Vamık Volkan kitaplarından Atatürk’ün Psikanalitik Biyografisi kitap alıntıları sizlerle…
Atatürk’ün Psikanalitik Biyografisi Kitap Alıntıları
Afet (Inan) , 21 Haziran 1935’te bir gazeteci tarafından yöneltilen Mutlu musunuz? sorusuna Atatürk’ ün verdigi yanıtı şöyle kaydetmistir: Mutluyum, çünkü başardım.
Mustafa Kemal, komünizme karsi olmaya devam etti. Bir defasinda Komünizm, görüldüğü yerde ezilmelidir. dediğini biliyoruz.
Hükümetin yeni vizyonu Kemalizm terimi ile adlandirilacakti. Mustafa Kemal’in felsefesi ve eylemlerini temsil eden Kemalizm, entelektüel duzeyde incelemeye ve sistemli bir biçimde ifade edilmeye baslandi. Kemalizm doktrini 20 Nisan 1931 tarihinde yayinlanan bildirgede Mustafa Kemal tarafından 6 ideolojik ilke olarak özetlendi : cumhuriyetçi, milliyetci,halkci,devletçi, lâik ve devrimci.
Modernlesmenin üç büyük özelliği vardi. Birinci özellik kapitalizmdir. Kapitalizm aracılığıyla dünya Avrupa’dan gelen ticarete açılmış, dünya ekonomisi ve piyasalar gelismis, toprak sahipleri ile çalışanları arasindaki ilişkiler de değişmiştir. Ikinci ozellik laikliktir ve laikliğin yerleşmesiyle sivil toplumda yeni düzenlemeler ortaya çıkmıştır. Üçüncü özellik ise bilimin ve mantıklı dusuncenin insanların çevreleri ile olan ilişkileri etkilemesi ve bilimsel kuruluşların geleneksel ve dini inançları zayiflatmasidir.
Mustafa Kemal’in attığı adımlar, içinde yaşadığı zaman ve koşullar açısından devrim niteliğinde adımlardı ve halkına imkansızı başarma yeteneğini kanıtlayacaktı.
Vali, tören (nikah) bittikten sonra Latife’ye büyük bir heyecanla : Izmir’in fatihini fethettiniz. der.
Mustafa Kemal’in adı Müslüman dünyasında saygi ve hayranlık uyandirmaya başlamıştı. Bati’nin ordulariyla savaşırken bile yüzü Bati’ya dönük olan Mustafa Kemal, Dogu’nun kahramanı olmaya başlıyordu.
Mustafa Kemal olmadan, yalnızca Osmanli Devleti’nin değil bütün Türklerin mahvolacagini tahmin etmek zor değil. Öyle bir zamanda onarıcı bir lider bulmak Türklerin en büyük talihidir.
Turkiye’deki arastirmam sırasında, çocukluğunda ya da gençliğinde Mustafa Kemal’i gören insanların çoğu konuşurken Atatürk ‘ün gözlerine doğrudan bakmadıklarını soylemislerdi. Onun mavi gözlerine bakamamayi güneşe bakamama metaforu ile anlatmislardi.
Samsun’a çıktıktan 7 ay sonra Mustafa Kemal, onu ordudan atan Damat Ferit Pasa hükümetini devirmeyi başarmıştı. Bu girişimde telgraf siyasetinin payı büyüktü.
Ya hiç doğmamış olmak ya da hiç unutulmamak isterdim.(Chateaubriand)
Harp Mecmuasi, Itilaf Devletleri’nin Gelibolu’da ezilmesinden sonra kapağında Mustafa Kemal’in fotoğrafını verecekti ama Enver araya girip yayimcinin fotoğrafı kullanmasini engellemişti.
Enver, Mustafa Kemal’in Gelibolu’da yaptıklarından fazla etkilememişti Enver, Mustafa Kemal’i her zaman küçümsemişti. Gelibolu’yu ziyarete gittiğinde üst rütbeli subaylarla görüşmüş ancak Mustafa Kemal’i görmekten kaçınmıştı.
Sorumluluk ölümden ağırdır.
Bu kitapta üzerinde duracağımız nokta Mustafa Kemal’in Transkafkasya’da yaşanan Osmanlı faciasında ve sonraki Ermeni katliaminda hicbir rolünün olmamasıdır.
Enver, Üçüncü Ordu’nun komutasini bir yavere birakarak Istanbul’a döndü. Enver düşmani yenilgiye ugrattigini iddia ederek olayi geçiştirmeye calisti. Enver’in artik imparatorlugun kahramanı, Osmanli cemiyet yaşamının basta gelen idolü olmadığı cok açıktı.
Enver’in 90 bin kişilik ordusundan geriye 12 bin kişi kaldi. Felâket Napolyon’un 1812’de Rusya’da aldığı yenilgiden cok farkli değildi.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Ocak 1915’te karli ve dondurucu kış koşulları altinda Osmanli ilerlemesi durdu,zafer yenilgiye e sonundaysa toptan bir bozgun ve felakete dönüştü. Tarihte bu olay Sarıkamış Harekatı olarak anilir.
Atatürk ‘ün imgesi, Kıbrıslı Türklerin büyük grup kimliğini ve Türklük gururunu canli tutan bir güneş gibiydi.
O mümkün olmayanı başaran bir ölümlüydü. Özgürlük ve adalet için mücadele eden milletlerin tarihinde bir rehber haline geldi.
Zihni bir deniz feneri gibi iki yönlü.
Tüm kuvvetlerin size verilmesi çok gelmez mi? Mustafa Kemal : Az gelir.
Namık Kemal’in dizelerinden biri umutsuz sahneyi betimliyordu :Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini bulunmaz kurtaracak bahtı kara maderini
Atatürk : Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini
Atatürk : Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini
Ben yalnız ve müstakil bulunmayı daima tercih etmiş ve sürekli olarak öyle yaşamışımdır.
Mustafa Kemal, İslam dinini ortadan kaldırmak istemedi, yalnız bu dini her Türkiye vatandaşının inanabileceği ve kendine ait olduğunu hissedebileceği bir şekle sokmayı düşündü.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Bir akşam müzikli bir toplantı sırasında Mustafa Kemal’in odadan çıkması gerekti. Gittiğini fark eden ve piyano çalmakta olan Corinne çalmayı bıraktı ve davetlilere dönüp odadan çıkan adamı tanıyıp tanımadıklarını sordu. Mustafa Kemal dedi ve ekledi;
Bir gün büyük adam olacak ve sadece Türkiye’ye değil, bütün dünyaya ün salacak.
Ölülerden yardım istemek, her medeniyet için bir lekedir.
Mustafa Kemal ATATÜRK
Atatürk’ün başlattığı modernleşmenin, yerleşmesi için, şehirlerine köylere gitmesi gerekirken, köyler kalabalık topluluklar halinde, İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlere akın etti. Üstelik köylüler, köy geleneklerini ve dini uygulamalarını da beraberlerinde getirdiler.
Atatürk, son kez komaya girmeden önce İsmet’i yanı başında görmek istediğini söylemişti ama kendisine İsmet’in yolculuk yapamayacak kadar hasta olduğu iletilmişti. Bu tarihten bir süre önce Atatürk kendini İsmet’in bir suikasta kurban gittiğine ve bu haberin kendisinden saklandığına inandırmıştı.
“Bunalıyorum çocuk, bunalıyorum. Ben burada bir nevi mahpus hayatı yaşıyorum. Çünkü gündüzleri ekseriya yalnızım. Herkes işinde gücünde. Benim ise çoğu günler, bütün günümü değil, bir saatimi dahi dolduracak işim yok Şu hâlde ya uyuyabilirsem uyuyacağım, yahut bir şeyler yazacağım, ’’ akşam toplantılarına gelince de şöyle iç çekiyordu: “Bari sofrada değişiklik olsa Ne gezer Bu sofra nerede kurulursa kurulsun karşımda aşağı yukarı hep aynı insanlar
Aynı yüzler Hasılı bıktım, usandım çocuk,” ve en sonunda tekrar durumunu inkâr etmeye çalışıyordu: “Ne ise bunu bırakalım, sende ne haberler var?
Aynı yüzler Hasılı bıktım, usandım çocuk,” ve en sonunda tekrar durumunu inkâr etmeye çalışıyordu: “Ne ise bunu bırakalım, sende ne haberler var?
Bir akşam Mustafa Kemal’in masasında aynı konu tartışılırken Reşit Galip, Mustafa Kemal’in Esat Mehmet’i savunmakla hata yaptığını öne sürdü. Buna öfkelenen Mustafa Kemal, bu konuda söylediklerine dikkat etmesini istedi ama Reşit Galip durması gereken yeri bilmiyordu. Mustafa Kemal, Reşit Galip’in çok fazla içtiğini ve masadan kalkması gerektiğini söyledi. Reşit Galip ise masanın Mustafa Kemal’e ait olmadığını, millete ait olduğunu, millet meselelerini konuştukları için de Mustafa Kemal kadar orada oturmaya hakkı olduğunu söyleyerek karşılık verdi. Bunun üzerine Mustafa Kemal ayağa kalktı, peçetesini masaya fırlatarak odadan dışarı çıktı. Reşit Galip, bir süre akşam sohbetlerine davet edilmedi. Ancak Mustafa Kemal, genel sekreterine onun cesaretini takdir ettiğini söyledi. Bu olaydan yaklaşık bir ay kadar sonra Mustafa Kemal, Reşit Galip’in Ankara Radyosu’nda halkevleri üzerine heyecanlı bir konuşma yaptığını duydu.
Radyoda konuşmasından iki hafta sonra Reşit Galip, önderin masasında yer aldı. Mustafa Kemal onu selamladı, başkalarının duymayacağı bir şekilde ona Eğitim Bakanı olacağını söyledi. Bunu tuhaf bir olay takip etti. Yemek sırasında Mustafa Kemal odaya iki güçlü asker çağırdı ve onlardan Reşit Galip’e hoppacık yapmalarını istedi. Askerler Reşit Galip’i, sanki küçük bir çocukmuş gibi havaya attılar ve yere düşmeden tuttular. Mesaj herkes için açıktı:
Mustafa Kemal hâlâ ipleri elinde tutuyordu, baba oydu ve Reşit Galip çocuğuydu. Bir de Reşit Galip, onun tartışılmaz üstünlüğüne meydan okumaya denk birisi olarak görülemezdi. O gece Mustafa Kemal, eski öğretmeni Esat Mehmet ile uzun bir konuşma yaptı ve onu sağlık nedenleriyle Eğitim Bakanlığı’nı bırakmaya teşvik etti. Kısa bir süre sonra yerine Reşit Galip geldi.
Radyoda konuşmasından iki hafta sonra Reşit Galip, önderin masasında yer aldı. Mustafa Kemal onu selamladı, başkalarının duymayacağı bir şekilde ona Eğitim Bakanı olacağını söyledi. Bunu tuhaf bir olay takip etti. Yemek sırasında Mustafa Kemal odaya iki güçlü asker çağırdı ve onlardan Reşit Galip’e hoppacık yapmalarını istedi. Askerler Reşit Galip’i, sanki küçük bir çocukmuş gibi havaya attılar ve yere düşmeden tuttular. Mesaj herkes için açıktı:
Mustafa Kemal hâlâ ipleri elinde tutuyordu, baba oydu ve Reşit Galip çocuğuydu. Bir de Reşit Galip, onun tartışılmaz üstünlüğüne meydan okumaya denk birisi olarak görülemezdi. O gece Mustafa Kemal, eski öğretmeni Esat Mehmet ile uzun bir konuşma yaptı ve onu sağlık nedenleriyle Eğitim Bakanlığı’nı bırakmaya teşvik etti. Kısa bir süre sonra yerine Reşit Galip geldi.
Hitler, Mustafa Kemal’in onarıcı liderliğinin tam karşıtı, sınır koymayı bilmeyen yıkıcı görkemli bir liderliğe sahipti. Onarıcı görkemli lider, kendisinin daha üst seviyede takipçiler tarafından sevilmesi için halkı onarıp yüceltmeye çalışır ve takipçilerini de yüceltir. Buna karşın yıkıcı görkemli lider, kendisinin ve takipçilerinin büyüklüğünü artırmak için kendilerini, aşağı buldukları gruplarla karşılaştırır ve bu aşağılanmış gruplardan kendilerine herhangi bir bulaşma olmasını önlemek için de bu gruplan yok eder. Hitler’in yazdığı “Kavgam”adlı kitabı okuduktan sonra Mustafa Kemal, “Hitler ’in dilinin yabaniliği ve delice düşünceleri karşısında, midesinin bulandığından” söz etmiştir.
Mustafa Kemal, Mussolini’yi bir asker karikatürü, üniformasıyla gösteriş yapan kötü ruhlu bir adam olarak görüyordu. Hatta Mussolini’nin bir gün kendi halkı tarafından asılacağını öngördüğü söylenir. Bir olayda Mustafa Kemal, İtalyan diktatörle ilgili hoşnutsuzluğunu yalnızca kendisinin başarabileceği bir biçimde göstermişti. Mussolini’nin Türkiye büyükelçisi İtalya’nın Türkiye’nin güneyindeki Antalya bölgesi üzerindeki hak iddialarını yinelemek üzere Çankaya’ya çıkmıştı.
Büyükelçinin konuşması sırasmda Mustafa Kemal izin istedi ve büyükelçiyi kendisinin dönüşünü beklemek zorunda bıraktı. Döndüğünde Mareşal üniforması içindeydi. Elinde kırbaçla büyükelçinin önünde oturdu ve asker çizmelerinin görünmesine dikkat etti.
Büyükelçiyi, Mussolini’nin Türkiye topraklan üzerindeki emelleri üzerine konuşmaya teşvik ederek kasti bir biçimde çizmelerini kamçılamaya başladı. İki adam için de çizme coğrafi şeklinin benzerliği nedeniyle İtalya yanmadasını temsil ediyordu. Bu konuşma Mussolini’nin Türk topraklan üzerindeki emellerine gem vurması mesajıyla sona ermiş oldu.
Büyükelçinin konuşması sırasmda Mustafa Kemal izin istedi ve büyükelçiyi kendisinin dönüşünü beklemek zorunda bıraktı. Döndüğünde Mareşal üniforması içindeydi. Elinde kırbaçla büyükelçinin önünde oturdu ve asker çizmelerinin görünmesine dikkat etti.
Büyükelçiyi, Mussolini’nin Türkiye topraklan üzerindeki emelleri üzerine konuşmaya teşvik ederek kasti bir biçimde çizmelerini kamçılamaya başladı. İki adam için de çizme coğrafi şeklinin benzerliği nedeniyle İtalya yanmadasını temsil ediyordu. Bu konuşma Mussolini’nin Türk topraklan üzerindeki emellerine gem vurması mesajıyla sona ermiş oldu.
Türklerin büyük çoğunluğu Yunanların kendilerine yaptığı haksızlıkları unutmadıkları halde Kurtuluş Savaşı biter bitmez Mustafa Kemal, Yunanlara karşı düşmanlık duygusunu aşmış göründü. Atina’ya ilk Türk büyükelçisi 1925 yılında atandı. Bulgaristan’ın Ege Denizi’ne açılma arzusunun ortaya çıktığı bir zamanda, Ekim 1930’da Yunan Başbakanı Elefterios Venizelos Ankara’ya diplomatik bir ziyarette bulundu ve iyi hazırlanmış bir törenle karşılandı.
Mustafa Kemal’den çok etkilenen Venizelos en iyi ihtimalle bile yürümesi imkânsız bir fantezi olan iki ulusun bir federasyon olarak birleşmesinden söz etti. Daha sonra Mustafa Kemal’i Nobel Banş Ödülü’ne aday gösterecekti.
Venizelos’un ziyaretine karşılık Türkiye Başbakanı İsmet, 1931 yılının Ekim ayı başlarında Atina’ya gitti. Yunanistan’da suikasta uğrama ihtimalinden endişelenerek çocuklarını Mustafa Kemal’e emanet etti. İsmet’in kaygısını anlayan Mustafa Kemal ona ailesi için endişelenmemesini, onlara bakacağını söyledi. Türk-Yunan ilişkileri soğuk da olsa normalleşiyordu.
Mustafa Kemal’den çok etkilenen Venizelos en iyi ihtimalle bile yürümesi imkânsız bir fantezi olan iki ulusun bir federasyon olarak birleşmesinden söz etti. Daha sonra Mustafa Kemal’i Nobel Banş Ödülü’ne aday gösterecekti.
Venizelos’un ziyaretine karşılık Türkiye Başbakanı İsmet, 1931 yılının Ekim ayı başlarında Atina’ya gitti. Yunanistan’da suikasta uğrama ihtimalinden endişelenerek çocuklarını Mustafa Kemal’e emanet etti. İsmet’in kaygısını anlayan Mustafa Kemal ona ailesi için endişelenmemesini, onlara bakacağını söyledi. Türk-Yunan ilişkileri soğuk da olsa normalleşiyordu.
Kadınlarla ilişki kurma faaliyetlerine düşkün olmasına rağmen, kışkırtıcı makyaj yapan kadınlan sevmezdi.
Ona göre kışkırtıcı makyaj yapan kadın modernliği gerçekte anlamayan ve yalnızca bir karikatür haline getiren biriydi. Bir baloda genç bir kadını ağır makyajından dolayı azarladığını biliyoruz.
Çok kızdığı belliydi. Herkesin önünde genç kadından dudaklanna ve yanaklanna sürdüğü kozmetik malzemelerin adını söylemesini istedi. Zavallı genç kadın bayılır gibi oldu ve balodan birlikte geldiği adamla ayrılmak zorunda kaldı.
Ona göre kışkırtıcı makyaj yapan kadın modernliği gerçekte anlamayan ve yalnızca bir karikatür haline getiren biriydi. Bir baloda genç bir kadını ağır makyajından dolayı azarladığını biliyoruz.
Çok kızdığı belliydi. Herkesin önünde genç kadından dudaklanna ve yanaklanna sürdüğü kozmetik malzemelerin adını söylemesini istedi. Zavallı genç kadın bayılır gibi oldu ve balodan birlikte geldiği adamla ayrılmak zorunda kaldı.
Namık Kemal’in en tanınmış dizelerinden biri umutsuz bir sahneyi betimliyordu:
Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini
Bulunmaz kurtaracak bahtı kara maderini
Mustafa Kemal son dizeyi aşağıdaki gibi değiştirecek:
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini
Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini
Bulunmaz kurtaracak bahtı kara maderini
Mustafa Kemal son dizeyi aşağıdaki gibi değiştirecek:
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini
Yolda siralanan kalabalik keder belirtisi göstermiyordu, cünkü Atatürk Ölümsüz Atatürk olmustu. Yeni Türkiye nin sembolü olarak, artik topraga dönmesine izin verilebilecek olan bedenini coktan asan bir varliga dönüsmüstü.
Kral, Türk Lider e Itilaf Devletlerinim sözüne kanmis olsa Anadolu ya Yunanlar yerine Yugoslavlarin asker cikarmis olacagini itiraf eder. Mustafa Kemal buna, bir hastalik, kaza ya da baska bir felaketten kurtuldugunda söylenen ifadeyi kullanarak öyleyse gecmis olsun diyelim Ekselans , diye karsilik verir.
Mustafa Kemal Islam dinini ortadan kaldirmak istemedi, yalniz bu dini her Türkiye vatandasinin inanabilecegi ve kendine ait oldugunu hissedebilecegi bir sekle sokmayi düsündü.
Yillarca Mustafa Kemal in yasami ve karakteri üzerinde yaptigimiz calismalar onda ayrimcilik hislerinin olmadigini acik bir sekilde göstermistir. En basit örnek yaverlerinden biri olan Mahmut un (Soykan) Kürt olusudur.
1974 te Ölümsüz Atatürk kitabi üzerinde calisirken Fikriye nin ölümü hakkinda bilgi toplamak istedigimde, Türkiye de cogu kisi bu konu hakkinda konusmak istememisti. Sanki Mustafa Kemal in özel yasaminda yasadigi zorluklarin ve trajedilerin bilinmesi onu herkes gibi bir insan haline getirir, siradanlastirir ve herkes gibi bir insan olarak görülürse büyüklüğü kaybolurmus gibi genel bir duygu vardi.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.