İçeriğe geç

Avare Kuşlar Kitap Alıntıları – Rabindranath Tagore

Rabindranath Tagore kitaplarından Avare Kuşlar kitap alıntıları sizlerle…

Avare Kuşlar Kitap Alıntıları

Durup da toplama saklamak için, yürüdükçe açar çiçekler yol boyu.
Benim dünyamın içinde yitik dünyaları yetiştiren bir şey var.
Sakin sakin otur yüreğim, toz kaldırma.
Bırak dünya sana gelecek yolu kendisi bulsun.
Müflis dünyaları allayıp pullayanları, kendi dünyamda taşıyorum.
Yavru çiçek tomurcuğundan çıkıyor ve haykırıyor: Sevgili Dünya, lütfen sönüp gitme.”
An’lardan korkma sakın, çünkü onlar şarkılarını sonu gelmeyenin sesiyle söylerler.
Özlem çeken yüreğin telleri üzerinde koşturur dünya, hüznün müziğini çalar.
Bana gülümsedin, hiçbir şey anlatarak konuştun benimle, anladım ki buydu uzun zamandır beklediğim.
Benim varoluşum, adına yaşam denen, bitmeyen bir hayrettir.
Güneşi kaybettiğin için akıtırsan gözyaşlarını, yıldızları da göremez olursun.
Ey dünyanın küçük serserileri, sözcüklerimin üzerinde sizin çetenin ayak izleri kalsın.
Beni sıkan içimdeki ruh mudur, kurtulup dışıma çıkmak isteyen; yoksa dünyanın dışımdaki ruhu mudur, içime girmek isteyen?
Uçsuz bucaksız maskesini
sevgilisi için çıkarıyor dünya,
bir şarkı kadar ufak oluyor sonra,
bir öpücük gibi sonsuz.
Ey Tanrım, senden başka her şeye sahip olan kişiler, senden başka hiçbir şeye sahip olmayanlara gülüyorlar.
Yapacak bir şeyim olmadığı zaman izin verin, bir şey yapmayışım, kendi huzurunun derinliklerinde rahat etsin, adeta suyun sessiz olduğu zaman, deniz kıyısında bir ikindi vakti gibi.
Düğün çiçeğine, “Beni öpmeyecek kadar gururlu musun?” diye soruyor sabah ışığı.
“Sabah oldu” deme ve onu dünden kalan bir isimle başından savma.Onu adı olmayan bir çocuk gibi ilk defa gör.
Mutlu olmak çok basit.
Ama basit olmak çok zordur.
Bırak, ben gittikten sonra da düşüncelerim sana ulaşsın, yıldızlı sessizliğin eşiğinde, günbatımından sonraki parlaklık gibi.
İnsanın, bilgeliğin içinde çocukluğunu geri kazanmasını bekliyor Tanrı.
Yarabbim, bırak sahiden yaşayayım ki ölüm de benim için sahici olsun.
Bırak, yaşam yaz çiçekleri gibi, ölüm ise sonbahar yaprakları gibi güzel olsun.
Bırak inanayım, bu yıldızlardan birisinin, bilinmez bir karanlığın içinde süregiden hayatımın rehberi olduğuna
.
Sakin ol kalbim, bu büyük ağaçlar duadır.

İnsan kendi içindeki sessiz gürültüyü bastırmak için kalabalığa karışır.
Benim varoluşum, adına yaşam denen, bitmeyen bir hayrettir.
İstediğin zaman söndür lambayı.
Senin karanlığını tanıyacağım ve onu seveceğim.
“Dalgalarını saklayamıyorum,” diyor kıyı nehire,
“izin ver, ayakizlerini yüreğimde saklayayım.”
Senin konuştuğun dil hangi dil, ey deniz?
-Ezelden sorulan sorunun dili.
* yanıt verdiğin dil hangi dil, ey gökyüzü?
*-Ebedi suskunluğun dili.
Onun həzin surəti gecə yağışı kimi daim röyalarıma girir.
Dünyanın pıçıltılarını dinlə, ey qəlbim, bununla o sənə öz məhəbbətini izhar edir.
Kelebek ayları değil anları sayar ve yeterince de vakti vardır. Tagore
Dinle, gönlüm, inim inim inleyen dünyanın şu
sevişme seslerini.
Kaba güç, kurbanlarının inleyip kıvranmasını nankörlük sayar.
Kuş, balığı sudan kapıp kaldırınca, ona nezaket gösterdiğini sanırmış.
İstediğin zaman ışığı söndür,senin karanlığını da tanır ve severim
Her doğan çocuk bir ileti taşır, ümidini bir türlü kesmeyen Tanrı’dan
İyilik yapmakla kafasını yoran, iyilik yapmaya vakit bulamaz.
Zengin adam Tanrının ihsanlarını gösterip de övününce, Tanrı utanç duyar.
Sen bana gülümseyerek baktın hiçbir şey söylemeden, bunu nicedir beklediğimi duydum ta içimde.
Güneş gitti diye gözyaşı dökersen, yıldızları da göremez olursun.
Ey dünyanın küçük gezginleri, ayak izleriniz kalsin sözlerimde.
‘Sabah oldu’ deme ve onu dünden kalma bir isimle başından savma.Onu adı olmayan bir çocuk gibi ilk defa gör.
Güneş gitti diye gözyaşı dökersen, yıldızları da göremez olursun.
.
Akıl tüm mantık bıçak gibidir. Onu kullananın eli kanar.

.

.
Gün bittiyse eğer, artık şakımıyorsa kuşlar,
Ve yorgun düştüyse rüzgâr,
Karanlığın kalın örtüsünü çek benim üzerime

Tıpkı uykunun, yorganıyla yeryüzünü örttüğün gibi
Ve alacakaranlıkta boynunu büken nilüfer çiçeklerinin
Taçyapraklarını okşayarak kapattığın gibi.

Yolculuk bitmeden, azık torbası boşalan,
Üstü başı toza toprağa bulanan, yırtılıp giden,

Yürümeye mecali kalmamış yolcuyu
yoksulluktan kurtar,
Utandıran eksiklikleri, güçsüzlükleri
uzak tut ondan,

Ve senin yüce gönüllü gecenin bağrındaki
bir çiçeğin sabahı gibi
Soluğunla yenile, ışığınla aydınlat onun da hayatını

.

Beni sıkan içimdeki ruh mudur, kurtulup dışıma çıkmak isteyen, yoksa dünyanın dışımdaki ruhu mudur, içime girmek isteyen ?
Kimdir beni alınyazısı gibi ileriye süren ?
Arkamdan geliyorken kendim.
Gülüp kaçıveren bir tel otun aşkındandır, o koskoca çölün böyle yanıp kavrulması.
Çağlayan şöyle mırıldanır ezgisini: Ben özgürlüğümde bulurum güzel türküleri.
Ölümde çokluk birlik olur, yaşamdaysa birlik çokluk olur.
Tanrı ölünce din tek olacaktır.
Kimdir beni alınyazısı gibi ileriye süren?
Arkamdan geliyorken kendim.
Ben karanlıkta bir çocuk.
Gecenin örtüsünden sana uzatıyorum elimi,
Anne.
Dünyayı yanlış okuruz da bizi aldatıyor deriz.
Sen senin ne olduğunu göremezsin, gölgendir gördüğün.
Ölü sözcüklerin tozu yapışır üzerine.

Yıka sessizlikle, ruhunu.

Ah, ey dünya! Mən öləndə öz sükutun içərisində mənimçün bircə xatirə saxla! Sevirdim!
Sən gülümsünə – gülümsünə mənimlə eləcə danışdın Mən anladım ki, uzun müddətdən bəri gözlədiyim elə bu dəqiqə imiş!..
Ah ey Dünya, mən öləndə öz sükütun içərisində mənimçün bircə xatirə saxla: Sevirdim
Güneş gitti diye gözyaşı dökersen, yıldızları da göremez olursun.
Sen gün gibi doğarken, gülümseyişinle aldanır gönlümdeki kış çiçekleri, bahar geldi diye
Adının tatlılığı doldurur yüreğimi,
Kendi adımı unuturken
Ne zaman istersen söndür kandilini.
Senin karanlığını tanırım ben, severim gölgeni.
Buluşmanın kandili uzun yanar;
Ayrılırken sönüverir anında
Ürkek düşünceler, benden korkmayın;
Şairim ben
Beni sonsuza dek yüreğinde sakla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir