Sinan Yağmur kitaplarından Aşkın Gözyaşları 1 – Tebrizli Şems kitap alıntıları sizlerle…
Aşkın Gözyaşları 1 – Tebrizli Şems Kitap Alıntıları
&“&”
Hoca dediğin hem öğrencin olmalı hem öğretmenin. Dostun olmalı, sırdaşın olmalı. Hoca dediğin gönüldaşın olmalı. “Ben söyleyeyim sen dinle” dememeli. Söylemeden anlamalı. Hoca dediğin hâldaş olmalı. Vaaz verir gibi konuşmamalı. Gönlüne ipotek koymamalı. Bazen hamur etmeli mânayı. Bir kelime söylemeli ki ciltlerce kitaplardaki mânayı akıtmalı. Damlada deryayı sunmalı hoca dediğin. Arayan olmalı, aranılan olmalı. Hoca dediğin adayan olmalı kendini. Ezber bozan olmalı.Ketumluğa boğmamalı.
Kur’an’ı tekrar elime aldığımda parmağım tevâfuken Şems Sûresi’ni açtı. Âyetleri okurken onuncu âyete gelince göğsümün balon gibi şiştiğini hissettim. Orada bayılmışım. Kendime geldiğimde parmağım hâlâ onuncu âyetin üzerinde duruyordu. “Onu arındırıp temizleyen gerçekten felâh bulmuştur. Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp saran da elbette yıkıma uğramıştır.” Bu âyete çarpıldım… tutuldum.. vurgun yedim. Şems Sûresi’ne âşık oldum. Bu âyetteki arıtmayı herkes nefsi köreltme anlar. Oysa nefsi olgunlaştırma şeytanı tökezletmedir. Toprağa tohum ekildiğinde yabancı her şeyden arıtıldığı gibi nefis de ilâhi ümitlerle arınır ve Allah’ın lütuf ve inayetine bırakır kendini.
Yalnızlık aşkın vekâletidir. Ölüm aşkın kefaretidir.
Ateş (Aşk), ağaç, su sadece birer kelimedir sizin için… Bir hikâye kurup, içine yerleştirmeye çabalarsınız hemen bu kelimeleri… Onların kendi hakikatlerini hiç merak etmezsiniz… İç seslerini harflerin… Kanat çırpmalarını, kâinatın ahenkli zikrine katılışını her birinin… Ve sizi nasıl değiştirdiklerini göremezsiniz yaşarken… Siz sadece hikâyelerle ilgilenirsiniz… Hayatınızın bir hikâyesi olmadığı için kelimeleri zorla, o kurduğunuz derme çatma hikâyelerin içine sokmaya zorlarsınız… Emrivaki bir yazım şeklidir bu! Kelimelerin gönlünü almayı bilmezsiniz! Onlara verilen canı hissetmeden, siz, kim olduğunuzu nasıl hissedeceksiniz… Aşkı bilmeden bir kelimeye dokunabilir mi insan? Onu yazıya nasıl sokabilir… Bahçeyi hazırlamadan ağaç fidanını toprağa nasıl dikeceksiniz… Yazının mümbit bahçesi için toprak gereklidir…
Elbette… Allah’ın izni ile dayanacağım.
Hoşlanmadığına tahammül sabır değildir. Sevdiğine kavuşamayacağını bilsen de kavuşacakmışçasına gayret etmendir.
Bırak, sabır sana sabretsin ki acıyı bal eyleyesin.
Bırak, sabır sana sabretsin ki acıyı bal eyleyesin.
Bekle! Allah seni yâr ve yardımcısız bırakmayacaktır.
İnşallah iyi yaşar, Allah’a ve insanlara en iyi şekilde hizmet ederiz.
Hz, Muhammed’in yolu aşk yoludur. Biz aşkın çocuğuyuz.
Aşk da bizim anamızdır. Benim yakınım, aşktan doğandır.
Aşk da bizim anamızdır. Benim yakınım, aşktan doğandır.
…Nerede imânın yüzüne düşürdüğü nur? Nerede dinin sana lütfettiği mutluluk ve huzur, Allâh’ın lütuf ve ihsan denizine daldığın halde neden elin, avucun boş? Nerede cömertlik?"
Her şey insanoğluna feda iken,
İnsanoğlu ise kendine cefa olmuştur.
İnsanoğlu ise kendine cefa olmuştur.
Ancak büyük bir acı veya büyük bir sevinç
senin gerçeğini açığa çıkarabilir.
senin gerçeğini açığa çıkarabilir.
Sevgiyi bana öğrettiğin için, şükürler olsun sana Rabb’im.
– Öç, kılıç ile alınmaz! Öç, sevgi ile alınır.
– Sizlerde kılıçtan geçirdiniz, gasp ettiniz, yaktınız, tahrip ettiniz, yok ettiniz. Bizler de, Allah’ın kabul etmiş olduğu öcü almaya geldik.
Gönül buruksa ve vurgunsa kendi ruh hâlini hep koruyor, kaybetmiyor ama âsi oluyor. Aşka isyan ediyor, zamana isyan ediyor, mekâna isyan ediyor.
Aşka sen diye bakmadıktan sonra ben aşkı neyleyeyim?Seni ruhuma cemre diye damlatmadıktan sonra ben bu bedende neyleyeyim?
Aşk da sen, hasret de sen, ben de sen…
Aşk da sen, hasret de sen, ben de sen…
Kimseler bilmez, kimseler görmez bizi. Aşka değer bir aşk mıdır beni benden alan, yoksa cihanda görülmeyen seslerin muhteşem ahengi midir kalpte yanan? Sana daime varsa, ben hepsini aşk bildim. Sevda bildim. Seni sen bildim de sevdayı sana bildim.
La tahzen.Allah var sıkıntı yok.
Aşk insani çocuklaştirır.
Aşkı tutku olarak görmüyorum, sevgiyi şehvetle perdelemem.
Kadının lâtifliğini Allah bizlere ihsan etmiştir. Yoldaşlık bedenle olmaz, gönül muhabbeti de gıdadır ruha.
Nitekim Allah şöyle buyurmaktadır: “Allah göklerin ve yerin nurudur. O’nun nuru, içinde kandil bulunan içi oyuk bir kandil gibidir. Kandil bir sırça içindedir. Bu sırça da sanki incimsi parlak bir yıldızdır ki ne doğuya ne batıya nispet edilmeyen bir zeytin ağacından yıkılır.” (Nur, 35).
Allah kadınları bize eş kılmadı mı?
— Kadın bazısına eş, bazısına da leştir.
— Kadın bazısına eş, bazısına da leştir.
— Sana göre tutku (şevk) nedir?
— Bana göre tutku, sevgi nurundan aydınlığını alan ve asli sevgi üzerine fazlalık da olmayan bir kandildir.
— Asli sevgi nedir?
— İmanın sevgisidir. Yüce Allah, müminlerin kendisine olan sevgisine şahitlik etmekte ve şöyle buyurmaktadır; ‘İman edenlere gelince, onlar Allah’ı daha şiddetle severler.’ (Bakara, 165)
— Bana göre tutku, sevgi nurundan aydınlığını alan ve asli sevgi üzerine fazlalık da olmayan bir kandildir.
— Asli sevgi nedir?
— İmanın sevgisidir. Yüce Allah, müminlerin kendisine olan sevgisine şahitlik etmekte ve şöyle buyurmaktadır; ‘İman edenlere gelince, onlar Allah’ı daha şiddetle severler.’ (Bakara, 165)
Aşk, ağzında dinamit ateşle öpüşmekse, hoş patlamışım, dağılmışım ne fark eder.
Çöldeyim, susuzum. Kuyularda Yusuf’um. Sözlerin bana Züleyhâ. Ateşlerde İbrahim’im. Gözlerin bana derya. Sancılar içinde Meryem’im. Bakışın bana İsa. Yaralar içinde Eyyub’um. Hasretin bana şifa. Ölüler içinde bir ölüyüm. Ellerin bana musalla.
Kâh çağlarız seller gibi Dost’un ırmağında,
Kâh bir su gibi hapsoluruz O’nun bardağında.
Kâh bir su gibi hapsoluruz O’nun bardağında.
Ve ben gözlerimi tavana mıhlamış, bir tek seni düşünüyorum…
“Allah’tan başka hiçbir âşık ve hiçbir sevgili yoktur.”
“Allah güzeldir ve güzeli sever”
— O hâlde sevgi mi öncelikli, itaat mi?
— Sevginin başlangıcı itaattir.
— Sevginin başlangıcı itaattir.
Bu sevgi, Allah’ı, kalp ve dille sürekli anmak, Allah ile sağlam bir dostluk kurmak, Allah’tan uzaklaştıran her meşgaleyle ilgiyi kesmek, O’nun nimet ve ihsanlarını düşünmektir.
Önce sevgiyi anlayalım.Her şeyin başı sevgidir diyenlerin kıblesinde neden sevgi yok?Gel sevgiden yola koyulalım. Yolun sonunda ne var görelim Mevlâna’m
Korkuları ile yüzleşmekten ürken toplumların en kolay becerdikleri husus; aşkı lânetlemektir.
Gerçek müslüman aşktan korkmaz.
Gerçek müslüman aşktan korkmaz.
Kâinat kitaptır. Hz. Muhammed ( S.A.V) yürüyen kitaptır.
Nefesim yetmez oluyor artık şu garip canıma."
Düşüncelerim ipliği kopan bir tespih gibi dağılıveriyor sensiz… Şimdi gözyaşlarımdan inci yapmak isterdim sana… Keşke yanımda olsaydın…
Içime güneş doğmaz oldu artık sen gittin gideli."
Her gittiğim yerde yalnızdım. Gölgesizdim…
Insanlar maşuk aramıyor,bencil duygularına köle arıyor. Köle buluyor ama aşkı bulamıyor."
Sen dünyayı ahirete götüremeyeceğine göre .. Öyle yaşa ki dünya seni ahirete götürsün .
Biz,
Birbiriyle genişleyen, kenetlenen ve sonsuzlaşan tek ruhuz…
Birbiriyle genişleyen, kenetlenen ve sonsuzlaşan tek ruhuz…
Seni kazanmak için senden uzaklaşmak..
İyi huylu olmak başka, âşık olmak başkadır."
Zaman geçer… İnsan geçer… Dünyada her şey geçer; zaman öyle bir zaman olur ki sevda da zamana ayak uyduramaz. Gönül sevdada geçer, gönüle yâr geçer. Çok değil, sadece birazcık mevsim geçer, sıcak gelir, kış gelir; bahar geçer… Taşın yanında ağır olduğunu, ateşin ancak düştüğü yeri yaktığını yeni öğrendim. Aşk da ateş mi demektir, hani her-düştüğü gönlü yakar ya… Mevsimlerden gözyaşı değil henüz, mevsim aşk mevsimi. Ey sevdamın Gül Hatun’u, beşinci mevsimim sensin, sen sadece sen değilsin, bensin; bendensin, benimsin.
Hayatımı adayacağım bir kadındı. Kadından öte yoluma candı. Gözlerinde binlerce kadının bakışını toplamış bir ışık taşıyordu. Öyle bir ışık ki içime işledikçe gözlerine yandım. Yandım. Her şey sadece yanmakla oluyordu.
Yanı başındaki toprak kokusu içine içine işler gülün. Gül benim. Gül, sevdasızlığa mahkûm olmuş gonca, sevda güle meftun olsa da sadece sevgili, maşuk. Gül sevdaya, sevda da güle vurgun.
Mevlâna’m, biliyor musun âşıkların alâmeti özlemdir (himmet). Onlar yalnız sevgiliyi arzularlar.
Aceleci insan her yerde her yönden cehenneme koşuyor. Hız… Hız bir sırdır. Kanın hızı ve ateşin hızı, nurun hızına yetişemiyor.
Sen canımın içindesin canımsa senden habersiz…
— Geceyi severim. Garipler gecenin eridir. Bu er de bir gece ölecek, dedim. Sustu.
Dünyada garip bir yolcu ol."
Gençliğimde aradığımı yaşlılığımda buldum, neylersin.Ya ben erken geldim ya sen geç kaldın vuslata, neylersin… kader!
Karanlığı yara yara yaralarımı içimde uçurumlaştırarak…
“Aşk nedir? dediler Mansur’a. Sabredip bekleyin dedi. Üç güne varmaz görürsünüz. Önce kollarını, ayaklarını kestiler. Her uzvu aşk dedi. Astılar bedenini, o yine aşk dedi. Yakıp küllerini nehre saçtılar. Her bir zerresi huşu ile Enel-Aşk (Ben Aşkım) dedi.”
İçe inmenin yolu dışa kapalı, dışarıya sağır olmakla mümkündür. Bu da halvet ile olur.
Ancak halvetin ana gayesi; düşünceyi Allah’tan gayri her şeyden uzak tutmaktır.
Buğday ot halindeyken bir işe yaramaz, onu değirmende ezmek gerekir, öğütmek gerekir ki is yapabilsin. Tohum ekilmeden,toprağın altına gömülmeden ne işe yarar ki ? Işte buğday gibi ezilmeye yardım eder. O şikayetler, tohum gibi bazen yerin dibine sokar bizi; ama sonu hep güzeldir, çiçek açar her tohum gibi…
En ufak hoşumuza gitmeyen bir şeyden, acıdan, aşktan, hastalıktan, üzüntüden, hatta bazen fazla sevgiden, fazla ilgiden.
Sevdaya doymuş hiçbir aşık gördün mü?
Içinde bulunduğu, yüzüp durduğu denize doymuş balık gördün mü?
Içinde bulunduğu, yüzüp durduğu denize doymuş balık gördün mü?
Benden çılgın bir gülüş bekleme. Acılarımla mutluyum.
Aşk ilmi medresede öğrenilmez, aşkı kâğıtlar da bildirmez. Muradın aşkı bellemekse, senelerdir okudun da öğrenebildin mi?
Sende o var, bu var; falan dedi var, falan anlattı var,Peki sende senden ne var Mevlâna?
— Bilgi sahibi olmak ile bilmek farklıdır. Bilgi sadece hafızanın bir parçasıdır. Bu halinle ancak âlim olarak kalırsın. Bilmek varlığımızın parçasıdır. Bu halinle de ancak arif olursun. Bilmenin ötesine ermek ruhumuzun maveraya yolculuğudur. Bu halinle de âşık olursun. Şimdi söyle Mevlâna sen nesin?
— Hz. Muhammed hâlâ Allah’ı arıyordu ve bildikleri durmak için ona yeterli gelmiyordu. Bayezid ise Allah’ın içinde kaybolmuştu. O vardığını sandı; ama varmak diye bir şey yoktu.
Ah uğruna canımı adadığım ey Aşkım!Nerelerdesin?
“Hiçbir şey yoktur ki hamd ile O’nu tespih etmesin… Fakat siz bunu anlayamazsınız. Şüphesiz O acıyan ve affedendir.”
Unutma! Sen ruh denen nurun ile çamur denen bedenle buluşmasından doğdun…
Kömürcünün imanını kelâmcının imanına yeğlerdim.
Her insan için bir âşık olma zamanı vardır,bir de ölmek zamanı.Ama benim için ölmek yok, ben meleklerin secde eylediği aşkım.
“Bir kâğıt düşün ki bir yüzü sana, öteki yüzü de sevgiliye dönüktür. Yahut her yüzü bir başkasına çevrilmiştir. Kâğıdın sana dönük olan yüzünü okuyabilirsin ama asıl dosta ve sevgili tarafına dönük olan yüzünü okumak gerekir.”
Bir dost arıyorum ey aşk, bir dost. Kurbanla yakınlaşan dost… Kurbanla yakınlaştıran dost!
Arıyorum… İçimdeki yakınlığı
Yakınlıktaki içimi, içimdeki seni.
Dönüp dolaşıyorum ey aşk.
Dolaşıp duruyorum.
Yakınlıktaki içimi, içimdeki seni.
Dönüp dolaşıyorum ey aşk.
Dolaşıp duruyorum.