İçeriğe geç

Aynalar: Neredeyse Evrensel Bir Tarih Kitap Alıntıları – Eduardo Galeano

Eduardo Galeano kitaplarından Aynalar: Neredeyse Evrensel Bir Tarih kitap alıntıları sizlerle…

Aynalar: Neredeyse Evrensel Bir Tarih Kitap Alıntıları

Böylesine bir güzellik onu hüzünlendirmişti.
Her eylem tepkileri beraberinde getirir.
Şiddet her zaman geri teper.
Orduların kamp yaptıkları yerlerde sadece böğürtlen ve diken biter.
Savaş açlığı çağırır.
Fetihten zevk duyan kişi, insan acısından zevk duyan kişidir.
Savaşta öldürenler, her fethi bir cenaze töreniyle kutlamalıdır.
Ve ölümsüz oldu, ta ki ölene kadar.
Bağımsızlık Bildirgesi bütün insanların eşit yaratıldığını beyan etti. Kısa bir süre sonra, Birleşik Devletler’in ilk ulusal anayasası bu kavrama açıklık getirdi: her köle normal bir insanın beşte üçü bir değerdeydi.
Brezilya’nın altını ve okyanusu geçen altın köprüsü olmasaydı, İngiltere’deki Sanayi Devrimi mümkün olabilir miydi?
Peki, zencilerin alım satımı olmasaydı, Liverpool dünyanın en büyük limanı ve Lloyd’s firması da sigorta acenteletinin önde geleni olabilir miydi?
Zenci ticaretiyle elde edilen sermayeler olmasaydı, James Watt’ın buhar makinesini kim finanse edecekti?
İlk başta bizim ebemiz olan zaman, gün gelecek celladımız olacak.
Dün, zaman bizi emzirdi ama yarın yiyecek.
İsa, insani aşkı kutlamak için altı testi suyu şaraba dönüştürdü.
Bu onun ilk mucizesiydi.
Avrupalılar yerlilerin topraklarını istila etmeye başlayınca gerçeklerle yüzleşme vakti geldi. Kendilerini azizler ve seçilmişler diye adlandıran bu istilacılar, o andan itibaren bu toprakların yerlilerine orada doğanlar demeyi bırakıp vahşiler demeye başladı.
Biz tozdan ve hiçlikteniz.
Bütün yaptığımız bir rüzgardan başka bir şey değil.
Kakao güneşe ihtiyaç duymaz, çünkü onu içinde taşır.
Uygarlığın sonuçları çok şaşırtıcıydı: yaşamımız eskisine oran­ la çok daha güvenli ama çok daha az özgürdü ve artık daha çok ça­ lışıyorduk.
Bugünün insanlığı, herkesin kendi bacağından asıldığı ve her­ kesin kendi canını kurtardığı günümüz medeniyeti dünya üzerinde ne kadar sürebilir ki?
1944 Ağustos’unun sadece bir tek gecesinde iki bin sekiz yüz doksan yedi Çingene kadın, çocuk ve erkek Auschwitz’in gaz odalarında can verdi.
Bu yıllarda Avrupa’daki Çingenelerin dörtte biri yok edildi.
Bunun peşine düşen kimse oldu mu?
Rönesans Avrupası’nda ateşten gelen cehennemin çocuklarının hak ettikleri kader odun ateşiydi. İngiltere hayvanlarla, Yahudilerle ve kendi hemcinsleriyle ilişkiye girenleri bu korkunç ölümle cezalandırıyordu.
Yahudi avı her zaman için bir Avrupalı sporu olmuştur. Şimdiyse, bu sporu hiçbir zaman yapmamış olan Filistinliler diğerlerinin hesabını ödüyor.
Komünist bürokratlar birer işadamına dönüşür. Zaten Kapital’i de bu yüzden öğrenmişlerdir: Faiz gelirleriyle yaşamak için.
– Fransa, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik bayrağı altında, ülkemizde okuldan çok hapishane inşa etti.
(Vietnam)
İlk kan nakillerinde hastaya kuzu kanı veriliyordu; bu kanın vücutta yün çıkarttığı söylentisi kulaktan kulağa dolaşıyordu. 1670 yılında Avrupa bu konudaki deneyleri yasakladı.
Yaşadığı gibi sessizce gitti. Acı içinde can çekişirken sadece doktordan bir şey istemek için konuştu:
-Eğer katil değilseniz, beni öldürün.
Kimi homoseksüeller cezadan kurtulmak için kadın kılığına girip fahişelik yaparlardı.

On beşinci asrın sonlarında Venedik’te fuhuş sektörü çalışanlarına memelerini açıkta bırakma zorunluluğu getirildi.

En coşkulu cezalandırıcılar aslında en coşkulu günahkârlardır.
Hıristiyan Avrupa’da suya iyi gözle bakılmıyordu. Vaftiz hariç yıkanmaktan kaçınılırdı çünkü bu keyif verir ve günaha davet ederdi. Sıklıkla yıkanmak Engizisyon mahkemelerinde Muhammed(s.a.v) sapkınlığının! bir kanıtı sayılıyordu. Hıristiyanlık İspanya’ya yegâne gerçeklik olarak dayatılınca, Krallık Müslümanlardan kalan bir sürü halk hamamının yıkım kaynağı olmaları gerekçesiyle yerle bir edilmesini emretti.
En coşkulu cezalandırıcılar aslında en coşkulu günahkârlardı.
Roma’daki Papa’dan, en kıyıda köşede kalmış kilisenin papazına kadar doğru cinsel davranış konusunda ders vermeyen din adamı yoktur. Yapmalarının yasak olduğu bir eylem hakkında bu kadar çok şeyi nasıl bilebilirler?
•Ah, kadın bedeni! Ne kadar ihtişamlı bir şeysin sen!

•insanı kirletenin regl kanı değil savaş kanıdır.

•Kadının aldığı zevk, itinayla toprağı ısıtıp bereketli kılan güneş ve onun yumuşaklığıyla kıyaslanabilir.

Hildegard

Katolik Kilisesi 1234 yılından itibaren kadınların kilisede şarkı söylemelerini yasakladı.

Havva’nın günahını miras alan kadınlar, sadece erkek çocuklar ya da hadım edilmiş erkekler tarafından seslendirilebilen kutsal müziği kirletiyorlardı.

•Aziz Geronimo: Bütün kadınlar kötücüldür.
•Aziz Bernardo: Kadınlar yılan gibi tıslar.
•Aziz Jean Krisostom: Ne zaman ki ilk kadın konuştu, ilk günah işlendi.
•Aziz Ambrosio: Eğer kadının tekrar konuşmasına müsaade edilirse, erkeği tam bir yıkıma sürükleyecektir.
Üzüntülü, asık suratlı ve ikiyüzlü görünmekten kaçının.
Dünya üzerindeki insanlar ikiye ayrılırlar: beyinleri olan ama dinleri olmayanlar ve dinleri olan ama beyinleri olmayanlar.
Bir buçuk asırdan fazla bir zaman süresince, Avrupa inançsız topraklara doğru sekiz tane haçlı seferi düzenledi.
Toprağın altında uyuyacağım, kadınsız ve dostsuz. Günleri sayılı biz ölümlüler için, yegâne sonsuzluk yaşadığımız andır ve bu anı içmek ona ağlamaktan daha iyidir.

Hayyam

Benim küçücük, serseri
ve kırılgan ruhum,
bedenimin misafiri ve yoldaşı,
nereye gideceksin şimdi?
hangi loş, sert, çorak yerlere gideceksin?
Artık şakalar yapamayacaksın.

Hadrianus

Kahkahadan daha iyi bir ilaç yoktur.
Uzun ve zahmetli yolu, kolay ve kısa patikaya tercih ederim.
.. hiçbir mutluluğun sonsuza kadar sürmediği bilinen bir gerçektir.
Kawamura Tokitaro olarak doğmuştu, Fujiwara İitsu olarak öldü. Yol boyunca, sanatta ve yaşamda otuz kez yeniden doğuşu için otuz kez adını ve soyadını değiştirdi ve doksan üç kez ev taşıdı.
Roma’daki birçok kadın aşk yaptıktan hemen sonra hapşırarak hamilelikten korunuyorlardı. Profesyoneller ise tam o zirve anında tohumların yolunu değiştirmek için kalçalarını sallamayı tercih ediyorlardı.
Fahişe düşkünü kel adını takmışlardı ona, bütün kadınların kocası ve bütün kocaların karısı olduğunu söylerlerdi.
Başka birisine ait olan bir insanoğlu doğası gereği bir köledir. Başka birisine ait olan bir insanoğlu sahip olunan bir maldır, bir araçtır. Bir iş aracı nasıl ki cansız bir köleyse, köle de canlı bir araçtır.

Aristo

Biz tozdan ve hiçlikteniz.
Bütün yaptığımız bir rüzgârdan başka bir şey değil.
Hangi şöhret bir akşamüzeri dostlarla sohbet etmenin zevkiyle kıyaslanabilir.
İnsanlık, yönetmek için doğanlar ve boyun eğmek için doğanlar olmak üzere ikiye ayrılır.
Öfkenin yıldırımı fazla gecikmedi: Tanrı kuleyi inşa edenleri, artık birbirleriyle asla anlaşamasınlar diye, farklı diller konuşmaya mahkum etti ve kule sonsuza dek yarısı bitmiş bir halde kaldı.

Eski İbranilere göre insanların konuştuğu dillerin farklılığı ilahi bir cezaydı.

Ancak Tanrı bizi cezalandırmak isterken tek bir dilin sıkıcılığından kurtararak belki de bize bir iyilik yaptı.

Göbek deliği olmayan ilk insanlar olan Âdem ile Havva’yı, ilahi lezzeti tatmak istedikleri için cennetten kovan da, Babil Kulesi’ni inşa ederek göğe ulaşma densizliğini gösterenleri cezalandıran da yine bu Tanrı’ydı.
Pers Kralı Büyük Kiros Pers Ordusu’nun en iyi süvarilerinin hiç durmadan, gece gündüz at sürmesi sayesinde çalışan bir posta sistemi örgütlemişti.

Daha pahalı olan ekspres servis ise bağırışlarla işliyordu. Ağızdan kulağa geçen sözcükler.

Romalı kadınlar bir erkeğin elinden başka bir erkeğin eline geçiyorlardı. Kızını evlendiren baba onu damada belli bir mal ya da bir borç karşılığında verirdi. Zaten önemli olan çeyiz, servet ve mirastı; işin zevk kısmı kölelerle hallediliyordu.
Otuzdan fazla ülkede gelenekler klitorisin kesilmesini emrediyor.

Bu kesik, kocanın karısı ya da karıları üzerindeki mülkiyet hakkını teyit ediyor.

Kadın sünnetçileri kadının zevk almasına yönelik olarak işlenen bu suça arınma adını veriyorlar ve klitorisi şöyle açıklıyorlar: klitoris zehirli bir iğnedir, akrebin kuyruğudur, bir termit yuvasıdır, erkeği öldürür ya da hasta eder, kadınları tahrik eder, sütlerini zehirler ve onları doyumsuz ve delidolu yapar.

Yaşam yoğunluğuyla ölçülür, uzunluğuyla değil.
Düşünme hakkını koru. Yanılarak düşünmek hiç düşünmemekten iyidir.
Hansel ve Gratel, anne babanın seni terk edecekleri konusunda uyarıyor, Kırmızı Başlıklı Kız tanımadığın herkesin seni yemek isteyen kurt olabileceğini söylüyor, Külkedisi seni üvey annelere ve üvey kardeşlere karşı güvensizlik duymaya mecbur bırakıyor. Ancak bu karakterler arasında çocuklara itaat etmeyi en mükemmel biçimde öğreteni ve onların içine korku salanı Çocuk Yiyen
Dev’ dir.
Yunan olimpiyatlarına hiçbir zaman kadınlar, köleler ve yabancılar katılmadı. Tıpkı Yunan demokrasisine katılmadıkları gibi.
Üzüntülü, asık suratlı ve ikiyüzlü görünmekten kaçının.
Düşünme hakkını koru. Yanılarak düşünmek hiç düşünmemekten iyidir.
Buda çileciliği, tutkulara karşı koymayı ve arzuyu reddetmeyi salık verdi, ama çok fazla domuz eti yemekten öldü.
Kurtizanlar onu eşek sütü ve bal karışımıyla yıkarlar. Çıplak bedenini yasemin, süsen ve hanımeli özleriyle yağladıktan sonra kuştüyüyle doldurulmuş ipek yastıkların üzerine bırakırlar.
Kapalı duran gözkapaklarının üzerinde ince birer aloe halkası vardır. Yüzü ve boynunaysa öküzün öd suyu, devekuşu yumurtası ve balmumundan yapılmış bir kremle kaplıdır.
Öğle uykusundan uyandığında ay çoktan gökyüzünde görünmüş olur.
Kurtizanlar ellerini güllerle, ayaklarınıysa badem iksirleri ve portakal çiçeği esanslarıyla ovarlar. Koltuk altlarından limon ve tarçın kokuları yayılır; ceviz yağının parlaklık verdiği saçlarının kokusu çöl hurmalarından gelir.
Sonra sıra makyaja gelir. Böcek tozuyla yanakları ve dudakları boyanır. Antimon tozuyla kaşları çizilir. Lapis lazuli ve malakit gözlerinin etrafına mavi ve yeşil gölgeler verir.
Pleiades yıldız kümesi ortaya çıkınca hasat yapılmasını,
Pleiades ortadan kaybolunca tarlanın sürülmesini, çıplak çalışılmasını
ve denize, hırsızlara, kadınlara, tedirgin dillere ve uğursuz günlere güvenilmemesini.
(Söylerdi)
İlk başta bizim ebemiz olan zaman, gün gelecek celladımız olacak.
Bir ejderhanın ya da insanın deliliğinden ötürü Çin’in en korkulan nehrine Sarı denir.
•Her eylem tepkileri beraberinde getirir.
•Şiddet her zaman geri teper.
•Orduların kamp yaptıkları yerlerde sadece böğürtlen ve diken biter.
•Savaş açlığı çağırır.
•Fetihten zevk duyan kişi, insan acısından zevk duyan kişidir.
•Savaşta öldürenler, her fethetmeyi bir cenaze töreniyle kutlamalıdırlar.
Köylü filozof Lao Tse’ye göre bir ulus ne kadar çok zenginse, o kadar çok fakirdi. Ve savaşı tanıdıkça barışın öğrenileceğine inanıyordu, zira zafer acının içinde yaşıyordu:
Eğer hünerliysen, beceriksizi oyna.
Eğer güçlüysen, zayıfmış gibi görün.
Eğer yakındaysan, uzaktaymış gibi yap.
Asla düşmanın güçlü olduğu taraftan saldırma.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir