Belgin Sarmaşık kitaplarından Attilâ İlhan: Açtırma Kutuyu kitap alıntıları sizlerle… ikimiz otobüsle uzak bir şehre gidiyormuşuz kars’a mı desek ardahan’a mı desek yollarda kar bulut mavisi/dağlar duman derin bir uykusuzluğa sarkmış uykusuzluğa sarkmış yolcular bir uçuruma sarkar gibi tedirgin ürkek gizli böcek çıtırtıları şoförün radyosundan camlar buğulandı sabah oluyor omuzumda uyuyorsunuz Sevmek kimi zaman rezilce korkudur Ne vakit bir yaşamak düşünsem. Ben sana mecburum bilemezsin.. Oysa ben akşam olmuşum Yıldızlar aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım Bu gece dağ başları kadar yalnızım Çiçekler damlıyor gecenin parmaklarından Dudaklarımda eski bir mektep türküsü Karanlıkta sana doğru uzanmış ellerim Gözlerim gözlerini arıyor durmadan Nerdesin?
yoksa bir bir yıldızlar düşecek…
eğer şairsem beni tanırsan…
yağmurdan korktuğumu bilirsen…
gözlerim aklına gelirse…
elimden tut yoksa düşeceğim…
yağmur beni götürecek yoksa beni…”
Önceleri müthiş bir hevesle acılarımızı paylaşacak insan ararken etrafımızda, şimdi kimseler soru sormasın istiyoruz. Sorduklarında ise yakınlık derecesine göre hayat yada s*ktir et diye cevap verip susuyoruz.
Söyleyecek şeyimiz olmadığından değil, söyleyecek çok şeyimiz var aslında ama bugüne kadar anlattıklarımız hiçbir işe yaramadığından konuşmak istemiyoruz.
Yağmur yemiş bir deniz gibiyim
~Attila İlhan
Nisan değilse mayıs, perşembe değilse pazar..
Sen bana kalbim kadar
Elim kadr yakınsın
Ortak tek bir fotoğrafımız bile yok.
Bugünlerde ben adsız bir özlemim,
Yağmur yemiş bir deniz gibiyim
Ortak tek bir fotoğrafımız bile yok.
en çok da bu koyuyor.
Ortak tek bir fotoğrafımız bile yok.
en çok da bu koyuyor.
Ortak tek bir fotoğrafımız bile yok.
Mevsimi boşver ”
Ortak tek bir fotoğrafımız bile yok.
Bugünlerde ben adsız bir özlemim,
Yağmur yemiş bir deniz gibiyim.
Bir sevdiğim vardı, duyardım..
Elimden tut yoksa düşeceğim
Yağmur götürecek yoksa beni..
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
Hep inandığım..
Elimden tut yoksa düşeceğim
Yağmur götürecek yoksa beni..
Bazıları boş atıp dolu tutturuyor ya deliriyorum .
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Yabancı bir şarkı gibi yarım,
Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak,
Hiç kimse misin bilmem ki, nesin..
Uykumun arasında çağırdığım,
Çocukluk sesinle ağlayarak,
Sen benim hiçbir şeyimsin..
Sen bana kalbim kadar elim kadar yakınsın.
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Birkaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu;
Her yanına çiçek yağmış
Erik ağacının
Işık içinde yüzüyor
Neresinden baksan
Gözlerin kamaşır
Yapraklarım dökülüyor
Usul usul
Adım sonbahar..
yapraklarım dökülüyor
usul usul
adım sonbahar..
gözlerime
değince
felâketim olurdu
ağlardım beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince hayırsızın biriydi fikrimce
Onların yaraları yoktur,
Yaraladıkları vardır.
felâketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şatârâbân ölür ..
Senin kanatların yok.
Bir seni bilirim,
Bir de adın geçince sıkışan kalbimi
İkimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız
Güldümü cenazeye benzerdi.
Hele seni kollarına aldımı
Felaketim olurdu, ağlardım
Nisan değilse mayıs
Perşembe değilse pazar.
Ellerini bir tutsam ölsem
Böyle uzak uzak seslenmese
Ben bir şehre geldiğim vakit
O başka bir şehre gitmese
Otelleri bomboş bulmasam
İçlenip buzlu bir kadeh gibi
Buğulanıp buğulanıp durmasam
Ne olur, sabaha karşı rıhtımda
Çocuklar pia’yı görseler
Bana haber salsalar bilsem,
İçimi büsbütün yıldızlar basar
Bir hançer gibi çıkıp giderdim
Ben bir şehre geldiğim vakit
O başka bir şehre gitmese
Singapur yolunda demeseler, bana bunu yapmasalar
Yorgunum, üstelik parasızım pasaportsuzum
Ne olur, sabaha karşı rıhtımda seslendiğini duysam pia’nın
Sırtında yoksul bir yağmurluk
Çocuk gözleri büyük büyük,
Üşümüş, ürpermiș, soluk
Ellerini tutabilsem pia’nın
Ölsem, eksiksiz ölürdüm.
“Elimden tut yoksa düşeceğim…
Ne kadar seviyorsun dersen; “Nar” kadar derim. Dışımdan bir ben görünürüm, içimden binlerce sen dökülür..
Söyleyeceğimiz çok şey var aslında. Ama üşeniyoruz. Ve çok sıkıldık.
Bugünlerde ben adsız bir özlemim
Ben aşk nedir bilmem. Eski kafalıyım.Bir sen bilirim Bir de adın geçince sıkışan kalbimi
Yeniden başlamaklarla geçiyor ömrümüz
Yeniden başlamaklarla geçiyor ömrümüz…
‘Bir trene binip, rastgele defolup gitmek istiyorum
Kırarlar diye sevmekten vazgeçilmez
Kırarlar diye sevmekten vazgeçilmez.
Bunca yıl sönmemiş umudum
‘Döndüm arkamı sana. Sen sırtımdan vurmayı seversin, yüzüm ağır gelmesin.’ – Attilâ İlhan
Hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların
Bunca yıl sönmemiş umudum, mart değilse nisan, perşembe değilse pazar
Ben birinin hiçbir şeyiyim, en çok da bu koyuyor.
Kırarlar diye sevmekten vazgeçilmez
Ben birinin hiçbir şeyiyim, en çok da bu koyuyor.
Ben birinin hiçbir şeyiyim,
Ben birinin hiçbir şeyiyim,
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur.
Söyleyeceğimiz çok şey var aslında. Ama üşeniyoruz. Ve çok sıkıldık. Önceleri müthiş bir hevesle acılarımızı paylaşacak insan ararken etrafımızda, şimdi kimseler soru sormasın istiyoruz. Sorduklarında ise yakınlık derecesine göre hayat ya da siktir et diye cevap verip susuyoruz. Söyleyecek şeyimiz olmadığından değil, söyleyecek çok şeyimiz var aslında ama bugüne kadar anlattıklarımız hiçbir işe yaramadığından konuşmak istemiyoruz.
Hep aynı iklimde gül bana,
Ben çocuklar gibi sevdim,devler gibi acı çektim.
Ben birinin hiçbir şeyiyim, en çok da bu koyuyor.
Beni sevmiyordun, bilirdim;
Ayrılığımızı hissettiğim an demirler eriyor hırsımdan..
Eğer ben yalnızsam yanılmışsam
Sevmek insan yüreği kadardır, küçükse büyüğünü taşıyamazsın
Gozlerin gözlerime değince felaketim olurdu ağlardım
şarabın gazabından kork
Aykırı bir yolcuyum,dünya geniş
Ne güzel bir yalandın Sen..
Eğer ben yalnızsam yanılmışsam
‘
Ben sana mecburum bilemezsin
rüya bu ya
Sen benim hiçbir şeyimsin.
Hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların,
Ben sana mecburum sen yoksun
Bir gün seni unutmak zorunda kalırsam, aşkımın küçüklüğüne değil, çaresizliğimin büyüklüğüne inan
Nasıl iş bu
oysa ben akşam olmuşum
gözlerin
Bazları şiir sevmez, çünkü
gözlerin gözlerime değince
an gelir
Kendini martılarla bir tutma
Karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır
Ben aşk nedir bilmem eski kafalıyım.
Sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
Hayırsızın biriydi fikrimce
Niye gün ortasında akşam oluyorum.
Bunca yıl sönmemiş umudum
Ne olur, kim olduğunu bilsem pia’nın