Yılmaz Odabaşı kitaplarından Aşk Şiirleri kitap alıntıları sizlerle…
Aşk Şiirleri Kitap Alıntıları
bir yara bir ömrü nasıl kanatır
Sustukça önünde çoğalan boşluğa vurdum. Sonra bir uçurum issızlığı kadar dalgın ve yorgun
“Yalnız kentler” diyorsam, sen de kentler gibi yalnız ve baştan sona günahkâr, günahına ey uçurum çiçeği, günahına vurgunum.
Günahına vurgunum!
bir fotoğrafsın.
Nice küllerden geriye
herkes yangınından külüne döner.
Ve bir ihanettir ten bedende:
Çekip gider Çekip gider!
Bu aşkın nüshası şarkılarda aslı bende kalacak. Bizi hasret saracak, bulutlar çıldıracak.
Ayrılık başımı döndürüyor; kavuşmayı özlettin. İntiharlar kuşandım bu aşkı sen kirlettin.
Geçtim borandan, kardan yitirdim bahçeleri, ellerini tutmazsam gülüm yatamam geceleri.
Bu aşkın nüshası rüzgârlarda kahrı bende duracak. Sende ihanet gülüm, bende matem olacak
Bu aşkın efkârı şarkılarda yüzün bende solacak. Bizi zaman yenecek ve anılar kalacak.
Geçtim borandan, kardan yitirdim bahçeleri; ellerini tutmazsam yakarım geceleri!
1994, Ankara
birkaç gözyaşıdır unutma
bir nehrin tükenişine benzer.
ve biraz ülkesiz rüzgarı içeri doldurmayı
şafak söküyor öbür yanında
Bizi hasret saracak, bulutlar çıldıracak.
Ayrılık başımı döndürüyor; kavuşmayı özlettin.
İntiharlar kuşandım bu aşkı sen kirlettin.
Geçtim borandan, kardan yitirdim bahçeleri,
Ellerini tutamazsam gülüm yatamam geceleri.
insanlar dar yapılmıştı, çıkardık!
düşlerimle
iç cebimde,
sol göğsümde
bir fotoğrafsın.
Nice küllerden geriye
Oysa ne çok sevdim ikinizi de bir bilsen
Paslı bir yalnızlıktı avuçlarımda,
Ardımda bir yürek yükü rüzgar;
Ne zaman sevmeye dursam
Doğrulup çoğaldı ayrılıklar
Uzun boylu kederler acırım.
Sonra ikimiz de geçerek hayatın hevesinden
böyle uzak, eksik azalacağız.
Ama dilediğin kadar uzağa git:
Hep aynı gökyüzünü paylaşacağız
yine kalırım Kalırım sana her zaman.
Bırak taşısın ikimizi kalbimdeki bu liman.
ah
desem,
geceyi ertelesem,
ertelenemez hayat.
Bak, bir yüzü kararırken dünyanın,
şafak söküyor öbür yanında
denk gelir de rastlar diye bir yıldıza
sırılsıklam hüzünlerde öksüz sevinçler;
karanlığı tüket a gülüm umutları topla gel
eksiklikle kabul eyle gel beni.”
Önce üşüdüm,
sonra
e-
ri-
dim!
düşlerimle,
iç cebimde
sol göğsümde
bir fotoğrafsın.
Nice küllerden geriye
sana böyle yakın olmazdım.
defter sayfalarında kurutulmuş çiçekler gibi
susuyor Susuyor
ki azar azar benim yerimdir.
Üşüyorsam, sokaktaysam, yalnızsam;
gözlerin ey yâr benim evimdir.
ardımda bir yürek yükü rüzgâr;
ne zaman sevmeye dursam
doğrulup çoğaldı ayrılıklar
Kalbimde bir tabur ayaklanır,
ilgilenmez ordular, hükümetler
Gidersin; işte rezil bir an’dır bu;
yazdıkça silinen sözcükler gibidir hayat.
Gidersin; bir hazin dramdır bu
Yüzünde gölgelenen o bayat hüzünle
sesin,
sessizliğin
ve gözlerin bana emanet kaldı
sen yaz ol, ben ayaz kalayım;
uzasın gölgeleri şu ışıkların,
sen tutukla ben hükümlü kalayım.
Yürü, arkana bakma, ama umursa.
Bazen anılara en çok yakışan elbise,
birkaç damla gözyaşıdır unutma
Bitmeden sevgi gitme
Bir zaman öğrenirsin
Gideni sırtından öpmesini
Bir yara daha!
Eski bir aşk,
yeni bir ayrılıktır her zaman.
Bunu kuşlar sorar, yıldızlar da anlatır.
Kimse bilmez be canım,
bir yara bir ömrü nasıl kanatır…
sa artık bütün gülüşler tutukludur
/Bu yüzden gökyüzündeki son ıslak bulutu da biz
çözeceğiz.
Ama daha çok tüfek ve daha çok aşk gerek…/
Aşk gerek!
Çünkü önce aşk, sonra göç başlar.
Göç başlar burada:
s v u u a k a
a r l r ş l r !
Geride bütün suları bıçaklanmış bir akşam
penceresinden.
Sonra ikimiz de geçerek hayatın
hevesinden böyle uzak, eksik azalacağız.
Ama istediğin kadar uzağa git;
hep aynı gökyüzünü paylaşacağız…
bırakma sakın, gitmesin; büyüdün artık iyi ört günlerinin
üstünü üşütmesin..
ayrılık,
kentin küstün ağaçlarına.
Burada yatıyorum/Bir aşkla öldüm.
Bir aşkla öldüm/Aşktım ben, öldüm;
dağa ve aşka gömüldüm
Lakin ölü dağlara kim yanar?
hayatın yarısısın
Sen sağanakla gelen sabahlarda çok eski
Çok eski bir şarkının adısın.
yüzün bende solacak.
Bizi zaman yenecek ve anılar kalacak
mevsimler eskidi,
eskidi yollar.
Beklemeyi unuttum
hala
anılarımın
en
beyaz
yanısın
bir yara bir ömrü nasıl kanatır
kahrı bende duracak.
Sende ihanet gülüm, bende matem olacak
sesi ses, sessizliği sensizlik bilir
Bir zaman öğrenirsin
Gideni sırtından öpmesini
sen hangi rüzgârlarda ey uçurum çiçeği?
Hep “mevsimler” diyorsam,
bunlar kirli mevsimler;
üşüyorum, ellerini ödünç ver
Sus, söndür küllerime çok sokulan yangını..
Sen kendinin ellerinden tut ve kendine benim için bir gül ver
gün
devrilir
gözlerinin akşamına.
Gecedir, bir rüzgar getirir ellerini;
öperim, kimseler görmez.
saçları çam kokuyordu.
ellerini tutmazsam gülüm yakarım geceleri!
Yarın, vurulmuş yatıyor bugünün avlusunda.
içimden nehirler gibi akmak geliyor;
yollara çıkmak, yolculuklara bakmak geliyor.
Geberesiye içip salaş meyhanelerde,
buralardan böyle ceketsiz kaçmak geliyor
yanıma önce kendimi aldım,
nereden dönersem biraz dağınık kaldım
bir yara bir ömrü nasıl kanatır..
ellerini ödünç ver
Ellerime benzeyen eller,
gözlerime benzeyen gözler
ve aşkıma benzemeyen aşkların arasında.
Sen, sağanakla gelen sabahlarda çok eski
Çok eski bir şarkının adısın
sen kendinin ellerinden tut
ve kendine benim için bir gül ver.
Kendine bir gül(ü)ver