İçeriğe geç

Aslında Herkes Haklı Kitap Alıntıları – Ali Lidar

Ali Lidar kitaplarından Aslında Herkes Haklı kitap alıntıları sizlerle…

Aslında Herkes Haklı Kitap Alıntıları


söyle bana
üç nefeste biriktirdiğimiz
ufacık mutluluğu
nasıl pay edeceğiz?

bakma bazı baharlara kanıp
zaman zaman yeşerdiğime
dallarında ölü kuşlar saklayan
karlı bir kış ağacıymışım meğer
Yağmaya tereddüt eden yağmurlara baktın mı hiç?
hem kimim ki ben kafayı yemiş uluslararası ve kravatlı adamlarım toprakları çocuk gözyaşlarıyla suladığı bu coğrafyada bir garip bir meczup bir âşık bir
Her kime güvendiysem 1-0 yenik başladım.
Telaşla girdiğim her dövüşü mağlubuyum
Beraber kaybettik
Ayrı ayrı üzülüyoruz..
şehrin bütün kreşleri potansiyel mutsuz kaynıyor
Yıkılmaya yüz tutmuş bahçeli evler gibiyim müteahhitlerin pis pis kestiği
Meleğim, aklından bir deniz tut
Gerisine karışma
Söz, kıyısında okunacak selamız!
Beraber kaybettik
ayrı ayrı üzülüyoruz.
öğrendim her başarısız
aşk teşebbüsünün
insanın kendi kendini
kendi içinde bir yerlerin
mültecisi ettiğini
Kafamda çivisini ıskalamış çekiç sesleri
İçimde bu son artık diyen bir fitne
Dilimde ezber ettiğim aynı şeytani ayeti
Beraber kaybettik
Ayrı ayrı üzülüyoruz
Dikine çizdiğim çizgileri
Eğmeye kalktığında ilk öğretmenim
Başladı muktedirle kavgam
Geldi sonra arkası
Saçlarım sakallarım
karıncanın taşıyamadığı yüke bile
dertlendiğimiz zamanlar vardı çok olmayan bir vakit önce
ipotek etmekmiş vicdanı
bedeli büyümenin.
doğdum,büyüdüm,yenildim.
Ertelenmiş değil
Bağışlanmış bir hayalsin
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
İri ve çapaklı gözlerimi
dünyaya diktiğim ilk günden beri
bir an bile ayırmadım üzerinden
ve çekmedim başka tarafa
bile bile bu durumun
birilerinin nazar-ı dikkatini celp edeceğini
ısrarla seyrettim kendi içimde alemi
alemin içinden kendimi.
Meleğim, aklından bir deniz tut
Gerisine karışma
Söz, kıyısında okunacak selamız!
artık anladım
başladığı yerde bitermiş tüm yolculuklar
üç tur attım belki
lakin
hâlâ yolun başındayım
her daim çatık kaşlarımın arasına
hayalden köprüler kurmaya kalkan herkesin
elinde patladım
yanılmaya yanılmadım da
bunca hayal kırıklığını hak edecek bir şey de yapmadım
söyle bana
üç nefeste biriktirdiğimiz
ufacık mutluluğu
nasıl pay edeceğiz?
koca kuleden başka uğurlayanım bile yok
bir başkasından dilenen özür gibi ayrıldım
hayal kırıklıklarının başkentinden!
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
vazgeçtim şefkatinizden
aranızda sahipsiz bir
vicdan azabı gibi
dolaşmaktan
vazgeçtim!
merhamet et, gideyim
belki senden uzaklaşırsam
yaklaşırım yaradana
anlattıklarım kayda geçti anlatmadıklarım bende saklı
sen derdini dünyaya anlatır rahatlarsın
ben ağaç kuytusunda ağlayarak rahatlarım
şimdi dönüp dolaşıp sığındığım tek yer annemin dizinin dibi
EYVALLAH

sonra umursamamayı öğrendim

olağan terk edilişleri ve hayal kırıklıklarını hayat dört sıra çizik attı göz altlarıma dört nasihat koydum heybeme, onlarla gömüleceğim doğdum, büyüdüm, yenildim geldim, gördüm, sıkıldım sevdim, sevildim, yalan duydum, dokundum

eyvallah

söyle bana
üç nefeste biriktirdiğimiz ufacık mutluluğu nasıl pay edeceğiz?
bana yeni bir dil ver ya Rab!
bana, beni yorulmadan anlatacak bir lisan ihsan et
yoksa bu çağ ağır yoksa bu beden büyük
yoksa bu sahte
bu sancılı
bu komik
bu zavallı
bu her şeyin
kendi
anlamıyla
dövüştüğü
bu asr
bana
yük!
Ağlayacaksan eğer, kendine ağla!
Ağla, sararan yaprakları son defa görüyoruz
Ağla, sigaramız bitti saat onu geçti çoktan
Ağla, kimse sevmiyor bizi ne devlet ne çocuklar
Ağla, bahçelerine kaçan topumuzu kesmişler
Ağla, benim yaralarım muhtemelen bulaşıcı
Ağla, simitçi haklı varlığım bir tür dert! Ağla, bana bulaşan bir daha iflah olmaz Ağla, annem dahil bütün canlılar ölümlü Ağla Benden çok

Sana yazık!

bir ağıt ısmarlamak isterdim
en uzak coğrafyanın dilini bilmediğim bir yaşlısına başlamadan yarım kalmış bir aşk için ağıt içinde yırtılmış gökkuşakları
bir ara yüzün sızsa araya
peşinden kalbin, sahi
senin büyük bir kalbin var
herkese üzülmeye yeter
benimki ikimizin bile üstesinden gelemez
içinden çürümüş bir ağaç kadar asilim
kendine faydası yok
gölgesi herkese yeter
kimselere ağlayamayacak kadar
yalnızdım
kimselere ağlayamayacak kadar
yalnızdım
doğdum, büyüdüm, yenildim
geldim, gördüm, sıkıldım
sevdim, sevildim, yalan
duydum, dokundum
eyvallah
Her kime güvendiysem 1-0 yenik başladım
İyisi mi bu yarada koleksiyonumda dursun..
dudaklarımda Musa’nın duası
Ya Rab! Beni dengimle sına!
Beraber kaybettik
Ayrı ayrı üzülüyoruz
Hacmim hislerimden küçük haliyle gövdeme yer yok.
ben üzgünüm diyorum dünya hâlâ dönüyor
güneş dahil ne varsa azıcık umut verecek
hepsini perdelerin dışında bırak
sakallarını yol, eve kapan, insanları kır!

kimseyle dövüşemezsin unutma
kimseye anlatamazsın nasıl yorgun olduğunu
eve kapan, sakallarını yol, insanları kır!

demeyecektim muhtemelen kendime durup durup
ben bu yerin yerlisi değilim
iyisi mi bu yara da koleksiyonum da dursun.
telaşla giriştiğim her dövüşün mağlubuyum
Her kime güvendiysem 1-0 yenik başladım
Bakma bana öyle
Öyle bakma bana
Bana öyle bakma
İnsanları kır, eve kapan, sakallarını yol
Mezarına alış
Kendini göm
Bir perşembe günü öleceksin
Unutma !
bu her şeyin
kendi
anlamıyla
dövüştüğü
bu asr
bana
yük!
maçların maaşların ve kurların
asimetrik kalabalığında kim titreyecek üstüme?
kim durup, üstelik anlamayacağını bile bile
anlamaya çalışacak bu varoluş sancımı
o vakitler bir tüy gibi hafif
ve vazgeçilesiydi yaşamak
yağmaya tereddüt eden yağmurlara baktın mı hiç?
izledin mi gülerken ağlayan çocukları?
şehrin bütün kreşleri potansiyel mutsuz kaynıyor
kafayı yemiş bir çağın göbeğindeyiz kuzum
Dönüşemeyen bir kentin gerçekleşemeyen projesiyim
Sosyolojik bir enkaz, paylaşılamayan kötülük
anlatmadım, ince ince geçerken benden yaşamak
gördüğüm duyduğum ve şaşırdığım, berbat
tutunma önerilerinin biçimsiz bedellerini
anlatmadım, her gece kaçınızı öldürüp
kaçınıza kıyamayıp sabaha karşı
tekrar dirilttiğimi
utanmasam sokak lambalarına sarılıp ağlayacaktım
kötü yaşayanlar güzel ölseler diye
rica etsek Azrail’e
kabul eder mi ecel?
hem kimim ki ben
kafayı yemiş
uluslararası ve kravatlı adamların
toprakları çocuk gözyaşlarıyla suladığı bu coğrafyada
çırılçıplak yakalanmışız bizi savuran kadere
sen hâlâ bir umut var diye avut kendini
merhamet et, gideyim
belki senden uzaklaşırsam
yaklaşırım yaradana
anlatmadım
anlatsaydım belki rahatlayacaktım
kalmayacaktı gizlimde beni bağırtan bu dert
çocuklardan ve köpeklerden başka kimse masum değil
koruuyorsa beni bir tek anamın duaları korur
Girince alışıyorsun dünyaya demişlerdi, inanmıştım ne bileyim
İstersen geri dönersin demişlerdi çok pis yalan söylemişler
yanılmaya yanılmadım da
bunca hayal kırıklığını hak edecek bir şey de yapmadım
sonra umursamamayı öğrendim
olağan terk edilişleri ve hayal kırıklıklarını
hayat dört sıra çizik attı göz altlarıma
dört nasihat koydum heybeme,onlarla gömüleceğim
doğdum,büyüdüm,yenildim
geldim,gördüm, sıkıldım
sevdim, sevildim,yalan
duydum,dokundum
eyvallah
bana yeni bir dil ver ya Rab!
bana,beni yorulmadan anlatacak bir lisan ihsan et
yoksa bu çağ ağır
yoksa bu beden büyük
yoksa bu sahte
bu sancılı
bu komik
bu zavallı
bu her şeyin
kendi
anlamıyla
dövüştüğü
bu asr
bana
yük!
Ne tuhaf yer
bu dünya
misal
durduk yere
kar yağar
sen kara
sevinirsin
ben sana
çırılçıplak yakalanmışız bizi savuran kadere
sen hâlâ bir umut var diye avut kendini
anlatmadım
anlatsaydım belki rahatlayacaktım
kalmayacaktı gizlimde beni bağırtan bu dert
demeyecektim muhtemelen kendime durup durup
ben bu yerin yerlisi değilim diye
sen olup bitemeyenlerin müstehzi kaybedeni
nasıl helalleşip de
olaysız dağılalım?
bir ara yüzün sızsa araya
peşinden kalbin,sahi
senin büyük bir kalbin var
herkese üzülmeye yeter

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir