Ann Chamberlin kitaplarından Aynadaki Peçe kitap alıntıları sizlerle…
Aynadaki Peçe Kitap Alıntıları
Kültür, kadınsızlığın en yakın genelevde telafi edilecek bir şey olmadığını bilmek zorundadır
Bizler, kadın ya da erkek, işe gitmek üzere ayrıldığımızda istismar mı edileceğimizi yoksa istismar mı edeceğimizi bilemeyiz, ikincisi daha tercih edilir tabii; ama fiziksel olarak bir üstünlük sağlayan bu durum ahlaken bir düşüklüktür. Bunun nedeni belki de sistem gereği evlerimizin gerçek ‘ev’ olamayışıdır
Cellat hakimse ben kime dert yanayım
Kadın bedeni erkeğinkinden çok daha büyük sayıda reklam piyasası aracı olarak istismar ediliyor.
Doğa bütün olasılıklara, bütün seçeneklere sonuna kadar açıktır.
Neredeyse alışverişten başka bir amacı olmayan varlıklara dönüştük.
Birkaç yüzyıl boyunca katiplerin çoğu kadındı.
İnsan ilişkileri artık en alt düzeye inmiş durumda.
Din, insanlığı kendi aklının yarattığı karmaşadan korumak amaçlıdır.
Kadınların bulunduğu bir ev ki onlarsız bir ev düşünülemez , kutsaldır.
Ruhani değerler ve onur, bilgi ve bilimle ölçülemez.
Mantık bizi inançlarımızdan bayağı uzaklaştırdı, ar ve hayadan da Artık yaşlı büyüklerimizi huzur evlerine bırakıp bir daha gelmemek üzere onlara arkamızı dönebiliyoruz. Sığındığımız şey, işte o mantık.
Kadın onurunun olmadığı yerde erkeğin sorumluluk ve görevleri de kaybolmuştur, o da onursuzlaşmıştır.
Erkek çocuklarının peşinde koştuğu mükemmel orgazmı kız çocukları da yaşamazsa hayat bir işe yaramaz.
Feminen güç, aile onurunun yarattığı sistemde aleni değildir ama herkes bu gücün gerekirse erkeği yok bile edebileceğini bilir.
Kadın bir şeylerin yanlış gittiğini içgüdüleriyle hissedebilen bir varlıktır ve değerlidir.
Kadının onuruna sahip çıkılmadan erkeğin onuru geleceğe taşınamaz.
Ahlak konusunda konuşurken objektif olabilmek gayet zordur. Hepimiz gerçekte doğru olanın ne olduğunu biliriz ama yine de yanlışlar yapmadan duramayız, özellikle de çıkarlarımız söz konusu olduğunda.
Kadınların gözüne girebilme yarışı çok önemlidir, çünkü kadınlar erkeklere toplumda prestij getirir ve onların özgüvenini yükseltir.
Akdenizli onuru olan yerlerde bir erkek başkalarının karılarının, kızlarının baştan çıkarılabileceğini düşünür ama kendi karısı ve kızının asla
Amerikan kültürünün atalarının onur kavramında ibadetin de kadının da yeri yoktur.
Batıda din insan beyninin sol tarafının ürünü olmuştur, sağ taraf kutsallığını tamamen kaybetmiştir.
Patronlar ona kar ettirmeyen birine vefa gösterebilir mi hiç
Kapitalist sistemlerde kişi sadece komşusunun arazisine değil bizzat komşusuna da gıpta eder.
Kısacası kültür, kadınsızlığın en yakın genelevde telafi edilecek bir şey olmadığını bilmek zorundadır.
Kadınların hasta tedaviden ev inşasına kadar hemen her işi yapabilecekleri somut bir gerçektir.
Her köy kendi yöresel müziğinin temposuna uyarak kendi dansını yapar.
Cellat hakimse ben kime dert yanayım?
Eski imparatorlukların şehir kurarken tıpkı günümüz egemenleri gibi eşitlik ve özgürlük propagandası yapmaları tesadüf değildir.
Hayatında bir kürek tutamamış kişiler kırsal alanların geleceğini belirliyor.
Kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve sakatlar hiyerarşik düzenin daima en alt sıralarında yer alır.
Şiddet bir yardım aracı olamaz.
Yine de tarım ülke toprağını zayıflatıp yok etme pahasına şehri zenginleştirmeye devam ediyor.
Tüketicinin, sistemin kendisine sunduğu ve beğenmesini istediği şeyi beğenmesi ne kadar da ilginç değil mi?
En gelişmiş ülkelerde bile iyi ve sağlıklı, besleyici gıda sadece bir avuç insanın menzilinde.
Güç tuhaf bir kavramdır; insanın aklına kılıçları, kalkanları, orduları ve polis güçlerini akla getirir.
Ama koparıldım cennet köyümden
Farkı yok bu şehrin cehennemden
Farkı yok bu şehrin cehennemden
İleriye gitmeyi hedeflersen tanrı seninledir.
Yasaların kadınlardan çok erkeklerin ön planda tuttuğuna inanıyorum, hele de çocuklu kadınları hiç mi hiç önemsemiyorlar.
Bugün insanlar sekse, ırka, renge ve hatta mal varlıklarına göre pek çok sınıfa ayrıştırılmış durumda.
Annem isyankardı, babamsa bildiğim kadarıyla değil.
Erkekler de çocuk doğuran, ekmeklerini yapan, çoraplarını yamayan kadınlar olmasa bir sonraki neslin var olamayacağını biliyordu.
Sermaye, kiralanan ve üzerinden para kazanılan bir metadır.
Kapitalistlerin en temel amacı bütün kaynakları kendilerine bir artı getirebilmek amacıyla en kısa zamanda kişiselleştirmesidir.
İslam, bedevilerle şehir tüccarlarını tek bir toplum olarak birleştirdi.
Kur’an neredeyse tamamen ticari bir terminoloji kullanır.
Peygamberin bizzat kendisi Bizans’tan Mekke’ye mal getiren kervanlarla uğraşırdı.
Peygamberin kabilesi Kureyş, ticari başarıları nedeniyle politik olarak da güçlüydü.
Bugün şirketler üçüncü dünya ülkelerindeki annelere bedava mama dağıtıyor hastanelerde; böylelikle çocuklarını modern biçimde büyütecekleri fikri pompalanıyor zavallı kadınlara.
Yoksunluk ve kıtlık fikri zihinde oluşunca başkalarına ihtiyaç duyduklarından daha azını vermeye başlarsınız.
Ütopik bir konukseverlik dünyasında kadınlar da erkekler kadar özgür olabilirdi.
Anne sevgisini yücelttiğini söyleyen ama anne ve çocuklarını hiç acımadan yoksulluğa mahkum eden sistemimizin ikiyüzlülüğünü de aklımdan çıkaramıyorum.
Eve, ev aletlerine ve evlilikle edinilmiş mallara daha fazla zaman ve çaba harcandığında çiftlerin birbirlerinden kolay ayrılamadıklarını saptamış.
Ayrımcılık, bencillik, saldırganlık ve sinsilik prim yapıyor.
Kadın erkeği basit bulur, onun kör olduğunu, gerçekleri göremediğini söyler.
Erkeklerle aynı değiliz, aynılık erkek düzeninin yarattığı aşağılayıcı bir kavramdır.
Kadının dişi kimyasını erkekleştirmek insanlığı felakete sürükler.
Neden kadınlar erkeklerden daha fazla istismar edilmeye müsaittir.
Kadınların seklüzyonu ve erkeklerin onuruna verilen önem geçmiş kültürlerin en değerli kavramlarıydı. Hızlı gelişim ne yazık getirdiğinden fazlasını götürdü.
Bizden önceki hiç bir kültür çocuklarına bu kadar acımasız davranmadı.
Hem hızlı çoğalma hem de daha önce üstünde durduğumuz yıllarca emzirme süreci insanoğlunu dünyanın en başarılı hayvanı yapmıştır.
Yalnızlık insanoğlunun çok eskilerine değil çok daha yakın dönemlerine ait bir kavramdır.
Kendi çocuklarının kesin korunmasını sağlayamayan toplumların varlıklarını uzun süre devam ettiremeyecekleri kesin ve doğruluğu tartışılmaz bir yargıdır.
Korunması gereken bireylerin çoğunluğu kadın ve çocuklardır.
Kaynaklar azaldıkça, her gün yaptığımız bir şey bile lüks sınıfına girebiliyor.
Gelişmiş, daimi ve esnek olabilmek için kültürler veya onların dinleri, özellikle de çevreyle olan ilişkilerinde saygılı olmak zorundadırlar.
Kutsal ve kadın kavramları çoklukla birbiriyle ilişkilidir.
Nin-Dingir; bu kendi de tanrıyla denk olan kadındı ve en yüksek rahibeydi, tanrıça İnanna onda yeniden vücut bulmuştu.
Bir zamanlar hep sürecekmiş gibi görünen ve bu yüzden de değeri bilinmeyen şeyler kaybolduğunda nasıl da sadece varlıklıların sahip olabildiği bir lüks halini alır
Cinslerin fiziksel olarak ayrı tutulması şehirlerde kil duvarlarla başladı ve oralardan çöllerdeki çadırlara kadar ulaşıp tül perdelerle devam etti
Harem bölümü bazılarının varsaydığı gibi aylak zenginlerin belirgin tüketim arzusunun ve bu konuda birbirleriyle yarışmanın sonucu değildir. Bunu kabul etmek bizi batı dünyasındaki yaygın bir yanılgı olan, haremi seks düşkünü bir doğulunun fuhuş yuvası olarak görme kolaycılığından kurtarır. Bu kelimeyi tüm evler için kullanacağım, en küçük en mütevazi olanlarda bile rastlanan kadına özel bu yerin adı HAREM dir.
Bütün geleneksel kültürlerde erkek ve dişi için farklı yaşam alanları vardır.