Gamze Çelik kitaplarından Ay Düğümü kitap alıntıları sizlerle…
Ay Düğümü Kitap Alıntıları
Işığa yalnızca sönmeye başladığında ihtiyaç duyarsın
Güneşi yalnızca kar yağmaya başladığında özlersin
Onu sevdiğini ise yalnızca gitmesine izin verdiğinde anlarsın
Güneşi yalnızca kar yağmaya başladığında özlersin
Onu sevdiğini ise yalnızca gitmesine izin verdiğinde anlarsın
Ne demiş şair: Bal rengi harelerinde beni yıkıp geçen parıltılar var, ne derin. Kalbimi sarsan suretinde ne eşsiz gözlerin.
Ne kadar az kişi, o kadar sağlam kafa diyenlerdendim. Çünkü çokluğun olduğu yerde kırgınlık da bol oluyordu.
Ne demiş şair ; Bal rengi harelerinde beni yıkıp geçen parıltılar var, ne derin. Kalbimi sarsan suretinde ne eşsiz gözlerin.
Gündüzleri etrafındaki insanlarla uğraşırsın; geceleri aklındakilerle
Bazı zamanlar kafamdaki sesler o kadar yüksek oluyor ki uyumamı imkânsız kılıyor
Hangimizin hayatı kolay ki? Hepimiz bir karmaşa döngüsünde nefes almaya çalışıyoruz. Asıl soru gerçekten yaşıyor muyuz?
Bazen anlattıklarını dinleyecek bir dosta veya yalnızlığa ihtiyaç duymazsın. Sessizliği seninle bölüşecek, seni yargılamadan acını misafir edişini izleyecek birini istersin yanında.
Ne kadar az kişi, o kadar sağlam kafa diyenlerdendim. Çünkü çokluğun olduğu yerde kırgınlık da bol oluyordu.
Oysa sen hiç bilmeyeceksin beni burda bırakıp giderken kalbimde ne tür zelzelelere neden olduğunu.
Rüyalar duyguların bir yansıması olarak ilelebet sessizliğe mahkûm kalmalı.
Bal rengi harelerinde beni yıkıp geçen parıltılar var, ne derin. Kalbimi saran suretinde ne eşsiz gözlerin
Başardım dediğin anda bırakma. Çünkü asıl o zaman yenilirsin.
kimi Günler Bizi Mahvederdi Takvimler bazı günlerin bizim canımızı yakacağının teminatıydı.O günün bizim için zindan olacağını kederden önümüzü göremeyeceğimizin haberini verirdi. Kimi Günler bizi mahvederdi
“Sana oluru yok dedim, bana olur der gibi baktın. Seni evimden, benden uzaklaştırdım. İnat eder gibi başkasıyla yakınlaştın. Ben kabuslar içinde uyurken sen gülümseyerek, benim adımı söyleyerek yattın geceleri. Ben seni uyardım, cehennem ateşi, olamayız dedim ama sen dinlemedin. O halde ikimiz de senin yüzünden yanacağız!”
Onların samimiyetsizliğindense kendi yalnızlığımı sonsuza dek tercih ederdim.
Tekdüze bir yaşam korkakların; hayatını değiştirmek ise cesaret edebilenlerin işiydi.
Rüyalar duyguların bir yansıması olarak ilelebet sessizliğe mahkûm kalmalı.
Zaten sobeledin, sarışın. Zaten sobeledin. Hayatı boyunca hiç ebeyi görmeyen bu adamın yalnızca karşısına çıkmakla yetinmedin,beni kendi kalene kadar koşturdun. Sağım, solum, önüm,arkam değil; kalbimde sobe dedin.
His.Söylemesi kolay olsa da bazı zamanlar kaybederdik hislerimizi.Kilitli bir sandığa saklanırdı ve bazen ona ulaşamazdık.
Onların samimiyetsizliğindense kendi yalnızlığımı sonsuza dek tercih ederim.
Zaten sobeledin, sarışın. Zaten sobeledin. Hayatı boyunca ebeyi hiç görmeyen. bu adamın yalnızca karşısına çıkmakla yetinmedin, beni kendi kalene kadar koşturdun. Sağım, solum, önüm, arkam değil; kalbimde sobe dedin.
Oysa sen hiç bilmeyeceksin beni burada bırakıp giderken kalbimde ne tür zelzelelere neden olduğunu.
Ne demiş şair: Bal rengi harelerinde beni yıkıp geçen parıltılar var, ne derin. Kalbimi sarsan suretinde ne eşsiz gözlerin.
Bazen anlattıklarını dinleyecek bir dosta veya yalnızlığa ihtiyaç duymazsın. Sessizliği seninle bölüşecek, seni yargılamadan acını misafir edişini izleyecek birini istersin yanında.
Her zaman olduğu gibi boşlukta başıboş gezinen hayallerimin, uçuruma ihtiyacı yoktu ölebilmek için.
En engebesiz yolda bile ayağı taşa takılırdı zaten yok olmaya meyleden düşlerim.
En engebesiz yolda bile ayağı taşa takılırdı zaten yok olmaya meyleden düşlerim.
Güven, akli denge gibiydi. Fazlası da zarardı azı da. Bu teraziyi tutturmayı artık beceremediğinde güven problemi yaşayan bir insan olarak yeniden doğardın.
Hayat, Matruşka bebeklerine benzer. İçi açıldıkça küçülür. En başta sana muazzam büyük gelen şey sona geldiğinde bir bakmışsın ki ufacık kalmış.
Işığa yalnızca sönmeye başladığında ihtiyaç duyarsın
Güneşi yalnızca kar yağmaya başladığında özlersin
Onu sevdiğini ise yalnızca gitmesine izin verdiğinde anlarsın.
Güneşi yalnızca kar yağmaya başladığında özlersin
Onu sevdiğini ise yalnızca gitmesine izin verdiğinde anlarsın.
Ölüm ile yolun sonu, yalnızca bir başlangıçtır ve Öteki Dünya’ya geçişinde en büyük yardımcındır.
Tekdüze bir yaşam korkakların; hayatını değiştirmek ise cesaret edebilenlerin işiydi.
Yok oluşlarının her daim vardı bir bildiği, asla özgürlüklerine kavuşamayacaklarını bildikleri içindi en acısız yolu seçmeleri.
Başardım dediğin anda bırakma. Çünkü asıl o zaman yenilirsin.
Onların samimiyetsizliğindense kendi yalnızlığımı sonsuza dek tercih ederdim.
biz insanlar çok kördük, tatmadığımız acılara.
Ölümsüzlük, yalnızca bir duvar başına ve bir yıldız sönüşüne kadardır.
Acı, eskiye dair bir şeylerin hala aynı kaldığına tekabül ettiği için rahatlatıcıydı.
Hep böyleydi. Kimse nasılsın derken aslında gerçekleri sormazdı. İyiyim demeni isterlerdi ve kendileri de üzerinde durmadan başka konulara geçerlerdi.
Bal rengi harelerinde beni yıkıp geçen parıltı var, ne derin. Kalbimi saran suretinde ne eşsiz gözlerin.
Ne kadar az kişi, o kadar sağlam kafa diyenlerdendim her daim. Çünkü çokluğun olduğu yerde kırgınlık da bol oluyordu ve ben bunu zerre istemiyordum. Daha doğrusu insanları sevmiyordum çünkü nankör, çıkarcı ve hatta acımasızdılar. Bir tek kitaplarım vardı dostum. Bir tek hayallerim vardı gerçekleşmesini ümit ettiğim
Zaten sobeledin, sarışın. Zaten sobeledin. Hayatı boyunca ebeyi hiç görmeyen bu adamın yalnızca karşısına çıkmakla yetinmedin, beni kendi kalene kadar koşturdun. Sağım, solum, önüm, arkam değil; kalbimde sobe dedin.
Gri, uzun zamandır bana tek bir şeyi çağrıştırıyordu.
Aytun’un gözlerini
Aytun’un gözlerini
Oysa sen hiç bilmeyeceksin beni burada bırakıp giderken kalbimde ne tür zelzelelere neden olduğunu.
Bal rengi harelerinde beni yıkıp geçen parıltılar var, ne derin. Kalbimi sarsan suretinde ne eşsiz gözlerin
Tekdüze bir yaşam korkakların; hayatını değiştirmek ise cesaret edebilenlerin işiydi.
Bal rengi harelerinde beni yıkıp geçen parıltılar var, ne derin. Kalbimi sarsan suretinde ne eşsiz gözlerin
”Bazen anlattıklarını dinleyecek bir dosta veya yalnızlığa ihtiyaç duymazsın. Sessizliği seninle bölüşecek, seni yargılamadan acını misafir edişini izleyecek birini istersin yanında. Bugün ben ” İmayla tek kaşını kaldırdı. ” yarın sen. O yüzden teşekkür etme. Sözlü bir teşekkürden ziyade eyleme dökmek her zaman daha iyidir. ”
”Çok zor. Onlarca dağın arasında kalan bir göl gibiydim ben. Yalnız ama güvende ve şimdi sen olmayacaksın, bana bir dağ misali güven veren kolların olmayacak. Ben bir başıma gelen fırtınalara, esen rüzgâra karşı koyamayacağım. Dalgalarım senin kıyılarına vurmayacak hiçbir zaman, ben gidebildiğim yere kadar savrulup gideceğim. Ve herkes bunu özgürlük olarak adlandırırken kimse esaret içinde kıvrandığımı göremeyecek. ”
”Bu büyük ellerin yalnızca dokunmak için olduğunu zannederim, şefkat vereceğini tahmin edemezdim. Ya da nefeslerinin sadece sana faydası var diye düşünürdüm, bana da yeteceğini bilemezdim. Sıcaklığının yaşaman için gerekli olduğunu sanırdım, kalbimi ısıtacağından habersizdim. ”
yardım edecek misin bana?
edeceğim cehennem ateşi
edeceğim cehennem ateşi
Ayın yansıması düşmüşse kalbinin kadehine, alıp hapsetmiştir seni kaderine. Kâbustan gölgeler peşimizdeyse, sonsuzlukta kaybolalım diye.
O yüzden hep derim, düşün ama fikir yürütme çünkü gün gelecek yalnızca kafanda devleştirdiğinle ve boşa zaman harcadığınla kalırsın.
Şunu sakın aklından çıkarma. Hayat, Matruşka bebeklerine benzer. İçi açıldıkça küçülür.
Her zaman olduğu gibi boşlukta başıboş gezinen hayallerimin , uçuruma ihtiyacı yoktu ölebilmek için.
Güven, akli denge gibiydi. Fazlası da zarardı azı da.
Bu kek aynı senin gibi kokuyor, tarçın gibi. Rengi bal damlası harelerin gibi.
Onların samimiyetsizliğindense kendi yalnızlığımı sonsuza dek tercih ederdim.
Ne demiş şair Bal rengi harelerinde beni yıkıp geçen parıltılar var ne derin.Kalbimi sarsan suretinde ne eşsiz gözlerin
Takvimler bazı günlerin bizim canımızı yakacağının teminatıydı.O günün bizim için zindan olacağını kederden önümüzü göremeyeceğimizin haberini verirdi.Kimi günler bizi mahvederdi
Kanatları kırık çocuklar büyümüş, kalpleri yarım bırakılan âşıklara dönmüşlerdi.
Veya biz insanlar çok kördük hiç tatmadığımız acıları görme konusunda.
Zaman onun izlerini silebilir miydi?
Arkanda bekleyenin yokken; gidip beni bekleyen olarak bırakma!
Ama başardım dediğin anda bırakma. Çünkü asıl o zaman yenilirsin.
Onu sevdiğini ise yalnızca gitmesine izin verdiğinde anlarsın.
Oysa sen hiç bilmeyeceksin beni burada bırakıp giderken kalbimde ne tür zelzelelere neden olduğunu.
Onların samimiyetsizliğindense kendi yalnızlığımı sonsuza dek tercih ederdim.
Gündüzleri etrafındaki insanlarla uğraşırsın; geceleri aklındakilerle.
Ne tuhaf, değil mi? Hiç kimse kusursuz değil ama illa başka insanları suçlayacak bir şeyler buluyorlar.