İçeriğe geç

Aşk Bir Davaya Benzer Kitap Alıntıları – H. Nur Artıran

H. Nur Artıran kitaplarından Aşk Bir Davaya Benzer kitap alıntıları sizlerle…

Aşk Bir Davaya Benzer Kitap Alıntıları

Sakın, Hakk yolunda gidenler artık yoktur deme. Sen sırlara mahrem değilsin, bu yüzden, sırlara mahrem olanları da yok sanıyorsun.
İnsan okuyarak öğrenir, fakat sevdiği kadar anlar !
Şems-i Tebrizi Hz.
Bilmeyiz ki her hali düzgün olan, başkalarının eğriliğini de görmez.
İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.
Zahiren görünen sebeplere bakma,hakiki sebeplere bak.
Başkalarına sana yapılmasını istediğin şeyleri yap.
Kuru kuru dua etmeyi bırak, biraz da tohum ek, tohum.
Zülfünün zencirine bend eyledi şahım beni Kulluğundan etmesin âzâd Allah’ım beni.
Fatih Sultan Mehmed
Sabır kuşu, bütün kuşlardan daha hayırlı ve hızlı uçar.
Sebepleri görüyorsun da sebebi sebep edeni neden görmüyorsun? Sebepler üstünde başka sebepler vardır.
Gerçek insan olmak için mal, mevki, yemek, içmek gibi şeylerin üzerine çok düşme ki onların kölesi olmayasın.
Şu bir gerçek ki hayat bir alışkanlıktan ibarettir.
Cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol.
Yolda, şöyle mi yapayım, yoksa böyle mi yapayım, diye tereddüte düşmek ruh için hapishanedir.
Her şeyin suretini şeklini bırak da manasına, içindeki öze bak.
Sevmek, sevdiğine benzemektir. O aşk içinde yok olup gitmektir.
‘Canı canan dilemiş vermemek olmaz ey dîl
Ne nîza eyleyelim ol ne senindir ne benim’
Fuzûlî
(Ey gönül! Canı sevgili istemiş vermemek olmaz/ Niye kavga edeyim ki, o can ne senindir ne de benim.)
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Cenab-ı Allah’ın, yaratılmışları ibadete ve kulluğa davet etmesi, ‘Çöplükte dolaşma, gül bahçesine gel. Karanlıkta kalma, aydınlığa gel. Hüznü bırak, neşeye gel.’ demektir.
Açlık zahmeti, hem güzellik hem hafiflik hem de ibadet ve amel bakımından çeşitli hastalıklardan elbette daha iyidir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Perhiz etmek*, ilaçların başıdır.

Mesnevi, cilt 1, 2910

“Dünyevi duyguların sağlığı, ten binasının yiyecek ve içeceklerle onarılmasına bağlıdır. Hâlbuki manevi duygularımızın sağlık ve sıhhati az yemeye, az içmeye, az uyumaya dayanmaktadır.

Mesnevî, cilt 1, 305

“ Az yersen, akıllı, uyanık bir kişi olursun. Çok yersen, aptallaşır, hantallaşır, işten güçten olursun. Senin midene düşkün oluşun oburluğundandır. Az yersen, midene düşkünlüğün azalır. ”

Rubâiler, cilt 4, 1142

Hastalık da, sağlıklı ve güçlü olmak da yediğimiz gıdalardan meydana gelir.

Mesnevi, cilt 4, 3011

Senin Allah deyişin, Onun buyur, demesidir. Senin yalvarışın, yanıp yakılman da Onun habercisidir. Çünkü zikretmek arzusunu sana O verdi.
*İlâhî! Gönlüme Sen zikrini ilkâ eyle
Zikrinden gayri ne var, hepsini imhâ eyle*
Sadece kabuktan ibaret sözleri duymak,ceviz kabuğunu yemek gibidir.
Seyyid Burhanettin Tirmizi Hazretleri
Aşk; kelime değil bir cümledir. Kurmak içinse, özneyle yüklem değil, iki yürek gerekir
De ki; duanız olmazsa Rabbim sizi ne yapsın

(Furkan suresi, 77)

Yüce Yaratıcı’ya yakın olmanın en güzel hali: Dua
Bilmiyorum demek ilmin yarısıdır..
Alimin yanında diline, ârifin yanında gönlüne sahip ol
Çıplak ayakla diken üstünde yürür gibi diline de aynı dikkat ve hassasiyeti göstermeyen kişinin, bu alemde huzur ve selamette olması beklenemez.
* İnsanın selameti, dilini tutmasındadır. Ya hayır söyle yada sus.

* Dil, belki diğer uzuvlardan daha küçüktür ama işlediği suç, hepsinden çok daha büyüktür.

* Kim sükut ederse her türlü beladan kurtulur.

* Az konuşmak imandan, çok söz nifaktan gelir.

Dili korumak imanın esasıdır. Kişi dilini korumadıkça imanın hakikatini bulamaz.
Canın hakkı için hayırlı işler yapmaktan vazgeçme, bir gece olsun uyuma! Gaflete dalma! Bir geceyi ömründen azalmış bil, eksik say, uyanık kal, uyuma!

Kendi heva ve hevesine uydun, rahatını düşündün, binlerce gece uyudun. Ne olur, bir gececik de sevgilinin hatırı için uyuma! Eşi benzeri olmayan, geceleri hiç uyumayan o lütuf sahibi, o güzeller güzeli sevgiliye uy! Gönlünü ona ver! Onu kendi gönlünde bul da, sen de uyanık kal, bir gece olsun uyuma! Sabaha kadar uyanık kaldığın, Yarabbi, Yarabbi! diye feryat ettiğin o hastalık gecelerini hatırla, o gecelerden kork da bir gece olsun uyuma!

Cenâb-ı Hakk, Dostlar, geceleri uyumazlar buyurdu. Bu ayeti duyup, hatanı anlayarak seni Yaradan’dan biraz utandınsa artık uyuma! İşitmişsindir. Allah dostları, isteklerine, muratlarına geceleyin kavuşurlar; dostlarının muratlarını veren Padişahlar Padişahının aşkına, sen de bu gece uyuma!

(Divan-ı Kebir, cilt 1,143)

Bir göz ki olmaya ibret nazarında
Ol düşmanıdır sahibinin başı üzerinde
Sen bu dünyaya sadece mezardaki kurtlara yem olacak bedenini beslemek için gelmedin.
Çok yemek ve mideye düşkün olmak, anlayışı kısırlaştırır. Mide dolgunluğu, ilahi hikmetleri gönülden siler.
Hz. Mevlâna, Allah rızası için yapmadığın bir iş, hiçten ibarettir der.
İnsanoğlu, kendi karnından daha kötü bir kap doldurmamıştır. Oysa insan, bedenini güçlendirip olgunlaştırılması için sadece üç beş lokma yemesi yeterlidir.
.. benim sevgimi de dünya sevgisine kapılmakla nasıl isteyebilirsin?
Gönül parlaklığını gece uykusuzluğuna verdim. İnsanlar onu derin uykularda arıyor.
.. Allah adamlarının gönlü, Hakk’ın nazar ettiği yerdir.
Yaratan, rahmetini kahrından üstün saydı.
Ne olurdu halimiz, gözyaşı olmasaydı.

N. Fazıl Kısakürek

Gözyaşları ile yıkanan yüzden daha temiz yüz olamaz
W. Shakespeare
Aşk içre azab olduğun andan bilirim ki
Her kimse ki âşıktır, işi ah u figandır.

Fuzûlî

Gecelerin içinde gündüzün nurlu ışıkları saklı olduğu gibi, kederlerimizin içinde de neşeler, sevinçler gizlenmiştir.
Bizler geceden şikayetçi olmayız, çünkü biliriz ki kısa bir süre sonra güneşin nurlu ışıkları tüm dünyayı aydınlatacak tır.
Her şeyi kaderden bilmek, suçu Allah’a yüklemek, gözü şaşı eder. Suçu kaderinde değil kendinde ara, kendinde bul.
Hz. Allah, yarattığı kuluna karşı, öylesine şefkat ve muhabbet sahibidir ki kusurlarımıza bakmadan, unutkanlığımızı, gafletimizi, cehaletimizi hoşgörüp çeşitli şekillerde kendini bizlere hatırlatır.
Hoştur bana Senden gelen,
Ya gonca gül yahud diken
Bir kez aşk ile Allah dese insan, dökülür günahlar misli hazan.
Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ı zikretmekle huzur bulur.
Dün, kendisinden yaratıldıkları; yarın, koynuna uzanacakları toprak, öpülmeye, minnete, teşekküre her şeyden daha çok layıktı.
.. Öğüdün hoş kokusu kime fayda vermiyorsa, o muhakkak kötü kokulara alışmıştır.
Ey işin aslını arayan kişi, şu hakikati iyi bil ki kimde aşk derdi varsa, kimin gözü yaşlı, gönlü yaralı ise sadece o ilahi sırlardan koku alabilir.
.. Şu dünya Allah’ın velilerinden boş değildir. Veli bulunmaz diye üzülme, hiçbir yıkık yeri, hiçbir viraneyi hazinesiz, boş zannetme!
Hakk âşıkları ise, Dünya Şems-i Tebrizi’lerle dolu, onu görecek Mevlâna nerede? demişlerdir.
Sen misk denilen o güzel kokuyu bedenine değil, gönlüne sür. Misk, güzel koku nedir? Misk, celal sahibi Yüce Allah’ın İsm-i şerifidir.
Her iki alem de aşka yabancıdır.. Âşığın mezhebi, yetmiş iki dinden ayrıdır.
Hz. Mevlâna Divan-ı Kebir’deki bir gazelinde şöyle buyurmuştur:

Yeryüzünde aşk medresesi açıldığından beri, sevenle sevilen, âşıkla ma’şukun arasındaki fark kadar zor bir mesele daha ortaya çıkmadı..

Gündüzler Senin güzel yüzünün aydınlığı, geceler ise siyah saçlarının gölgesidir.
Ben binlerce can verdim de Onun belasını satın aldım. Aşk derdinde olan can derdinde olmaz

Hz. Mevlâna

Güneşin bile içine Muhammedi aşk ateşi düşmüştür de böyle aşık, böyle şaşkın bir şekilde dönmektedir..

Hz. Mevlâna

Elbette Cenabı Hakk’ın cemalini görmenin bir bedeli var, bedavaca o ilahi şarap içilmez. Can vermeden canan görünmez. O nedenle aşıklığın şiarı belâ ve ıstıraptır. Hak aşıkları bu bedeli ödemeye hazır oldukları için bizatihi Onun belasına kendileri talepkar olmuşlardır.
Vahşi, Hz. Hamza’yı şehit ettikten sonra çok pişman oldu, perişan bir hale geldi. ‘Lanetlenmiş iblis’in bütün soyuyla sopuyla tövbesi kabul edilir de benim tövbem kabul edilmez..’ diyerek ah eder, dumanı göklere kadar ağardı. Bundan sonra ‘Şüphe yok ki Allah, kendine eş tanıyanları yarlığamaz, ondan başka dilediğini bağışlar’ ayeti indi. Vahşi’ye böyle bir ayet geldiğini haber verdiler. Bunun üzerine Vahşi, ‘Bana şirk koşmayanın, eş koşmayanın yaptığı bütün suçları bağışlarım diyorsun ama dilediğim kulumun da diyorsun. Biliyorum ki Sen Vahşi’yi bağışlamayı dilemezsin’ diyerek, gözünden kanlı yaşlar akıtmaya başladı. Rahmet denizi coştu, köpürdü. Melekler, bu acıyış, bu merhamet kıyıya hangi inceleri atacak, diye kanatlarını açıp beklediler. Ezelden ebede kadar tüm düşkünlerin elini tutan, onlara sayısız bağışlarda bulunan Allah’ın sevgilisi Muhammed Mustafa’ya (sallallahu aleyhi ve sellem)
vahiy geldi:
De ki: Ey nefislerine uyup haddi aşan kullarım. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü O mutlak Gafur’dur, mutlak Rahim’dir ( çok bağışlayan, çok esirgeyendir)
Vahşi ‘ Bütün suçları bağışlarım’ sesini işitince sabır elbisesini yırtıp koşa koşa, secde ede ede, Nara ata ata, mescide, Hz Peygamberin sallallahu aleyhi ve sellem huzuruna geldi. Binlerce özür ve pişmanlık sözünden sonra, ‘ Sen yaratılmışların en iyisisin, bende en kötüsüyüm’ dedi. ‘ Ölüyü İsa’nın (Aleyhisselam) nefesi diriltir. Demiri Dâvûd’un (Aleyhisselam) eli yumuşatır. Şeytanı ancak Süleyman’ın (Aleyhisselam) buyruğu bağlar. Ey her şeyin canı, ışığı olan peygamber! Böylesine bir suçu da, ancak böylesine bir bağış sahibi bağışlar ‘
.. Sevmek, sevdiğine benzemektir. O aşk içinde yok olup gitmektir. Gerçek bir Müslüman’ın en önemli alameti Muhammedi ahlaka sahip olmasıdır. Efendimize (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) imanımız aşk derecesine ulaşmadıkça sözü edilen güzellikler tecelli etmez.
Doktorumuza gönülden teşekkür ederken Şafî olanı da unutmamak, birinin elinden rızkımızı alırken Rezzak ı da hatırlamak, karşınıza hoş bir kapı açıldığında Fettâh olanı da görmektir.
Akıllılar, o kapıdan dertlerine binlerce defa derman eriştiğini görmeselerdi, hiç o kapıya giderler miydi?
En büyük ibadet, insanlara ve topluma faydalı olmaktır.
Canı canan dilemiş vermemek olmaz ey dîl
Ne nîza eyleyelim ol ne senindir ne benim
Fuzûlî
İbadet etmekteki asıl gaye, elest bezmini hatırlamak, kul olduğumuzu unutmamaktır.
Ay dahi, güneş dahi nurundan Muhammed’in
Cümle şekerler tadı, tadından Muhammed’in
İnsan, duygu ve düşüncelerle düğümlenmiş gibidir. Ne zaman kişi geçmiş ve gelecek düşüncesinden kurtulursa, o zaman bütün düğümler çözülür gider, kişi de bu alemde huzura erer.
Bir insanın gerçek değeri, düşüncelerinin altında gizlidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir