlık öykülerin aydınlığına battıkça
Ama farkındayım her şeyin. Ne kadar çelişkiye düşersem, ne kadar çok hissedersem parçalanmışlığımı, aşk o kadar çok birikiyor içimde
Anlıyorum ki onu bulana dek hiçbir şey hissetmeyen ruhuma yaktığım ağıtmış bu acı aslında
Hem bu kadar güçlü ve tutkulu, hem bu kadar yenik ve ölüme dönük nasıl olabiliyorum?
Mayıs, devlet midir? Mayıs, öfkeye direniş midir? Mayıs, zulüm müdür? Mayıs, hüzün müdür? Mayıs, bu ülkenin asılan son masum ve lekesiz çocukları mıdır, kırılan tarih mi, yoksa hayatın ta kendisi midir mayıs?.. Nedir mayıs?..
Çünkü çıldıranlar için, bütün mevsimler aynı artık
Şimdi işkence altındayken bile şarkı söyleme zamanı
Öz değişmiyor, aslında değişen sadece dekor Haksızlıktan, adaletsizlikleri örtmek için daha gözalıcı, daha sağlam, daha yalancı bir perde geriliyor toplumun önüne
Döve döve demokrasiyi yerleştiriyorlardı!..
Bu ülkeyi anlamak ve ona bağlanmak istedikçe, ona hep yabancı kaldım; hep aykırı, hep düşman
Ona en çok ben üzülüyordum ama yine de sığıntıydım sonuna dek
Ne kadar sevsem de hiçbir şeyi unutmuyordum ve neden bütün varlığımla nefret ettiğimi biliyordum: Çünkü unutmuyordum, ortaokul çocuklarına seyrettirilen idamları
Ben bu ülkede, hep gitmekle kalmak arasında yaşadım Doyasıya sevmekle, bütün varlığımla nefret etmek arasında
Unutmak mümkün mü, bu ülkedeki acımasızlığın tarihini?..
Bütün duygularımız evsiz barksız ve kimsesiz kalmış çocuklar gibi, aynı odada, koyun koyuna, yatıyor
Söylesene, çocukları ağlatmadan, insanların umutlarını çalmadan Yoksulları ezmeden nasıl yaşayacağız!..
Söylesene, ne olursun, biliyorsan söylesene; nasıl yaşayacağız biz?.. Kötülüğe, alçaklığa, sahteliğe bulaşmadan nasıl yaşayacağız?.
anneler ağlarken, her şeyden, bütün kimliklerinden ve coğrafyalarından sıyrılıp birer küçük kız olurlar. Tepeden tırnağa aşık, birer küçük kız
Bütün duygularımız evsiz barksız ve kimsesiz kalmış çocuklar gibi, aynı odada koyun koyuna yatıyor… Aşk korkusunu yenmek için kuşkunun omzuna başını dayamış; öfke, ısınmak için köleliğin bacaklarının arasına koymuş ellerini… Sevgi, kaybolmamak için nefretin elinden tutmuş, sıcacık…’
‘Bütün duygularımız evsiz barksız ve kimsesiz kalmış çocuklar gibi, aynı odada koyun koyuna yatıyor… Aşk korkusunu yenmek için kuşkunun omzuna başını dayamış; öfke, ısınmak için köleliğin bacaklarının arasına koymuş ellerini… Sevgi, kaybolmamak için nefretin elinden tutmuş, sıcacık…’
Kendimi sürekli gözetiyorum. Ne kadar basitleştim, alçalıyorum, farkındayım her şeyin. O doyumsuz telaşımın nabzı, hep avuçlarımda. Sonsuzluğun neresindeyim;sınırları alabilecek gücü nereden ve nasıl alabilirim;her şeyin farkındayım
Hazırım, beni içimden değiştirecek her yeni yaşantıya hazırım.
Bütün duygularımız evsiz barksız ve kimsesiz kalmış çocuklar gibi, aynı odada koyun koyuna yatıyor… Aşk korkusunu yenmek için kuşkunun omzuna başını dayamış; öfke, ısınmak için köleliğin bacaklarının arasına koymuş ellerini… Sevgi, kaybolmamak için nefretin elinden tutmuş, sıcacık…
Sis basmış ülkenin her yerini Sevgisizliğin, tahammülsüzlüğün, acımasızlığın sisi
Bütün duygularımız evsiz barksız ve kimsesiz kalmış çocuklar gibi, aynı odada koyun koyuna yatıyor… Aşk korkusunu yenmek için kuşkunun omzuna başını dayamış; öfke, ısınmak için köleliğin bacaklarının arasına koymuş ellerini… Sevgi, kaybolmamak için nefretin elinden tutmuş, sıcacık…’
Mayıs, devlet midir ? Mayıs, öfkeye direniş midir ? Mayıs, zulüm müdür ? Mayıs, hüzün müdür ? Mayıs, bu ülkenin asılan son masum ve lekesiz çocukları mıdır, kırılan tarih mi, yoksa hayatın ta kendisi midir mayıs ? Nedir mayıs ?
Yaşamak bir yüktü benim için, ağır bir günah Herkes mutluyken ve beni unutmuşken, habersizce ve kimseyi üzmeden, incitmeden ölmek isterdim
Bütün duygularımız evsiz barksız ve kimsesiz kalmış çocuklar gibi, aynı odada koyun koyuna yatıyor… Aşk korkusunu yenmek için kuşkunun omzuna başını dayamış; öfke, ısınmak için köleliğin bacaklarının arasına koymuş ellerini… Sevgi, kaybolmamak için nefretin elinden tutmuş, sıcacık…’
Beni öldürmeyerek mahvediyorlar. Beni çok sevmekle tehdit ediyorlar.
En yakınım sensin. Sen bile bana öyle uzaksın ki Söylesene, çocukları ağlatmadan, insanların umutlarını çalmadan Yoksulları ezmeden nasıl yaşayacağız,söylesene!..
Çünkü iki bin yılına girerken bile hâlâ kardeş değiliz. Bu ülkede hâlâ birileri birilerini, doğduğu yer , konuştuğu dil, giydiği kıyafet ve en önemlisi ait olduğu sınıf yüzünden aşağılıyor, derinden ve alçakça küçümsüyor, dışlıyor.
Aslında , biz , Kürdüz ama kimse duymasın, dedi
Bir yanımız mahcup olmadan , bir başka yanımız bahtiyar olamıyordu
Bana aşk , keder ve inanç aşılayan Tanrı’ nın , içimde öldüğünü hissediyorum..
Çünkü çıldıranlar için, bütün mevsimler aynı artık
Oysa ben , hep susmak , her şeyi içimde halletmek isterdim. Kimseler bilmezdi beni. Yaşamak bir yüktü benim için, ağır bir günah Herkes mutluyken ve beni unutmuşken , habersizce ve kimseyi üzmeden incitmeden ölmek isterdim
Unutmak mümkün mü , bu ülkedeki acımasızlığın tarihini?.. Etime , iliğime işledi korkusu
Hem sen kendini namuslu mu sanıyorsun; sen de yazarak ruhunu satıyorsun. Ben bedenimi satmışım çok mu?..
En yakınım sensin.
Sen bile bana öyle uzaksın ki
Dayanamıyorum , anlıyor musun; kimseye tahammül edemiyorum. Sana da , kendime de , bu dünyaya da tahammül edemiyorum!..
Bütün duygularımız evsiz barksız ve kimsesiz kalmış çocuklar gibi, aynı odada koyun koyuna yatıyor… Aşk korkusunu yenmek için kuşkunun omzuna başını dayamış; öfke, ısınmak için köleliğin bacaklarının arasına koymuş ellerini… Sevgi, kaybolmamak için nefretin elinden tutmuş, sıcacık…
Bütün duygularımız evsiz barksız ve kimsesiz kalmış çocuklar gibi, aynı odada koyun koyuna yatıyor… Aşk korkusunu yenmek için kuşkunun omzuna başını dayamış; öfke, ısınmak için köleliğin bacaklarının arasına koymuş ellerini… Sevgi, kaybolmamak için nefretin elinden tutmuş, sıcacık…
Bütün duygularımız evsiz barksız ve kimsesiz kalmış çocuklar gibi, aynı odada koyun koyuna yatıyor… Aşk korkusunu yenmek için kuşkunun omzuna başını dayamış; öfke, ısınmak için köleliğin bacaklarının arasına koymuş ellerini… Sevgi, kaybolmamak için nefretin elinden tutmuş, sıcacık…
Bütün duygularımız evsiz barksız ve kimsesiz kalmış çocuklar gibi, aynı odada koyun koyuna yatıyor.. Aşk korkusunu yenmek için kuşkunun omzuna başını dayamış; öfke, ısınmak için köleliğin bacaklarının arasına koymuş ellerini… Sevgi, kaybolmamak için nefretin elinden tutmuş, sıcacık..
Bütün duygularımız evsiz barksız ve kimsesiz kalmış çocuklar gibi, aynı odada koyun koyuna yatıyor… Aşk korkusunu yenmek için kuşkunun omzuna başını dayamış; öfke, ısınmak için köleliğin bacaklarının arasına koymuş ellerini… Sevgi, kaybolmamak için nefretin elinden tutmuş, sıcacık…
İçinde bulunduğum azınlık, çoğunluk tarafından lanetlense de, yaşamın bu örgütlenişi; bu bayağılığın, yani bu duygusal sefaletin örgütlenişi, benim gibilere çok büyük acı verse de, bu acının içinde kutsal ve özel anlamlar, duygular, serüvenler saklı aslında..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir