İçeriğe geç

Asr-ı Seyda Kitap Alıntıları – Sadiye Erol Aykaç

Sadiye Erol Aykaç kitaplarından Asr-ı Seyda kitap alıntıları sizlerle…

Asr-ı Seyda Kitap Alıntıları

&“&”

Kızım sakın biliyorum deme, öğreniyorum de.
Artık Seyda Hazretleri büyük şehirlerde, içkiyi bıraktıran şeyh diye adını duyurmuştu.
Gidemesem de yolunda ölürüm."
İnsan yaşadığı dünyayı dünyadan ibaret sanırmış, oysa bilmediğimiz ne çok dünyalar varmış.
Şimdiye kadar aynadan kendine bakıyordun." dedi Hasan abi, "ama bundan sonra aynanın arkasındaki sırdan kendine bakmayı öğreneceksin."
Yoldasın! Ayaklarınla değil, kalbinle yürü. Gözlerinle değil, kalbinle gör; kulaklarına değil kalbinle duy.
O yüzden ister dünya işi olsun istersen ahiret işi, gayeni maksadını hep &‘Allah rızası için’ tut ki yaptığın her amel, amel-i salih hükmüyle kabul edilsin.
Hangi halde olursan ol, kalbine &‘Allah, Allah!’ demeyi öğret.
Hakikate talipsen, halkın içinde Hakk’a rucü etmeyi kalbine öğretmelisin.
Benim babam da güneş gibi, insanlar ona bakıyor ama onu göremiyorlar. Benim babam da şu karşıda gördüğün dağ kadar büyük, insanlar onun zirvesine çıkamıyorlar. Benim babam da şu yerdeki toprak kadar mütevazı, insanlar da onun üzerine basıyorlar ama tevazusundan istifade edemiyorlar.
Aylarca yol, aylarca dergâhta hizmet… Öyle ki kararmış kazanların beyazladığını gören, Seyyid Abdulhakim geldi." diyor; dergâhı pırıl pırıl görenler " Seyyid Abdulhakim gelmiştir." diyor. Seyyid Abdulhakim’e bakan herkes edep kesiliyor baştan aşağı. O, şeyhi yolunda toprak oluyor, şeyhi bağrına gül fidanları dikiyor.
O varsa her şey vardı, o yoksa benimle birlikte herkes, her şey eksikti.
Onu aşkla, hasretle bekleyen sofilere tebessüm etti. Tebessüm, hasret ateşini dindiren yegâne nimetti.
Tarih şehirleri, ülkeleri fethedenleri değil, gönülleri fethedenleri yazar.
Sen dünyada namaza sahip çıkarsan ahirette de namaz sana sahip çıkacaktır.
Kader keder vermemeli kadere iman edenlere..
Yezidler ölüyor ama ruhları Ehl-i Beyt’in olduğu her yerde dolaşıyor.
Sen güzelsin fakat güzelliğini abdestle taçlandır.
Çocuğa en etki eden terbiye metodu yap" demek değil, "yapmak"tı.
Allah rızası için gidecekti ki rıza kapısına varsın.
Bilmek âlimin işiydi ama bildiğiyle amel etmek arifin işiydi.
Dünya sevgisi kirliydi ve dokunduğu her şeyi kirletiyordu.
Kim Allah’a dost olursa Allah onun ismini unutturmaz.
Namazda gözün daima secdede olması gibi, namaz dışında da ayaklarına bakarak yürüdüğünde, her an secde halini koruma imkânın olur.
Akıl ve kalp birbirlerine tâbidir. Kalpten ne geçerse akılda onu düşünür, akıl ne düşünürse kalp onu zamanla tasdik eder.
Nefsin en korktuğu şey ayaklar altına düşmektir.
Allah’ın sevgisinde yalnızlığını giderene büyük müjdeler vardı.
Biliyordu, ibadetin hazzı tefekkürdeydi.
Güneş doğudan doğardı ama bir de güneşin doğudan doğuşunu görmek gerekti..
İnsan köprü gibi olmalı." demişti. Dünya ve ahireti birbirine bağlayan köprü gibi bedeniyle ruhunuyla kendini yerle yeksan etmeli Hakk yolu için.
Peki kim içimdeki yetim ve öksüz bir iniltiyi dindirecek ?..
O varsa her şey vardı, o yoksa benimle birlikte herkes, her şey eksikti.
Tebessüm, hasret ateşini dindiren yegâne nimetti.
Bayram.. En büyük bayram hasretin bitmesi değil miydi?
Kadim Köy: Menzil

Ne olursan ol gel ama geldiğin gibi gitme.."

Kalpler ancak Allah’ın zikriyle itminan (huzurlu ve sükûn) bulur.
[ Ra’d Suresi, 28 ]
Farkında olsan da olmasanda alıp verdiğin her nefeste Allah diyorsun.
Ey arayan farkında mısın alıp verdiğin nefesin? Hz Şems buyurmuyor mu? Arayanlar adayanlardı, adayanlar ise bulanlar."
Sevdiklerimiz vefat ettiği zaman bu kadar çok üzülmemiz belki de onların bu dünyadan göçüp gitmelerinden değil de, onlarla doyasıya geçiremediğimiz zamanın ellerimizden yitip gitmesindendir.
Allah’ı zikreden insan gafletten ve isyandan her an kendini korumuş olur..
Bir işi farkında olup yapmakla, farkında olmadan yapmak siyah ve beyaz arasındaki fark gibidir.
“Yerde gökte ne varsa Allah’ı zikrederler” düsturunca, eşref-i mahlukat diye anılan insan bu hâle daha yatkındır. Çünkü farkında olsan da olmasan da nefes alıp vermektedir.

Bil ki Allah lafzının başındaki elif ve lâm, harflerinin belirtme takısıdır. Sonundaki he harfinin zat ismi olduğunu söylerler. Nefes alıp verirken çıkardığın “h” desi Allah lafzının sonundaki “he” sesidir. Böylece farkında olsan da olmasan da alıp verdiğin her nefeste Allah diyorsun.

İnsanın nefesinin farkında olması bilinçli bir zikir hâlini doğurur. Öyle ki kişi, nefes alıp veriyorum diye düşünmez, Allah diyorum diye düşünür. Böylece her an Allah’ı zikretmekle zamanı geçer. Allah’ı zikreden insan gafletten ve isyandan her an kendini korumuş olur.

Kadim Köy: Menzil

Ne olursan ol gel ama geldiğin gibi gitme.."

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir